“Şarkı söylemek bizi özgürleştirir”
“Bugün, Kosheen’in orijinal davulcusu Mitch Glover ve Ron McElroy ile birlikte sahne almaya devam etmekten büyük bir gurur ve minnettarlık duyuyorum. 2025’te her zamankinden daha güçlüyüz. Bittiğini düşündüğüm zor zamanlar oldu, ama bu harika insanlarla o günleri atlattık ve şimdi sahnede olmayı her zamankinden daha çok seviyoruz” diyor Birleşik Krallık menşeili Kosheen’in solisti ve söz yazarı Siân Evans... Turne kapsamında rotasını İstanbul’a çeviren grubun baş mimarı Evans’e ulaştık…
Kosheen, 25. yıl dönümü kutlamaları kapsamında büyük bir turneye çıkıyor. Bu turne rotasından nasibini Türkiye / İstanbul ahalisi de alıyor: Tarih 23 Şubat Pazar, güzergâh IF Performance Hall Beşiktaş… Bu özel turne, Kosheen’in 25 yıllık müzik yolculuğunu en sevilen şarkılarıyla kutlamayı amaçlıyor. Gece boyunca grubun en ikonik parçalarını canlı bir şekilde -ilk defa- kulaklara zuhur edeceklere takdimimizdir: Kosheen, drum’n’bass, breakbeat ve trip-hop’u geleneksel şarkı yazımıyla harmanlayarak 2000’lerin başında elektronik müziğe yeni bir soluk getirmişti.
Siân Evans’in karakteristik vokaliyle güçlenen grup, 2001’de çıkardıkları ilk albümleri olan ve platin satış başarısı yakalayan “Resist” ile büyük ses getirdi. Albümde yer alan “Hide U” şarkısı, Kosheen’i dünya çapında üne kavuştururken; ardından gelen “Catch”, “Hungry” ve “All In My Head” gibi şarkılar da müzik listelerinde geniş kitlelere ulaştı. Kosheen’i müzik eleştirmenlerince “benzersiz tarz” tanımlarına mazhar edense, yıllar içinde grubun enerjisini farklı projelere yönlendiren, solo çalışmaları ve iş birlikleriyle sahne deneyimini zenginleştiren şarkıcı ve söz yazarı Siân Evans…
Evans’in önderliğindeki grup, son kertede beş stüdyo albümü çıkardı ve zamanlarının en ikonik performans sergileyen gruplarından biri olarak müzik şeceresine adını kazıdı. Son birkaç yıl boyunca Kosheen, turnelere ara verdi. Sonuç olarak grup, 2019’da müzik sahasına geri döndü, o günden beri de sayısız festivalde ve dünya çapında etkinliklerde yerini almaya devam ediyor. 2021’de ise ikonik albümlerinin 20. yılını “Resist 20. Yıldönümü Turnesi” ile Birleşik Krallık genelinde kutlayan Kosheen için bu turne tam anlamıyla bir dönüm noktası oldu.
Hayranları ve müzikseverler, grubun güçlü performansını büyük bir ilgiyle karşıladı. Bu performanstan nasibini alacak ülkelerden biri de şimdi Türkiye… (İç ses: Yıllar öncesinde İstanbul’da bir konserine teşrif etmiş bir müziksever olarak açıkçası grubun bu yeni hemhalini dikize yatmayı ben de sabırsızlıkla bekliyorum!)
“Artık sadece bir ekip değiliz, bundan çok daha fazlasıyız” diyen Siân Evans’e sözü bırakmadan evvel, fonumuza hem nostalji hem de -konser öncesi- ısındırma olur niyetine “Resist”i alabiliriz. Hazırsanız, başlıyoruz! (Es notu: Röportaj fotoğrafları, Alina Harmash, Roman Černý, Hudebniknihovna, Ireport, Michal Ivanega.)
“Müzik ve müzisyenler benim ailem oldu”
İzninizle sondan başlamak isterim. İngiliz toplumbilimci, sosyolog Anthony Giddens: “Hayat, sonsuz sayıda olasılığın var olduğu bir yolculuktur, ancak bu yolculuk her zaman belirsizliklerle doludur” der. Üstadın tanımından yola çıkarak; hem kişisel yaşamınız hem de müzik hayatınızın kadrajından, bugün hayata / yaşama dair ne söylemek istersiniz; geçmişten bugüne baktığınızda nasıl bir “Z Raporu” çıkıyor?
