İstanbul Kültür Sanat Vakfı (IKSV) tarafından bu yıl 6-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen 37. İstanbul Film Festivali geride kaldı. 12 gün boyunca süren festival sinemaseverlere unutulmaz anlar yaşatırken; bu yılki organizasyon kapsamında düzenlenen Festival Stüdyosu fotoğraf sergisi de en az filmler kadar ilgi çekti. Galeri Işık Teşvikiye’de sergilenen ve 28 Nisan’a kadar sürecek olan bu fotoğraf sergisi bildiğiniz sergilerden biraz farklı. İstanbul Film Festivali’nin Türkiye Sineması bölümündeki genç nesil oyuncuların iPhone ile çekilen portrelerinden oluşan sergide Öykü Karayel’den Ezgi Mola’ya, Bartu Küçükçağlayan’dan Damla Sönmez’e birbirinden değerli genç oyuncuların portre fotoğrafları yer alıyor. Ben de hem bu orijinal sergiyi hem de mobil teknolojilerin fotoğrafçılıkla ilişkisini sergideki portreleri çeken fotoğrafçı Muhsin Akgün ve İstanbul Film Festivali Direktörü Kerem Ayan’a sordum.
Teknolojik ilerlemelerin değişimiyle paralel festival de kabuk değiştiriyor
198 film gösteriminin yapıldığı bu yılki festival 11 gün boyunca yerli ve yabancı konukların ilgi odağı oldu ve 17 Nisan’da gerçekleştirilen, 60 filmin yarıştığı görkemli bir ödül töreni ile sona erdi. Öncelikle bu yılki festivali değerlendirmesini istediğim Kerem Ayan; sponsorsuz geçen geçtiğimiz yılki festivalin ardından bu yıl hem sponsorların desteğinden hem de basın, TV ve diğer medya kuruluşlarının desteğinden son derece memnun olduklarının altını çizdi. Kerem Ayan’a göre bu büyük ilgi ve desteğin oluşmasında festivalin yeni ve güçlü bölümlerinin de büyük etkisi var. Kerem Ayan festivalin genç neslin beklentilerine göre şekillendirdikleri bu yılki bölümlerini şöyle anlatıyor; “Bu yıl Çiçek İstemez gibi güçlü kadınların öne çıktığı harika bir bölümümüz vardı; Bergman’ın doğumunun 100. yılında bu efsane yönetmeni Türkiyeli sinemacıların seçtiği filmlerle andık. Festivalde ilk defa VR deneyimi sunduk. Bu müthiş bir kapı araladı bize. Kısacası gündemin, izleyicilerimizin, teknolojik ilerlemelerin değişimiyle paralel festival de kabuk değiştiriyor. Genç neslin beklentileri farklı; yaşam, sosyal medya, görüntü yoğunluğuyla algı ve dikkat süremiz kısalıyor hepimizin. Teknik olanaklarla film çekmek kolaylaştı ve toplumun her kesitine yayıldı. Bu durum film içeriğini de değiştiriyor tabii ki.”
Projenin ilham kaynağı: Soderbergh’in Saplantı filmi
Kerem Ayan’ın dediği gibi yeni teknolojilerle kabuk değiştiren festivalin bu yılki yeni ve ilgi çekici parçalarından olan Festival Stüdyosu portreler sergi de yeni neslin beklentileri ve ilgi alanları ile birebir örtüşen bir iş. Aslında akıllı telefonların kameralarının gelişmesi ile sinemanın mobil dünyaya giderek artan ilgisi son yıllarda somut örneklerini vermeye başladı. Festival Stüdyosu’nun da çıkış noktası aslında tam olarak bununla ilgili. Steven Soderbergh’in tamamı iPhone 7 Plus ile çekilen son filmi Unsane’in Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde prömiyerini yapması fotoğrafçı Muhsin Akgün’e bu sergi için oyuncuların portrelerini iPhone ile çekme fikrini vermiş. IKSV’nin Apple ile gerçekleştirdiği iş birliği ile de bu özel sergi fikri ortaya çıkmış. Bu proje, aynı zamanda iPhone’un fotoğraf ve video kalitesinin ne kadar yüksek olduğunun altını çizen bir gelişme. Öte yandan sergi kapsamında portreleri çekilen oyuncular Türkiye sinemasının hem yurtiçinde hem yurtdışında sinema üretiminin yansıması, sektörün aynası, aynı zamanda festivalin en önemli bölümlerinden birinin yüzleri. Bu bağlamda bütün bir iş olduğunun altını çizmem gerek.
