Birbirleriyle dans ederken onlar, biz de aradan gök kuşağını görüyoruz. Müthiş! Görsel bir şölen yaşatıyor. Tahinin ağzı kurutan ve yağlı yapısının pekmezle birleştiği an. Damağınızda hem hafif tuzlu hem tatlı bir arada.
ATEŞ VE BUZUN DANSI
Yer yer buz tutmuş karlı yollarda aracınız kaymadan ilerlemeye çalışıyor, bir yerde mola veriyorsunuz. Arabadan inip düşmemeye çalışarak, birbirinize tutunarak yürüyorsunuz. Üzerinizde kat kat içlikler, kayak montları, bereler, atkılar… Varıyorsunuz etrafı çevrilmiş, bazen de hiçbir koruma bandı olmayan bir alana. Bir kaç dakika içinde, buz gibi yerin üstüne doğru fışkırıyor, kaynar su. “Gayzer” kelimesi ile tanışıyorsunuz. Ah bir daha olsa da izlesem diye bekliyorsunuz o sıcak mı soğuk mu olduğunu kestiremediğiniz alanda. Sonra bir daha “puff” yerden yükseklere büyük bir kuvvetle fışkırıyor sıcak su.
İşte bu doku farkı, bu ahenk, bu görsel şölen size şunu hissettiriyor: “Bu ülkede doğal bir sihir var.” Spiritüel bir yaklaşımla da şunu sorduruyor: “Peki bu ülkenin aurasını görmek mümkün mü?”
Şanslıysanız, evet. Görebilmeniz mümkün. Ama sadece yeteri kadar şanslı iseniz.
AURA MI AURORA MI?
Aura dediğimiz, bir kişi, nesne veya yer tarafından çevrelenmiş ve yaratılmış gibi görünen ayırt edici atmosfer veya kalite anlamına geliyor. Biraz daha spiritüel bakarsak, canlı bir varlığın bedenini çevreleyen ve bireyin temel bir parçası olarak görülen enerjisel sözde bir oluşum. Renklerine göre anlamları da değişiyor ve kimi insan da bunu görebildiğini, yani karşısındakinin etrafını çevreleyen renklere şahitlik edebildiğini söylüyor.
Dünyanın da canlı bir varlık olduğunu, devamlı geliştiğini değiştiğini ve yaşadığını düşünürsek, onu çevreleyen enerjinin rengini de görebilir miyiz? Peki bunu aura görenlerden çok daha fazlası görebilir mi? Evet, evet ve evet.
O zaman yolculuk başlasın!
KUZEY IŞIKLARINA YOLCULUK
Bundan birkaç yıl önce, İstanbul’dan aktarmalı olarak İzlanda’nın başkenti Reykjavik’e doğru yola çıktık. Kışın tam ortasında, kuzeye doğru ilerledikçe soğuyan hava ve kısalan gündüzlere rağmen buz gibi ama aydınlık bir atmosferde karşıladı bizi Izlanda.
Şehir merkezindeki otelimize yerleşip, hava kararmaya başladığında tatlı bir kar kasabasını andıran Reykjavik’te gezintiye çıktık. Keyifli bir yemek için yer ararken, birden gitmeden konuştuğumuz turlardan birinde çalışan, haftalardır sorduğumuz sorularla ilişkimizin müşteriden arkadaşlığa dönüştüğü Izlanda yerlisi tur şirketi sahibi, bize mesaj attı. “Hazır olun, bu akşam muhteşem bir doğa olayı izleyeceksiniz!” Ve ekledi “Gördüğüm en şanslı çiftsiniz! Daha ilk günden Kuzey Işıkları size kendini gösterdi. Sizden önceki Avustralyalı grup burada 10 gün geçirdi ve bir kez bile görmeden dönmek zorunda kaldı.”
