“En tehlikeli yalan içine doğru karışmış olandır” diyen Prof. Dr. Acar Baltaş, şunları söylüyor: “Bu olgu en sık olarak iki alanda kendisini gösterir. Birincisi “kişisel gelişim” alanında, diğeri de “nöro-pazarlama alanında. “İnsanın hayatta üstesinden gelemeyeceği hiçbir güçlük yoktur. Yeter ki kafasındaki engelleri aşsın” diye başlayıp, dinleyici ve okuyuculara gerçek dışı vaat sunan kitap ve konuşmalar çok kişiyi bıktırmıştır. Çünkü bu genel ve gerçekdışı ifadeler, vaatlerin gerçekleşmediğini çeşitli denemelerle kendi hayatlarında yaşayarak öğrenmiş olanlarda yeterince hayal kırıklığı yaratmıştır. Ancak ikinci alan ne yazık ki, uzmanlığı olmayanların, mesajların arkasındaki çarpıtmayı kolayca fark edebilecekleri ve anlayabilecekleri bir alan değildir. Bu alan beynin çeşitli bölgelerinin aktivitelerinden yola çıkarak, o bölgedeki etkinliğin belirli bir duygunun işareti olduğunu ileri süren gazete haberi, reklam ve pazarlama girişimleriyle ilgilidir.”
Beynimizle ilgili medyada gördüğümüz haberler, kitaplar, teknikler hakkında Prof. Dr. Acar Baltaş sorularımı yanıtladı.
Nörobilim veya neuroscience nedir?
Nörobilim, (neuroscience) sinir sisteminin araştırılmasına dayalı bir disiplindir. Bu disiplin sinir sisteminin moleküler, hücresel, gelişimsel, yapısal, fonksiyonel ve evrimsel açılardan ele alır. Nörobilim sinir sisteminin anatomisi, fizyolojisi ve moleküler biyolojisinin özellikle davranış ve öğrenme ilişkisini inceler.
Beyin Dalgaları, Kağıt Üzerine Kaydediliyor
Beyinle ilgili çalışmalarda kullanılan araçlardan biri de EEG’dir. Bu araç beyin biyoelektrik aktivitesini ölçen ve beyin dalgalarının, kafatası üzerine koyulan elektrotlar aracılığı ile bir kağıt üzerine kaydını yapar. Bu alanda çalışanlar nörofizyoloji, nöroanatomi, nörofarmakoloji, davranışsal nörobilim, gelişimsel nörobilim, moleküler nörobilim alanlarında çalışmalar yapmaktadır.
Nörofeedback Streste Gevşeme Tekniği
Nörofeedback beynin biyoelektrik aktivitesinin, kişiye yansıtılan görüntüler aracılığı ile istenilen yönde düzenlemeyi öğrenmesidir. Beyine sükunet durumunda alfa dalgaları egemendir. Kişi kendi beyin aktivitesini ekran üzerinden izleyerek, nasıl bir zihin durumuna sahip olursa bu aktivitenin oluştuğunu öğrenip, bunu kendi kendine tekrarlayabilir. Bu yöntem benim 1980’lerde ABD’de yaygın olarak kullanıldığını gördüğüm ve Türkiye’ye dönünce stresle başa çıkma tekniklerinden biri olan “gevşeme tekniğinin” öğrenilmesi konusunda yararlandığım bir yöntemdir.
Beyni Anlatanların Fizyoloji ve Anatomi Bilgisi Olmalı
Nörobilim çalışmaları, günümüzde Dünya’da ve Türkiye’de artan bir ilgi ile yerli yersiz her alanda söz edilir olmuştur. Sinirbilimi ve beyin inceleme tekniklerinden elde edilen sonuçlar üzerine konuşan ve fikir açıklayanların inandırıcı olmaları için, kendilerinin de temel düzeyde fizyoloji ve anatomi bilmeleri beklenir. Beyin ve sinir sisteminin işleyişi ile ilgili temel bilgilere sahip olduktan sonra okudukları araştırmaları ve bu araştırmalardan çıkan verileri yorumlamaları doğru olur. Bu konudaki önemli örneklerden biri Martin Lindström’ün yazdıklarıdır. Ancak şunu belirtmek gerekir Linström, beyinle ilgili tarama tekniklerine dayanan önemli araştırmalar yapmıştır. Ancak sonuçları kendisine ün ve para getirecek şekilde yorumlamaktadır. Bu yorumlar da bu alanda özelleşmiş bilgisi olmayanlar tarafından sorgulanmadan kabul edilir.
Nöromarketing ne ölçüde bilimsel?
Nöromarketing balonunun şampiyonu olan Martin Lindström “Buyology” kitabıyla nöro-pazarlama kavramının yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır. “Buyology”, bu yazının ilk cümlesinin tipik bir örneğidir. Araştırmalar beyin resminin bir ürünün yanına konmasının insanları ikna etmek konusunda çok etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Lindström, gerçeğin göstermek istediği bölümünü dile getirdiği bu çalışmalarla, bu konuda yolu açan kişidir. Günümüzde pazarlamacılar satmak istedikleri ürünün yanına bir beyin resmi koyarak herkes adına en kolay ve ucuz sonucu elde etmektedir.
Bu modanın ve kanıtlanmamış iddiaların en önemlisi insanların düşünce ve duygularını okumak için beyin taramasından yararlanmaktır. Bu iddia son yıllarda yaygınlık kazanmıştır. Örneğin, 30 Eylül 2011 tarihli New York Times, insanların iPhone’larına gerçekten aşık olduklarını haber yapmıştır. Haberde yer alan bilgilere göre, Lindström 16 kişiyi beyin tarama cihazına sokmuş, zili çalan iPhone’ların videosunu göstermiş ve beynin insula bölgesinin uyarıldığını saptamıştır. Insula bölgesi Lindström’e göre aşk ve şefkat duygularının bağlı olduğu bölgedir. Buradan yola çıkarak Lindström insanların iPhone’larına aşkla bağlı olduğu sonucunu çıkartmış ve bu en çok okunan haber olmuştur. Oysa konuyla ilgili sinirbilimciler insula bölgesinin aşk ve şefkat duyguları sırasında aktive olduğu gibi; insanları birbirine bağlayan hafıza, dil, dikkat, öfke, tiksinme, ağrı gibi birçok duygu durumunda da aktive olduğunu bilirler.
Benzer şekilde sinirbilim çalışmalarının EEG üzerinden istismar edildiği yeni alanlar ortaya çıkmaktadır. Geçen yıllarda Türkiye’de bir şirket kendisine staj için başvuran gençlere bazı filmler izletti ve bu sırada beyin EEG’lerini çekerek adaylarla ilgili karar verdi. EEG traselerinden üretilmiş algı fonksiyon grafiklerinin hayretle izlendiği ve seçilenlerin neden seçildiklerini, seçilmeyenlerin ise neden dışlandıklarını bilmedikleri bu durum bence “nöro-saçmalama”nın zirvesini oluşturuyor. Çünkü daha önce sıraladığım iddialara neden olan araştırmalar CT, MRI, fMRI gibi ileri görüntüleme teknikleriyle veya ileri kan tahlilleriyle yapılmıştı. Son örnek ise, verdiği bilginin aşırı genel ve bu nedenle yanıltıcı olması nedeniyle, tıp dünyasında kullanımı son derece sınırlı olan beyin bio-elektrik aktivitesini ölçen EEG ile yapılmıştır. Benzer şekilde EEG kullanılarak “çalışan memnuniyeti”ni “geleneksel yöntemlerden daha doğru saptadıklarını” ileri süren kuruluşlar olduğunu da biliyorum.
Yiyeceklerle belirli sorunların üstesinden gelmek mümkün mü?
Gazetelerde sık sık şu tür başlıklar görüyoruz. “Zor kararları başarıyla vermek için peynirli sandviç yiyin”. Haberi okuduğunuzda sinirler arası iletici olan serotonin içindeki triptofan adlı bir maddenin iradeyi güçlendirdiğini ve bunun da zor kararları vermeyi kolaylaştırdığını öğreniyoruz. Bunun üzerine “Triptofan peynir ve çikolatada var. Zaten bugüne kadar çikolata yemenin mutluluk hormonu salgılattığını defalarca okumuştuk, demek ki doğruymuş” şeklinde düşünüyoruz. Gazete haberleri çoğunlukla böyle oluşuyor ve okuyucuda; “O halde bunları bol bol yemeliyim” algısını oluşturuyor. Benzer şekilde çok ünlü bir doktor, hafta sonu ekinde “A dan Z’ye Sağlık Rehberi”nde kansere karşı karpuz, orgazm için de kuşkonmaz öneriyor. Bu konularda ciddi çalışmalar yapan bilim insanları bu haberleri önemsemiyor. “Bu alt tarafı bir gazete haberi. Medya olayları basitleştirir ve biraz da abartır”, diye düşünüyor. Ancak bundan sonra pazarlamacılar devreye giriyor ve bilimi bir araç gibi kullanarak, bilimin ötesine geçen ve uzmanlığı olmayanların sorgulamalarına imkan olmayan iddialarda bulunuyorlar.
Örneğin ABD’de bir şirket nöro içecek üretti. Bu içeceğin neuro-passion, neuro-trimm, neuro-sleep, neuro-daily, neuro-sonic, neuro-bliss gibi çeşitleri var. Neuro-passion güç ve canlılık veriyor. Açıklamasında içindeki maddelerin tiamin, kafein ve sitrilin olduğu; bu maddelerin zihinsel performansı artırdığı, uyanıklık, canlılık ve iyilik hali sağladığı, sağlıklı kan dolaşımını ve sinir sistemini desteklediği yazıyor. Hemen altında da çok küçük bir notla, bu bilgilerin Amerikan Yiyecek ve İlaç Dairesi(FDA) tarafından “değerlendirilmediği” belirtiliyor. Neuro-bliss ise stresi azaltıyor ve sükunet veriyor. “Bir amaç için içecek” sloganıyla pazarlanan bu renkli suyun şişesi tahmin edebileceğiniz gibi, normal sodalı içeceklerin üç katı.
Beyindeki bir aksama ne kadar sürede anlaşılır?
İnsan sinir sisteminin en etkileyici yönlerinin başında esnekliği ve yeni durumlara uyum sağlama yeteneği gelir. Beyindeki en küçük bir değişim veya zedelenme kişinin günlük hayatını bir ölçüde etkiler. Bu noktada üç konu belirleyicidir. Birincisi değişimin yani etkilenen alanın boyutu, ikincisi yeri, üçüncüsü de gelişen olayın süresi. Ani değişiklikler hemen fark edilir ancak yavaş gelişen olaylarda beyin kendini yeni duruma uydurur ve günlük hayatı etkileyen bir yansıma olmaz. Bu noktada önemli olan bir özellik de kişinin entelektüel düzeyi ve görevin kendisinden bekledikleridir. Günlük hayatında toplantılar yöneten ve çok sayıda kritik karar veren bir yöneticinin veya analistin durumu ile durağan bir hayat süren çiftçinin hayatlarında meydana gelen aksamaların çevrelerindekiler tarafından anlaşılma süreleri farklıdır.
Beynin formatlanması mümkün mü?
Bu kavram ve bu konuda yazılanlar bir zamanlar çok moda olan “kuantum sıçraması” veya kuantuma dayanan yöntemlerle “zayıflama veya beslenme”, “hayatta sorunların üstesinden gelme”, “daha etkili bir hayat sürme” vb. saçmalıklarından farksızdır. Üzerinde konuşmaya değmeyecek kadar saçma ve anlamsızdır. Ancak hayatlarında çeşitli sebeplerle arayış içinde olan insanlar için kısa süreli avunma konusudur.
Sinirbilim alanı günlük hayatımızdaki kullanımı açısından ne ölçüde gelişmeye açık?
Günün birinde peynirin daha iyi karar vermemize yardımcı olacağı, kuşkonmazın orgazmı kolaylaştırdığı söylenebilirse; belirli bir molekülün özgül etkisi tam anlamıyla açıklanırsa; duygu ve düşüncelerin beyindeki görüntüsü spesifik olarak tanımlanırsa, bunlar hayatımızı kolaylaştıran çok büyük adımlar olacaktır. Ancak bugün hala insanların beyin taramalarına bakarak ne yalan söylediklerini, ne de aşık olduklarını bilimsel kesinlikte anlayabiliyoruz. Bu konuda elde edilen bilgiler çok genel ve kabadır. Bunlara bakılarak bilimsel kesinliği olan sonuçlara henüz varılamaz. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, beyinde “satın al” düğmesi henüz bulunmuş değildir. Bütün bunların ötesinde EEG görüntülerinden yola çıkarak insanlarla ilgili kararlar vermek “ahlaki” değildir. Bu bilimin açıkça ve pervasızca istismar edilmesidir.
Belki bu sohbeti, sinirbilim konusunda farkındalık oluşturmak için gayret eden sinirbilimci Molly Crockett’in bir sözü ile bitirmek doğru olur: “Eğer birisi size üzerinde beyin olan bir şey satmak isterse sözlerine kanmayın. Onlardan kanıt isteyin. Zor sorular sorun. Cevaplar basit ve tek yönlü olmamalı. Çünkü beyin basit değildir”.
