

Milyonlarca seçmen, sesinin duyulmadığı ve duyulamayacağı duygusunu yaşıyor. Psikoloji bilimine göre, depresyonun en belirgin nedenlerinden birisi kişinin sesinin duyulmadığı duygusuna kapılmasıdır.
Çevresindekiler tarafından anlaşılmadığını, takdir edilmediğini, önemsenmediğini ve eleştirildiğini hisseden kişi içine kapanır. Kendisini dar bir çerçevede yaşamaya mahkum eder. Giderek öfkesi artar, haksızlık karşısında acizleşir, yalnızlık duygusu derinleşir ve mücadele etmekten vazgeçer.
Seçim sonuçları karşısında hayal kırıklığına uğrayanların bir an önce ümitsizlik duygusunu bir yana bırakmalarını diliyor ve 7 noktayı dikkatlerine sunuyorum:
1. Dışlanmışlık duygusunu içselleştirmeyin
"Devlet Babamız" muhalif seçmeni sevmediğini açıkça dile getiriyor. Siz de kendinizi aykırı ses çıkardığı için babası tarafından dışlanan çocuklar gibi hissediyor olabilirsiniz. Ne yazık ki, ülkemizde kendi kimliğini ortaya koymak isteyen çocuklardan pek hoşlanılmaz. "Büyük sözü dinlemeyen ergenlerin" yola getirilmesi şarttır. Konu-komşu-akraba-okul birlik olur, onları zapt-ı rapt altına almaya çalışırlar. Farklı sesler çıkaran bu "asilere" karşı mevcut düzeni savunan kişilerse baştacı edilir.
Bu yüzden, "Gezi'ci gençler camide içki içti, başörtülü hanımlara saldırdı, ülkeyi yıkmak isteyenlerle işbirliği yaptı" benzeri yorumlar, halkımızın bilinçaltındaki kültürel kodlarda hemen karşılığını bulur ve inandırıcı olur. Suçlananlar her ne kadar "Biz ülkemizi seviyoruz, doğaya saygılıyız, demokrasi, adalet, eşitlik istiyoruz, biz masumuz" deseler de, çoğunluk bu sesleri duymaz, duysa da doğruluğuna inanmaz.
Ülkemizde, çelişkiler derindir, önyargılar kolay aşılmaz.
Bu yapı içerisinde, kendinizi dışlanmış hissetmek istemiyorsanız, geleneksel yapının değişime direncinin nedenlerini anlamaya çalışın. Sizi anlamadıklarını düşünen insanlarla nasıl iletişim kuracağınızı araştırın. Kendinizi daha iyi .ifade etmeyi öğrenin
2. Tarihi yapının parçası olduğunuzu kabul edin
Kırdan kente göçlerin yarattığı çevresel ve toplumsal sorunların aşılması her gün giderek daha da zorlaşıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma süreciyle savrulan atalarımızdan bize miras kalan karmaşık toplumsal yapımız bilgi toplumuna geçemiyor. Sosyo-ekonomik sınıflar ve değer sistemleri arasındaki kutuplaşma büyüyor. Mevcut feodal yapı, bireyin gücünün arttığı dijital çağda ayakta kalmak için bir ölüm kalım savaşı veriyor.
Kendinizi kötü hissettiğiniz anlarda, yüzyıllık, hatta bin yıllık geleneklerin dönüşmesinin zaman alacağını kabul edin. Tezlerin, anti-tezlerin çatışması, sentezlerin oluşması, hayatın evrimleşmesi kolay değidir. Emek ister. Sabır ve dayanışma gerektirir. Tarihinizi ve kökeninizi tanıyın, yüzleşin, kabul edin.
3. Gerçeği keşfedin, anlayın ve anlatın
Türkiye siyaset konuşmayı sever. Ancak, çok az kişi, araştırır, okur, düşünür, tartışır. Siyasetçi de, seçmen de "kahvehane sohbeti" düzeyinde konuşmaya alışıktır. TV'lerdeki tartışma programlarında olduğu gibi, bağırış, çağırış, hakaret ve öfke "rating" getirir. İşin "show" tarafı pek sevilir. Bilginin yüzeysel olarak paylaşıldığı, bilimsel yaklaşımlara rağbet edilmediği bir ortamda, herkes ister istemez dedikodunun pençesine düşer. Sosyal mecradaki Türkiye'nin durumu da budur. Fark yaratmak istiyorsanız, tarih, sosyoloji, antropoloji, psikoloji, felsefe, dinbilimi, matematik, teknoloji…hakkında kitaplar okuyun. Sosyal mecrada Paolo Coelho'dan felsefe; Robin Sharma'dan psikoloji; Hz Mevlana'dan sevgi; Yılmaz Özdil'den esprili siyasi yorumlar ve kedi videoları paylaşmanın ötesine geçin.
