Mahal-art Galata’dan yeni oyun “Alt Kattakiler”
![Mahal-art Galata’dan yeni oyun “Alt Kattakiler”](https://image.cnnturk.com/i/cnnturk/75/740x416//67ac9b6d5f15baab71bb4c26.jpg)
Mahal-art Galata’nın ödüllü oyunu “Alt Kattakiler”in yazarı Ali Uygur Selçuk ve aynı zamanda tiyatronun da kurucusu olan yönetmen Aytuğ Civan ile bir röportaj gerçekleştirdik...
“Toplumsal statüler insanların oturdukları katlara göre belirlenebilir mi?” Giriş taksimini bu sorudan sarkıtan Mahal-art Galata’nın “Alt Kattakiler” oyununu nihayet ben de dikize yatabildim. Hem Beyoğlu’nda, Bereketzade Mahallesi’nde konuşlanan Mahal Galata mekanıyla hem de 2022’de, Suat Taşer Kısa Oyun Yarışması’nda Sahnelenmeye Değer Oyun Ödülü kazanan “Alt Kattakiler” ile tanışmanın mesutluğu içinde; tiyatronun kurucusu (“Çığlık”, “Paranoya”, “Ay, Aşk, Ölüm / Lorca”, “Suriye Tatlısı” ve “Fare” adlı oyunlardan hatırlayacağımız) Aytuğ Civan ve (daha öncesinde yazdığı iki oyun “50 TeLe”, “Cui Bono?”) genç yazar Ali Uygur Selçuk ile bir röportaj gerçekleştirdim… Fulya Aksular, Sinem Yener Ekşioğlu, Aytuğ Civan, Gözde Yıldız ve Abbas Tekin’in rol aldığı oyunun, yönetmenliğini ve ışık tasarımını Aytuğ Civan, sahne ve kostüm tasarımını Ceyda Selvi, müziklerini ise Özgür Devrim Akçay üstleniyor. (Es notu: Oyun fotoğrafları Okan Erkmen.)
“Yerli metin sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum”
ABD’li sosyolog Talcott Parsons, “Modern toplum, farklılaşmış kurumlar arasında iş birliği ve uyumu gerektiren karmaşık bir yapıdır” derken, ABD’li sosyolog Charles Wright Mills ise, “Bizim çağımız huzursuzluk ve aldırışsızlık çağıdır ve bu durum henüz üzerinde akıl yürütmeye ve duyarlılık oluşturmaya müsaade edecek tarzda formüle edilmemiştir” diyerek tarifini yapar. İki üstadın kelamından yola çıkarak kişisel ve tiyatro hayatınızın kadrajından 2024 yılı “Z Raporu”ndan ortaya nasıl bir fotoğraf çıkar? Ve 2025 yılı için kısa-uzun vadede dünyaya ve tiyatroya karşı öngörünüz ne olur?
Aytuğ Civan: Talcott Parsons ve Charles Wright Mills’in, cümlelerine katılıyorum. Bence bu iki cümlenin belirttiği görüş veya düşünce birbirine karşıt değil. Kanaatimce; evet, modern toplum farklılaşmış kurumların iş birliği ve uyum içerisinde olmasını gerektiren bir yapı. Belki sadece karmaşık olmasına katılmayabilirim. İş birliği ve uyum sağlanırsa karmaşık olmasından bahsedemeyebiliriz. Ve evet, çağımız huzursuzluk ve aldırışsızlık çağıdır, bu durum henüz üzerinde akıl yürütmeye ve duyarlılık oluşturmaya müsaade edecek şekilde formüle edilmemiş. Benim bu iki düşünceden genel olarak sorum şu olur. Neden? Yani; uyum içerisinde kurumların olduğu, akıl yürütmeye ve duyarlılık oluşturmaya müsaade edecek formüllerimizin kullanılabildiği bir sistem neden inşa edemedik. Maalesef, halâ da etmeye niyetimiz yok gibi... Modern insan tarihi ortalama 50, 100 bin yıl boyunca zaman dediğimiz algı sonrasında insanlığın seçtiği ya da zorla içinde bulunduğu “kapitalist-emperyalist” sistem tam bir saçmalık, absürt bir traji-komedyaya benziyor. Naçizane, hayatımı kişisel ve sanat hayatı diye ayıramıyorum, yani hayat içerisinde herhangi iş hayatı, spor hayatı, gece hayatı, vb. ayrımlara inanmıyorum. Bence hepsi bir bütün. 2024 yılı da bu sistemin içerisinde savaş ve yıkımları ile yalan, illüzyonuna devam etti. Sanırım henüz gerçek bir kollektif bilinç aydınlanmasına daha var. Ben tüm kadrajımı sanat ve tiyatroya ayarlamaya çaba gösteriyorum, bu açıdan kadrajımda evren, dünya ve insan var. O yüzden bireysel ve toplumsal problemler, sorunlar, çelişkiler vs. anlatmakla bitmez. İyi tarafı bu alandaki sürem bitene kadar anlatacak çok hikâye olması. 2024’te de perdesiz sahne diye tabir edebildiğimiz, genellikle daha küçük boyut ve kapasitelerde olan stüdyo sahnelerin problemlerinde önemli bir çözüm yaratamadık, yaratılamadı. Maalesef sahne sanatları ve tiyatro hâlâ bir meslek olarak kabul görmüş değil! 2025 yılı ile sınırlamayarak, dünyanın her zamanki gibi sanata daha çok ihtiyacı olacağı düşüncesindeyim. Sistem ne kadar saçmalarsa, insanlar sanatı fark ediyor, keşfediyor, üretiyor. Bu umut dolu düşünce tarihte gerçekliğini koruyor. Biz, 2024’te yaptığımız gibi 2025’te de tiyatro yapmaya, hikâye anlatmaya, sanat üretmeye devam edeceğiz.