Heyecanla sokakta bulduğumuz ilk büfeden yiyeceklerimizi aldık, doğruca otelin yolunu tuttuk. Şehir merkezindeki ışıklardan böyle bir anı tam olarak keşfedemeyeceğimizi biliyorduk. En iyi noktaların bir listesi vardı elimizde. Ama hangisi o gece için en idealdi? Arkadaşımıza tekrar sorduk. Kiralık bir arabamız var, karda ve buzda araba kullanabilecek deneyimimiz de… Bize en güzel yerleri söylersen hemen gidebiliriz. Rıhtımdaki deniz fenerinin tarifini alıp, telefondaki haritaya koordinatları girip yola çıktık. Beyaz 4x4 arabamıza atlayıp yola koyulduk. Daha uzak beklerken, hemen 10 dakika mesafede deniz fenerinin ışığını gördük. Grotta deniz fenerinin önündeki otoparka arabayı park edip, yanımıza depoladığımız yiyecek ve içeceklerimizi ve tabii ki kameralarımızı alıp indik. Arabadan inerken, eşim Tolga’ya seslendim: “Sence bu o olabilir mi?”
Kuzey Işıkları. Daha o saniye, gözümüz ışıklı alandan karanlıklara henüz alışamamışken bile gözüküyordu.
Ancak henüz daha çok silikti. Eh bu mu dedim. Böyle hafifçe soluk renkli bir şey için mi bunca yolu geldik. “Beni takip et!” dedi. Deniz kenarına doğru ilerledik. Kayalıkların üzerinden geçtik. Tepemizden periyodik olarak geçen deniz feneri ışığı ne zaman uzaklaşsa o anda daha bir net görür olduk. Muhteşem bir manzara, muhteşem bir dans şovu!
Saat bi hayli ilerledi. Biz şölenin büyüsüne kapılmış giderken, gece yarısına yaklaşıyordu. Ayazda kalmış ama o anda o görsel şölenin izlemenin sarhoşluğu ile üşümüyorduk. Işıklar durmuyordu. Dans ediyorlardı. O güne kadar fotoğraflardan gördüğüm büyülü ışıklar, etrafımızda oynuyorlardı ve biz onların dansını izliyorduk. Dünyanın en büyük açık dans sahnesi burası olmalı!
Gece ilerledikçe ve gözümüz karanlığa alıştıkça, daha da belirginleşti. Zaman zaman sağımızda ya da solumuzda kalıyordu biz de birbirimize gösteriyorduk. Rengi yeşile yakındı ama bazen açık bazen daha koyu oluyordu. Bazen de yeşilliklerin etrafını hafif eflatun bir renk kaplıyordu.
Öyle bir an geldi ki... O an, hem sağımızda hem solumuzda, hem önümüzde hem arkamızda her yerdeydiler. Bir dans gösterisinin finali gibiydi. Gece 2’ye yaklaşmıştı. Tam bir yarım daire şeklindeydi ve biz onun tam ortasındaydık. Aurora Borealis, Kuzey Işıkları.
Benimle dans eder misin? Sonsuza dek..
Kuzey Işıkları Nedir? Nasıl Oluşur?
Kuzey ışıkları, Kutup aurorası ya da bir diğer adıyla Aurora Borealis, solar parçacıkların atmosfere giriş yaparken, yeryüzünün manyetik alanı ile etkileşime girmesi sonucu oluşuyor. Tam o anda mucizevi bir doğa olayı ile, yeşil, kırmızı ve bazen de mor renkleri alıyor. “Ruhların dansı”nı ve bu görsel şovu izlemek de size kalıyor.
Kısa kısa Kuzey Işıkları Notları:
Kuzey Işıkları’nı en iyi görebileceğiniz yerler kutup dairesi içerisindeki enlemlerde yer alan bölgeler: Reykjavik, İzlanda, Svalbard, Laponya, Finlandiya, Tromso, Norveç, Jukkasjärvi, İsveç, Kuzey Kanada, İskoçya başı çekenler arasında
Kuzey Işıkları, bir diğer adıyla Kutup Işıkları ya da Aurora Borealis’e bizim gibi İzlanda’da şahitlik etmek isterseniz Eylül – Mart ayları arasında gitmelisiniz.
Her gittiğinizde ışıklar orada olmayabilir. Bunun için biraz da şans gerekli
Işımalar iyonosferde oluşur ve bu Kuzey Işıkları adlı “Ruhların dansı” şovunu izlemek için 60-72 derece kuzey veya güney enlemleri arasında olmanız yetmez, etrafınızın da karanlık olması gerekir. Bu yüzden şehir merkezinin ışıklarından uzaklaşmalısınız.
Kuzey Işıkları birden çok değişkene bağlı olduğu için, ne zaman görebilirim diye heyecanlanıp falcılık oynamak yerine, bu doğaüstü olayın ne zaman gerçekleşeceğini tahmin eden uygulamalardan ya da web sitelerinden yararlanabilirsiniz: Aurora app, Aurora forecast, Aurora notifier, Vedur.is bunlardan bi kaçı.
Kuzey ışıklarını kamera ile yakalayabilmeniz için, profesyonel DSLR fotoğraf makinesi, ileri seviye, hızlı ve geniş açı bir lens, iyi bir tripod, yedek piller ve hafıza kartı ve tabii ki şans gerekli.
Eğer bir gün yeniden yollar el verir ve İzlanda’ya gitmek isterseniz de..
Sıcak ve kalın kıyafetler giyin, hatta çok çok sıkı giyinin. Kayak kıyafetlerinin içinde içlikler olmasına rağmen gece ayazında hafif de olsa üşüyebilirsiniz. Biz bu konuda doğru tercih yaptığımız için mutluyduk.
Bir saat izler dönerim gibi düşünmeyin. O mucizevi ışık dansını gördüğünüzde, sizi öyle bir büyülüyor ki zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Gitmeden yanınıza yiyecekler, sıcak içecekler ve biraz atıştırmalık tatlılar da alın.
Sağlam bir hazırlıkla sabaha kadar bile izleyebilirsiniz. Bunun için küçük paketli el ısıtıcılarından faydalanabilirsiniz. Fotoğraf ve video çekmeye çalışırken elleriniz çok üşüdüğünde mutlaka bunları kullanın.
Ve son olarak her zaman söylediğim gibi dikkatli olun. Macera seven yanınız Kuzey Işıkları’nı izlemenin heyecanına kapılmış olsa da, gece yarısı yapacağınız bu yolculukta siz yine de buzlanmaya dikkat edin. Bilmediğiniz bölgelere de girmeyin.
Eğer yolunuz Reykjavik yakınlarına düşerse de, Grotta deniz fenerini bizim önerimiz olarak hatırlayın.
Son olarak, bu mucizevi ülke İzlanda’nın ve gökyüzünün aurasını gördüğünüzde ise o anın tadının çıkarmayı unutmayın.
Sevgiyle ve keyifle kalın.
Birbirleriyle dans ederken onlar, biz de aradan gök kuşağını görüyoruz. Müthiş! Görsel bir şölen yaşatıyor. Tahinin ağzı kurutan ve yağlı yapısının pekmezle birleştiği an. Damağınızda hem hafif tuzlu hem tatlı bir arada.
ATEŞ VE BUZUN DANSI
Yer yer buz tutmuş karlı yollarda aracınız kaymadan ilerlemeye çalışıyor, bir yerde mola veriyorsunuz. Arabadan inip düşmemeye çalışarak, birbirinize tutunarak yürüyorsunuz. Üzerinizde kat kat içlikler, kayak montları, bereler, atkılar… Varıyorsunuz etrafı çevrilmiş, bazen de hiçbir koruma bandı olmayan bir alana. Bir kaç dakika içinde, buz gibi yerin üstüne doğru fışkırıyor, kaynar su. “Gayzer” kelimesi ile tanışıyorsunuz. Ah bir daha olsa da izlesem diye bekliyorsunuz o sıcak mı soğuk mu olduğunu kestiremediğiniz alanda. Sonra bir daha “puff” yerden yükseklere büyük bir kuvvetle fışkırıyor sıcak su.
İşte bu doku farkı, bu ahenk, bu görsel şölen size şunu hissettiriyor: “Bu ülkede doğal bir sihir var.” Spiritüel bir yaklaşımla da şunu sorduruyor: “Peki bu ülkenin aurasını görmek mümkün mü?”
Şanslıysanız, evet. Görebilmeniz mümkün. Ama sadece yeteri kadar şanslı iseniz.
AURA MI AURORA MI?
Aura dediğimiz, bir kişi, nesne veya yer tarafından çevrelenmiş ve yaratılmış gibi görünen ayırt edici atmosfer veya kalite anlamına geliyor. Biraz daha spiritüel bakarsak, canlı bir varlığın bedenini çevreleyen ve bireyin temel bir parçası olarak görülen enerjisel sözde bir oluşum. Renklerine göre anlamları da değişiyor ve kimi insan da bunu görebildiğini, yani karşısındakinin etrafını çevreleyen renklere şahitlik edebildiğini söylüyor.
Dünyanın da canlı bir varlık olduğunu, devamlı geliştiğini değiştiğini ve yaşadığını düşünürsek, onu çevreleyen enerjinin rengini de görebilir miyiz? Peki bunu aura görenlerden çok daha fazlası görebilir mi? Evet, evet ve evet.
O zaman yolculuk başlasın!
KUZEY IŞIKLARINA YOLCULUK
Bundan birkaç yıl önce, İstanbul’dan aktarmalı olarak İzlanda’nın başkenti Reykjavik’e doğru yola çıktık. Kışın tam ortasında, kuzeye doğru ilerledikçe soğuyan hava ve kısalan gündüzlere rağmen buz gibi ama aydınlık bir atmosferde karşıladı bizi Izlanda.
Şehir merkezindeki otelimize yerleşip, hava kararmaya başladığında tatlı bir kar kasabasını andıran Reykjavik’te gezintiye çıktık. Keyifli bir yemek için yer ararken, birden gitmeden konuştuğumuz turlardan birinde çalışan, haftalardır sorduğumuz sorularla ilişkimizin müşteriden arkadaşlığa dönüştüğü Izlanda yerlisi tur şirketi sahibi, bize mesaj attı. “Hazır olun, bu akşam muhteşem bir doğa olayı izleyeceksiniz!” Ve ekledi “Gördüğüm en şanslı çiftsiniz! Daha ilk günden Kuzey Işıkları size kendini gösterdi. Sizden önceki Avustralyalı grup burada 10 gün geçirdi ve bir kez bile görmeden dönmek zorunda kaldı.”
Heyecanla sokakta bulduğumuz ilk büfeden yiyeceklerimizi aldık, doğruca otelin yolunu tuttuk. Şehir merkezindeki ışıklardan böyle bir anı tam olarak keşfedemeyeceğimizi biliyorduk. En iyi noktaların bir listesi vardı elimizde. Ama hangisi o gece için en idealdi? Arkadaşımıza tekrar sorduk. Kiralık bir arabamız var, karda ve buzda araba kullanabilecek deneyimimiz de… Bize en güzel yerleri söylersen hemen gidebiliriz. Rıhtımdaki deniz fenerinin tarifini alıp, telefondaki haritaya koordinatları girip yola çıktık. Beyaz 4x4 arabamıza atlayıp yola koyulduk. Daha uzak beklerken, hemen 10 dakika mesafede deniz fenerinin ışığını gördük. Grotta deniz fenerinin önündeki otoparka arabayı park edip, yanımıza depoladığımız yiyecek ve içeceklerimizi ve tabii ki kameralarımızı alıp indik. Arabadan inerken, eşim Tolga’ya seslendim: “Sence bu o olabilir mi?”
Kuzey Işıkları. Daha o saniye, gözümüz ışıklı alandan karanlıklara henüz alışamamışken bile gözüküyordu.
Ancak henüz daha çok silikti. Eh bu mu dedim. Böyle hafifçe soluk renkli bir şey için mi bunca yolu geldik. “Beni takip et!” dedi. Deniz kenarına doğru ilerledik. Kayalıkların üzerinden geçtik. Tepemizden periyodik olarak geçen deniz feneri ışığı ne zaman uzaklaşsa o anda daha bir net görür olduk. Muhteşem bir manzara, muhteşem bir dans şovu!
Saat bi hayli ilerledi. Biz şölenin büyüsüne kapılmış giderken, gece yarısına yaklaşıyordu. Ayazda kalmış ama o anda o görsel şölenin izlemenin sarhoşluğu ile üşümüyorduk. Işıklar durmuyordu. Dans ediyorlardı. O güne kadar fotoğraflardan gördüğüm büyülü ışıklar, etrafımızda oynuyorlardı ve biz onların dansını izliyorduk. Dünyanın en büyük açık dans sahnesi burası olmalı!
Gece ilerledikçe ve gözümüz karanlığa alıştıkça, daha da belirginleşti. Zaman zaman sağımızda ya da solumuzda kalıyordu biz de birbirimize gösteriyorduk. Rengi yeşile yakındı ama bazen açık bazen daha koyu oluyordu. Bazen de yeşilliklerin etrafını hafif eflatun bir renk kaplıyordu.