İçinize dönecekseniz, bunu harbiden yapın. Odanıza kapanın, ya da bir çay bahçesine, bir kafeye veya bir parka gidin. Gazeteleri bir yana bırakın. Cep telefonunuzu kapatın. Bilimsel yazılar okuyun. Düşünün. Bir zahmet, biraz bilgi, biraz düşünce üretin. Sosyal mecrada, öfkenizi ve hayal kırıklığınız değil, kendi yapıcı yorumlarınızı ve çözümlerinizi paylaşın.
4. Öfkenizin gerçek kaynağının farkına varın
Evet, trafikte insanlar saygısız. İşyerinizde haksızlık var. Sınav sistemi sorunlu. Siyasi ve ekonomik adaletsizlik, yolsuzluk iddiaları almış başıını gidiyor. Ama, unutmayın ki, sorunların sorumlusu sizin beğenmediğiniz partiye oy veren insanlar değil. Bu ülkede hayat zor. Herkes geçim derdinde. İşsizlik almış başını gitmiş. Aileler, kredi kartı taksitleriyle boğuşuyor. Çocuklar, TV'lerde, AVM'lerde gördükleri lüks yaşama sahip olanlara, özgürce yaşamın tadını çıkaranlara içten içe öfke duyuyorlar. Dolayısıyla, kendilerine "hizmet" ve "daha iyi bir gelecek" vaat eden siyasetçileri bağırlarına basıyorlar.. Sizin oy vermediğiniz partiyi eleştirdiğinizde, buna alınıyorlar ve öfkeleniyorlar. Üstelik, o partiye mensup herkesi savunma görevini de üstleniyorlar, hataları olsa bile görmezden gelmeyi seçiyorlar.
Hayata karşınızdakilerin bakış açısından da bakmaya çalışın. Yargılamaktan ve suçlamaktan vazgeçin. Öfkenizin kaynağı beğenmediğiniz partilere oy veren seçmenler değildir. Sorun iktidarı ele geçirenin kral olduğu yönetim sistemimizdedir. Esas derdimiz, seçim barajlarının ve yıllardır tüm iktidarların engellediği demokratikleşme sürecimizdir.
5. İnsanlığa, topluma yararlı bir projede yer alın
Sosyal mecradaki aktivizme kliktivizm deniyor. Yani bilgisayar başında bir imza kampanyasına destek vererek ya da bir mesajı paylaşarak da aktivist olduğumuz hissine kapılıyoruz. Kendinize sorun, kliktivist olarak harcadığınız enerjiyi, aktivist olarak kullanmaya hazır mısınız?
Siyaset, sadece sevdiğiniz bir partinin oy çoğunluğuyla iktidara gelmesi mi demektir? Değişime inanıyor musunuz? Daha iyi bir dünya için mücadele etmek istiyor musunuz? O halde, size uygun bir sivil toplum kuruluşu var mı bir araştırın.
Unutmayın, 10-15 yıl sonra bugünkü siyasetçilerin çoğu sahneyi terk etmiş olacak. Ama, Türkiye'nin susuzluk ve çölleşme sorunları derinleşecek. Kentlerde yaşam daha da çekilmez hale gelecek. WWF ve TEMA'nın yaptıklarını inceleyin, belki doğa için onlarla birlikte mücadele etmeyi istersiniz. Türk Eğitim Vakfı, Koç Vakfı, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı, Baba Beni Okula Gönder, Kardelenler gibi platformlar MEB'le birlikte kızlarımızın eğitim düzeyinin artması için büyük çaba veriyor. Siz de onlara destek olabilirsiniz. Eğer, 8 milyon engelli vatandaşımız için çalışmak isterseniz, Sabancı Vakfı'nın hibe programlarından yararlanabilirsiniz.
