Koç Holding Türkiye’deki Gayrı Safi Milli Hasılanın yaklaşık % 9’unu üretiyor. Toplam ihracatın da % 10’u holdingin fabrikalarından çıkıyor. Toplam vergilerin % 9,4’ünü Koç Holding ödüyor.
Bugün Türkiye ekonomisinde böylesine önemli bir yer tutan Koç Holding'in, Türkiye’deki sanayileşmenin de öncülerinden biri olduğunu iyi biliyoruz.
Yani Türkiye’deki kapitalizmin mimarlarındandır Koç.
Bu nedenle de holdingin temsilcisinin ağzından çıkan cümleler çok önemli. O ne dediğini gayet iyi biliyor.
Toplam servetin % 48’i, dünya nüfusunun % 1’lik kesiminde
Dünya gerçekten ilginç bir noktaya doğru ilerliyor.
Her yıl dünyadaki gelir dağılımı üzerine kapsamlı bir araştırma yayınlayan İngiliz Oxfam kuruluşunun 2015 “Dünyada yoksulluk ve toplumsal eşitsizlik” araştırmasına göre toplam servetin % 48’i, dünya nüfusunun % 1’lik bir grubunun elinde.
Ve bu servet yoğunlaşması araştırmalara göre yıldan yıla artma eğilimi gösteriyor.
2009 yılındaki araştırma yüzde birlik “süper zenginler” grubunun dünyadaki toplam servetin % 44’üne sahip olduğunu ortaya çıkarmıştı. 2016’de ise bu oranın % 50’nin üzerinde olacağı öngörülüyor.
Yani önümüzdeki yıl dünya nüfusunun % 1’inin elindeki servet, kalan % 99’un sahip olduğu kadar olacak!
Bu nasıl bir dünya?
Oxam tarafından paylaşılan istatistikler ürkütücü: her 9 insandan biri iyi beslenemiyor!
Dünyada yaklaşık 1 milyar insan, kişi başına günlük 1,25 dolar gelirle yaşıyor. Yani ayda yaklaşık 100 lira ile tüm ihtiyaçlarını karşılamak zorunda!
Bu nasıl bir dünya?
Buna karşın geçen yıl dünyanın en zengin 85 (evet, sadece seksen beş!) şahsiyetinin toplam serveti, dünyanın en yoksul 3,5 milyar insanının elindeki toplam servetten daha fazlaymış.
Yani terazinin bir kefesinde 85 süper zengin, diğer kefesinde 3,5 milyar yoksul.
Sanırım Olimpos’un tanrılarının elinde bile böylesine bir güç birikmemişti!
Bu nasıl bir dünya?
İşte Ali Koç’un haklı olarak yakındığı dünya bu!
Evet, bu adaletsiz dünyanın ortaya çıkmasına neden olan kapitalizmin sembol isimleri, mesela dünyada Bill Gates ve Türkiye’de Ali Koç, bu gidişin bir felaketle sonuçlanacağı öngörülerinde haklılar.
Ali Koç’un bu konuşmayı yaptığı anlara Paris saldırısı damgasını vurmuştu! Dramatik açıklama, geri plandaki trajik bomba sesleriyle gölgelenmişti.
Uluslararası terörün bu adaletsizlikten bağımsız bir olgu olduğunu kim iddia edebilir?
Örneğin Batı-Şeria’nın on yıllardır ambargo altındaki topraklarından Paris’in banliyölerindeki yoksulluğa kadar uzanan gelecekle ilgili umutsuzluğun terörün tırmanmasında payı yok mudur?
Ya da petrol yataklarının sahiplenilmesi kaygısının damgasını vurduğu Körfez savaşının ve Afganistan’dan, Suriye’ye kadar uzanan ideolojik savaşların yerinden yurdundan ettiği genç kuşaklar ve görülmemiş bir şekilde artan terör arasındaki bağlantı yadsınabilir mi?
Veya Afrika’da yer altı zenginliklerinin ele geçirilmesi amacıyla sürekli kışkırtılan etnik çatışmalar ve Afrika kökenli terör birbirinden tamamen ayrı olgular mıdır?
Dünyayı bu hale getiren kapitalizmin mantıklı temsilcileri artık yarattıkları bu “ürkütücü şeyi” ıslah etmek gerektiğini dile getirmeye başladılar.
Arabesk ustalarından Orhan Gencebay’ın “Batsın bu dünya” parçasını koro halinde söyleyebilirler artık.
“Ben mi yarattım, ben mi yarattım?
Derdi ızdırabı, ben mi yarattım?
Günah zevk olmuşsa, vefa yorulmuşsa
Düzen bozulmuşsa, ben mi yarattım?”
Davos’ta toplanıp dünyadaki adaletsizliği tartışan “yüzde birin” temsilcilerinin iyi niyetinden kuşkum yok elbette, ama yine de “yüzde doksan dokuzun” da bu tartışmanın içinde olmasında yarar var kanısındayım.
