hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Dostluğun çizgisini geçmeyen aşık: Ahmed Arif

    Dostluğun çizgisini geçmeyen aşık: Ahmed Arif
    expand

    Diyarbakır'da dünyaya gelen şair ve gazeteci Ahmed Arif'in hayatını kaybetmesinin üzerinden tam 24 sene geçti. Ama şiirleri hala güncel, Leyla Erbil'e olan aşkı hala konuşuluyor. Büyük şairler unutulmuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Seni anlatabilmek seni.

    İyi çocuklara, kahramanlara.   

    Seni anlatabilmek seni,   

    Namussuza, halden bilmeze,   

    Kahpe yalana.

    .......

    Bir kadeh, bir cıgara,

    dalıp gidene,   

    Seni anlatabilsem seni...   

    Yokluğun, cehennemin öbür adıdır.   

    Üşüyorum, kapama gözlerini...

    Ahmed Arif, Türkçe' yi en iyi kullanan şairlerden biriydi. Hayat felsefesi, her daim ezilen insanlardan yana olmak ve onların kardeşliğini ortaya koymaktı. Ve elbette bu görüşleri şiirlerine de yansıdı. Bir tek şiir kitabı vardı ama o kitap onu ölümsüz kılmaya yetti. Her daim en çok satılan kitapların içinde yer aldı.

    Şiirleri bestelendi, Ahmet Kaya'nın sesinden ''Ay Karanlık''ı, Cem Karaca'dan ''Adiloş Bebe''yi, Suavi'den ''Hasretinden Prangalar Eskittim''i dinledik.

    Yalın, sade ve akıcı bir dili olan Ahmed Arif, okuyucuyu yormadan derdini anlatan, derdini herkesin derdi yapan bir şairdi. O insanlar okusun diye yazmıştı ama okumasını istediği özel biri daha vardı. Şiirlerinin ilhamı, Leyla Erbil.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Dostluğun çizgisini geçmeyen aşık: Ahmed Arif

    Ahmed Arif' in, büyük aşkı Leyla Erbil' e yazdığı mektuplar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları' nca kitaplaştırıldı ve Leylim Leylim adıyla yayınlandı. Leyla Erbil, mektupların yayınlanmasına ancak kendi ölümünden sonra da olsa izin verdi.

    ''Hasretinden prangalar eskittiği '' Leyla Erbil' e duyduğu karşılıksız aşk sonucu yazdığı mektuplar, şairin farklı bir yönünü daha gözler önüne seriyor. 

    15 Mayıs 1954
    Ankara
    Leylâ, Canım,
    Kayb, berbat ve sessizim... Sessiz ve dolu: Allahtan ki sen varsın. Yoksa halim korkunçtu.

    Burası bir köy! Yakınlarımın bütün ısrar ve gayretine rağmen, hemen anneme gideceğim. Pazartesiye trendeyim. Eve gidince senin mektubunu bulmalıyım. Anneme ilk sorum o olacak zaten.

    Sen nasılsın ömrüm? Son telefonda canını sıktım mı? Ben artık annenden korkmuyorum. Aksine onu, kendi annemmiş gibi seviyorum. Buna ne dersin?
    Hınca hınç mısra doluyum. Kara ve yeşil fon, hepsinde hâkim. Biraz kendime geleyim, mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. Ha?
    Fotoğrafındaki "halbuki..."yi hâlâ anlayabilmiş değilim. Anlatır mısın?
    Bütün bunlar, beyhude biliyorum. Şaheser olan, benim uçakla oraya gelebilmemdir. Allah kahretsin, bu hastalık, bu rezaletler ve bu aile mecburiyetleri... Ne yapsam?
    Gözlerinden öperim canım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.
    Yarı parçan

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow