Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ve Dr. Savaş Çoban’ın editörlüğünü yaptığı “Haber Okumaları” adlı kitap, konu ile ilgilenenlere ve iletişimcilere rehber niteliği taşımaktadır.
Bel ağrılarınızdan kurtulmak için bunları yapın
“Katkı sunanları, haber konusunda çalışan akademisyenler ile iyi habercilik yaptığını düşündüğümüz gazeteciler arasından seçtik.” diyen İletişim Akademisyeni Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ile “Haber Okumaları” kitabını ve medyayı konuştuk.
Haber nasıl okunur?
Haberi okurken bazı temel ilkeleri göz ardı etmemek lazım: Medya mesajları itinayla seçilmiş, düzenlenmiş, gözden geçirilmiş ve kurgulanmış yapılardır. Her ne kadar gerçek gibi görünse de bize sergilediği dünya gerçek olan değil, gerçeğin medya tarafından temsil edilmiş biçimidir. Medya iletileri bünyesinde değer ve ideolojileri barındırır. Medya mesajları, ekonomik, sosyal, siyasal, tarihsel ve estetik bağlamlar içerisinde üretilir. Artık haber eskisi gibi haber ajanslarının, televizyon, radyo ve yazılı basının tekelinde değildir, haber elinde akıllı telefonu olan herkesin paylaşabileceği anonim bir yapıya kavuşmuştur. Ancak burada en önemli sorun haberin haber kaynaklarının doğrulanmasıdır. Çünkü sosyal medya her anlamda yalan, çarpıtılmış haber ya da algı yönlendirmesi yapmak açısından istismara açık bir alandır.
Sağlık alanında mağdur olanların haberi yapıldığında, karşı tarafta olanların sesi daha çok çıkıyor. Sizce mağdur olanların haberi yapılmamalı mı?
Tabii ki yapılmalı.Yapılmalı ki bundan sonraki olası mağduriyetler önlensin, mağdurların hakları aransın, mağdur edenler cezalandırılsın. Yanlış tedaviler, kötü ameliyatlar sonucu bir sürü insan yaşamını kaybediyor, sakat kalıyor, buna neden olanlarlar ise ellerini kollarını sallayarak görevlerinin başlarındalar. Dünyada böyle bir şey yok, ömür boyu meslekten men edilirler.
(Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu)
Sağlıkta şiddetin suçlusu medya mı?
Tabii ki değil, ancak medyanın sağlık haberlerini verirken bazı kurallara riayet etmesi gerekir.Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluğa yahut sahte umutlara sevkedecek yayın yapmamalıdır. İlaç tavsiyesinde mutlaka uzmana danışmalıdır. Hastanelerde araştırma yapan, bilgi ve görüntü almaya çalışan gazeteci, kimliğini belirtmek ve girilmesi yasak bölümlere ancak yetkililerin izniyle girmek zorundadır. Aynı şekilde yetkilinin, hastanın yahut yakınının izni olmaksızın hastane ve benzeri kurumlarda her türlü yolla ses ve görüntü alınmamalıdır.
Bilim ve sağlık haberlerinde bazı kişilerin hoşuna gitmeyen durumları gündeme getiren gazeteciler hakaret, iftira ve taciz ile karşı karşıya kalabiliyor. Bu konuda sizce neler yapılmalı?
Sağlık muhabirlerinin uğradığı hakaret, taciz ve iftira kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır. Böylelikle kamu yararı adına kamuyu bilgilendirme görevini yerine getiren gazetecinin ne tür zorluklarla karşı karşıya kaldığına dair bir farkındalık oluşsun ve sağlık haberciliği yapanlara yönelik olumlu duyguların arttırılması sağlansın. Diğer yandan sağlıkta şiddet konusunda uygun ve ilgili kurum ve kurullarca kontrolü yapılmış bir şekilde doğru mesajlar verilmeli, her yaşa hitap edecek yayınlar yapılmalı ve sağlık hizmetinin önemi vurgulanmalıdır.
ABD'den ''gazetecilik'' açıklaması
Çocuklarla ilgili haberlerde uzman seçiminde bazen niteliksiz uzmanlar ebeveynleri yanlış yönlendirebiliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Çocuk hakları, 18 yaşın altındaki bireylerin haklarıdır. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve hak örgütleri temsilcileri uzunca bir zamandır, toplumda daha dezavantajlı konumda olan çocukların medyada daha kapsayıcı ve adil biçimde temsil edilmesine yönelik genel ilkeleri olıuşturmaya çalışmaktadır. Çocuğun yüksek yararı, çocuk hakları konusunda savunuculuk ve çocuk haklarının tanıtılması da dahil olmak üzere,her şeyin üzerinde korunacaktır. Çocuk muhabirliği ve programcılığının özel bir uzmanlık alanı olarak geliştirilmesi hedeflenmelidir, bu alanda çalışacak gazetecilerin pedagoji, hukuk, psikoloji ve sosyoloji hakkında vb. bilgi sahibi olmaları gerekmekte.
Bir örnek vermek gerekirse; CRIN (Child Rights International Network - Çocuk Hakları Uluslararası Bilgi Ağı), “Çocuğun kendisi, anne babası veya velisi tam bilgilendirilip rıza vermediği ve çocuğun HIV Pozitif ya da AIDS olduğu durumlarda çocuğun adı değiştirilmeli veya görüntüsü gizlenmelidir” ilkesini benimsemiştir. Kaldı ki bir sürü kuruluş çocuk kimlikleri değiştirilmiş, gizlenmiş veya kullanılmamış bile olsa, çocuğu ve akranlarını riske sokacak haber ve görüntülerden kaçınılma konusunda söz birliği içerisindedirler.
Bir başka örnek de, sağlıklı olmayan bedenlerin sunulduğu, sıfır bedenin teşvik edildiği haberlerin doğuracağı sonuçların (anoreksia nervosa veya blumia hastalıkları) göz ardı edilmemesidir. UNICEF’in çocuklarla görüşme yaparken ve çocuklara ilişkin haber hazırlarken, her çocuğun özel yaşamı, gizlilik hakkı, görüşlerini iletme, kendilerini etkileyecek kararlara katılma ve potansiyel olanlar dahil her türlü zarardan korunma haklarına özel bir önem verilmesi konusundaki ilkesi son derece önemlidir.
Sağlık ve güvenliği tehdit eden zararlı maddeler, davranışlar ve çevresel unsurlarla ilgili haberler medyadaki sağlık korkularının bir boyutudur. İkinci boyut ise kötücül, yetersiz ya da düşüncesiz davranışları sebebiyle sağlık ve güvenliği tehdit eden insanlarla ilgili hikâyelerdir. Türkiye’de risk ve korku kültürü üzerine çalışmalar bu saptamayla uyumlu sonuçların altını çizmektedir. Yakın dönemde haberlerde “tehlike”, “risk”, “felaket” ve “korku” kelimelerinin ne kadar sıklıkla geçtiğini inceleyen bir içerik analizinde son on yılda bu terimlerin üç kat daha fazla telaffuz edildiği vurgulanmaktadır. Başka bir çalışmada ise son on yılda sağlık haber söyleminin artan oranda sansasyonel ve magazinel bir içerik kazandığı belirtilir. Sağlık kanaat önderlerinin söylemleri de müşteri - hastanın şu anda karşılaştığı ya da gelecekte karşılaşacağı riskler ve alınması gereken tedbirlerle ilgili kaygılar tarafından belirlenmektedir. Sağlık kanaat önderleri, sağlığı ve beden bütünlüğünü tehdit eden şimdiki ya da gelecekteki risklerle ilgili bir uyarı makinesi işlevi görmektedir.
Bazı kişiler gazeteciliği herkesin yapabileceği bir hobi olarak görüyor. Böyle düşünenlere ne diyebilirsiniz? Kimler gazetecilik yapabilir?
Gazetecinin Temel İlkeleri ve Görevleri’nde de gazeteci ne yapar ne yapmazın yanıtlarını bulabiliriz; Halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, gazeteci, kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorundadır. Gazeteci; temel bilgileri yok edemez, görmezlikten gelemez ve metinlerle belgeleri değiştiremez, tahrif edemez. Yanlış, yanıltıcı ve tahrif edilmiş yayın malzemesi kullanmaktan uzak durur. Gazeteci, çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur’ ifadeleri yer almaktadır.
Yeni medyada paylaşım yapan birçok kişi kendisini medya mensubu olarak görüyor. Sizce bunun ayrımı nedir?
Sosyal medyanın ve yeni gazetecilik modellerinin giderek önem kazandığı ve tartışıldığı günümüzde haber ve haberciliğin dönüşümü önemli. Yeni medya çağı internet ve akıllı telefonlar ile insanların daha fazla bilgiye eskisinden çok daha hızlı bir şekilde ulaşmasını sağlıyor doğal olarak. Yeni medyada paylaşım yapanların kendilerini gazeteci gibi görmeleri sanal grup üyesi olmalarının bir sonucu. Çünkü sosyal medya her anlamda yalan, çarpıtılmış haber ya da algı yönlendirmesi yapmak açısından istismara açık bir alandır.