Sanırım hayat yolculuğumuza başladığımızda, olasılıklar sonsuzdur. Seçimler yapmaya ve hayatımızın yönünü çizmeye başlarız. Erken çocukluğum mutlu geçti ve annem ile dedem, beni şarkı söylemeye yönlendirdi. Sanırım bunun bana ve başkalarına ne kadar büyük bir mutluluk verdiğini görebiliyorlardı. Gençlik yıllarım zorluydu. Ailem içinde, özellikle de babamla ciddi çatışmalar yaşadım. 15 yaşında beni aile evinden kovdu. Kendimi çok az seçenekler içinde, parasız ve korkutucu bir dünyada yapayalnız buldum. Okulu bıraktım, bir iş buldum ve elimden geldiğince geç saatlere kadar barlarda ve doğaçlama müzik oturumlarında şarkı söylemeye, yani devam etmeye çalıştım.
Müzik ve müzisyenler benim ailem oldu. Birlikte yıllarca mücadele ettik, birbirimize destek olduk, birbirimizi doyurduk ve sahne aldık. Âşık oldum ve hamile kaldım. Güzel bir erkek çocuğun annesi oldum. Ona, belki benim çocukluğumda eksik olan sevgiyi ve özgürlüğü vermeye odaklandım. Ancak bu da beni daha da az seçeneğe itti. Yaptığım vasıfsız işler ve karşılıksız sahne performanslarıyla bu küçük çocuğu geçindiremeyeceğimi biliyordum. O, kendimi toparlamamın sebebi oldu. Şarkılarımı ve sesimi dünyaya duyurmaya kararlıydım. Ona / çocuğuma, eğer hayal edersen ve yeterince çalışırsan her şeyin mümkün olduğunu göstermek istedim. Bugün bile buna inanıyorum. Eğer niyetlerimiz iyi ve başkalarına zarar verme isteğimiz yoksa, olasılıklar sonsuzdur. Hayatımızın haritasını çizmek bizim elimizde. Şarkılarımla dinleyicilerime ilham vermeyi umuyorum. Yazım tarzımın insanların hayatlarına dokunmasını istiyorum. Aslında birbirimizden çok da farklı değiliz. Hepimiz benzer zirveleri ve düşüşleri yaşıyoruz. Kendi hikâyelerimizde benzer arketiplere sahibiz.
2001’de çıkan ilk albümünüz, aslında adıyla da manidar “Resist: direnmek”; gençtik ve çok şey anlatıyordu bizlere. Etkileyici, marş niteliğindeki ilk single’nız “Hide U” dans müziği dünyasının kurallarıyla oynama yaptı diyebiliriz. Ve tüm dans listelerinde uzun süre 1 numarada kaldı. Daha sonra yayınladığınız “Catch” aynı listede 15. ve “Hungry” de 13. sıraya kadar yükseldi. Sonrası gelen ödüller ve şahane şarkılar, albümler: İlk albümünüze kıyasla daha organik ve rock etkileri taşıyan “Kokopelli” veya sesinizi daha deneysel bir yöne kaydırdığınız “Damage” veya “Independence” veya “Solitude”… Bugüne kadar 33 ülkeden fazla 150’yi geçen konser verdiniz. Tabii bu arada grubun dağılması, sessizlik ve sonrası tekrardan Kosheen olarak yola devam etmeniz. Tüm bu yolculuk sizin için ne ifade ediyor; hissiyatınız ve düşünceleriniz neler?
İlk albümümüz “Resist”, Bristol’daki bir ev stüdyosunda üç çok farklı insanı bir araya getirdi. Hiçbirimiz hangi yöne gideceğimizi bilmiyorduk. O dönemde Bristol, yeni bir müzik hareketiyle adeta canlanıyordu. Bundan elbette etkilendik ve bence albümde bunu duyabilirsiniz. Plak şirketi, bize yaratıcı özgürlük tanıdı ve gelişmemiz için bizi teşvik etti. Bildiğiniz gibi, albüm büyük bir başarı elde etti. “Kokopelli” ise ağırlıklı olarak turne sırasında yazıldı. Yeni çıkış yapan gruplar için bu oldukça yaygın bir durumdur. Faithless’in açılış grubu olarak turneye çıktık ve dinleyici kitlemiz giderek büyüdü. “Kokopelli”deki şarkılar, oğlumdan uzak olmanın ve özlemin getirdiği duygularla doluydu.