Kitap dağıtın, gönüllü ders verin, para toplayıp çocukların okumasına yardımcı olun, kadınların hayatını kolaylaştıracak kurslar düzenleyin. Şiddet karşıtı platformlara katılın. Dayağın ve işkencenin sosyal sınıf tanımadığını görün. Özetle, hayat kısa, zaman az. Dışarıya çıkın, fark yaratın.
6. Siyasetle ilgileniyorsanız içinde yer alın
Siyaset bir toplumsal ilişkiler bütünüdür. Siyasi arenaysa büyük bir çatışma alanıdır. İlişkiler ve hizipler belirleyici olur. İktidar mücadelesi içindeki eski kadrolar, değişim isteyenlere karşı var güçleriyle direnirler. Bu direnişle başa çıkabilmek için, uzun vadeli bakmak ve yılmadan mücadele etmek gerekir. Bu gücü kendinizde buluyorsanız ve engeller karşısında yılmayacaksınız, bir an önce bir siyasi yapının içinde yer alın. "Var olan yapılar beni temsil etmiyor" diyorsanız, o halde kendi girişiminizi başlatın. Yenilikçi çözümler arayın. Dünyayı inceleyin, beğendiğiniz örnekleri paylaşın. Bu arada, "Ben değiştim" diyen insanları eleştirmeyin. Fikir değiştirmek doğal bir haktır. Gelişimin parçasıdır. İnsanları yargılamayın. Ortak paydalar altında birleşmenin yollarını arayın.
7. Şikayet etmekten vazgeçin
Her gün yeni bir başlangıçtır. Ümitsizliğin enerjinizi emmesine izin vermeyin. Şikayet edenleri dinlemeyin. Siz de kaygılarınızı dile getirmemeyi seçin. Çevrenize bir bakın, betonların arasında da olsa, laleleri, erguvanları görün.
Baharın farkına varın. Sonra, bir çınar ağacının gölgesinde oturun. Derin bir nefes alın. Hayatınızda temiz bir sayfa açmak için, geçmişi dünde bırakın. Yüzünüzü bahar güneşine çevirin, sadece kendiniz için değil tüm ülkemiz için güzel günler hayal edin ve yeni şeyler söylemeye hazırlanın.
Milyonlarca seçmen, sesinin duyulmadığı ve duyulamayacağı duygusunu yaşıyor. Psikoloji bilimine göre, depresyonun en belirgin nedenlerinden birisi kişinin sesinin duyulmadığı duygusuna kapılmasıdır.
Çevresindekiler tarafından anlaşılmadığını, takdir edilmediğini, önemsenmediğini ve eleştirildiğini hisseden kişi içine kapanır. Kendisini dar bir çerçevede yaşamaya mahkum eder. Giderek öfkesi artar, haksızlık karşısında acizleşir, yalnızlık duygusu derinleşir ve mücadele etmekten vazgeçer.
Seçim sonuçları karşısında hayal kırıklığına uğrayanların bir an önce ümitsizlik duygusunu bir yana bırakmalarını diliyor ve 7 noktayı dikkatlerine sunuyorum:
1. Dışlanmışlık duygusunu içselleştirmeyin
"Devlet Babamız" muhalif seçmeni sevmediğini açıkça dile getiriyor. Siz de kendinizi aykırı ses çıkardığı için babası tarafından dışlanan çocuklar gibi hissediyor olabilirsiniz. Ne yazık ki, ülkemizde kendi kimliğini ortaya koymak isteyen çocuklardan pek hoşlanılmaz. "Büyük sözü dinlemeyen ergenlerin" yola getirilmesi şarttır. Konu-komşu-akraba-okul birlik olur, onları zapt-ı rapt altına almaya çalışırlar. Farklı sesler çıkaran bu "asilere" karşı mevcut düzeni savunan kişilerse baştacı edilir.
Bu yüzden, "Gezi'ci gençler camide içki içti, başörtülü hanımlara saldırdı, ülkeyi yıkmak isteyenlerle işbirliği yaptı" benzeri yorumlar, halkımızın bilinçaltındaki kültürel kodlarda hemen karşılığını bulur ve inandırıcı olur. Suçlananlar her ne kadar "Biz ülkemizi seviyoruz, doğaya saygılıyız, demokrasi, adalet, eşitlik istiyoruz, biz masumuz" deseler de, çoğunluk bu sesleri duymaz, duysa da doğruluğuna inanmaz.