Oyuncular için de farklı bir deneyim
Sergi özelinde iPhone ile yaşadığı bu deneyimi tarif etmesini istediğim Muhsin Akgün şunları söylüyor: “Uzun süredir telefonumla fotoğraflar çektiğim için benim için yeni bir durum değildi. Fakat bu serginin farkı fotoğrafların telefondan çıkıp basılı hale gelmesiydi benim için ilk olan. Teknik kısımlara girmezsek, fotoğraf çekerken nasıl bir araç kullandığımızdan daha önemlisi nasıl bir açı, perspektif ve kadraj yaptığımızın önemini bir kez daha gösterdi bu fotoğraflar.” Muhsin Akgün için olduğu gibi portreleri çekilen oyuncular için de özel bir deneyim oldu bu sergi. Akgün, bu sergi özelinde birlikte çalıştığı oyuncuların yaşadıkları deneyimi ise şöyle anlatıyor: “Çoğunluğuyla daha öncelerden tanıştığım için kendilerini biraz da bana bıraktılar. Belki yeni tanıştıkları biri olsa, başka bir tepkileri olabilirdi ama, benim çekimlerimde gayet olağan davrandılar.”
Sinemada 35mm çekim neredeyse hiç yapılmıyor artık, filmlerin yalnızca çekimleri değil dijital platformların çeşitlenmesiyle izlenmeleri de bu mecralara kaydı. Park Chan Wook, Steven Soderbergh bu teknolojiyi ve tekniği sinemaya aktaran isimlerden ikisi. Bu sayının artacağını öngörmek ise çok zor değil. Kerem Ayan bu konuda; Türkiye’de özellikle akıllı telefonlarla çekilen kısa filmlerin sayısı gitgide artacağını söylüyor ve şunun altını çiziyor: “Sinemada akıllı telefonla çekilmiş uzun metrajlı bir film görmemize çok kalmadı bence.” Öte yandan bir benzerini önceki dönemlerde Toronto Film Festivali’nde gördüğümüz Festival Stüdyosu gibi sergi projeleri ile yakın zamanda daha fazla karşılaşacağımızı söylememiz de mümkün. Son olarak birbirinden güzel fotoğrafları içeren Festival Stüdyosu Sergisi’ni 28 Nisan'a kadar FMV Galeri Işık Teşvikiye'de ziyaret edilebileceğinizi tekrar hatırlatayım.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (IKSV) tarafından bu yıl 6-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen 37. İstanbul Film Festivali geride kaldı. 12 gün boyunca süren festival sinemaseverlere unutulmaz anlar yaşatırken; bu yılki organizasyon kapsamında düzenlenen Festival Stüdyosu fotoğraf sergisi de en az filmler kadar ilgi çekti. Galeri Işık Teşvikiye’de sergilenen ve 28 Nisan’a kadar sürecek olan bu fotoğraf sergisi bildiğiniz sergilerden biraz farklı. İstanbul Film Festivali’nin Türkiye Sineması bölümündeki genç nesil oyuncuların iPhone ile çekilen portrelerinden oluşan sergide Öykü Karayel’den Ezgi Mola’ya, Bartu Küçükçağlayan’dan Damla Sönmez’e birbirinden değerli genç oyuncuların portre fotoğrafları yer alıyor. Ben de hem bu orijinal sergiyi hem de mobil teknolojilerin fotoğrafçılıkla ilişkisini sergideki portreleri çeken fotoğrafçı Muhsin Akgün ve İstanbul Film Festivali Direktörü Kerem Ayan’a sordum.
Teknolojik ilerlemelerin değişimiyle paralel festival de kabuk değiştiriyor
198 film gösteriminin yapıldığı bu yılki festival 11 gün boyunca yerli ve yabancı konukların ilgi odağı oldu ve 17 Nisan’da gerçekleştirilen, 60 filmin yarıştığı görkemli bir ödül töreni ile sona erdi. Öncelikle bu yılki festivali değerlendirmesini istediğim Kerem Ayan; sponsorsuz geçen geçtiğimiz yılki festivalin ardından bu yıl hem sponsorların desteğinden hem de basın, TV ve diğer medya kuruluşlarının desteğinden son derece memnun olduklarının altını çizdi. Kerem Ayan’a göre bu büyük ilgi ve desteğin oluşmasında festivalin yeni ve güçlü bölümlerinin de büyük etkisi var. Kerem Ayan festivalin genç neslin beklentilerine göre şekillendirdikleri bu yılki bölümlerini şöyle anlatıyor; “Bu yıl Çiçek İstemez gibi güçlü kadınların öne çıktığı harika bir bölümümüz vardı; Bergman’ın doğumunun 100. yılında bu efsane yönetmeni Türkiyeli sinemacıların seçtiği filmlerle andık. Festivalde ilk defa VR deneyimi sunduk. Bu müthiş bir kapı araladı bize. Kısacası gündemin, izleyicilerimizin, teknolojik ilerlemelerin değişimiyle paralel festival de kabuk değiştiriyor. Genç neslin beklentileri farklı; yaşam, sosyal medya, görüntü yoğunluğuyla algı ve dikkat süremiz kısalıyor hepimizin. Teknik olanaklarla film çekmek kolaylaştı ve toplumun her kesitine yayıldı. Bu durum film içeriğini de değiştiriyor tabii ki.”
Projenin ilham kaynağı: Soderbergh’in Saplantı filmi
Kerem Ayan’ın dediği gibi yeni teknolojilerle kabuk değiştiren festivalin bu yılki yeni ve ilgi çekici parçalarından olan Festival Stüdyosu portreler sergi de yeni neslin beklentileri ve ilgi alanları ile birebir örtüşen bir iş. Aslında akıllı telefonların kameralarının gelişmesi ile sinemanın mobil dünyaya giderek artan ilgisi son yıllarda somut örneklerini vermeye başladı. Festival Stüdyosu’nun da çıkış noktası aslında tam olarak bununla ilgili. Steven Soderbergh’in tamamı iPhone 7 Plus ile çekilen son filmi Unsane’in Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde prömiyerini yapması fotoğrafçı Muhsin Akgün’e bu sergi için oyuncuların portrelerini iPhone ile çekme fikrini vermiş. IKSV’nin Apple ile gerçekleştirdiği iş birliği ile de bu özel sergi fikri ortaya çıkmış. Bu proje, aynı zamanda iPhone’un fotoğraf ve video kalitesinin ne kadar yüksek olduğunun altını çizen bir gelişme. Öte yandan sergi kapsamında portreleri çekilen oyuncular Türkiye sinemasının hem yurtiçinde hem yurtdışında sinema üretiminin yansıması, sektörün aynası, aynı zamanda festivalin en önemli bölümlerinden birinin yüzleri. Bu bağlamda bütün bir iş olduğunun altını çizmem gerek.
Oyuncular için de farklı bir deneyim
Sergi özelinde iPhone ile yaşadığı bu deneyimi tarif etmesini istediğim Muhsin Akgün şunları söylüyor: “Uzun süredir telefonumla fotoğraflar çektiğim için benim için yeni bir durum değildi. Fakat bu serginin farkı fotoğrafların telefondan çıkıp basılı hale gelmesiydi benim için ilk olan. Teknik kısımlara girmezsek, fotoğraf çekerken nasıl bir araç kullandığımızdan daha önemlisi nasıl bir açı, perspektif ve kadraj yaptığımızın önemini bir kez daha gösterdi bu fotoğraflar.” Muhsin Akgün için olduğu gibi portreleri çekilen oyuncular için de özel bir deneyim oldu bu sergi. Akgün, bu sergi özelinde birlikte çalıştığı oyuncuların yaşadıkları deneyimi ise şöyle anlatıyor: “Çoğunluğuyla daha öncelerden tanıştığım için kendilerini biraz da bana bıraktılar. Belki yeni tanıştıkları biri olsa, başka bir tepkileri olabilirdi ama, benim çekimlerimde gayet olağan davrandılar.”
Sinemada 35mm çekim neredeyse hiç yapılmıyor artık, filmlerin yalnızca çekimleri değil dijital platformların çeşitlenmesiyle izlenmeleri de bu mecralara kaydı. Park Chan Wook, Steven Soderbergh bu teknolojiyi ve tekniği sinemaya aktaran isimlerden ikisi. Bu sayının artacağını öngörmek ise çok zor değil. Kerem Ayan bu konuda; Türkiye’de özellikle akıllı telefonlarla çekilen kısa filmlerin sayısı gitgide artacağını söylüyor ve şunun altını çiziyor: “Sinemada akıllı telefonla çekilmiş uzun metrajlı bir film görmemize çok kalmadı bence.” Öte yandan bir benzerini önceki dönemlerde Toronto Film Festivali’nde gördüğümüz Festival Stüdyosu gibi sergi projeleri ile yakın zamanda daha fazla karşılaşacağımızı söylememiz de mümkün. Son olarak birbirinden güzel fotoğrafları içeren Festival Stüdyosu Sergisi’ni 28 Nisan'a kadar FMV Galeri Işık Teşvikiye'de ziyaret edilebileceğinizi tekrar hatırlatayım.