Yollar bir çocuk için uygun bir yer değildi. Ancak bu albümde şarkılar daha karmaşık ve melodikti. Kendimi sadece bir vokalist olarak değil, aynı zamanda bir şarkı yazarı, bir hikâye anlatıcısı ve bir sahne sanatçısı olarak görmeye başladım. Sürekli turnede olmak insanı yıpratıyor ve grubun içindeki ilişkiler giderek gergin ve işlevsiz hale geliyordu. Üçüncü albümümüz “Damage”, bu durumu yansıtan daha karanlık tonlara ve temalara sahipti. Tüm bunların nasıl dağıldığını anlatmak benim için çok zor. Bu sürecin çözülmesi altı yıl sürdü. O yıllarda pek çok sanatçı ve prodüktörle iş birliği yaptım, yazmaya devam etmek ve bu çöküşün beni durdurmasına izin vermemek konusunda kararlıydım. Bugün, Kosheen’in orijinal davulcusu Mitch Glover ve Ron McElroy ile birlikte sahne almaya devam etmekten büyük bir gurur ve minnettarlık duyuyorum. 2025’te her zamankinden daha güçlüyüz. Bittiğini düşündüğüm zor zamanlar oldu, ama bu harika insanlar -Bob ve Maria’nın da desteğiyle- o günleri atlattık ve şimdi sahnede olmayı her zamankinden daha çok seviyoruz.
“Böyle bir enerjiyi taklit etmek imkânsız”
25. yılınızı kutluyorsunuz, şimdi aklınıza ilk gelen, tebessüm ettiren veya hüzünlendiren veyahut kızdıran neler var? Mesela, bu 25 yılın fotoğrafını nasıl tarif edersiniz?
İlk zamanlarda Mark, Darren ve ben çok farklı insanlardık. Kendimi desteklenmiş hissetmiyordum ve bu çok yalnız bir deneyimdi. Olan biten her şey için sürekli minnettardım. Hayalim gerçek oluyordu ama aynı zamanda oğlumu çok özlüyordum ve turne programımızda buna dair hiçbir esneklik yoktu. Şimdi ise her şey farklı. Sahnedeyken de sahne dışında da bir aileyiz. (Ekipten) Dan ve Lewis inanılmaz derecede yetenekli mühendisler. Genç ışık tasarımcımız Jake ise olağanüstü bir iş çıkarıyor. Artık sadece bir ekip değiliz, bundan çok daha fazlasıyız. Eskiden turne otobüsüne binmek benim için bir endişeydi ama şimdi “çocuklarımı” görmek için sabırsızlanıyorum. Bunun performanslarımıza ve dolayısıyla dinleyicilerimize de yansıdığına inanıyorum. Ortaya koyduğumuz enerji kinetik, kapsayıcı, sürükleyici ve ilham verici. Böyle bir enerjiyi taklit etmek imkânsız.
Onlarca canlı performans, konser ve karşılığında Kosheen ile hayatı şekillenen, güzelleşen milyonlarca müziksever… Ben mesela, size dair, 2001’de Sırbistan’da 20 bin kişilik acayip bir kalabalığa konser verdiğinizi hatırlıyorum; Balkanlarda yaşanan olaylı yıllardan sonra konser verme cesareti gösteren ilk uluslararası grup olmuştunuz. Sizin bugüne kadar hiç unut(a)madığınız konseriniz hangisi, neden?
2001 Glastonbury ana sahne performansı… Yıllarca yollarda yaşadım, The Golden Moon adlı gezici bir kafede çalıştım, komünlerde ve gezgin yerleşimlerinde kaldım. O kalabalığın içinde, Brechfa Ormanı’ndaki gezgin okulunda ders verdiğim eski gezgin arkadaşlarımın çocuklarından oluşan bir grup gördüm. Yanlarında, düzleştirilmiş bir karton kutuya büyük harflerle yazılmış bir mesaj vardı: “Bizi Hatırla, Brechfa Çocukları”… Onlar oradaydı. 30.000 kişinin içinde, Teyze Siân’ın hayalini gerçekleştirişini izliyorlardı. Ve bunu görerek, hiçbir hayalin gerçekleşemeyecek kadar büyük olmadığını anlıyorlardı. Eğer Teyze Siân bunu başarabiliyorsa, onlar da başarabilirdi. Bu, kariyerimin en inanılmaz anlarından biriydi ve hâlâ da öyle.
