Otoimmünite bağışıklık sisteminin kendi kendini zararlaması olarak tariflenebilir. Normalde bağışıklık sistemimiz kendi dokularımızı tanır, bilir ve onlara zarar vermez. Dışarıdan gelen bakteri, virüs, yabancı cisim gibi kendi dokularımızdan farklı yapılara karşı savunma ve imha işlevi görür. Otoimmünite durumunda ise bazı dış etkenler ve genetik nedenlerle kendi dokularını yabancıymış gibi algılayarak onları yok etmeye çalışır. Bu durumda vücudumuzda bir iç savaş başlamış olur. Bu iç savaşın olduğu bölgeye göre çok farklı, değişik yakınmalara yol açar.
-Hangi belirtilere yol açar? Kimlerde daha sık görülür?
Eğer iç savaşın olduğu bölge eklemde ise eklemde şişlik, bazen kızarıklık ve sıcaklık artışı ve ağrıya neden olur. Eklemde biriken iltihaplı sıvı nedeniyle eklemin hareketleri kısıtlanır. Uzun süre hareketsiz kalınca eklemler donmuş gibi tutukluk olur. Bu hastalarda özellikle sabah saatlerinde tutukluk çok belirgindir. Hareket ettikçe eklemlerde gevşeme ve rahatlama başlar, tutukluk açılır. Omurgadaki bir romatizma alt bel, sırt ve boyun ağrısına ve tutukluğa neden olur.
Kas dokusunda bir iç savaş, kas liflerinin zarar görmesine ve kas güçsüzlüğüne neden olur. Hasta oturup kalkamaz, yürüyemez, yere çömelemez, saçlarını kolaylıkla tarayamaz. Yardıma ihtiyaç duyar.
Romatizmal hastalığın tipine göre görme yakınmaları, gözde iltihaplanma hatta körlük olabilir. Böbrek yetersizliği, nefes darlığı, kuru öksürük, çarpıntı, kalp kapakçıklarında sorunlar, beyin tutuluşuna bağlı olarak felç, bilinç kaybı gibi durumlar görülebilir. Tekrarlayan düşükler, bacaklarda tromboz dediğimiz pıhtı oluşumu, ağız yaraları, deri döküntüleri gibi hemen her sisteme özel farklı yakınmalara neden olabilir.
Bazı romatizmal hastalıklar kadınlarda daha sıkken bazıları erkeklerde daha fazla görülür. Bebeklikten yaşlılığa kadar her yaşta ortaya çıkar ama romatizma tipi değişkendir. Klasik bağ dokusu hastalıkları 20-55 yaş arası daha sıklıkla görülür.
-Yaşla birlikte görülme sıklığı atar mı?
Aslında yaşla görülme sıklığı artar diyemeyiz. Çünkü her yaş grubunda sıklığı değişken romatizma tipleri vardır. Yaşla sıklığı artan en önemli eklem sorunu kıkırdak yaşlanmasına bağlı kireçlenmedir. Buna osteoartroz veya osteoartrit denir.
-Romatizma genetik midir?
Mesela FMF (Ailesel Akdeniz Ateşi) hastalığında anne ve babadan direkt gen geçişi söz konusudur. Çocuk hasta veya taşıyıcı olabilir. Bu çok özel bir romatizmal hastalıktır.
Romatizmal hastalıkların çoğunda sonraki nesillere aktarılan sadece yatkınlık durumudur. Her romatizma tipine göre farklı genetik yapılar söz konusudur. Ama yatkınlığın aktarılması sonraki nesillerde illaki romatizma gelişeceği anlamını taşımaz. Çünkü genetik yapımızın haricinde birçok dış faktör önem taşır. Bu dış faktörler de bir araya gelirse ancak o durumda romatizma gelişir.
-Soğuk hava romatizma riskini artırır mı?
Hayır artırmaz. Soğuk ve nemli hava, esintili hava ağrı hissini artırır. Mevcuttaki şikayeti şiddetlendirir ama romatizma riskine bir etkisi yoktur. Eklem dışındaki romatizmalarda ise hiçbir önem taşımaz.
-Romatizma tedavisi nasıl yapılır?
Romatizma tedavisi her hastalıkta olması gerektiği gibi bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Kişinin öncelikle yaşam şeklini, beslenme tarzını değiştiririz. Beraberinde romatizma için özel üretilmiş ilaçlar kullanırız. Romatizmanın tipine göre bazen fizik tedavi ve egzersiz, bazen protez cerrahisi yapılır. İç organları ilgilendiren romatizmalarda organa ve klinik duruma özel tedavi yöntemleri uygulanır.
-Tedavide hangi yöntemler kullanılır?
İlaçlar arasında herkesin bildiği en önemli ilacımız kortizondur. Her ne kadar toplumda korkuya neden olan bir ilaç olsa da, bizim baş tacı ilacımızdır. Doğru dozda ve yeterli sürede kullanılmalıdır. Romatizmaya özel üretilmiş temel etkili ilaçlar ve son yıllarda laboratuvarlarda rekombinant DNA teknolojisiyle üretilmiş biyolojik ajanlar kullanılmaktadır.
Kimyasal ilaçlar dışında doğal antioksidanlar, doğal anti inflamatuarlar, vitaminlerle desteklemek tedavide başarıyı artırır.
-Romatizma tedavi edilmediğinde iç organlara zarar verir mi?
İç organ tutulumuna neden olan romatizma tipleri vardır. Bağ dokusu hastalıkları akciğer zarlarında iltihaplanma ve zarda kalınlaşmaya neden olarak kuru öksürük ve nefes darlığına neden olabilir. Hastanın efor kapasitesi azalır. Böbreğin süzme fonksiyonları hızla bozulabilir ve diyalize gerek duyulabilir. Kalp kası etkilenebilir veya kalp kapakçıkları büzüşebilir. Bazı romatizmalar beyin tutulumu yapabilir, hafif baş ağrısından bilinç kaybı ve felce kadar değişebilen yelpazede klinik durumlara neden olabilir. Behçet hastalığı ve omurga romatizmaları gözlerde üveite neden olabilir ve tedavi edilmediğinde körlük gelişebilir. Damar romatizmalarının bir kısmı göz sinirlerini etkileyerek görme kaybı yaratabilir. Farklı romatizmalar değişik organlarda çeşitli yakınmalar yapabilir.
-Romatizma ömürlük müdür? Hastaların ömür boyu ilaç kullanması gerekir mi?
Bu tarz hastalıklar kroniktir. Ömürlük de denebilir. Ancak bu tedavi edilmediği ve ömür boyu ilaç kullanılacağı anlamına gelmez. Eğer erkenden tedavi başlanırsa ve beslenmeden başlayarak diğer çevresel faktörler kontrol altında tutulursa hastalık tam olarak yatıştırılabilir. Biz buna remisyon diyoruz. Remisyon sağlandıktan sonra yavaş yavaş ilaçlar azaltılır. Minimal dozda ilaç ve çevresel faktörlerin kontrol altında tutulmasıyla yıllarca hastalık sessiz kalabilir. Ama bazen alevlenmeler yaşanabilir. Dönem dönem ilaçlar artırılır, azaltılır, kesilir, yeniden başlanır. Bu tamamen hastalığın durumuna göre, kişiden kişiye değişir.
-Kaplıca, hamam ve sauna, romatizma ağrılarını hafifletir mi?
Klasik bir bilgi olarak romatizmal hastalıklarda kaplıca ve ılıca tedavisi önerilmez. Çünkü iltihaplı bir durumda bu tarz tedaviler hastalıkta alevlenmeye, durumun daha kötüye gitmesine neden olur.
Ancak çok özel hallerde, yani hastalıkta iltihabın tamamen ortadan kalktığı, hastalığın remisyonda olduğu dönemlerde, kaplıca ısısının 42 dereceyi aşmadığı sularda ve havuzlarda egzersize izin verilir.
Kaplıca, ılıca ve sauna dejeneratif ve mekanik eklem hastalıklarında faydalı olabilir. Kireçlenmesi olan eklemlerde hareketleri rahatlatır ve ağrıyı azaltır. Kireçlenmenin de bazen alevli iltihaplı dönemleri olabilir, o durumlarda da sıcak uygulama ağrıyı artırır, o dönem geçtikten sonra kaplıcaya izin verilir.
Otoimmünite bağışıklık sisteminin kendi kendini zararlaması olarak tariflenebilir. Normalde bağışıklık sistemimiz kendi dokularımızı tanır, bilir ve onlara zarar vermez. Dışarıdan gelen bakteri, virüs, yabancı cisim gibi kendi dokularımızdan farklı yapılara karşı savunma ve imha işlevi görür. Otoimmünite durumunda ise bazı dış etkenler ve genetik nedenlerle kendi dokularını yabancıymış gibi algılayarak onları yok etmeye çalışır. Bu durumda vücudumuzda bir iç savaş başlamış olur. Bu iç savaşın olduğu bölgeye göre çok farklı, değişik yakınmalara yol açar.
-Hangi belirtilere yol açar? Kimlerde daha sık görülür?
Eğer iç savaşın olduğu bölge eklemde ise eklemde şişlik, bazen kızarıklık ve sıcaklık artışı ve ağrıya neden olur. Eklemde biriken iltihaplı sıvı nedeniyle eklemin hareketleri kısıtlanır. Uzun süre hareketsiz kalınca eklemler donmuş gibi tutukluk olur. Bu hastalarda özellikle sabah saatlerinde tutukluk çok belirgindir. Hareket ettikçe eklemlerde gevşeme ve rahatlama başlar, tutukluk açılır. Omurgadaki bir romatizma alt bel, sırt ve boyun ağrısına ve tutukluğa neden olur.
Kas dokusunda bir iç savaş, kas liflerinin zarar görmesine ve kas güçsüzlüğüne neden olur. Hasta oturup kalkamaz, yürüyemez, yere çömelemez, saçlarını kolaylıkla tarayamaz. Yardıma ihtiyaç duyar.
Romatizmal hastalığın tipine göre görme yakınmaları, gözde iltihaplanma hatta körlük olabilir. Böbrek yetersizliği, nefes darlığı, kuru öksürük, çarpıntı, kalp kapakçıklarında sorunlar, beyin tutuluşuna bağlı olarak felç, bilinç kaybı gibi durumlar görülebilir. Tekrarlayan düşükler, bacaklarda tromboz dediğimiz pıhtı oluşumu, ağız yaraları, deri döküntüleri gibi hemen her sisteme özel farklı yakınmalara neden olabilir.
Bazı romatizmal hastalıklar kadınlarda daha sıkken bazıları erkeklerde daha fazla görülür. Bebeklikten yaşlılığa kadar her yaşta ortaya çıkar ama romatizma tipi değişkendir. Klasik bağ dokusu hastalıkları 20-55 yaş arası daha sıklıkla görülür.
-Yaşla birlikte görülme sıklığı atar mı?
Aslında yaşla görülme sıklığı artar diyemeyiz. Çünkü her yaş grubunda sıklığı değişken romatizma tipleri vardır. Yaşla sıklığı artan en önemli eklem sorunu kıkırdak yaşlanmasına bağlı kireçlenmedir. Buna osteoartroz veya osteoartrit denir.
-Romatizma genetik midir?
Mesela FMF (Ailesel Akdeniz Ateşi) hastalığında anne ve babadan direkt gen geçişi söz konusudur. Çocuk hasta veya taşıyıcı olabilir. Bu çok özel bir romatizmal hastalıktır.
Romatizmal hastalıkların çoğunda sonraki nesillere aktarılan sadece yatkınlık durumudur. Her romatizma tipine göre farklı genetik yapılar söz konusudur. Ama yatkınlığın aktarılması sonraki nesillerde illaki romatizma gelişeceği anlamını taşımaz. Çünkü genetik yapımızın haricinde birçok dış faktör önem taşır. Bu dış faktörler de bir araya gelirse ancak o durumda romatizma gelişir.
-Soğuk hava romatizma riskini artırır mı?
Hayır artırmaz. Soğuk ve nemli hava, esintili hava ağrı hissini artırır. Mevcuttaki şikayeti şiddetlendirir ama romatizma riskine bir etkisi yoktur. Eklem dışındaki romatizmalarda ise hiçbir önem taşımaz.
-Romatizma tedavisi nasıl yapılır?
Romatizma tedavisi her hastalıkta olması gerektiği gibi bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Kişinin öncelikle yaşam şeklini, beslenme tarzını değiştiririz. Beraberinde romatizma için özel üretilmiş ilaçlar kullanırız. Romatizmanın tipine göre bazen fizik tedavi ve egzersiz, bazen protez cerrahisi yapılır. İç organları ilgilendiren romatizmalarda organa ve klinik duruma özel tedavi yöntemleri uygulanır.
-Tedavide hangi yöntemler kullanılır?
İlaçlar arasında herkesin bildiği en önemli ilacımız kortizondur. Her ne kadar toplumda korkuya neden olan bir ilaç olsa da, bizim baş tacı ilacımızdır. Doğru dozda ve yeterli sürede kullanılmalıdır. Romatizmaya özel üretilmiş temel etkili ilaçlar ve son yıllarda laboratuvarlarda rekombinant DNA teknolojisiyle üretilmiş biyolojik ajanlar kullanılmaktadır.
Kimyasal ilaçlar dışında doğal antioksidanlar, doğal anti inflamatuarlar, vitaminlerle desteklemek tedavide başarıyı artırır.
-Romatizma tedavi edilmediğinde iç organlara zarar verir mi?
İç organ tutulumuna neden olan romatizma tipleri vardır. Bağ dokusu hastalıkları akciğer zarlarında iltihaplanma ve zarda kalınlaşmaya neden olarak kuru öksürük ve nefes darlığına neden olabilir. Hastanın efor kapasitesi azalır. Böbreğin süzme fonksiyonları hızla bozulabilir ve diyalize gerek duyulabilir. Kalp kası etkilenebilir veya kalp kapakçıkları büzüşebilir. Bazı romatizmalar beyin tutulumu yapabilir, hafif baş ağrısından bilinç kaybı ve felce kadar değişebilen yelpazede klinik durumlara neden olabilir. Behçet hastalığı ve omurga romatizmaları gözlerde üveite neden olabilir ve tedavi edilmediğinde körlük gelişebilir. Damar romatizmalarının bir kısmı göz sinirlerini etkileyerek görme kaybı yaratabilir. Farklı romatizmalar değişik organlarda çeşitli yakınmalar yapabilir.
-Romatizma ömürlük müdür? Hastaların ömür boyu ilaç kullanması gerekir mi?
Bu tarz hastalıklar kroniktir. Ömürlük de denebilir. Ancak bu tedavi edilmediği ve ömür boyu ilaç kullanılacağı anlamına gelmez. Eğer erkenden tedavi başlanırsa ve beslenmeden başlayarak diğer çevresel faktörler kontrol altında tutulursa hastalık tam olarak yatıştırılabilir. Biz buna remisyon diyoruz. Remisyon sağlandıktan sonra yavaş yavaş ilaçlar azaltılır. Minimal dozda ilaç ve çevresel faktörlerin kontrol altında tutulmasıyla yıllarca hastalık sessiz kalabilir. Ama bazen alevlenmeler yaşanabilir. Dönem dönem ilaçlar artırılır, azaltılır, kesilir, yeniden başlanır. Bu tamamen hastalığın durumuna göre, kişiden kişiye değişir.
-Kaplıca, hamam ve sauna, romatizma ağrılarını hafifletir mi?
Klasik bir bilgi olarak romatizmal hastalıklarda kaplıca ve ılıca tedavisi önerilmez. Çünkü iltihaplı bir durumda bu tarz tedaviler hastalıkta alevlenmeye, durumun daha kötüye gitmesine neden olur.
Ancak çok özel hallerde, yani hastalıkta iltihabın tamamen ortadan kalktığı, hastalığın remisyonda olduğu dönemlerde, kaplıca ısısının 42 dereceyi aşmadığı sularda ve havuzlarda egzersize izin verilir.
Kaplıca, ılıca ve sauna dejeneratif ve mekanik eklem hastalıklarında faydalı olabilir. Kireçlenmesi olan eklemlerde hareketleri rahatlatır ve ağrıyı azaltır. Kireçlenmenin de bazen alevli iltihaplı dönemleri olabilir, o durumlarda da sıcak uygulama ağrıyı artırır, o dönem geçtikten sonra kaplıcaya izin verilir.