Kalın bağırsağın makata yakın bölgesi olan rektumda gelişen kanserlerin tedavisinin diğer kanserlerden farklı olduğunu belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Kolorektal Cerrahi Ünitesi’nden Prof. Dr. M. Ayhan Kuzu, rektum kanseri olan hastalarda ilk tedavinin ameliyat ile kanserli bağırsak bölgesinin çıkarılması olduğunu söyledi. Tam anlamıyla iyileşme için bunun çok önemli olduğunu vurgulayan Kuzu, “Kanser ameliyatlarının ana amacı, kanserli organın temiz sınırlarla yani geride tümörlü doku bırakmadan, beraberinde yayılma olasılığı olan bölgesel lenf bezlerinin tamamıyla çıkarılmasıdır” dedi.
Hastanın eskiden olduğu gibi normal hayatını sürdürmesi mümkün
Rektum kanser ameliyatı yapan doktorun asıl görevinin kalın bağırsak kanserini başarılı bir şekilde çıkartmak olduğunu dile getiren Kuzu, diğer bir görevinin de kanserli kalın bağırsak bölümünü çıkarttıktan sonra bağırsak ve dışkılama fonksiyonlarının eskisi gibi devamlılığını sağlamak olduğunu kaydetti. Hastanın eskiden olduğu gibi normal yoldan dışkılama işlevini yapabilmesini sağlamanın önemine dikkat çeken Kuzu, kalın bağırsak kanserlerinde yüzde 90 vakada bağırsak devamlılığını sağlamak ve hastanın eskiden olduğu gibi normal hayatını sürdürmesinin mümkün olabildiğini söyledi.
Bazı hastalarda tedavinin başka seçeneği torbalı yaşam
Bağırsak devamlılığını sağlama kararını verirken en önemli noktanın, kanserli bölgenin makata ne kadar uzaklıkta olduğuna işaret eden Kuzu, şunları söyledi: “Eğer rektumda gelişen kanser makattan uzak bölgede geliştiyse, hastanın bağırsak devamlılığını sağlamak daha kolaydır. Bu hastalarda dışkılama fonksiyonları ameliyattan etkilenmez ve eskiden olduğu gibi devam eder. Fakat makat bölgesini yani anüsü içine almış olan rektum kanserinde ise başarılı bir ameliyat için hastalıklı bölgenin geniş olarak çıkarılması şarttır. Bu nedenle, bazı hastalarda ameliyat sonrasında geçici veya kalıcı olarak bağırsağın karın ön duvarına çıkarılması gerekebilir. Bu hastaların dışkılama işlevi karın duvarına yapıştırılan özel bir torba aracılığı ile sağlanır. Bu nedenle ameliyattan sonra hastanın dışkılama alışkanlıkları ciddi olarak etkilenebilir. Buna ek olarak, bazı hastalarda idrar yolları ve cinsel sorunlar da ortaya çıkabilir. Fakat bazen kanseri tamamen temizlemek, şifa bulmak için kaçınılmaz olan ameliyat sonrası görülebilen bu sorunlar hastanın günlük yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.”
Kuzu, bağırsak duvarını geçen, çevre dokuya yayılan veya lenf bezlerine sıçrayan rektum kanserli hastalarda, kanserin evresine, yerleştiği bölgeye ve hastanın özelliklerine göre ameliyat öncesi sıklıkla ışın tedavisinin (radyoterapi), kemoterapiyle birlikte kullanıldığını söyledi. Bilimsel çalışmalarda ışın ve kemoterapi tedavisi alan bazı hastaların tedaviye çok iyi yanıt verdiğine dikkat çeken Kuzu, az sayıda hastada, geride kansere ait hiçbir hücre kalmadığı, yani tam şifa sağlandığını belirtti.
Rektum kanseri ameliyatsız tedavi edilebilir mi?
Günümüzde alternatif yöntemlerle “Rektum kanseri ameliyatsız tedavi edilebilir mi?” sorusunun gündeme geldiğini söyleyen Kuzu, “Bu tip bir tedavi ile rektum ameliyatlarının neden olduğu dışkılama, cinsel ve idrar yolları sorunlarından kurtulmak teorik olarak mümkün olsa bile, bu seçenek çok sınırlı bir hasta grubu için uygundur. Günümüzde, rektum kanseri nedeniyle ışın ve kemoterapi tedavisi uygulandıktan sonra klinik yanıtı olan hastaların, ameliyat edilmeden sağlığına kavuşabilmesinin mümkün olabileceği görüldü. Ancak, şu an için hangi hastaların ameliyat edilmeden, sadece ışın ve kemoterapi ile yapılan tedaviden yarar göreceği tam olarak bilinemiyor. Ameliyat edilmeden izlenen hasta grubunda, hastalığın aynı yerde ortaya çıkma veya karaciğer, akciğer gibi uzak bir organa sıçrama ihtimali de bulunuyor. Uzun dönem sonuçları da belli olmadığı için, bu hastaların sadece bilimsel çalışmalar kapsamında çok yakından takip edilerek hastalığın tekrar ortaya çıkıp çıkmadığı araştırılmalı” şeklinde konuştu.
Kalın bağırsak ameliyatlarında bu alanda uzmanlaşmış bir cerrah olmalı
Tıbbi tedavi yöntemlerinin ve kullanılan ilaçların hepsinin az oranda da olsa bir yan etkisinin olabileceğinin unutulmaması gerektiğini söyleyen Kuzu, şu bilgileri verdi: “Işın tedavisi ve kemoterapi ilaçları da çok masum değiller. Örneğin dünya üzerinde en çok kullanılan Asetilsalisilik asitin bile birçok olumlu yönüne karşın yan etkileri de bulunuyor. Kısaca, ışın tedavisinin ve kemoterapi ilaçlarının da yan etkileri oluşabilir. Bu nedenle, rektum kanseri tedavisinin başarısı multidisipliner bir tedavi yaklaşımını, yani bir ekip çalışmasını gerektirir. Kalın bağırsak ameliyatlarında uzmanlaşmış bir cerrahın başkanlığında kurulacak bir ekipte, cerrahın yanında, kemoterapi ilaçları şemasını belirleyecek tıbbi onkolog, ışın tedavi programını planlayacak radyasyon onkoloğu ve hastalığın görüntüleme yöntemleriyle evrelemesini yapacak radyolog ön planda rol alır. Böyle bir ekip çalışması ile her hastanın tedavisi, bireyselleştirilmeli ve titizlikle tartışılarak planlanmalı. Tedaviyi planlayan ekip, fayda ve zarar oranını her zaman göz önünde bulundurarak hasta için en doğruyu iyi bir şeklide yapmaya çalışmalı.”
Tedaviye verdikleri yanıta göre, ameliyata ihtiyaç olup olmadığına karar veriyoruz
Birçok rektum kanserli hastaya, hastalıklarının, klinik evresine göre önce ışın ve kemoterapi tedavisi uygulandığını söyleyen Kuzu, “Bu hastaları, 8-12 hafta süren ışın ve kemoterapi tedavisinden sonra, tekrar ayrıntılı olarak muayene ve görüntü yöntemleriyle değerlendiriyoruz. Tedaviye verdikleri yanıta göre, ameliyata ihtiyaç olup olmadığına karar veriyoruz. Genellikle, bu gruba giren hastalarda, ışın ve kemoterapiden sonra hastalığın klinik olarak tam gerileme oranının az olduğunu gözlemliyoruz” dedi.
Ameliyatsız tedavi yöntemi çok kısıtlı sayıda hasta üzerinde etkili
Kuzu, tedaviye yanıt veren hastalarda “Rektum kanseri ameliyatsız tedavi takip edilebilir” diye düşünerek, hastalığın aynı yerde tekrar gelişmesi veya uzak organlara sıçraması riskine karşın, çok yakın bir takip programına gerek olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkat çekti. Kuzu, şunları söyledi: “Çoğu hastada, ışın ve kemoterapiden 8-12 hafta sonra yaptığımız değerlendirmede, eğer hastalık küçülmüş, fakat tam olarak kaybolmamış ise, yani klinik yanıt vermediyse, kanserin tam olarak temizlenebilmesi için ameliyat ile tedavi olunmasını öneriyoruz. Sadece ışın tedavisi ve eş zamanlı kemoterapi ilaç uygulaması ile yapılan ameliyatsız tedavi yönteminin çok kısıtlı sayıda hasta üzerindeki erken dönem sonuçları yüz güldürücü olsa da, bu tür bir tedavinin uygulanmasında çok dikkatli olunmalı. Çünkü bu konudaki bilimsel çalışmalar halen devam ediyor.”
Kalın bağırsağın makata yakın bölgesi olan rektumda gelişen kanserlerin tedavisinin diğer kanserlerden farklı olduğunu belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Kolorektal Cerrahi Ünitesi’nden Prof. Dr. M. Ayhan Kuzu, rektum kanseri olan hastalarda ilk tedavinin ameliyat ile kanserli bağırsak bölgesinin çıkarılması olduğunu söyledi. Tam anlamıyla iyileşme için bunun çok önemli olduğunu vurgulayan Kuzu, “Kanser ameliyatlarının ana amacı, kanserli organın temiz sınırlarla yani geride tümörlü doku bırakmadan, beraberinde yayılma olasılığı olan bölgesel lenf bezlerinin tamamıyla çıkarılmasıdır” dedi.
Hastanın eskiden olduğu gibi normal hayatını sürdürmesi mümkün
Rektum kanser ameliyatı yapan doktorun asıl görevinin kalın bağırsak kanserini başarılı bir şekilde çıkartmak olduğunu dile getiren Kuzu, diğer bir görevinin de kanserli kalın bağırsak bölümünü çıkarttıktan sonra bağırsak ve dışkılama fonksiyonlarının eskisi gibi devamlılığını sağlamak olduğunu kaydetti. Hastanın eskiden olduğu gibi normal yoldan dışkılama işlevini yapabilmesini sağlamanın önemine dikkat çeken Kuzu, kalın bağırsak kanserlerinde yüzde 90 vakada bağırsak devamlılığını sağlamak ve hastanın eskiden olduğu gibi normal hayatını sürdürmesinin mümkün olabildiğini söyledi.
Bazı hastalarda tedavinin başka seçeneği torbalı yaşam
Bağırsak devamlılığını sağlama kararını verirken en önemli noktanın, kanserli bölgenin makata ne kadar uzaklıkta olduğuna işaret eden Kuzu, şunları söyledi: “Eğer rektumda gelişen kanser makattan uzak bölgede geliştiyse, hastanın bağırsak devamlılığını sağlamak daha kolaydır. Bu hastalarda dışkılama fonksiyonları ameliyattan etkilenmez ve eskiden olduğu gibi devam eder. Fakat makat bölgesini yani anüsü içine almış olan rektum kanserinde ise başarılı bir ameliyat için hastalıklı bölgenin geniş olarak çıkarılması şarttır. Bu nedenle, bazı hastalarda ameliyat sonrasında geçici veya kalıcı olarak bağırsağın karın ön duvarına çıkarılması gerekebilir. Bu hastaların dışkılama işlevi karın duvarına yapıştırılan özel bir torba aracılığı ile sağlanır. Bu nedenle ameliyattan sonra hastanın dışkılama alışkanlıkları ciddi olarak etkilenebilir. Buna ek olarak, bazı hastalarda idrar yolları ve cinsel sorunlar da ortaya çıkabilir. Fakat bazen kanseri tamamen temizlemek, şifa bulmak için kaçınılmaz olan ameliyat sonrası görülebilen bu sorunlar hastanın günlük yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.”
Kuzu, bağırsak duvarını geçen, çevre dokuya yayılan veya lenf bezlerine sıçrayan rektum kanserli hastalarda, kanserin evresine, yerleştiği bölgeye ve hastanın özelliklerine göre ameliyat öncesi sıklıkla ışın tedavisinin (radyoterapi), kemoterapiyle birlikte kullanıldığını söyledi. Bilimsel çalışmalarda ışın ve kemoterapi tedavisi alan bazı hastaların tedaviye çok iyi yanıt verdiğine dikkat çeken Kuzu, az sayıda hastada, geride kansere ait hiçbir hücre kalmadığı, yani tam şifa sağlandığını belirtti.
Rektum kanseri ameliyatsız tedavi edilebilir mi?
Günümüzde alternatif yöntemlerle “Rektum kanseri ameliyatsız tedavi edilebilir mi?” sorusunun gündeme geldiğini söyleyen Kuzu, “Bu tip bir tedavi ile rektum ameliyatlarının neden olduğu dışkılama, cinsel ve idrar yolları sorunlarından kurtulmak teorik olarak mümkün olsa bile, bu seçenek çok sınırlı bir hasta grubu için uygundur. Günümüzde, rektum kanseri nedeniyle ışın ve kemoterapi tedavisi uygulandıktan sonra klinik yanıtı olan hastaların, ameliyat edilmeden sağlığına kavuşabilmesinin mümkün olabileceği görüldü. Ancak, şu an için hangi hastaların ameliyat edilmeden, sadece ışın ve kemoterapi ile yapılan tedaviden yarar göreceği tam olarak bilinemiyor. Ameliyat edilmeden izlenen hasta grubunda, hastalığın aynı yerde ortaya çıkma veya karaciğer, akciğer gibi uzak bir organa sıçrama ihtimali de bulunuyor. Uzun dönem sonuçları da belli olmadığı için, bu hastaların sadece bilimsel çalışmalar kapsamında çok yakından takip edilerek hastalığın tekrar ortaya çıkıp çıkmadığı araştırılmalı” şeklinde konuştu.
Kalın bağırsak ameliyatlarında bu alanda uzmanlaşmış bir cerrah olmalı
Tıbbi tedavi yöntemlerinin ve kullanılan ilaçların hepsinin az oranda da olsa bir yan etkisinin olabileceğinin unutulmaması gerektiğini söyleyen Kuzu, şu bilgileri verdi: “Işın tedavisi ve kemoterapi ilaçları da çok masum değiller. Örneğin dünya üzerinde en çok kullanılan Asetilsalisilik asitin bile birçok olumlu yönüne karşın yan etkileri de bulunuyor. Kısaca, ışın tedavisinin ve kemoterapi ilaçlarının da yan etkileri oluşabilir. Bu nedenle, rektum kanseri tedavisinin başarısı multidisipliner bir tedavi yaklaşımını, yani bir ekip çalışmasını gerektirir. Kalın bağırsak ameliyatlarında uzmanlaşmış bir cerrahın başkanlığında kurulacak bir ekipte, cerrahın yanında, kemoterapi ilaçları şemasını belirleyecek tıbbi onkolog, ışın tedavi programını planlayacak radyasyon onkoloğu ve hastalığın görüntüleme yöntemleriyle evrelemesini yapacak radyolog ön planda rol alır. Böyle bir ekip çalışması ile her hastanın tedavisi, bireyselleştirilmeli ve titizlikle tartışılarak planlanmalı. Tedaviyi planlayan ekip, fayda ve zarar oranını her zaman göz önünde bulundurarak hasta için en doğruyu iyi bir şeklide yapmaya çalışmalı.”
Tedaviye verdikleri yanıta göre, ameliyata ihtiyaç olup olmadığına karar veriyoruz
Birçok rektum kanserli hastaya, hastalıklarının, klinik evresine göre önce ışın ve kemoterapi tedavisi uygulandığını söyleyen Kuzu, “Bu hastaları, 8-12 hafta süren ışın ve kemoterapi tedavisinden sonra, tekrar ayrıntılı olarak muayene ve görüntü yöntemleriyle değerlendiriyoruz. Tedaviye verdikleri yanıta göre, ameliyata ihtiyaç olup olmadığına karar veriyoruz. Genellikle, bu gruba giren hastalarda, ışın ve kemoterapiden sonra hastalığın klinik olarak tam gerileme oranının az olduğunu gözlemliyoruz” dedi.
Ameliyatsız tedavi yöntemi çok kısıtlı sayıda hasta üzerinde etkili
Kuzu, tedaviye yanıt veren hastalarda “Rektum kanseri ameliyatsız tedavi takip edilebilir” diye düşünerek, hastalığın aynı yerde tekrar gelişmesi veya uzak organlara sıçraması riskine karşın, çok yakın bir takip programına gerek olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkat çekti. Kuzu, şunları söyledi: “Çoğu hastada, ışın ve kemoterapiden 8-12 hafta sonra yaptığımız değerlendirmede, eğer hastalık küçülmüş, fakat tam olarak kaybolmamış ise, yani klinik yanıt vermediyse, kanserin tam olarak temizlenebilmesi için ameliyat ile tedavi olunmasını öneriyoruz. Sadece ışın tedavisi ve eş zamanlı kemoterapi ilaç uygulaması ile yapılan ameliyatsız tedavi yönteminin çok kısıtlı sayıda hasta üzerindeki erken dönem sonuçları yüz güldürücü olsa da, bu tür bir tedavinin uygulanmasında çok dikkatli olunmalı. Çünkü bu konudaki bilimsel çalışmalar halen devam ediyor.”