“Müzikleriyle gerçeği anlatmaya teşvik ediyorum”
John Coltrane, “Müziğimi, yaşama duyduğum sevgiyle birleştiriyorum. Hayatımın amacı, insanları derin bir ruhani yaşantıya yönlendirmek” şeklinde tanımlıyor. Sizin için “müzik” ne anlam ifade ediyor? Arşivinize bakınca hayatınızdaki karşılığı nedir?
Müzik, sizi bir anıya, bir mekâna, bir huzura, bir tada, bir tutkuya götürebilme gücüne sahiptir. Son derece çok yönlü bir araçtır. Bana göre müzik, doğrudan ruhtan gelir ve spiritüel bir bağa sahiptir. Ne dini bir önyargı taşır ne de toplumsal ayrımcılık yapar. Müzik yaparak ve dans ederek kendimizi ifade etmenin ilahi bir hak olduğuna inanıyorum. Ayrıca hepimizin şarkı söyleyebileceğine inanıyorum. Sesimizi kullanmanın herhangi bir biçimi -bir dağın zirvesinden haykırmak ya da banyoda şarkı söylemek- bizi özgürleştirir. İnsanların kendi seslerini keşfetmelerine yardımcı olmak için birçok atölye çalışması düzenledim. Bu süreci izlemek, insanların kendi seslerini uyandırırken gözlerindeki ışığı görmek inanılmaz tatmin edici ve neşe verici.
Bir röportajınızda diyorsunuz ki: “Sanırım Beethoven kendi zamanında oldukça punk rockçı olarak görülüyordu. Wagner, Çaykovski için de mesela, ‘Bu çılgın müzik ne?’ diyenler olmuştur.” Bu tanımı çok sevdim. Zira günümüzde “zeitgeist / zamanın ruhu” her zaman, doğru ve vaktinde anlaşılamıyor! Peki, siz bugün yapılan müzikleri nasıl görüyorsunuz, streaming çağı Kosheen’in müziğini nasıl etkiliyor? Bu arada sizi ilk defa canlı dinleyişim ki -benim de sizin de kariyerinizin başlangıcı oluyor- 2000’lerin başı. O zaman manşetlerimize, “İngiltere’nin en heyecan verici deneysel topluluğu” yazılmıştı, o günlerden bugünlere! Müziğiyle yaşamını yönlendirmeye çalışan gençlere ne söylemek istersiniz?
Sanırım doğduğumuz andan itibaren sınırları zorlamaya başlıyoruz. Büyüyor, genişliyor ve kendimiz oluyoruz. Müziğinde bunu yansıtan sanatçılar, beni en çok etkileyenlerdir. Eminim Beethoven, kendi döneminde bir punk rockçı gibi görülürdü. Ondan da önceki müzisyenler, müziklerinde daha derin ve kişisel mesajlar verebilmek için kalıpların dışına çıkıyorlardı. Bu tür müzisyenler, sadece yeni formlar yarattıkları için eleştirilere ve baskılara maruz kaldılar. Ancak ben, yaratıcı dürüstlüğe sahip ve sınırları zorlayan müziğin, her zaman kalıplaşmış formüllerden ve yüzeysel işlerden daha heyecan verici ve ilgi çekici olacağına inanıyorum. Şarkı yazarlarını ve sanatçıları, kendi gerçeklerini bulmaya ve müzikleriyle bu gerçeği anlatmaya teşvik ediyorum.
Müzikal yolculuğunuzdaki kırılma noktanız nedir? Hayatınızı ve müzikal maceranızı etkileyen kim(ler)di?
Bana en çok şey öğreten kişi büyükbabamdı. Küçük bir kızken bana söylemem için verdiği şarkıları pek sevmezdim. Ama zamanla müzik zevkim geliştikçe fark ettim ki, o şarkılar aslında sesimi eğitmemi sağlamıştı. Carole King, Joni Mitchell, Kate Bush, Carly Simon ve efsanevi Annie Lennox gibi sanatçılara çekildim. Onlar sadece ikonik sesler değildi; aynı zamanda hikâye anlatımının ustalarıydı.
