Öncelikli olarak hangi olayların travmatik olarak sınıflandırıldığına bakarsak, Türkiye Psikiyatri Derneği’ne göre travmanın oluşabilmesi için:
gerekir.
Doğal afetler, kazalar, savaş, politik, etnik, dini ya da cinsiyet-temelli zulüm ve şiddet olayları gibi toplumsal travmalar, sadece travmayı yaşayan bireyleri değil, bu duruma doğrudan ya da dolaylı biçimde tanık olan tüm toplum kesimlerini etkileyebilecek niteliktedir.
Bu işin bilimi ile uğraşanlar, travmalardan sonra insanların yaşadığı tepkileri 3 kategoriye ayırıyorlar: öfke, suçluluk, kaygı, çaresizlik, umutsuzluk gibi duygusal tepkiler… Yaşanan olayın zihinde tekrar etmesi, zihinsel meşguliyet, dikkatsizlik gibi zihinsel tepkiler… Gerginlik, yorgunluk, uyku sorunları, iştah bozulması, kalp atışındaki düzensizlikler gibi fiziksel tepkiler… Peki bu tepkileri yaşayan çalışanlar, şirketlerinden ne bekliyorlar?
Travmatik olaylar iş hayatını ve insan kaynaklarını nasıl etkiliyor?
Gerek Türkiye’de gerekse dünyada büyük travmatik olaylar sonrasında birçok araştırma yapılmakla birlikte, bunların iş hayatına etkileri üzerine sınırlı sayıda araştırma var. Hazır bir araştırma bulmuşken, sonuçlarını herkes ile paylaşmak istedim.
Araştırmayı yapan Society For Human Resource Management (SHRM), 11 Eylül sonrasında bir dizi seri anket ile, saldırının kurumlar ve çalışanlar üzerindeki etkilerini ölçmüş. 5,600+ üyenin cevapladığı anketin önemli bulguları şöyle:
o Olayın hemen ardından yapılan ilk ankette çalışanlar şirketlerinden haber dinleme, birbirine karşı duyarlı olma ve ihtiyaç olduğunda işe gelmeme izni almak istemişler.
o Ancak 11 ay içinde bu etkiler düşerek yerini artan 2 temel etkiye bırakmış: kriz planı yapmış olma ve çalışan destek programını yürütme. Aşağıdaki tabloda olayın hemen ardından yapılan anket ile 11 ay sonrasında yapılan anketin kıyaslaması görülmekte.
Duygusal etkiler
o Çalışanlar, olaydan hemen sonra; depresyon, post-travmatik stres bozukluğu, hayattaki öncelikleri sorgulama düşüncelerinin devam etmesi, daha iyi bir iş-özel yaşam dengesi arayışı, iş veya özel nedenlerle uçağa binmekten kaçınma gibi etkileri yaşadıklarını belirtmişler. Enteresan olan şu ki, bu dönemde izni olan personel bile bunu stres olarak hissettiğini kayıt etmiştir.
o 7 ay sonunda, ankete katılanların %50’sindan fazlası 11 Eylül saldırısının hayatlarında hiçbir fark yaratmadığını söylemiş, %11’lik bir oran ise geniş kapsamlı değişikliğe yol açtığını söylemiştir ki, aslında bu oran yüksektir.
o 11 ay sonunda ise, beklentilerin tersine çalışanların üretkenliği artmış ve aynı şekilde çalıştıkların şirketlerde “Kriz Yönetim Planı” yapmış olma beklentisi artmıştır.
İşe alım ve sosyal/yan haklar üzerindeki etkiler
o İşe alımlarda referans kontrole verilen önem daha da arttığı gibi, özel araştırma şirketleri yeni işe alınan kişileri daha da derin incelemişlerdir.
o Travma yaşayanları engelli olarak mı emekli edeceğiz? Masraflar kimin tarafından karşılanacak? «Yaralanmış devlet görevlisi/Gazi» statüsünde değerlendirilecekler mi? soruları gündemi çok meşgul etmiştir.
o Sigorta kapsamını politik riskleri de dahil edecek şekilde genişletme isteği patlamış, terörist saldırı sonrası sağlık giderlerini kimin karşılayacağı en çok tartışılan konu olmuştur.
Eğitim ve işyeri güvenliği
o Uzaktan eğitim en çok tercih edilen eğitim türü olmuş, çalışanlar ofis içi yerlerde eğitim almaktan kaçınmışlardır.
o İşverenlerin %35’inin ilk aylarda beklentisi olan terörizm ve krizlerle baş etme, afetle mücadele eğitimlerinde beklenen artış görülmemiş, buna karşılık farklılıkları yönetmek, güvenlik, stres yönetimi, değişim yönetimi gibi konulardaki eğitimlerde artış meydana gelmiştir.
o En önemli artış çalışan destek programlarında olmuştur.
o Artık ofisler tek yerde değil, dağıtılmış yapıda planlanmaya başlanmış, kriz anında kilit personelin güvenli yerlere taşınabilmesi için özel planlar oluşturulmuştur.
o Yolculuk güvenliği en önemli konu olmuş, güvenlikten geçmek için harcanan ekstra 1 saatin ülke ekonomisine maliyetinin yılda 8 milyar dolar olduğu hesaplanmıştır.
o Diğer yandan işe gelmeme, güvenlik ya da stres sebepli iş değiştirme etkili olmayarak %2-5 bandında kalmıştır.
Dünyanın daha da travmatik olaylara sahne olduğu bu milenyumda araştırmalardan kendimize dersler çıkarıp önlemler almalı ama en iyiyi ümit etmeye devam etmeliyiz.
