Canlı Yayın
Murat Yancı - BİR NOT
Çocukluğumuzda İstanbul’da su yoktu. Mahallelere tankerlerle su dağıtılırdı. Çeşme önünde kuyruklar oluşurdu. Yolların büyük kısmı asfalt değildi ve delik deşikti. Bir survivor gibiydi İstanbul’da yaşamak. Aradan uzun yıllar geçti. Ancak ben kendimi sanki o yıllara dönmüş gibi hissediyorum.
Çünkü İstanbul’da yaşamak yeniden bir survivor’a dönüşüyor.
İSTANBUL’U BEKLEYEN TEK RİSK DEPREM Mİ?
Herkes İstanbul için en büyük riskin deprem olduğunu düşünüyor.
Ancak son yaşanan yağmurun bize gösterdiği bir şey var.
Önümüzdeki kış bizi bekleyen başka büyük bir tehlike daha mevcut.
SEL VE SU TAŞKINLARINA KARŞI ALARMA GEÇİLMELİ…
Düşünün megakentte toplu ulaşım aracıyla bir yerden bir yere gidiyorsunuz. Veya yolda yürüyorsunuz. Aniden bir yağmur bastırdı. Ne kadar trajikomiktir ki böyle bir durumda yüzme bilip bilmemeniz sizin için hayati bir önem taşıyabilir. Çünkü iklim değişikliğiyle birlikte kentin özellikle bazı semtleri her yağmurda sele teslim oluyor.
Öyle büyük seller oluyor ki; bazen ne evinizde ne sokakta güvende olamıyorsunuz. İnsanlar sel suyunda ya hayatını kaybediyor veya kıl payı hayata tutunuyor. Ancak buna rağmen ya hiçbir tedbir alınmıyor veya çözüm adına gerçekçi çalışmalar yapılmıyor. Su akıyor, işin sorumluları bakıyor. Megakentin ortasında insanlar boğuluyor.
Sel suyunda sürüklenerek hayatını kaybediyor. Ancak sanıyorum ki yaşananlardan ders çıkarılmıyor. Eğer ders çıkarılsa her yağmurda kentin aynı noktalarında aynı Survivor görüntüleri olmazdı.
PEKİ İSTANBUL SELDEN NASIL KURTULACAK?
Bir an önce İstanbul’un sel ve taşkın haritası üzerindeki noktalarda ciddi bir çalışma yapılmalı. Bilimsel çözümler geliştirilmeli. Sel ve taşkına neden olan yapılar kamulaştırılmalı. Dere ve nehir yataklarındaki yapılaşmayla ilgili tüm gereken tedbirler alınmalı.
Bu arada yağmur suyunun barajlara akabilmesi için gerekli altyapı oluşturulmalı. Yağmur hasadı yapılabilmeli. Yani kar ve yağmur suyu kanalizasyonu değil, barajları doldurmalı. Bunun için bir eylem planı ortaya konulmalı. Yeraltı barajları oluşturulmalı.
BİR YANDA DEPREM, ÖBÜR YANDA SEL RİSKİ…
Yerel seçim yaklaşıyor. İstanbul’un önceliği deprem ve sel riski. Yönetime talip olanların önceliği bu iki konu olmalı. Bu kentin insanları insanca yaşamayı hak ediyor. Kağıttan binaların enkazı altında kalmayı veya sel suyunda boğulmayı değil. Dolayısıyla şikayet etme ve laf değil, iş üretme zamanı.
Bu kentin artık tahammülü kalmadı. Kimin çözüm önerisi varsa yönetime de o talip olmalı. İstanbul daha yüksek makamlara geçmek için bir araç değil, hizmeti hak eden bir amaç olarak görülmeli. Öyle bir İstanbul olmalı ki İstanbullu başka bir şehirde değil sadece ve sadece İstanbul’da olmak istemeli.
Tıpkı şairin o dizelerinde dediği gibi;
Şu anda İstanbul’da olmak isterdim.
Mihrabat Korusunun dar yollarında seninle
Yan yana, yana yana yürümek…
Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul’u.