Öyle bir an geldi ki... O an, hem sağımızda hem solumuzda, hem önümüzde hem arkamızda her yerdeydiler. Bir dans gösterisinin finali gibiydi. Gece 2’ye yaklaşmıştı. Tam bir yarım daire şeklindeydi ve biz onun tam ortasındaydık. Aurora Borealis, Kuzey Işıkları.
Benimle dans eder misin? Sonsuza dek..
Kuzey Işıkları Nedir? Nasıl Oluşur?
Kuzey ışıkları, Kutup aurorası ya da bir diğer adıyla Aurora Borealis, solar parçacıkların atmosfere giriş yaparken, yeryüzünün manyetik alanı ile etkileşime girmesi sonucu oluşuyor. Tam o anda mucizevi bir doğa olayı ile, yeşil, kırmızı ve bazen de mor renkleri alıyor. “Ruhların dansı”nı ve bu görsel şovu izlemek de size kalıyor.
Kısa kısa Kuzey Işıkları Notları:
Kuzey Işıkları’nı en iyi görebileceğiniz yerler kutup dairesi içerisindeki enlemlerde yer alan bölgeler: Reykjavik, İzlanda, Svalbard, Laponya, Finlandiya, Tromso, Norveç, Jukkasjärvi, İsveç, Kuzey Kanada, İskoçya başı çekenler arasında
Kuzey Işıkları, bir diğer adıyla Kutup Işıkları ya da Aurora Borealis’e bizim gibi İzlanda’da şahitlik etmek isterseniz Eylül – Mart ayları arasında gitmelisiniz.
Her gittiğinizde ışıklar orada olmayabilir. Bunun için biraz da şans gerekli
Işımalar iyonosferde oluşur ve bu Kuzey Işıkları adlı “Ruhların dansı” şovunu izlemek için 60-72 derece kuzey veya güney enlemleri arasında olmanız yetmez, etrafınızın da karanlık olması gerekir. Bu yüzden şehir merkezinin ışıklarından uzaklaşmalısınız.
Kuzey Işıkları birden çok değişkene bağlı olduğu için, ne zaman görebilirim diye heyecanlanıp falcılık oynamak yerine, bu doğaüstü olayın ne zaman gerçekleşeceğini tahmin eden uygulamalardan ya da web sitelerinden yararlanabilirsiniz: Aurora app, Aurora forecast, Aurora notifier, Vedur.is bunlardan bi kaçı.
Kuzey ışıklarını kamera ile yakalayabilmeniz için, profesyonel DSLR fotoğraf makinesi, ileri seviye, hızlı ve geniş açı bir lens, iyi bir tripod, yedek piller ve hafıza kartı ve tabii ki şans gerekli.
Eğer bir gün yeniden yollar el verir ve İzlanda’ya gitmek isterseniz de..
Sıcak ve kalın kıyafetler giyin, hatta çok çok sıkı giyinin. Kayak kıyafetlerinin içinde içlikler olmasına rağmen gece ayazında hafif de olsa üşüyebilirsiniz. Biz bu konuda doğru tercih yaptığımız için mutluyduk.
Bir saat izler dönerim gibi düşünmeyin. O mucizevi ışık dansını gördüğünüzde, sizi öyle bir büyülüyor ki zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Gitmeden yanınıza yiyecekler, sıcak içecekler ve biraz atıştırmalık tatlılar da alın.
Sağlam bir hazırlıkla sabaha kadar bile izleyebilirsiniz. Bunun için küçük paketli el ısıtıcılarından faydalanabilirsiniz. Fotoğraf ve video çekmeye çalışırken elleriniz çok üşüdüğünde mutlaka bunları kullanın.
Ve son olarak her zaman söylediğim gibi dikkatli olun. Macera seven yanınız Kuzey Işıkları’nı izlemenin heyecanına kapılmış olsa da, gece yarısı yapacağınız bu yolculukta siz yine de buzlanmaya dikkat edin. Bilmediğiniz bölgelere de girmeyin.
Eğer yolunuz Reykjavik yakınlarına düşerse de, Grotta deniz fenerini bizim önerimiz olarak hatırlayın.
Son olarak, bu mucizevi ülke İzlanda’nın ve gökyüzünün aurasını gördüğünüzde ise o anın tadının çıkarmayı unutmayın.
Sevgiyle ve keyifle kalın.