Bu anlamda geleneksel medyanın aksine bu yeni ortamda haberlerin gerçekliğini doğrulamak için çaba harcamak gerekmektedir. Bunu da ancak profesyonel gazeteciler yapabilir.
Yeni medyada paylaşım yapan bazı kişileri vatandaş gazeteciler olarak adlandırmanın mümkün olduğunu söyleyeyim. Zaman zaman yapılan yanlış tercümeden kaynaklanan kavram kargaşasına yer vermekte yarar var. Biliyorsunuz “citizenship journalism” ve “civicjournalism” bunların her ikisi de Türkçe’ye “vatandaş” veya “yurttaş gazeteciliği” olarak çevriliyor ancak her ikisi birbirinden tamamen farklı şeyler. Civic journalism derken anlamamız gereken hak odaklı habercilik olmalı, citizen journalism’e karşılık gelen vatandaş gazeteciliği ise bizzat yurttaşın yaptığı gazetecilik.
Yankı fanusu nedir? Nasıl kurtulabiliriz?
Echo chamber (Yankı odası) ülkemizdeki terminolojiyeYankı fanusu kavramı olarak yerleşti. Ortak özellikleri, zevkleri, ilgi alanları ve benzer düşünceleri olankişilerin oluşturduğu kapalı bir grubu tanımlıyor. Doğası gereği bu kapalı grup, aynı düşünceyi tekrarlıyor, zaman içinde pekişen bu düşünce ile aynı bakış açısının bir yankısı yaratılmış oluyor. Bu yankı fanusu içine sıkışan kişiler kendi düşündüklerinin ötesinde bir dünya görüşüne uzaklar, farklılıklara yer verilmiyor o fanusta, kendi düşündüklerine yakın içerikleri, yazıları, düşünceleri, TV programlarını takip ediyorlar. Bu kapalı grup yalnızca kendilerini onaylayan içeriklere muhatap olmak suretiyle hem kendi haklılıklarını kanıtlamış oluyorlar, hem de bundan mutluluk duyuyorlar.
Bu doğal olarak beraberinde kutuplaşmayı getiriyor. Haber organizasyonlarından sosyal medya platformlarına ve en önemlisi okura kadar, tüm tarafların elbirliğiyle karşılıklı ve çabasıyla çözülebilecek bir sorun bu.
Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ve Dr. Savaş Çoban’ın editörlüğünü yaptığı “Haber Okumaları” adlı kitap, konu ile ilgilenenlere ve iletişimcilere rehber niteliği taşımaktadır.
Bel ağrılarınızdan kurtulmak için bunları yapın
“Katkı sunanları, haber konusunda çalışan akademisyenler ile iyi habercilik yaptığını düşündüğümüz gazeteciler arasından seçtik.” diyen İletişim Akademisyeni Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu ile “Haber Okumaları” kitabını ve medyayı konuştuk.
Haber nasıl okunur?
Haberi okurken bazı temel ilkeleri göz ardı etmemek lazım: Medya mesajları itinayla seçilmiş, düzenlenmiş, gözden geçirilmiş ve kurgulanmış yapılardır. Her ne kadar gerçek gibi görünse de bize sergilediği dünya gerçek olan değil, gerçeğin medya tarafından temsil edilmiş biçimidir. Medya iletileri bünyesinde değer ve ideolojileri barındırır. Medya mesajları, ekonomik, sosyal, siyasal, tarihsel ve estetik bağlamlar içerisinde üretilir. Artık haber eskisi gibi haber ajanslarının, televizyon, radyo ve yazılı basının tekelinde değildir, haber elinde akıllı telefonu olan herkesin paylaşabileceği anonim bir yapıya kavuşmuştur. Ancak burada en önemli sorun haberin haber kaynaklarının doğrulanmasıdır. Çünkü sosyal medya her anlamda yalan, çarpıtılmış haber ya da algı yönlendirmesi yapmak açısından istismara açık bir alandır.
Sağlık alanında mağdur olanların haberi yapıldığında, karşı tarafta olanların sesi daha çok çıkıyor. Sizce mağdur olanların haberi yapılmamalı mı?
Tabii ki yapılmalı.Yapılmalı ki bundan sonraki olası mağduriyetler önlensin, mağdurların hakları aransın, mağdur edenler cezalandırılsın. Yanlış tedaviler, kötü ameliyatlar sonucu bir sürü insan yaşamını kaybediyor, sakat kalıyor, buna neden olanlarlar ise ellerini kollarını sallayarak görevlerinin başlarındalar. Dünyada böyle bir şey yok, ömür boyu meslekten men edilirler.
(Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu)
Sağlıkta şiddetin suçlusu medya mı?
Tabii ki değil, ancak medyanın sağlık haberlerini verirken bazı kurallara riayet etmesi gerekir.Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluğa yahut sahte umutlara sevkedecek yayın yapmamalıdır. İlaç tavsiyesinde mutlaka uzmana danışmalıdır. Hastanelerde araştırma yapan, bilgi ve görüntü almaya çalışan gazeteci, kimliğini belirtmek ve girilmesi yasak bölümlere ancak yetkililerin izniyle girmek zorundadır. Aynı şekilde yetkilinin, hastanın yahut yakınının izni olmaksızın hastane ve benzeri kurumlarda her türlü yolla ses ve görüntü alınmamalıdır.
Bilim ve sağlık haberlerinde bazı kişilerin hoşuna gitmeyen durumları gündeme getiren gazeteciler hakaret, iftira ve taciz ile karşı karşıya kalabiliyor. Bu konuda sizce neler yapılmalı?
Sağlık muhabirlerinin uğradığı hakaret, taciz ve iftira kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır. Böylelikle kamu yararı adına kamuyu bilgilendirme görevini yerine getiren gazetecinin ne tür zorluklarla karşı karşıya kaldığına dair bir farkındalık oluşsun ve sağlık haberciliği yapanlara yönelik olumlu duyguların arttırılması sağlansın. Diğer yandan sağlıkta şiddet konusunda uygun ve ilgili kurum ve kurullarca kontrolü yapılmış bir şekilde doğru mesajlar verilmeli, her yaşa hitap edecek yayınlar yapılmalı ve sağlık hizmetinin önemi vurgulanmalıdır.
ABD'den ''gazetecilik'' açıklaması
Çocuklarla ilgili haberlerde uzman seçiminde bazen niteliksiz uzmanlar ebeveynleri yanlış yönlendirebiliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Çocuk hakları, 18 yaşın altındaki bireylerin haklarıdır. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve hak örgütleri temsilcileri uzunca bir zamandır, toplumda daha dezavantajlı konumda olan çocukların medyada daha kapsayıcı ve adil biçimde temsil edilmesine yönelik genel ilkeleri olıuşturmaya çalışmaktadır. Çocuğun yüksek yararı, çocuk hakları konusunda savunuculuk ve çocuk haklarının tanıtılması da dahil olmak üzere,her şeyin üzerinde korunacaktır. Çocuk muhabirliği ve programcılığının özel bir uzmanlık alanı olarak geliştirilmesi hedeflenmelidir, bu alanda çalışacak gazetecilerin pedagoji, hukuk, psikoloji ve sosyoloji hakkında vb. bilgi sahibi olmaları gerekmekte.
Bir örnek vermek gerekirse; CRIN (Child Rights International Network - Çocuk Hakları Uluslararası Bilgi Ağı), “Çocuğun kendisi, anne babası veya velisi tam bilgilendirilip rıza vermediği ve çocuğun HIV Pozitif ya da AIDS olduğu durumlarda çocuğun adı değiştirilmeli veya görüntüsü gizlenmelidir” ilkesini benimsemiştir. Kaldı ki bir sürü kuruluş çocuk kimlikleri değiştirilmiş, gizlenmiş veya kullanılmamış bile olsa, çocuğu ve akranlarını riske sokacak haber ve görüntülerden kaçınılma konusunda söz birliği içerisindedirler.
Bir başka örnek de, sağlıklı olmayan bedenlerin sunulduğu, sıfır bedenin teşvik edildiği haberlerin doğuracağı sonuçların (anoreksia nervosa veya blumia hastalıkları) göz ardı edilmemesidir. UNICEF’in çocuklarla görüşme yaparken ve çocuklara ilişkin haber hazırlarken, her çocuğun özel yaşamı, gizlilik hakkı, görüşlerini iletme, kendilerini etkileyecek kararlara katılma ve potansiyel olanlar dahil her türlü zarardan korunma haklarına özel bir önem verilmesi konusundaki ilkesi son derece önemlidir.
Sağlık ve güvenliği tehdit eden zararlı maddeler, davranışlar ve çevresel unsurlarla ilgili haberler medyadaki sağlık korkularının bir boyutudur. İkinci boyut ise kötücül, yetersiz ya da düşüncesiz davranışları sebebiyle sağlık ve güvenliği tehdit eden insanlarla ilgili hikâyelerdir. Türkiye’de risk ve korku kültürü üzerine çalışmalar bu saptamayla uyumlu sonuçların altını çizmektedir. Yakın dönemde haberlerde “tehlike”, “risk”, “felaket” ve “korku” kelimelerinin ne kadar sıklıkla geçtiğini inceleyen bir içerik analizinde son on yılda bu terimlerin üç kat daha fazla telaffuz edildiği vurgulanmaktadır. Başka bir çalışmada ise son on yılda sağlık haber söyleminin artan oranda sansasyonel ve magazinel bir içerik kazandığı belirtilir. Sağlık kanaat önderlerinin söylemleri de müşteri - hastanın şu anda karşılaştığı ya da gelecekte karşılaşacağı riskler ve alınması gereken tedbirlerle ilgili kaygılar tarafından belirlenmektedir. Sağlık kanaat önderleri, sağlığı ve beden bütünlüğünü tehdit eden şimdiki ya da gelecekteki risklerle ilgili bir uyarı makinesi işlevi görmektedir.
Bazı kişiler gazeteciliği herkesin yapabileceği bir hobi olarak görüyor. Böyle düşünenlere ne diyebilirsiniz? Kimler gazetecilik yapabilir?
Gazetecinin Temel İlkeleri ve Görevleri’nde de gazeteci ne yapar ne yapmazın yanıtlarını bulabiliriz; Halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, gazeteci, kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorundadır. Gazeteci; temel bilgileri yok edemez, görmezlikten gelemez ve metinlerle belgeleri değiştiremez, tahrif edemez. Yanlış, yanıltıcı ve tahrif edilmiş yayın malzemesi kullanmaktan uzak durur. Gazeteci, çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur’ ifadeleri yer almaktadır.
Yeni medyada paylaşım yapan birçok kişi kendisini medya mensubu olarak görüyor. Sizce bunun ayrımı nedir?
Sosyal medyanın ve yeni gazetecilik modellerinin giderek önem kazandığı ve tartışıldığı günümüzde haber ve haberciliğin dönüşümü önemli. Yeni medya çağı internet ve akıllı telefonlar ile insanların daha fazla bilgiye eskisinden çok daha hızlı bir şekilde ulaşmasını sağlıyor doğal olarak. Yeni medyada paylaşım yapanların kendilerini gazeteci gibi görmeleri sanal grup üyesi olmalarının bir sonucu. Çünkü sosyal medya her anlamda yalan, çarpıtılmış haber ya da algı yönlendirmesi yapmak açısından istismara açık bir alandır.
Bu anlamda geleneksel medyanın aksine bu yeni ortamda haberlerin gerçekliğini doğrulamak için çaba harcamak gerekmektedir. Bunu da ancak profesyonel gazeteciler yapabilir.
Yeni medyada paylaşım yapan bazı kişileri vatandaş gazeteciler olarak adlandırmanın mümkün olduğunu söyleyeyim. Zaman zaman yapılan yanlış tercümeden kaynaklanan kavram kargaşasına yer vermekte yarar var. Biliyorsunuz “citizenship journalism” ve “civicjournalism” bunların her ikisi de Türkçe’ye “vatandaş” veya “yurttaş gazeteciliği” olarak çevriliyor ancak her ikisi birbirinden tamamen farklı şeyler. Civic journalism derken anlamamız gereken hak odaklı habercilik olmalı, citizen journalism’e karşılık gelen vatandaş gazeteciliği ise bizzat yurttaşın yaptığı gazetecilik.
Yankı fanusu nedir? Nasıl kurtulabiliriz?
Echo chamber (Yankı odası) ülkemizdeki terminolojiyeYankı fanusu kavramı olarak yerleşti. Ortak özellikleri, zevkleri, ilgi alanları ve benzer düşünceleri olankişilerin oluşturduğu kapalı bir grubu tanımlıyor. Doğası gereği bu kapalı grup, aynı düşünceyi tekrarlıyor, zaman içinde pekişen bu düşünce ile aynı bakış açısının bir yankısı yaratılmış oluyor. Bu yankı fanusu içine sıkışan kişiler kendi düşündüklerinin ötesinde bir dünya görüşüne uzaklar, farklılıklara yer verilmiyor o fanusta, kendi düşündüklerine yakın içerikleri, yazıları, düşünceleri, TV programlarını takip ediyorlar. Bu kapalı grup yalnızca kendilerini onaylayan içeriklere muhatap olmak suretiyle hem kendi haklılıklarını kanıtlamış oluyorlar, hem de bundan mutluluk duyuyorlar.
Bu doğal olarak beraberinde kutuplaşmayı getiriyor. Haber organizasyonlarından sosyal medya platformlarına ve en önemlisi okura kadar, tüm tarafların elbirliğiyle karşılıklı ve çabasıyla çözülebilecek bir sorun bu.