Ülkemizde, çelişkiler derindir, önyargılar kolay aşılmaz.
Bu yapı içerisinde, kendinizi dışlanmış hissetmek istemiyorsanız, geleneksel yapının değişime direncinin nedenlerini anlamaya çalışın. Sizi anlamadıklarını düşünen insanlarla nasıl iletişim kuracağınızı araştırın. Kendinizi daha iyi .ifade etmeyi öğrenin
2. Tarihi yapının parçası olduğunuzu kabul edin
Kırdan kente göçlerin yarattığı çevresel ve toplumsal sorunların aşılması her gün giderek daha da zorlaşıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma süreciyle savrulan atalarımızdan bize miras kalan karmaşık toplumsal yapımız bilgi toplumuna geçemiyor. Sosyo-ekonomik sınıflar ve değer sistemleri arasındaki kutuplaşma büyüyor. Mevcut feodal yapı, bireyin gücünün arttığı dijital çağda ayakta kalmak için bir ölüm kalım savaşı veriyor.
Kendinizi kötü hissettiğiniz anlarda, yüzyıllık, hatta bin yıllık geleneklerin dönüşmesinin zaman alacağını kabul edin. Tezlerin, anti-tezlerin çatışması, sentezlerin oluşması, hayatın evrimleşmesi kolay değidir. Emek ister. Sabır ve dayanışma gerektirir. Tarihinizi ve kökeninizi tanıyın, yüzleşin, kabul edin.
3. Gerçeği keşfedin, anlayın ve anlatın
Türkiye siyaset konuşmayı sever. Ancak, çok az kişi, araştırır, okur, düşünür, tartışır. Siyasetçi de, seçmen de "kahvehane sohbeti" düzeyinde konuşmaya alışıktır. TV'lerdeki tartışma programlarında olduğu gibi, bağırış, çağırış, hakaret ve öfke "rating" getirir. İşin "show" tarafı pek sevilir. Bilginin yüzeysel olarak paylaşıldığı, bilimsel yaklaşımlara rağbet edilmediği bir ortamda, herkes ister istemez dedikodunun pençesine düşer. Sosyal mecradaki Türkiye'nin durumu da budur. Fark yaratmak istiyorsanız, tarih, sosyoloji, antropoloji, psikoloji, felsefe, dinbilimi, matematik, teknoloji…hakkında kitaplar okuyun. Sosyal mecrada Paolo Coelho'dan felsefe; Robin Sharma'dan psikoloji; Hz Mevlana'dan sevgi; Yılmaz Özdil'den esprili siyasi yorumlar ve kedi videoları paylaşmanın ötesine geçin.
İçinize dönecekseniz, bunu harbiden yapın. Odanıza kapanın, ya da bir çay bahçesine, bir kafeye veya bir parka gidin. Gazeteleri bir yana bırakın. Cep telefonunuzu kapatın. Bilimsel yazılar okuyun. Düşünün. Bir zahmet, biraz bilgi, biraz düşünce üretin. Sosyal mecrada, öfkenizi ve hayal kırıklığınız değil, kendi yapıcı yorumlarınızı ve çözümlerinizi paylaşın.
4. Öfkenizin gerçek kaynağının farkına varın
Evet, trafikte insanlar saygısız. İşyerinizde haksızlık var. Sınav sistemi sorunlu. Siyasi ve ekonomik adaletsizlik, yolsuzluk iddiaları almış başıını gidiyor. Ama, unutmayın ki, sorunların sorumlusu sizin beğenmediğiniz partiye oy veren insanlar değil. Bu ülkede hayat zor. Herkes geçim derdinde. İşsizlik almış başını gitmiş. Aileler, kredi kartı taksitleriyle boğuşuyor. Çocuklar, TV'lerde, AVM'lerde gördükleri lüks yaşama sahip olanlara, özgürce yaşamın tadını çıkaranlara içten içe öfke duyuyorlar. Dolayısıyla, kendilerine "hizmet" ve "daha iyi bir gelecek" vaat eden siyasetçileri bağırlarına basıyorlar.. Sizin oy vermediğiniz partiyi eleştirdiğinizde, buna alınıyorlar ve öfkeleniyorlar. Üstelik, o partiye mensup herkesi savunma görevini de üstleniyorlar, hataları olsa bile görmezden gelmeyi seçiyorlar.