Gelelim, “alegorik bir burjuva distopyası” dediğiniz “Alt Kattakiler” oyununa; sahnelemedeki meramınız neydi?
Aytuğ Civan: “Alt Kattakiler”in çıkış noktası, metni ilk okuduğumda güncel ve hepimizi ilgilendiren, çağımıza ait bir derdi olmasının yanı sıra, yerli ve iyi yazılmış, iyi bir tiyatro oyunu olması... Benim için hikâyeyi anlatmak, oyunu gerçekleştirme düşü kurmam için yeterli sebeplerdi.
Yerli metin sıkıntısı olduğunu yıllardır dile getiren Türkiye tiyatrosu için, açıkçası -2022’de Suat Taşer Kısa Oyun Yarışması’nda Sahnelenmeye Değer Oyun Ödülü kazanan- bu hikâyenin sahnede endam etmesine mesut oldum! Sorum, 1990 doğumlu genç bir yazarın bugün, tiyatroda yerli metin sıkıntısı hemhalinde düşünceleri nelerdir? Ve günümüz tiyatro yazımını ve metinlerini nasıl görüyorsunuz?
Ali Uygur Selçuk: Aslında Türkiye’de yerli metin sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum. Asıl sıkıntı, yerli yazarların oyun metinlerinin, tiyatrolar tarafından değerlendirmeye alınmaması ve yerli metinlerin kitlelere ulaşmada büyük zorluklarla karşılaşması. Bugün Türkiye’de yerli bir yazarın metnini, doğrudan özel tiyatrolara ulaştırabileceği kurumsal / profesyonel bir sistem ne yazık ki yok. Ya yönetmenler vasıtasıyla ya da ilgili tiyatroda tanıdık birileri vasıtasıyla metinler ulaştırılabiliyor. Haliyle de bu durum pek çok metnin su yüzüne çıkamamasına yol açabiliyor. Ödenekli tiyatrolarda ise bir başvuru sistemi olsa da ne yazık ki genel repertuvarda binlerce oyun yer alıyor. Bu binlerce oyun arasından yerli ve yeni metinler belki de hiç okunmuyor, fırsat bulamıyor. Hatta ödenekli tiyatrolara o kadar çok başvuru oluyor ki, metinlerin genel repertuvara kabulü değerlendirme süreci de epey uzun olabiliyor.
Aytuğ Civan: Günümüz tiyatro metni ve yazımında birçok sorun görüyorum, öncelikle tiyatro oyun yazar sayımız maalesef çok az, çoğalmalıyız, az yazar sayımız içerisinden iyi metin bulmak da o derece zorlaşıyor. Nicelik ve nitelik açısından genişlemeliyiz, tiyatro metinlerimiz tiyatromuzun aydınlık tohumlarıdır. Peki, oyununu sahnede görme fırsatı bulamayan iyi oyun yazarlarımız nasıl yetişecek, kamu tiyatroları başta olmak üzere, hepimize çok fazla görev düşüyor, “yarışmalar, festivaller, repertuvarda yer verme zorunluluğu vb.” birçok proje geliştirilmeli, çoğaltılmalı. Benim kendi adıma yerli metin / oyunu yapma sözüm vardı, yaptım ve devam edeceğim. Bunu tiyatroda yaşamsal derecede önemli görüyorum.
Hikâyeyi sahneleme aşamasında hangi tür enstrümanları masaya yatırdınız?
