Omega-3 takviyelerine yönelik çarpıcı araştırma!
İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya – Metalurji Mühendisliği Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri ve İTÜNOVA Teknoloji, Omega – 3 tüketiminin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri sebebiyle giderek yaygınlaşmasından yola çıkarak 'Ambalajlama ve Kapsüllemenin Omega-3 Takviyelerinin Oksidatif ve Duyusal Stabilitesi Üzerindeki Etkisi' başlıklı dikkat çekici bir araştırmaya imza attı.
Oksidasyona karşı oldukça hassas olan Omega – 3 yağ asitleri, saklama koşullarından büyük ölçüde etkilenebiliyor. Bu noktada ürün formu öne çıkıyor. Çalışma kapsamında Türkiye’de kullanıma sunulmuş olan ve en çok tercih edilen şurup, kapsül ve çiğneme tableti olmak üzere farklı ambalaj türlerine sahip farklı Omega – 3 ürünlerinin yağ asidi bileşimi, oksidatif stabilitesi ve duyusal özellikleri araştırıldı.
Örnekler, oda sıcaklığında ve karanlık koşullarda gerçek yaşam şartlarında saklanılması önerilen şekilde çalışma boyunca depolandı. Tüketici kullanımını taklit etmek amacıyla şurup numunelerinden her gün 5 ml, kapsül ve çiğneme tabletlerinden birer adet düzenli olarak kullanıldı.
Balık yağları, benzersiz EPA ve DHA içeriğine sahipler ancak bu Omega – 3 yağ asitleri, oksidasyona en duyarlı yağ asitler olarak karşımıza çıkıyor. Balık yağı takviyelerinin şişeleri, açıldığı andan itibaren havadaki oksijenle temas etmesiyle başlayan ve bozulma sorunlarına yol açan “oksidasyon” adı verilen bir süreçten geçiyor. Bu işlem sonunda da balık yağında tat ve koku bozulması meydana geliyor. Yaklaşık 50 gün süren araştırma sonunda şurup formundaki Omega – 3 yağ asitleri, oksidasyona en duyarlı form olarak belirlendi.
Çalışmanın tartışıldığı çocuk sağlığına yönelik bilimsel toplantı sırasında uzmanlar, sözlü olarak sunulan araştırmaya yönelik olarak değerlendirmelerde bulundular.
Bu uzmanlar arasındaki Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Enfeksiyon Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, “Gıda takviyeleri ile iyi bir şey yaparken aynı zamanda da yıkmamalı” dedi. Prof. Dr. Ateş Kara, şunları söyledi:
“Gerek enfeksiyon etkenlerine gerek bazı kronik hastalıklara karşı immün sistemimizin – bağışıklık sistemimizin istediğimiz cevabı verebilmesi için bazı ihtiyaçlarının olduğunu unutmamamız gerekir. Bu noktada bağışıklığımızın hem çocukluk dönemi hem de ileri yaşlarda sağlığın devamı için hazır olması çok önemli. Bu hazırlığı günlük sağlıklı, dengeli beslenme alışkanlıklarımız ile karşılayabiliyoruz.”
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayper Somer, “Gıda takviyeleri, tüketilirken hangi ortamda saklandığı ya da havayla ne kadar temas ettiği önemli. Çünkü bu faktörlerin etkisi ile tat ve koku değişimine maruz kalıyorlar. Sonrasında da çocuklar, bu takviyeleri tüketmek istemeyebiliyor” dedi. Bu noktada özellikle son yıllarda yaşam koşullarında olan değişiklik nedeni ile beslenme tarzımızda meydana gelen değişiklikler nedeni ile gıda takviyelerine de ihtiyaç duyduğumuzu vurguladı.
“Tıp eğitiminin temeli “primum non nocere / önce zarar verme” ilkesine dayanır, özellikle biz çocuk sağlığı ile ilgilenen hekimler olarak daha çok dikkat etmek zorundayız” diyen Uzm. Dr. Cihan Avaroğlu, ilaç veya gıda takviyesi fark etmeksizin bir ürünün sadece kapalı ambalajının uygun sertifikasyona sahip olmasına yeterli olmadığını belirterek, “Son kullanıcı, ürünü bitirinceye kadar üretim kontrollerinde belirtilen kriterlerin de koruması önemli” şeklinde değerlendirmede bulundu.
Toplantıya katılan Prof. Dr. Ateş Kara, Prof. Dr. Ayper Somer ve Uzm. Dr Cihan Avaroğlu, gıda takviyelerinin bir şeyleri düzeltmek için kullanıldığının altını çizerek, “Kullandığımız ürünler, iyi bir şey yaparken aynı zamanda da yıkmamalı, hasara neden olmamalı. Bu nedenle bu tür ürünleri tercih ederken etiketlerine bakalım, içeriklerine miktarlarına ve saklama koşullarına özellikle dikkat edelim. Dolayısıyla en akılcı yol, çocuğun tadını seveceği ve kolaylıkla tüketebileceği takviyeler üretebilmekten geçiyor” şeklinde ortak görüş belirtti.
Yaş gruplarına göre farklı miktarlarda günlük balık yağı tüketimi önerilmekle birlikte Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) yetişkinler için 250-500mg/gün EPA ve DHA tüketimini öneriyor.