“En tehlikeli yalan içine doğru karışmış olandır” diyen Prof. Dr. Acar Baltaş, şunları söylüyor: “Bu olgu en sık olarak iki alanda kendisini gösterir. Birincisi “kişisel gelişim” alanında, diğeri de “nöro-pazarlama alanında. “İnsanın hayatta üstesinden gelemeyeceği hiçbir güçlük yoktur. Yeter ki kafasındaki engelleri aşsın” diye başlayıp, dinleyici ve okuyuculara gerçek dışı vaat sunan kitap ve konuşmalar çok kişiyi bıktırmıştır. Çünkü bu genel ve gerçekdışı ifadeler, vaatlerin gerçekleşmediğini çeşitli denemelerle kendi hayatlarında yaşayarak öğrenmiş olanlarda yeterince hayal kırıklığı yaratmıştır. Ancak ikinci alan ne yazık ki, uzmanlığı olmayanların, mesajların arkasındaki çarpıtmayı kolayca fark edebilecekleri ve anlayabilecekleri bir alan değildir. Bu alan beynin çeşitli bölgelerinin aktivitelerinden yola çıkarak, o bölgedeki etkinliğin belirli bir duygunun işareti olduğunu ileri süren gazete haberi, reklam ve pazarlama girişimleriyle ilgilidir.”
Beynimizle ilgili medyada gördüğümüz haberler, kitaplar, teknikler hakkında Prof. Dr. Acar Baltaş sorularımı yanıtladı.
Nörobilim veya neuroscience nedir?
Nörobilim, (neuroscience) sinir sisteminin araştırılmasına dayalı bir disiplindir. Bu disiplin sinir sisteminin moleküler, hücresel, gelişimsel, yapısal, fonksiyonel ve evrimsel açılardan ele alır. Nörobilim sinir sisteminin anatomisi, fizyolojisi ve moleküler biyolojisinin özellikle davranış ve öğrenme ilişkisini inceler.
Beyin Dalgaları, Kağıt Üzerine Kaydediliyor
Beyinle ilgili çalışmalarda kullanılan araçlardan biri de EEG’dir. Bu araç beyin biyoelektrik aktivitesini ölçen ve beyin dalgalarının, kafatası üzerine koyulan elektrotlar aracılığı ile bir kağıt üzerine kaydını yapar. Bu alanda çalışanlar nörofizyoloji, nöroanatomi, nörofarmakoloji, davranışsal nörobilim, gelişimsel nörobilim, moleküler nörobilim alanlarında çalışmalar yapmaktadır.
Nörofeedback Streste Gevşeme Tekniği
Nörofeedback beynin biyoelektrik aktivitesinin, kişiye yansıtılan görüntüler aracılığı ile istenilen yönde düzenlemeyi öğrenmesidir. Beyine sükunet durumunda alfa dalgaları egemendir. Kişi kendi beyin aktivitesini ekran üzerinden izleyerek, nasıl bir zihin durumuna sahip olursa bu aktivitenin oluştuğunu öğrenip, bunu kendi kendine tekrarlayabilir. Bu yöntem benim 1980’lerde ABD’de yaygın olarak kullanıldığını gördüğüm ve Türkiye’ye dönünce stresle başa çıkma tekniklerinden biri olan “gevşeme tekniğinin” öğrenilmesi konusunda yararlandığım bir yöntemdir.
Beyni Anlatanların Fizyoloji ve Anatomi Bilgisi Olmalı
Nörobilim çalışmaları, günümüzde Dünya’da ve Türkiye’de artan bir ilgi ile yerli yersiz her alanda söz edilir olmuştur. Sinirbilimi ve beyin inceleme tekniklerinden elde edilen sonuçlar üzerine konuşan ve fikir açıklayanların inandırıcı olmaları için, kendilerinin de temel düzeyde fizyoloji ve anatomi bilmeleri beklenir. Beyin ve sinir sisteminin işleyişi ile ilgili temel bilgilere sahip olduktan sonra okudukları araştırmaları ve bu araştırmalardan çıkan verileri yorumlamaları doğru olur. Bu konudaki önemli örneklerden biri Martin Lindström’ün yazdıklarıdır. Ancak şunu belirtmek gerekir Linström, beyinle ilgili tarama tekniklerine dayanan önemli araştırmalar yapmıştır. Ancak sonuçları kendisine ün ve para getirecek şekilde yorumlamaktadır. Bu yorumlar da bu alanda özelleşmiş bilgisi olmayanlar tarafından sorgulanmadan kabul edilir.