Aytuğ Civan: Tüm enstrümanları masaya yatırdım diyebiliriz. Her şeyden önce oyuncu ve ardından tüm tasarımları (dekor-kostüm-aksesuar-ışık-müzik-afiş) olmazsa olmazlarımın başında oyunculuk üslup tercihlerimin net ve dengeli olması idi. Sonra tüm enstrümanları, kurduğum düşün içinde uyum içerisinde çalışmasını sağlamak…
“Geliştirmiş olduğumuz yargı ve önyargılarımız”
Oyun metninden hareketle, “Yoz, iğrenç ve ahlaksız olan alt kattakiler midir? Yoksa asıl kötülük, onları bu şekilde damgalama hakkını kendinde bulan üst kattakilerde mi? Toplumsal statüler insanların oturdukları katlara göre belirlenebilir mi?” dediğiniz bu meram bugün, günümüzde nereye ve kimlere denk düşmektedir?
Ali Uygur Selçuk: “Alt Kattakiler” en zengininden en fakirine bir toplumdaki her insandır aslında. Zira toplumsal hiyerarşi basamaklarının getirdiği düzenle birlikte, bir kişi yaşam piramidinin hangi noktasında olursa olsun hep yukarı/ya çıkmayı arzular, bunu yaparken altındakileri umursamaz ve fakat kendisinin de birileri için hep bir “alt kattaki” olduğu gerçeğini unutur. Oyundaki metaforu iş hayatından, toplumsal statülere pek çok alana uygulayabiliriz aslında. Yükselmenin ana amaç olduğu, her türlü statünün önemli kabul edildiği dünyamızda ne yazık ki hemen hemen her insan oyundaki karakterlerin bir yansımasını oluşturuyor.
Aytuğ Civan: Ekonomik seviyeleri düşük insanlar diyebiliriz. Bu onları asla kötü yapmaz elbette, peki üst katlarda ekonomik seviyeleri iyi insanlar mıdır? Bence sorunumuz da bu aslında, üst ve alt katlara dair geliştirmiş olduğumuz yargı ve önyargılarımız. Yargılarımızın gelişmesini sağlayan değer ölçülerimize bakmamız gerekli, hangi eyleme ne için değer veriyoruz?
Oyunun derdi nedir; sürprizi kaçmadan biraz siz yaratıcılarının yorumundan dinlemek isteriz?
Ali Uygur Selçuk: “Alt Kattakiler”in en temel derdi, insanlara bir ayna tutarak kendi yaşamlarını sorgulatmak istemesi. Nitekim bugün pek çoğumuz bir amaç içinde bulunduğumuz durumdan daha iyi bir yerlere gelmeye çabalarken, anı kaçırmakta, mevcut durumdaki değerlerimizin kıymetini bilememekteyiz. Amacımızı gerçekleştirdiğimizde ise, geriye dönüp bakmak bazen çok geç olabilmekte. Zira, hayatımızı iyileştirme yolunda attığımız adımların başarıya ulaşması bazen eldeki değerleri feda etmemiz anlamına gelebilmekte.
Aytuğ Civan: “Alt Kattakiler”in derdi; tam olarak çağımızda birlikte yaşama konusunda saygı ve değerlerimiz nerede duruyor, yargı ve önyargılarımızın etkisi ne boyutlara varabiliyor?
Oyunda en sevdiğiniz bölüm / replik hangisi ve neden?
Ali Uygur Selçuk: Oyunu yazarken en sevdiğim bölümler ve replikler Lisa karakterine aitti. Nitekim bu karakter, diğer karakterlerin içinde bulunduğu kara-komedinin aksine, aklın ve mantığın sesini temsil ediyordu.
Aytuğ Civan: Oyunda en sevdiğim replik: “Sizin kata çıkmadan merdivenleri temizleyebildiğimiz kadar temizledik, ayakkabılarınız kirlenir diye korkmanıza gerek yok!”
Oyunu neden yabancı bir coğrafyanın karakterleri üzerinden yazdınız veya sahnelediniz; daha evrensel bir boyut katması açısından mı?
Aytuğ Civan: Oyunda yabancı coğrafya adlarının kullanılması tercihi, evet hem evrensel bir boyut katması hem de seyircinin belirli bir mesafeden özdeşim sağlamasını istediğimiz için.
Ali Uygur Selçuk: Aslında bu tarz kara komedi oyunları kaleme alırken genellikle ad kullanmamayı, “Anne, Baba, Memur” gibi genel sıfatlarla yetinmeyi tercih ediyorum. “Alt Kattakiler”de ise hikâye anlatısını daha kolay izleyiciye aktarabilmek adına adlara yer vermeyi tercih ettim. Yerli adları tercih etmeme sebebim basitti. Zira oyunda yarattığım plastik / kara-komedi evreninde, yerli karakter adlarının kullanılması, karakterlerin hal ve tavırlarının da yerli olmasını gerektirirdi. Böyle bir durumda da oyundaki absürt öğelerin bir “kaba komediye” dönüşmesi riskini taşıyordu.