Hayata karşınızdakilerin bakış açısından da bakmaya çalışın. Yargılamaktan ve suçlamaktan vazgeçin. Öfkenizin kaynağı beğenmediğiniz partilere oy veren seçmenler değildir. Sorun iktidarı ele geçirenin kral olduğu yönetim sistemimizdedir. Esas derdimiz, seçim barajlarının ve yıllardır tüm iktidarların engellediği demokratikleşme sürecimizdir.
5. İnsanlığa, topluma yararlı bir projede yer alın
Sosyal mecradaki aktivizme kliktivizm deniyor. Yani bilgisayar başında bir imza kampanyasına destek vererek ya da bir mesajı paylaşarak da aktivist olduğumuz hissine kapılıyoruz. Kendinize sorun, kliktivist olarak harcadığınız enerjiyi, aktivist olarak kullanmaya hazır mısınız?
Siyaset, sadece sevdiğiniz bir partinin oy çoğunluğuyla iktidara gelmesi mi demektir? Değişime inanıyor musunuz? Daha iyi bir dünya için mücadele etmek istiyor musunuz? O halde, size uygun bir sivil toplum kuruluşu var mı bir araştırın.
Unutmayın, 10-15 yıl sonra bugünkü siyasetçilerin çoğu sahneyi terk etmiş olacak. Ama, Türkiye'nin susuzluk ve çölleşme sorunları derinleşecek. Kentlerde yaşam daha da çekilmez hale gelecek. WWF ve TEMA'nın yaptıklarını inceleyin, belki doğa için onlarla birlikte mücadele etmeyi istersiniz. Türk Eğitim Vakfı, Koç Vakfı, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı, Baba Beni Okula Gönder, Kardelenler gibi platformlar MEB'le birlikte kızlarımızın eğitim düzeyinin artması için büyük çaba veriyor. Siz de onlara destek olabilirsiniz. Eğer, 8 milyon engelli vatandaşımız için çalışmak isterseniz, Sabancı Vakfı'nın hibe programlarından yararlanabilirsiniz.
Kitap dağıtın, gönüllü ders verin, para toplayıp çocukların okumasına yardımcı olun, kadınların hayatını kolaylaştıracak kurslar düzenleyin. Şiddet karşıtı platformlara katılın. Dayağın ve işkencenin sosyal sınıf tanımadığını görün. Özetle, hayat kısa, zaman az. Dışarıya çıkın, fark yaratın.
6. Siyasetle ilgileniyorsanız içinde yer alın
Siyaset bir toplumsal ilişkiler bütünüdür. Siyasi arenaysa büyük bir çatışma alanıdır. İlişkiler ve hizipler belirleyici olur. İktidar mücadelesi içindeki eski kadrolar, değişim isteyenlere karşı var güçleriyle direnirler. Bu direnişle başa çıkabilmek için, uzun vadeli bakmak ve yılmadan mücadele etmek gerekir. Bu gücü kendinizde buluyorsanız ve engeller karşısında yılmayacaksınız, bir an önce bir siyasi yapının içinde yer alın. "Var olan yapılar beni temsil etmiyor" diyorsanız, o halde kendi girişiminizi başlatın. Yenilikçi çözümler arayın. Dünyayı inceleyin, beğendiğiniz örnekleri paylaşın. Bu arada, "Ben değiştim" diyen insanları eleştirmeyin. Fikir değiştirmek doğal bir haktır. Gelişimin parçasıdır. İnsanları yargılamayın. Ortak paydalar altında birleşmenin yollarını arayın.
7. Şikayet etmekten vazgeçin
Her gün yeni bir başlangıçtır. Ümitsizliğin enerjinizi emmesine izin vermeyin. Şikayet edenleri dinlemeyin. Siz de kaygılarınızı dile getirmemeyi seçin. Çevrenize bir bakın, betonların arasında da olsa, laleleri, erguvanları görün.
Baharın farkına varın. Sonra, bir çınar ağacının gölgesinde oturun. Derin bir nefes alın. Hayatınızda temiz bir sayfa açmak için, geçmişi dünde bırakın. Yüzünüzü bahar güneşine çevirin, sadece kendiniz için değil tüm ülkemiz için güzel günler hayal edin ve yeni şeyler söylemeye hazırlanın.