Nöromarketing ne ölçüde bilimsel?
Nöromarketing balonunun şampiyonu olan Martin Lindström “Buyology” kitabıyla nöro-pazarlama kavramının yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır. “Buyology”, bu yazının ilk cümlesinin tipik bir örneğidir. Araştırmalar beyin resminin bir ürünün yanına konmasının insanları ikna etmek konusunda çok etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Lindström, gerçeğin göstermek istediği bölümünü dile getirdiği bu çalışmalarla, bu konuda yolu açan kişidir. Günümüzde pazarlamacılar satmak istedikleri ürünün yanına bir beyin resmi koyarak herkes adına en kolay ve ucuz sonucu elde etmektedir.
Bu modanın ve kanıtlanmamış iddiaların en önemlisi insanların düşünce ve duygularını okumak için beyin taramasından yararlanmaktır. Bu iddia son yıllarda yaygınlık kazanmıştır. Örneğin, 30 Eylül 2011 tarihli New York Times, insanların iPhone’larına gerçekten aşık olduklarını haber yapmıştır. Haberde yer alan bilgilere göre, Lindström 16 kişiyi beyin tarama cihazına sokmuş, zili çalan iPhone’ların videosunu göstermiş ve beynin insula bölgesinin uyarıldığını saptamıştır. Insula bölgesi Lindström’e göre aşk ve şefkat duygularının bağlı olduğu bölgedir. Buradan yola çıkarak Lindström insanların iPhone’larına aşkla bağlı olduğu sonucunu çıkartmış ve bu en çok okunan haber olmuştur. Oysa konuyla ilgili sinirbilimciler insula bölgesinin aşk ve şefkat duyguları sırasında aktive olduğu gibi; insanları birbirine bağlayan hafıza, dil, dikkat, öfke, tiksinme, ağrı gibi birçok duygu durumunda da aktive olduğunu bilirler.
Benzer şekilde sinirbilim çalışmalarının EEG üzerinden istismar edildiği yeni alanlar ortaya çıkmaktadır. Geçen yıllarda Türkiye’de bir şirket kendisine staj için başvuran gençlere bazı filmler izletti ve bu sırada beyin EEG’lerini çekerek adaylarla ilgili karar verdi. EEG traselerinden üretilmiş algı fonksiyon grafiklerinin hayretle izlendiği ve seçilenlerin neden seçildiklerini, seçilmeyenlerin ise neden dışlandıklarını bilmedikleri bu durum bence “nöro-saçmalama”nın zirvesini oluşturuyor. Çünkü daha önce sıraladığım iddialara neden olan araştırmalar CT, MRI, fMRI gibi ileri görüntüleme teknikleriyle veya ileri kan tahlilleriyle yapılmıştı. Son örnek ise, verdiği bilginin aşırı genel ve bu nedenle yanıltıcı olması nedeniyle, tıp dünyasında kullanımı son derece sınırlı olan beyin bio-elektrik aktivitesini ölçen EEG ile yapılmıştır. Benzer şekilde EEG kullanılarak “çalışan memnuniyeti”ni “geleneksel yöntemlerden daha doğru saptadıklarını” ileri süren kuruluşlar olduğunu da biliyorum.
Yiyeceklerle belirli sorunların üstesinden gelmek mümkün mü?
Gazetelerde sık sık şu tür başlıklar görüyoruz. “Zor kararları başarıyla vermek için peynirli sandviç yiyin”. Haberi okuduğunuzda sinirler arası iletici olan serotonin içindeki triptofan adlı bir maddenin iradeyi güçlendirdiğini ve bunun da zor kararları vermeyi kolaylaştırdığını öğreniyoruz. Bunun üzerine “Triptofan peynir ve çikolatada var. Zaten bugüne kadar çikolata yemenin mutluluk hormonu salgılattığını defalarca okumuştuk, demek ki doğruymuş” şeklinde düşünüyoruz. Gazete haberleri çoğunlukla böyle oluşuyor ve okuyucuda; “O halde bunları bol bol yemeliyim” algısını oluşturuyor. Benzer şekilde çok ünlü bir doktor, hafta sonu ekinde “A dan Z’ye Sağlık Rehberi”nde kansere karşı karpuz, orgazm için de kuşkonmaz öneriyor. Bu konularda ciddi çalışmalar yapan bilim insanları bu haberleri önemsemiyor. “Bu alt tarafı bir gazete haberi. Medya olayları basitleştirir ve biraz da abartır”, diye düşünüyor. Ancak bundan sonra pazarlamacılar devreye giriyor ve bilimi bir araç gibi kullanarak, bilimin ötesine geçen ve uzmanlığı olmayanların sorgulamalarına imkan olmayan iddialarda bulunuyorlar.