“Mahal-art Galata’nın kuruluş hikâyesi biraz sancılı”
Tesadüf bu ya, hayat verdiğiniz oyundaki karakter(ler)le aynı ortamlardan tanışsınız ve hikâyelerini de bir şekilde biliyorsunuz. Ve bir vakit de aynı masalarda kelama düşmüşünüz. Onlara bir cümleniz olsa, bu ne olurdu?
Ali Uygur Selçuk: Bir cümle değil ama Lisa’yı görsem herhalde sarılıp ağlardım.
Aytuğ Civan: Daha önce belirttiğim şeyi söylerdim, Yargılarına göz atmalarını, değer ve yargılar ve ön yargılar... Çünkü ne alt katta ne de üst katta tek tip bir insan oturmuyor!
Mahal-art Galata’nın kuruluş hikâyesini anlatır mısınız; kimlerden oluşuyor, tiyatroda meramı nedir?
Aytuğ Civan: Mahal-art Galata’nın kuruluş hikâyesi biraz sancılı oldu! 3 kişi başlamıştık, birkaç ay içerisinde arkadaşlar ayrılınca kendimi tek buldum, ardından pandemi hepimizi buldu, pandemi süreci hepimizin malumu. Sonra, kendimi anlayamadığım fakat çözülmesi gereken birçok sorunun ortasında buldum ve sanırım o dönemde beynim kısa devre yaptı. Kimlerden oluşuyoruz, mevcut oyunumuzdaki oyuncu kadromuz Fulya Aksular, Sinem Yener Ekşioğlu, Abbas Tekin ve Gözde Yıldız. Koordinatörümüz Seranay İduğ, dijital medya sorumlumuz Olesia Bessmeltseva, sahne tasarımcımız Ceyda Selvi, asistanımız Şan Özkanlı. Derdimiz, sanatın gücüne olan inancımızla paylaşarak, çoğalarak hep birlikte daha eşit ve daha iyiye evrilmek.
Son aylarda sizi etkileyen veyahut iyi gelen oyun, film / dizi, albüm, kitap rotasında neler var, bizler de nasiplenelim isterim?
Aytuğ Civan: Oyun önerisi yapabilirim: (Tiyatro Gülgeç’ten, Emre Saka’nın yönettiği) Bihter Gülgeç in yazıp oynadığı “Öfkenin Yakın Geçmişi” ve (Mek’an Sahne’den, Şâmil Yılmaz’ın yazıp yönettiği) Sezen Keser’in oynadığı “Dansöz” oyunlarını mutlaka seyredin, iyi metinler ve iyi oyuncular, iyi tiyatro...
Ali Uygur Selçuk: Geçtiğimiz günlerde (Jim Swire ve Peter Biddulph’un 2021 tarihli The Lockerbie Bombing: A Father's Search For Justice adlı kitabına dayanan, Otto Bathurst ve Jim Loach tarafından yönetilen, İngiliz televizyon draması) “Lockerbie Search for The Truth” dizini izledim ve oldukça beğendim.
Masanızda veya kafanızda gelecek proje ve programınızdan bahseder misiniz?
Aytuğ Civan: Şu sıralar masam ve kafam mükemmel karışık, bekleyen yazılar, okunacak ve seyredilecek yeni oyunlar, repertuvarımdakiler...
Ali Uygur Selçuk: Şu anda 12 Eylül döneminde geçen ve iki kız kardeşin hikayesinin anlatıldığı bir oyun kaleme almaktayım.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
İşte Türkiye’nin Keşfedilmeyi Bekleyen 10 Müzesi
Osmanlı Padişahları sırası, padişahların tahtta kalma süreleri! Sırasıyla Osmanlı'da tahta çıkan padişahlar... Osmanlı'da dönemler: duraklama, gerileme dönemi
'KİM MİLYONER OLMAK İSTER?' SORUSU: Endaze nedir?
'KİM MİLYONER OLMAK İSTER?' SORUSU: Geçmişi 16. yüzyıla dek uzanan, Osmanlı mutfağında hangi adla da bilinen bir helva çeşidi vardır?
KİM MİLYONER OLMAK İSTER SORUSU! Sputnik 1 uydusunu 1957'de Dünya yörüngesine göndererek 'Uzay Yarışı'nda öne geçen hangisi olmuştur?