Twitter: @muratyanci
Instagram: @muratyanci
Çocukluğumuzda İstanbul’da su yoktu. Mahallelere tankerlerle su dağıtılırdı. Çeşme önünde kuyruklar oluşurdu. Yolların büyük kısmı asfalt değildi ve delik deşikti. Bir survivor gibiydi İstanbul’da yaşamak. Aradan uzun yıllar geçti. Ancak ben kendimi sanki o yıllara dönmüş gibi hissediyorum.
Çünkü İstanbul’da yaşamak yeniden bir survivor’a dönüşüyor.
İSTANBUL’U BEKLEYEN TEK RİSK DEPREM Mİ?
Herkes İstanbul için en büyük riskin deprem olduğunu düşünüyor.
Ancak son yaşanan yağmurun bize gösterdiği bir şey var.
Önümüzdeki kış bizi bekleyen başka büyük bir tehlike daha mevcut.
SEL VE SU TAŞKINLARINA KARŞI ALARMA GEÇİLMELİ…
Düşünün megakentte toplu ulaşım aracıyla bir yerden bir yere gidiyorsunuz. Veya yolda yürüyorsunuz. Aniden bir yağmur bastırdı. Ne kadar trajikomiktir ki böyle bir durumda yüzme bilip bilmemeniz sizin için hayati bir önem taşıyabilir. Çünkü iklim değişikliğiyle birlikte kentin özellikle bazı semtleri her yağmurda sele teslim oluyor.
Öyle büyük seller oluyor ki; bazen ne evinizde ne sokakta güvende olamıyorsunuz. İnsanlar sel suyunda ya hayatını kaybediyor veya kıl payı hayata tutunuyor. Ancak buna rağmen ya hiçbir tedbir alınmıyor veya çözüm adına gerçekçi çalışmalar yapılmıyor. Su akıyor, işin sorumluları bakıyor. Megakentin ortasında insanlar boğuluyor.
Sel suyunda sürüklenerek hayatını kaybediyor. Ancak sanıyorum ki yaşananlardan ders çıkarılmıyor. Eğer ders çıkarılsa her yağmurda kentin aynı noktalarında aynı Survivor görüntüleri olmazdı.
PEKİ İSTANBUL SELDEN NASIL KURTULACAK?
Bir an önce İstanbul’un sel ve taşkın haritası üzerindeki noktalarda ciddi bir çalışma yapılmalı. Bilimsel çözümler geliştirilmeli. Sel ve taşkına neden olan yapılar kamulaştırılmalı. Dere ve nehir yataklarındaki yapılaşmayla ilgili tüm gereken tedbirler alınmalı.
Bu arada yağmur suyunun barajlara akabilmesi için gerekli altyapı oluşturulmalı. Yağmur hasadı yapılabilmeli. Yani kar ve yağmur suyu kanalizasyonu değil, barajları doldurmalı. Bunun için bir eylem planı ortaya konulmalı. Yeraltı barajları oluşturulmalı.
BİR YANDA DEPREM, ÖBÜR YANDA SEL RİSKİ…
Yerel seçim yaklaşıyor. İstanbul’un önceliği deprem ve sel riski. Yönetime talip olanların önceliği bu iki konu olmalı. Bu kentin insanları insanca yaşamayı hak ediyor. Kağıttan binaların enkazı altında kalmayı veya sel suyunda boğulmayı değil. Dolayısıyla şikayet etme ve laf değil, iş üretme zamanı.
Bu kentin artık tahammülü kalmadı. Kimin çözüm önerisi varsa yönetime de o talip olmalı. İstanbul daha yüksek makamlara geçmek için bir araç değil, hizmeti hak eden bir amaç olarak görülmeli. Öyle bir İstanbul olmalı ki İstanbullu başka bir şehirde değil sadece ve sadece İstanbul’da olmak istemeli.
Tıpkı şairin o dizelerinde dediği gibi;
Şu anda İstanbul’da olmak isterdim.
Mihrabat Korusunun dar yollarında seninle
Yan yana, yana yana yürümek…
Bir de martıların kanatlarından seyretmek İstanbul’u.
Twitter: @muratyanci
Instagram: @muratyanci
SON DAKİKA
