hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    15 Temmuz gecesi eşini ve oğlunu kaybeden Nihal Olçok: Kokularını özlüyorum

    15 Temmuz gecesi eşini ve oğlunu kaybeden Nihal Olçok: Kokularını özlüyorum
    expand

    Oğlunun hayallerini gerçekleştirmek için hukuk fakültesine giren Nihal Olçok, “Abdullah avukat olmayı çok istiyordu. Hukuk okumamda bunun etkisi var. Koskoca 2 yıl oldu ve ben en çok kokularını özlüyorum. Korumaya çalışıyorum ama eşyalardan da yavaş yavaş gitmeye başladı” diyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’da darbe girişimi sırasında, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde eşi Erol Olçok ve oğlu Abdullah Olçok’u kaybeden Nihal Olcak, 15 Temmuz gecesinin travmasını en ağır yaşayanlardan biri. Olçok, aynı gece, hem ‘Canım’ dediği 16 yaşındaki evladını hem de ‘Cananım’ dediği 18 yıllık hayat arkadaşını kaybetti. Eşi ve oğlunun ölümün 2’nci yıl dönümünde Milliyet'e açıklamalarda bulunan Nihal Olçok, “Bu konuşmaların hem benim için hem de toplum için keyifli konular olmadığını belirtmek isterim. Güle oynana ‘Oh şehit oldular’ diyecek biri değilim. Nihayetinde bir anneyim ve iki çocuğum babasız kaldı ve ben eşimi ve oğlumu kaybettim. İki acıyı birden, aynı anda yaşıyoruz ve bunlar çok hassas konular. Ben her şeyden önce bir anneyim ve annelerin doğal refleksidir çocuklarını korumak. Hiçbir zaman türbinlere oynamadım. Bugün de burada üç farklı Nihal olarak konuşuyorum. Biri anne Nihal, biri eşini kaybetmiş ve iki yetim çocuğu olan Nihal, diğeri de bütün bu olayları toplumsal olarak yaşan Nihal... Olayın üzerinden iki yıl geçti. İki yılda her seferinde başka Nihaller devreye girerek yaşamaya çalıştı. Biri yorulduğunda diğeri devreye giriyor” ifadelerini kullandı. Olçok, şöyle devam etti:

    'Renklerle barışamadım'

    “Bu süre içerisinde hayatımızda çok şey değişti. En çok değişen de ağız tadımız, gülüşümüz ve renkler oldu. Renklerle barışamadım. Renkli giymeyi çok seven ve renkli giyen biriydim. Şimdi, renkler artık bir şey ifade etmiyor. Erol’un ve Abdullah’ın şehitliklerinin ardından güzel şeyler de oldu. Şehitliğin bereketini gördüm. Yürüyüşlerde binlerce insan girdi hayatımda. Birçok güzel insanla dost oldum.

    Hayatıma okul girdi. Şimdi hem Sosyal Hizmetler hem de hukuk okuyorum. Sosyal Hizmetler Abdullah’ın ısrarıyla girdiğim bir sınavdı. Kaydın son günü beni kaydetti. Sınav sonuçları da 15 Temmuz’dan sonra açıklandı ve ben sınavı kazandığımı gördüm. Abdullah giderken bana son kıyağını yapmıştı, bana hayat serumu taktı. Üniversiteye başlamak bana hayat serumu oldu. Hayatla bağım kesilmişti, 4 ay sonra evde çıkma sebebim oldu. Bu yıl bir de Hukuk Fakültesi’ne başladım. Abdullah avukat olmayı çok istiyordu. Hukuk okumam da bunun da etkisi var. Ama asıl nedeni, oğlumun ve eşimin ilerideki davalarını kendim takip etmek istiyorum. Bu davalar belli ki AİHM’ye kadar gidecek ve ben bu davalarda bir hukukçu olarak yer almak istiyorum. Orada bir katliam oldu ve bu işin acabası yok. Ben işin farklı boyutlarıyla ilgilenmiyorum. Ben buradaki cinayetlerle ilgileniyorum. Benim bildiğim, orada 251 mevta var, ben bunun derdindeyim. O gece Türkiye’de katliam oldu. Bu katliamların karşısında bir hukukçu olarak ben durmak istiyorum, bunun takibini bir anne olarak elbette ben yapmak istiyorum.

    'Güçlü olmak zorundayım'

    “Koskoca 2 yıl oldu ve ben en çok kokularını özlüyorum. Seslerine ve görüntülerine videolardan ve kayıtlardan ulaşabiliyorum ama kokuları kayboluyor. Korumaya çalışıyorum ama eşyalardan da yavaş yavaş gitmeye başladı. En büyük hayalimdi ailemle güzel ve birlikte yaşayabilmekti ama bunu elimizden aldılar. Şu an bunu düşünemiyorum, düşünememek bile benim için büyük bir acı. Ama her şey rağmen güçlü olmak zorundayım.”

    'Destan bitmiş değil'

    Bedel ödemiş bir insan olarak şunu söylüyorum; bugün 15 Temmuz 2’nci yılını geride bıraktık. Israrla vurguluyorum ve yine söylüyorum; bir şeyin destanlaşmasını istiyorsanız, son noktasını koymak zorundasınız. 15 Temmuz destanı hâlâ bitmiş değil. Bu işin son noktası yargı olacaktır. Hakkaniyetli ve doğru verilmiş kararlar sonun da evet işte bu 15 Temmuz destandır diyebiliriz. Eğer destan olacaksa, bir an önce herkes üzerine düşeni yapmalı, sorumluklar almalı, biz nerede yanlış yaptık, nerelerde eksikliklerimiz var ve nelere katlandık... Bunları sorgulamalıyız. Diğer taraftan 15 Temmuz’un sosyolojik, psikolojik, din sosyoloji ve din psikolojisi olarak anlatılması gerekiyor. Kendi bireysel ve toplumsa analizlerimiz çıkarılarak, ‘Zaaflarımız neler?’, ‘Ne oldu da biz bunları yaşadık?’, ‘Güçlü yönlerimiz neler, onları faydaya nasıl dönüştürebiliriz?’ Biz bunları görmeyip fark etmediğimiz sürece, 15 Temmuz sadece cümlelerde güzel kalacak.”

    AK Parti'ye 11 seçim kazandıran reklamcı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a siyaset yolculuğunda eşlik eden isimlerden biri olan reklamcı Erol Olçok, Ak Parti’nin logosunu hazırladı, seçim sloganlarını buldu, partinin kurumsal kimlik çalışmalarını yaptı. Ak Parti’nin kazandığı 11 seçimde tanıtım çalışmalarını yürüten ekibin başında yer alan Olçok, 15 Temmuz gecesi köprü askerlerce kapatılınca darbe girişimine direnmek için köprüye koşanlar arasındaydı. Yanında 16 yaşındaki oğlu Abdullah Tayyip de vardı. Baba oğul açılan ateşle şehit oldu.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow