

Mahremiyet, başkalarının sınırlarını ihlal etmeyen ve kendi sınırlarını belirleyen bedensel, duygusal düşünsel ve sosyal özerklik olarak tanımlanıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca hazırlanan 'Mahremiyet eğitimi' raporu yayınlandı. Raporda, "dijital mahremiyet" konusuna ilişkin, yeni bilişim ve sosyalleşme biçimi olan sosyal medyanın faydalı hale getirilmesi gerektiği vurgulandı.
Dijital medya artık hayatımızın bir parçası oldu. Bu nedenle sanal ortamda paylaşılan içeriklerin etkili, verimli ve bilinçli bir şekilde kullanımını sağlamak üzerine bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor.
Dijital mahremiyetten habersiz aileler ne olacak?
Çocuklara mahremiyet bilinci, okul öncesi döneminden itibaren kazandırılması gerekiyor. Peki aileler bu durumun ne kadar farkında? Çocuklarının her anını paylaşan ebeveynlerin durumu ne olacak? Bu konuda da yeni adımlar atılmalı. Çocuklarının üzerinden para kazanmak için ebeveynlerin, bunu iş haline getirmesi ve firmaların bu durumu desteklemesine de bir çözüm bulunmalı. Sosyal medyada paylaşılan bu çocuklar gelecekte, bu fotoğrafları sildirmek için mahkemelere başvurabilirler. Ayrıca dijital ortama yüklenen hiçbir verinin tamamen yok olmadığı da unutulmamalı. Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt, insanları sanal âleme döktükleri kişisel bilgi ve fotoğrafların iş arayacakları zaman bir utanç meselesine dönüşebileceği ve başlarına bela olabileceği konusunda uyardığını da hatırlatmak isterim.
Sosyal medya kullanımının artması depresyona neden olabiliyor
Sosyal medyanın insanın görünür olma, bilinme, beğenilme gibi psikososyal ihtiyaçlarını karşıladığı göz önüne alınmalı. Hatta bununla ilgili yakın zamanda EClinical Medicine tarafından yapılan bir araştırmaya göre, özellikle genç kızlarda sosyal medya kullanımının depresyona neden olabildiği ortaya kondu. Bu nedenle 'var olmak' ile 'görünür olmak' arasındaki ilişki ve ayrıma dikkat edilmeli.
Medya okuryazarlığı eğitiminde gazeteciler öncü olmalı
Yıllardır söylediğim konunun raporda yer alması da ayrıca sevindirici bir durum. Medya okuryazarlığı derslerinde sosyal medya kullanımına yönelik rehberlik çalışmalarının yapılması gerekiyor. Bunun kuralları teorik ile pratiğin birleşmesi ile olur. Bu nedenle gazeteciler bu konuda öncü olmalı. Gazetecilikte belli alanlarda edinilen tecrübeler teorik kitaplarda yer almıyor ve üniversitelerde anlatılmıyor. Bu işte gazeteciler öncü olmalı ve bu alanda tecrübe sahibi olanlara öncelikle söz hakkı verilmeli. Ayrıca geleneksel medyada da dijital mahremiyet konusuna dikkat çekilmeli.
Neler yapılmalı?
Ülkemizde resmi kurumlara ait güvenilir sitelerin kısıtlı sayıda olması, özellikle bilim, sağlık ve teknoloji alanlarındaki bilgi kirliliğinin oluşmasına zemin hazırlıyor. Burada da bireysel olarak bazı önlemler almak, dijital vatandaşlığın gerekliliğini hatırlatıyor. Alınacak önlemlerle ilgili kısaca neler yapılacağına bakalım:
• Sosyal medyada geçirilen zaman sınırlandırılmalı.
• Telefondan yatmadan en az bir saat önce uzaklaşılmalı.
• Çocuk yüz yüze daha fazla zaman geçirip, fiziksel aktiviteye yönlendirilmeli.
• Telefon yerine gerçek bir çalar saat kullanılmalı.
• En az 3 yaşına kadar çocuklar ekrana maruz bırakılmamalı.
• Aileler internetin doğru ve güvenli kullanımı konusunda bilinçlenmeli ve çocuklarına rol model olmalı.
• Çocuklara teknoloji kullanımı yasaklanmamalı, teknolojinin bilinçli ve güvenli kullanımı konusunda rehberlik edilmeli.
• Aileler çocuklarına sınır koymayı, kişilerin sınırları ve mahremiyeti ihlal eden istekleri karşısında hayır diyebilmeyi öğretmeli.
• Çocuklara internet ortamında özel ve kişisel bilgilerini asla paylaşmaması gerektiği nedenleriyle anlatılmalı.
• Aileler çevrim içi ortamlarda çocuklarının fotoğraf, video ve diğer bilgilerini paylaşırken dikkatli olmalı.
• İnternet ortamında karşılaşılan her bilgiye güvenmemesi gerektiği, doğru bilgiye nerelerden ulaşabileceği öğretilmeli.
• Çocuklar rahatsız edici bir mesaj aldığında asla cevap vermemesi ve ebeveynine anlatması gerektiğini bilmeli.
• Bilinmeyen kişilerden alınan e-postaların açılmaması gerektiği, internette çıkan her bağlantıya tıklanmaması gerektiği ve herhangi bir program ya da dosya indirmeden önce ebeveyne danışılması gerektiği öğretilmeli.
• İnternet ortamında tanımadıkları kişilerle arkadaş olmaması, tanıştıkları kişilerle bir araya gelmemesi ve çevrim içi görüşme yapmaması gerektiği öğretilmeli.
• Çocukların oyun başında geçirdiği süre, oyun seçimi denetlenmeli.
• Aileler çocukları ile iletişim halinde ve çocuklardaki değişimi gözlemleyebilecek yakınlıkta olmalı.
Mahremiyet, başkalarının sınırlarını ihlal etmeyen ve kendi sınırlarını belirleyen bedensel, duygusal düşünsel ve sosyal özerklik olarak tanımlanıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca hazırlanan 'Mahremiyet eğitimi' raporu yayınlandı. Raporda, "dijital mahremiyet" konusuna ilişkin, yeni bilişim ve sosyalleşme biçimi olan sosyal medyanın faydalı hale getirilmesi gerektiği vurgulandı.
Dijital medya artık hayatımızın bir parçası oldu. Bu nedenle sanal ortamda paylaşılan içeriklerin etkili, verimli ve bilinçli bir şekilde kullanımını sağlamak üzerine bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor.
Dijital mahremiyetten habersiz aileler ne olacak?
Çocuklara mahremiyet bilinci, okul öncesi döneminden itibaren kazandırılması gerekiyor. Peki aileler bu durumun ne kadar farkında? Çocuklarının her anını paylaşan ebeveynlerin durumu ne olacak? Bu konuda da yeni adımlar atılmalı. Çocuklarının üzerinden para kazanmak için ebeveynlerin, bunu iş haline getirmesi ve firmaların bu durumu desteklemesine de bir çözüm bulunmalı. Sosyal medyada paylaşılan bu çocuklar gelecekte, bu fotoğrafları sildirmek için mahkemelere başvurabilirler. Ayrıca dijital ortama yüklenen hiçbir verinin tamamen yok olmadığı da unutulmamalı. Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt, insanları sanal âleme döktükleri kişisel bilgi ve fotoğrafların iş arayacakları zaman bir utanç meselesine dönüşebileceği ve başlarına bela olabileceği konusunda uyardığını da hatırlatmak isterim.
Sosyal medya kullanımının artması depresyona neden olabiliyor
Sosyal medyanın insanın görünür olma, bilinme, beğenilme gibi psikososyal ihtiyaçlarını karşıladığı göz önüne alınmalı. Hatta bununla ilgili yakın zamanda EClinical Medicine tarafından yapılan bir araştırmaya göre, özellikle genç kızlarda sosyal medya kullanımının depresyona neden olabildiği ortaya kondu. Bu nedenle 'var olmak' ile 'görünür olmak' arasındaki ilişki ve ayrıma dikkat edilmeli.
Medya okuryazarlığı eğitiminde gazeteciler öncü olmalı
Yıllardır söylediğim konunun raporda yer alması da ayrıca sevindirici bir durum. Medya okuryazarlığı derslerinde sosyal medya kullanımına yönelik rehberlik çalışmalarının yapılması gerekiyor. Bunun kuralları teorik ile pratiğin birleşmesi ile olur. Bu nedenle gazeteciler bu konuda öncü olmalı. Gazetecilikte belli alanlarda edinilen tecrübeler teorik kitaplarda yer almıyor ve üniversitelerde anlatılmıyor. Bu işte gazeteciler öncü olmalı ve bu alanda tecrübe sahibi olanlara öncelikle söz hakkı verilmeli. Ayrıca geleneksel medyada da dijital mahremiyet konusuna dikkat çekilmeli.
Neler yapılmalı?
Ülkemizde resmi kurumlara ait güvenilir sitelerin kısıtlı sayıda olması, özellikle bilim, sağlık ve teknoloji alanlarındaki bilgi kirliliğinin oluşmasına zemin hazırlıyor. Burada da bireysel olarak bazı önlemler almak, dijital vatandaşlığın gerekliliğini hatırlatıyor. Alınacak önlemlerle ilgili kısaca neler yapılacağına bakalım:
• Sosyal medyada geçirilen zaman sınırlandırılmalı.
• Telefondan yatmadan en az bir saat önce uzaklaşılmalı.
• Çocuk yüz yüze daha fazla zaman geçirip, fiziksel aktiviteye yönlendirilmeli.
• Telefon yerine gerçek bir çalar saat kullanılmalı.
• En az 3 yaşına kadar çocuklar ekrana maruz bırakılmamalı.
• Aileler internetin doğru ve güvenli kullanımı konusunda bilinçlenmeli ve çocuklarına rol model olmalı.
• Çocuklara teknoloji kullanımı yasaklanmamalı, teknolojinin bilinçli ve güvenli kullanımı konusunda rehberlik edilmeli.
• Aileler çocuklarına sınır koymayı, kişilerin sınırları ve mahremiyeti ihlal eden istekleri karşısında hayır diyebilmeyi öğretmeli.
• Çocuklara internet ortamında özel ve kişisel bilgilerini asla paylaşmaması gerektiği nedenleriyle anlatılmalı.
• Aileler çevrim içi ortamlarda çocuklarının fotoğraf, video ve diğer bilgilerini paylaşırken dikkatli olmalı.
• İnternet ortamında karşılaşılan her bilgiye güvenmemesi gerektiği, doğru bilgiye nerelerden ulaşabileceği öğretilmeli.
• Çocuklar rahatsız edici bir mesaj aldığında asla cevap vermemesi ve ebeveynine anlatması gerektiğini bilmeli.
• Bilinmeyen kişilerden alınan e-postaların açılmaması gerektiği, internette çıkan her bağlantıya tıklanmaması gerektiği ve herhangi bir program ya da dosya indirmeden önce ebeveyne danışılması gerektiği öğretilmeli.
• İnternet ortamında tanımadıkları kişilerle arkadaş olmaması, tanıştıkları kişilerle bir araya gelmemesi ve çevrim içi görüşme yapmaması gerektiği öğretilmeli.
• Çocukların oyun başında geçirdiği süre, oyun seçimi denetlenmeli.
• Aileler çocukları ile iletişim halinde ve çocuklardaki değişimi gözlemleyebilecek yakınlıkta olmalı.