“Önceki albümlere saygı göstermek”
Bugün, 2025’ten 2001’deki kendinize ve grubunuz Kosheen’e ne söylemek isterdiniz; yapmasını veya yapmamasını istediğiniz şey ne olurdu?
Kendi genç halime vereceğim tavsiye, sürece daha fazla güvenmem olurdu. Kosheen’e ise, en başından profesyonel bir yönetim ekibiyle çalışmayı önerirdim. Bunun ilişkilerimizi güçlendireceğine ve işimizi daha iyi koruyacağına inanıyorum.
“50’li yaşlarımda daha yaratıcı hissediyorum, bir pansiyon işletiyorum ve 2024’te Karlovy Vary’yi açtım” diyorsunuz bir röportajınızda. Yanlış bilmiyorsam, Galler’de Dylan Thomas’ın yaşadığı bir ev burası. Şarkıcılık ve pansiyon işletmek; bu süreçte tetikleyiciniz neydi? Ve artık “yaratıcılık” sizin için ne anlama geliyor?
Pandemi sırasında, artık şehirde yaşamak istemediğimi fark ettim. Ülke genelinde, belki de kısıtlamalara karşı olarak, bakınmaya başladım ve sonunda kendimi Batı Galler’de buldum. Bir çiftlik arıyordum; daha fazla hayvanlar alabileceğim, meyve-sebze yetiştirebileceğim ve şebekenin / sistemin dışında, bağımsız yaşayabileceğim bir yer. Ama bu arayışım istediğim gibi sonuçlanmadı ve moralim bozuldu. Sonrasında ise Sea View adeta bir rüya gibi karşımda belirdi. Çiftlik işinden vazgeçip, burada küçük bir bahçede yaz günlerinde insanlara kremalı çay ve taze limonata sunarak, güzel bir Gürcü tarzı dört katlı evi izlemelerini sağlayacak bir alan yaratmaya karar verdim.
Öncesinde burası, sadece yazın kullanılan bir tatil eviymiş ve oldukça da yalnız görünüyordu. 2021’de taşındıktan sonra, evime kalbimi ve ruhumu geri koydum. Ziyaretçilerim genellikle başka bir işim olduğunu bilmeden, sadece Dylan Thomas’ın bir zamanlar yürüdüğü bu koridorlarda yürümek için geliyorlar. Burada, beni olduğum gibi kabul eden ve beni kendi gibi destekleyen bir topluluk buldum. Onlara ve bana bu ayrıcalığı tanıyan Tanrıya son derece minnettarım. Bir albüm yazıyorum. Takdir edersiniz ki, bu albüm benim için çok önemli. Hem önceki albümlere saygı göstermek hem de beni, grubumu ve hayranlarımı geleceğe taşımak için bu yolculuğu temsil etmesini istiyorum.
Bugünlerde size iyi gelen neler var? Mesela, günlük rutininizde neler oluyor?
Son zamanlarda, öz bakım ve öz farkındalığın faydasını öğrendim, bu yüzden artık kendime zaman ayırıyorum. Doğada köpeklerimle yürümeyi seviyorum. Ayrıca, programımdan bir ay ayırıp Hindistan’a gitmeyi denedim. Şu anda oradayım -hindistan cevizi ağaçlarına ve turkuaz okyanusa nazır bir yerde. Belki burada bir sonraki bölümü yazmaya başlayabilirim.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
İşte Türkiye’nin Keşfedilmeyi Bekleyen 10 Müzesi
Osmanlı Padişahları sırası, padişahların tahtta kalma süreleri! Sırasıyla Osmanlı'da tahta çıkan padişahlar... Osmanlı'da dönemler: duraklama, gerileme dönemi
'KİM MİLYONER OLMAK İSTER?' SORUSU: Endaze nedir?
'KİM MİLYONER OLMAK İSTER?' SORUSU: Geçmişi 16. yüzyıla dek uzanan, Osmanlı mutfağında hangi adla da bilinen bir helva çeşidi vardır?
KİM MİLYONER OLMAK İSTER SORUSU! Sputnik 1 uydusunu 1957'de Dünya yörüngesine göndererek 'Uzay Yarışı'nda öne geçen hangisi olmuştur?