Koç Holding Türkiye’deki Gayrı Safi Milli Hasılanın yaklaşık % 9’unu üretiyor. Toplam ihracatın da % 10’u holdingin fabrikalarından çıkıyor. Toplam vergilerin % 9,4’ünü Koç Holding ödüyor.
Bugün Türkiye ekonomisinde böylesine önemli bir yer tutan Koç Holding'in, Türkiye’deki sanayileşmenin de öncülerinden biri olduğunu iyi biliyoruz.
Yani Türkiye’deki kapitalizmin mimarlarındandır Koç.
Bu nedenle de holdingin temsilcisinin ağzından çıkan cümleler çok önemli. O ne dediğini gayet iyi biliyor.
Toplam servetin % 48’i, dünya nüfusunun % 1’lik kesiminde
Dünya gerçekten ilginç bir noktaya doğru ilerliyor.
Her yıl dünyadaki gelir dağılımı üzerine kapsamlı bir araştırma yayınlayan İngiliz Oxfam kuruluşunun 2015 “Dünyada yoksulluk ve toplumsal eşitsizlik” araştırmasına göre toplam servetin % 48’i, dünya nüfusunun % 1’lik bir grubunun elinde.
Ve bu servet yoğunlaşması araştırmalara göre yıldan yıla artma eğilimi gösteriyor.
2009 yılındaki araştırma yüzde birlik “süper zenginler” grubunun dünyadaki toplam servetin % 44’üne sahip olduğunu ortaya çıkarmıştı. 2016’de ise bu oranın % 50’nin üzerinde olacağı öngörülüyor.
Yani önümüzdeki yıl dünya nüfusunun % 1’inin elindeki servet, kalan % 99’un sahip olduğu kadar olacak!
Bu nasıl bir dünya?
Oxam tarafından paylaşılan istatistikler ürkütücü: her 9 insandan biri iyi beslenemiyor!
Dünyada yaklaşık 1 milyar insan, kişi başına günlük 1,25 dolar gelirle yaşıyor. Yani ayda yaklaşık 100 lira ile tüm ihtiyaçlarını karşılamak zorunda!
Bu nasıl bir dünya?
Buna karşın geçen yıl dünyanın en zengin 85 (evet, sadece seksen beş!) şahsiyetinin toplam serveti, dünyanın en yoksul 3,5 milyar insanının elindeki toplam servetten daha fazlaymış.
Yani terazinin bir kefesinde 85 süper zengin, diğer kefesinde 3,5 milyar yoksul.
Sanırım Olimpos’un tanrılarının elinde bile böylesine bir güç birikmemişti!
Bu nasıl bir dünya?
İşte Ali Koç’un haklı olarak yakındığı dünya bu!
Evet, bu adaletsiz dünyanın ortaya çıkmasına neden olan kapitalizmin sembol isimleri, mesela dünyada Bill Gates ve Türkiye’de Ali Koç, bu gidişin bir felaketle sonuçlanacağı öngörülerinde haklılar.
Ali Koç’un bu konuşmayı yaptığı anlara Paris saldırısı damgasını vurmuştu! Dramatik açıklama, geri plandaki trajik bomba sesleriyle gölgelenmişti.
Uluslararası terörün bu adaletsizlikten bağımsız bir olgu olduğunu kim iddia edebilir?
Örneğin Batı-Şeria’nın on yıllardır ambargo altındaki topraklarından Paris’in banliyölerindeki yoksulluğa kadar uzanan gelecekle ilgili umutsuzluğun terörün tırmanmasında payı yok mudur?
Ya da petrol yataklarının sahiplenilmesi kaygısının damgasını vurduğu Körfez savaşının ve Afganistan’dan, Suriye’ye kadar uzanan ideolojik savaşların yerinden yurdundan ettiği genç kuşaklar ve görülmemiş bir şekilde artan terör arasındaki bağlantı yadsınabilir mi?
Veya Afrika’da yer altı zenginliklerinin ele geçirilmesi amacıyla sürekli kışkırtılan etnik çatışmalar ve Afrika kökenli terör birbirinden tamamen ayrı olgular mıdır?
Dünyayı bu hale getiren kapitalizmin mantıklı temsilcileri artık yarattıkları bu “ürkütücü şeyi” ıslah etmek gerektiğini dile getirmeye başladılar.
Arabesk ustalarından Orhan Gencebay’ın “Batsın bu dünya” parçasını koro halinde söyleyebilirler artık.
“Ben mi yarattım, ben mi yarattım?
Derdi ızdırabı, ben mi yarattım?
Günah zevk olmuşsa, vefa yorulmuşsa
Düzen bozulmuşsa, ben mi yarattım?”
Davos’ta toplanıp dünyadaki adaletsizliği tartışan “yüzde birin” temsilcilerinin iyi niyetinden kuşkum yok elbette, ama yine de “yüzde doksan dokuzun” da bu tartışmanın içinde olmasında yarar var kanısındayım.