Örneğin ABD’de bir şirket nöro içecek üretti. Bu içeceğin neuro-passion, neuro-trimm, neuro-sleep, neuro-daily, neuro-sonic, neuro-bliss gibi çeşitleri var. Neuro-passion güç ve canlılık veriyor. Açıklamasında içindeki maddelerin tiamin, kafein ve sitrilin olduğu; bu maddelerin zihinsel performansı artırdığı, uyanıklık, canlılık ve iyilik hali sağladığı, sağlıklı kan dolaşımını ve sinir sistemini desteklediği yazıyor. Hemen altında da çok küçük bir notla, bu bilgilerin Amerikan Yiyecek ve İlaç Dairesi(FDA) tarafından “değerlendirilmediği” belirtiliyor. Neuro-bliss ise stresi azaltıyor ve sükunet veriyor. “Bir amaç için içecek” sloganıyla pazarlanan bu renkli suyun şişesi tahmin edebileceğiniz gibi, normal sodalı içeceklerin üç katı.
Beyindeki bir aksama ne kadar sürede anlaşılır?
İnsan sinir sisteminin en etkileyici yönlerinin başında esnekliği ve yeni durumlara uyum sağlama yeteneği gelir. Beyindeki en küçük bir değişim veya zedelenme kişinin günlük hayatını bir ölçüde etkiler. Bu noktada üç konu belirleyicidir. Birincisi değişimin yani etkilenen alanın boyutu, ikincisi yeri, üçüncüsü de gelişen olayın süresi. Ani değişiklikler hemen fark edilir ancak yavaş gelişen olaylarda beyin kendini yeni duruma uydurur ve günlük hayatı etkileyen bir yansıma olmaz. Bu noktada önemli olan bir özellik de kişinin entelektüel düzeyi ve görevin kendisinden bekledikleridir. Günlük hayatında toplantılar yöneten ve çok sayıda kritik karar veren bir yöneticinin veya analistin durumu ile durağan bir hayat süren çiftçinin hayatlarında meydana gelen aksamaların çevrelerindekiler tarafından anlaşılma süreleri farklıdır.
Beynin formatlanması mümkün mü?
Bu kavram ve bu konuda yazılanlar bir zamanlar çok moda olan “kuantum sıçraması” veya kuantuma dayanan yöntemlerle “zayıflama veya beslenme”, “hayatta sorunların üstesinden gelme”, “daha etkili bir hayat sürme” vb. saçmalıklarından farksızdır. Üzerinde konuşmaya değmeyecek kadar saçma ve anlamsızdır. Ancak hayatlarında çeşitli sebeplerle arayış içinde olan insanlar için kısa süreli avunma konusudur.
Sinirbilim alanı günlük hayatımızdaki kullanımı açısından ne ölçüde gelişmeye açık?
Günün birinde peynirin daha iyi karar vermemize yardımcı olacağı, kuşkonmazın orgazmı kolaylaştırdığı söylenebilirse; belirli bir molekülün özgül etkisi tam anlamıyla açıklanırsa; duygu ve düşüncelerin beyindeki görüntüsü spesifik olarak tanımlanırsa, bunlar hayatımızı kolaylaştıran çok büyük adımlar olacaktır. Ancak bugün hala insanların beyin taramalarına bakarak ne yalan söylediklerini, ne de aşık olduklarını bilimsel kesinlikte anlayabiliyoruz. Bu konuda elde edilen bilgiler çok genel ve kabadır. Bunlara bakılarak bilimsel kesinliği olan sonuçlara henüz varılamaz. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, beyinde “satın al” düğmesi henüz bulunmuş değildir. Bütün bunların ötesinde EEG görüntülerinden yola çıkarak insanlarla ilgili kararlar vermek “ahlaki” değildir. Bu bilimin açıkça ve pervasızca istismar edilmesidir.
Belki bu sohbeti, sinirbilim konusunda farkındalık oluşturmak için gayret eden sinirbilimci Molly Crockett’in bir sözü ile bitirmek doğru olur: “Eğer birisi size üzerinde beyin olan bir şey satmak isterse sözlerine kanmayın. Onlardan kanıt isteyin. Zor sorular sorun. Cevaplar basit ve tek yönlü olmamalı. Çünkü beyin basit değildir”.