Öncelikli olarak hangi olayların travmatik olarak sınıflandırıldığına bakarsak, Türkiye Psikiyatri Derneği’ne göre travmanın oluşabilmesi için:
gerekir.
Doğal afetler, kazalar, savaş, politik, etnik, dini ya da cinsiyet-temelli zulüm ve şiddet olayları gibi toplumsal travmalar, sadece travmayı yaşayan bireyleri değil, bu duruma doğrudan ya da dolaylı biçimde tanık olan tüm toplum kesimlerini etkileyebilecek niteliktedir.
Bu işin bilimi ile uğraşanlar, travmalardan sonra insanların yaşadığı tepkileri 3 kategoriye ayırıyorlar: öfke, suçluluk, kaygı, çaresizlik, umutsuzluk gibi duygusal tepkiler… Yaşanan olayın zihinde tekrar etmesi, zihinsel meşguliyet, dikkatsizlik gibi zihinsel tepkiler… Gerginlik, yorgunluk, uyku sorunları, iştah bozulması, kalp atışındaki düzensizlikler gibi fiziksel tepkiler… Peki bu tepkileri yaşayan çalışanlar, şirketlerinden ne bekliyorlar?
Travmatik olaylar iş hayatını ve insan kaynaklarını nasıl etkiliyor?
Gerek Türkiye’de gerekse dünyada büyük travmatik olaylar sonrasında birçok araştırma yapılmakla birlikte, bunların iş hayatına etkileri üzerine sınırlı sayıda araştırma var. Hazır bir araştırma bulmuşken, sonuçlarını herkes ile paylaşmak istedim.
Araştırmayı yapan Society For Human Resource Management (SHRM), 11 Eylül sonrasında bir dizi seri anket ile, saldırının kurumlar ve çalışanlar üzerindeki etkilerini ölçmüş. 5,600+ üyenin cevapladığı anketin önemli bulguları şöyle:
o Olayın hemen ardından yapılan ilk ankette çalışanlar şirketlerinden haber dinleme, birbirine karşı duyarlı olma ve ihtiyaç olduğunda işe gelmeme izni almak istemişler.
o Ancak 11 ay içinde bu etkiler düşerek yerini artan 2 temel etkiye bırakmış: kriz planı yapmış olma ve çalışan destek programını yürütme. Aşağıdaki tabloda olayın hemen ardından yapılan anket ile 11 ay sonrasında yapılan anketin kıyaslaması görülmekte.
Duygusal etkiler
o Çalışanlar, olaydan hemen sonra; depresyon, post-travmatik stres bozukluğu, hayattaki öncelikleri sorgulama düşüncelerinin devam etmesi, daha iyi bir iş-özel yaşam dengesi arayışı, iş veya özel nedenlerle uçağa binmekten kaçınma gibi etkileri yaşadıklarını belirtmişler. Enteresan olan şu ki, bu dönemde izni olan personel bile bunu stres olarak hissettiğini kayıt etmiştir.
o 7 ay sonunda, ankete katılanların %50’sindan fazlası 11 Eylül saldırısının hayatlarında hiçbir fark yaratmadığını söylemiş, %11’lik bir oran ise geniş kapsamlı değişikliğe yol açtığını söylemiştir ki, aslında bu oran yüksektir.
o 11 ay sonunda ise, beklentilerin tersine çalışanların üretkenliği artmış ve aynı şekilde çalıştıkların şirketlerde “Kriz Yönetim Planı” yapmış olma beklentisi artmıştır.
İşe alım ve sosyal/yan haklar üzerindeki etkiler
o İşe alımlarda referans kontrole verilen önem daha da arttığı gibi, özel araştırma şirketleri yeni işe alınan kişileri daha da derin incelemişlerdir.
o Travma yaşayanları engelli olarak mı emekli edeceğiz? Masraflar kimin tarafından karşılanacak? «Yaralanmış devlet görevlisi/Gazi» statüsünde değerlendirilecekler mi? soruları gündemi çok meşgul etmiştir.
o Sigorta kapsamını politik riskleri de dahil edecek şekilde genişletme isteği patlamış, terörist saldırı sonrası sağlık giderlerini kimin karşılayacağı en çok tartışılan konu olmuştur.
Eğitim ve işyeri güvenliği
o Uzaktan eğitim en çok tercih edilen eğitim türü olmuş, çalışanlar ofis içi yerlerde eğitim almaktan kaçınmışlardır.
o İşverenlerin %35’inin ilk aylarda beklentisi olan terörizm ve krizlerle baş etme, afetle mücadele eğitimlerinde beklenen artış görülmemiş, buna karşılık farklılıkları yönetmek, güvenlik, stres yönetimi, değişim yönetimi gibi konulardaki eğitimlerde artış meydana gelmiştir.
o En önemli artış çalışan destek programlarında olmuştur.
o Artık ofisler tek yerde değil, dağıtılmış yapıda planlanmaya başlanmış, kriz anında kilit personelin güvenli yerlere taşınabilmesi için özel planlar oluşturulmuştur.
o Yolculuk güvenliği en önemli konu olmuş, güvenlikten geçmek için harcanan ekstra 1 saatin ülke ekonomisine maliyetinin yılda 8 milyar dolar olduğu hesaplanmıştır.
o Diğer yandan işe gelmeme, güvenlik ya da stres sebepli iş değiştirme etkili olmayarak %2-5 bandında kalmıştır.
Dünyanın daha da travmatik olaylara sahne olduğu bu milenyumda araştırmalardan kendimize dersler çıkarıp önlemler almalı ama en iyiyi ümit etmeye devam etmeliyiz.