Nobel Fizik Ödülü sahibi ünlü Fizikçiden “Güzel Bir Soru”
Nobel Ödüllü ünlü kuramsal fizikçi Franck Wilczek, “Güzel Bir Soru” isimli kitabında bilimsel kavramlarla düşünmenin pek kolay olmadığı bir soruyu ele alıyor. Bilimin yol göstericiliğinden sapmadan, doğanın ve evrenin güzelliğini tartışan Wilczek, estetik arayışımızı gerçeklik arayışımızla mükemmel bir sentezde bir araya getirerek, düşünüş şeklini değiştiren bir kitap kalem almış.
Doğanın derininde yatan tasarımı sorularla arayan Nobel Ödüllü kuramsal fizikçi Franck Wilczek, kitabında fizik ile biyolojinin kesişim noktalarını doğayı daha iyi anlamamızı sağlamak için irdeliyor.
Renklerle ilgili elektromanyetik dalgaları ve onların olasılıklarının spektrumunu tartışmamız aracılığıyla rengin ne olduğuna ilişkin derin ve çok güzel bir bakış açısının zeminini hazırlıyor. Görüntüler uzaydaki olaylar hakkındaki bilgiyi açığa çıkarırken, renk bize zamanda hangi olayların olduğunu söylüyor.
Gözlerimiz bize saniyede 25 kere anlık görüntüler verir, beyinlerimiz bu anlık görüntülerden kesintisiz bir film yansıması yaratır. Zamanın akışına ilişkin günlük anlayışımızın altında bu yatar. Bu anlık görüntüler için ışık toplama sürecinde fotoğrafçıların dediği gibi pozlama süresi boyunca ışık basitçe eklenir, yani integrali alınır.
Renkli görmenin çeşitleri
Memelilerin düz renkli görmesi genel olarak zayıftır. Boğa güreşlerindeki pelerinin kırmızısı boğa için değil, seyirciler içindir. Çünkü boğalar yalnızca gri tonlarını algılarlar. Köpeklerin görmesi biraz daha iyidir, onlar iki boyutlu bir renk uzayı görürler. Renk körü insanlar algılanan renklerin yalnızca iki boyutlu bir uzayını görür. Reseptör proteinlerinin bir türü ya eksiktir ya da ayırt etme gücü az olan, mutasyona uğramış proteinlerdir. Renk körlüğü az sayıda kadını etkiler, ama erkekler arasında epey yaygındır.
Kuzey Avrupalı erkeklerin yaklaşık on ikisinden birinde rastlanır. Renk körü birisi bir renk topacının dış halkasındaki herhangi bir rengi iç halkadaki yalnızca iki taban rengi ile mesela kırmızı ve yeşil eşleştirebilir. Dört boyutlu bir renk uzayı gören kadınlar da vardır. Bu kişilerin ötekilerin mutasyona uğramış hali olan, fazladan bir reseptör proteinleri vardır. Çoğu insanın birbirlerinden ayırt edemediği spektral renk karışımlarını ayırt edebilirler. Bu yetenek ender görülür ve pek araştırılmamıştır.
Loş ışıkta hepimiz renk körü oluruz. Renk, bizim algıladığımız dünyayı güneşin doğuşuyla girer ve güneşin batışıyla oradan ayrılır. Bu, tabii ki ortak bir gözlemdir. Bu gözlemi gerçekten de her gün yapıyoruz.
Birçok böcek ve kuş türünün, mor ötesi duyarlılığı ve polarizasyon duyarlılığını da içeren, dört hatta beş renk reseptörü bulunur. Birçok çiçeğin, tozlaştırıcılarını çekmek için mor ötesinde desenleri ve canlı renkleri vardır. Onlar renk duyu evresinin de evrenin de bizim farkındalığımızın yakalayamadığı boyutları keşfederler.
Peygamberdevesi karidesleri tek bir tür değil, birçok özelliği paylaşan ve yaşayışları benzer olan yüzlerce ayrı türden oluşan bir gruptur. Pek çok bakımdan dikkate değer yaratıklardır. Bunlara yaklaşık 30 cm boya ulaşabilen yalnız yaşayan deniz avcıları deniyor. Okçular ve eziciler olarak iki geniş gruba ayrılırlar. Her iki gruptakiler de şaşırtıcı bir çeviklikle bir güçle saldırır. Cam duvarları kırma yetenekleri nedeniyle akvaryumlarda tutulmaları zordur. En dikkat çekici özelliği görme sistemleridir. Türe bağlı olarak 12 ile 16 arasında renk boyutu görebilirler. Duyarlılık aradıkları kızılötesi ve morötesinden ulaşır. Ayrıca polarizasyon ile ilgili de bazı bilgiler kodlar.
Peygamberdevesi karidesleri bu özel renk dehalarını neden geliştirdiler?
Akla yakın bir yanıt ise, başka peygamberdevesi karideslerine gizli mesajlar gönderebilmek için kullanmalarıdır. Potansiyel işleri uyguladıklarını duyurmak amacıyla kendi bedenlerini etkileyici ve renkli görüntüler oluşturmak için kullanmaları olası görünüyor. Tıpkı hormonlu bir tavuskuşu kuyruğu gibi. Bu fikirleri desteklemek için bazı peygamberdevesi karideslerinin gerçekten de rengarenk göründüğünü ve renkli görmesi en gelişmiş türlerin genellikle en renklileri olduğuna dikkat çekebiliriz.
Bu kabukluların küçücük beyinleri böylesi bir duygusal girdiyle nasıl başa çıkabiliyor?
Bu soru sürmekte olan araştırmaların konusu. Bilişim mühendislerinin vektör kuantumlama olarak bildiği yöntemi kullanıyor olmaları olası görünüyor. Bu terimi hemen açıklayacağım. İnsanlar üç boyutlu renk uzaylılarını çok ince bir şekilde doldurur. Uzaydaki birbirine yakın noktaları ayırt edebiliyoruz, dolayısıyla milyonlarca ayrı renk algısını deneyimleyebiliyoruz. Peygamberdevesi karidesleri ise büyük olasılıkla daha kaba bir gösterim kullandığından, 16 boyutlu uzaylılarının geniş bölgelerinden gelen girdilerin hepsi aynı çıktıyı veriyor.
İnsanlar ve diğer pek çok canlı renkleri neden önemser?
Elektromanyetik alanlardaki hızlı salınımlar hakkındaki bilgi, biyolojik canlılar olan bizler için önemlidir. Çünkü maddelerdeki elektronlar için önemlidir. Elektronlar farklı frekanslarda ki elektromanyetik salınımlara göre genellikle maddesel çevrelerine bağlı olarak çok farklı biçimlerde tepki verir. Bu nedenle güneşten kaynaklanan ışık, maddeyi de etkinleştikten sonra bize ulaştığında, oradaki maddeyle ilgili onun elektronlarının damgaladığı bilgiyi taşır.
Basitçe söylersek nesnelerin renkleri onların nelerden oluştuğunu kodlar. Bunu deneyimlerimizden biliyoruz. Artık bu deneyimlediğiniz şeyin temel kavramlar cinsinden tam olarak ne olduğunu da biliyoruz.
Görme işitmeden neden bu kadar farklı?
Sonuçta her iki duyu da bize dalgalar halinde gelen, titreşimlerle taşınan bilgilerle ilgili. Görme elektromanyetik alanların titreşimleriyle, işitme havanın titreşimleri ile ilgili. Ne var ki ışık akorlarını ve ses akorlarını algılama biçimlerimiz nitelik bakımından epey farklı.