8 yıl sonra, 8 Ocak 2018 Pazartesi gecesi Tunus’ta sokaklar yine alev alevdi. Hükümet 2018 Bütçe Yasası gereğince otomobil, alkol, telekomünikasyon ve internet hizmetlerinden alınan KDV’yi artırmıştı. Üstelik ülke daha 2015 yılında tatil beldelerine yönelik terör saldırılarının turizme vurduğu darbeyi atlatmamışken. Gençler sokaktaydı daha çok. Hatta sembolleri çalar saatti. “Uyan halk” mesajını veriyorlardı.
Aşağı yukarı aynı dönemlerde, İran son 10 yılın en büyük rejim karşıtı gösterilerle sarsılmıştı. Orada da dert ekonomiydi, yine genel olarak gençler sokaktaydı. Sosyal adaletsizliğe, sosyal refahın olmayışınaydı tepki.
Tunus’ta 8 Ocak Pazartesi başlayan gösterilerden bir kare
Tunus ve İran protestoları bir süre sonra sönümlendi belki. Dünya gündeminden şimdilik düştü. Oysa Ortadoğu ve Arap coğrafyası dünyada genç işsizliği oranının en yüksek olduğu bölgeydi.15-24 yaş arasının yüzde 30’unun işsiz olduğu bir bölge. Ama buna karşılık nüfus artış oranı da tırmanıyor. Haliyle nakte sıkışan devletler artık pahada ağırlaşan sübvansiyon sistemlerini gözden geçirmeye zorlandı.Ülkeler gittikçe genç nüfusun baskısını daha çok hissetmeye başladı. Tunus ekonomi üzerindeki baskıyı azaltmak için IMF’ten 2.8 milyar dolarlık paket aldı. Ama bu aynı zamanda bir IMF klasiği olarak acı reçeteyi de uygulamak demekti. Kemer sıkma tedbirleri Ocak ayındaki protestoları getirdi.
Mısır 26 Mart’ya seçime gidiyor
Mısır da IMF ile 12 milyar dolarlık kredi anlaşmasını bağladı. Yatırımcı belki mutlu oldu ama gıda fiyatları yükseldi, enflasyon yüzde 30’u aştı. Hükümet ekmek sübvansiyonunu makaslamaya kalktı, protestolar patlayınca geri adım atmak zorunda kaldı. Arap dünyasının en büyük nüfusa sahip ülkesinde olayların büyümesi kısmen önlendi. 2013 yılında darbeyle iktidara gelen Abdülfetah El Sisi yönetimindeki Mısır bu ay seçime gidiyor. Sisi muhtemelen bir dönem daha görevde kalacak.
Suudi Veliaht Prens MBS hem ekonomi hem de sosyal hayatta yaptığı değişikliklerle konuşuluyor
Suudi Arabistan’da meşhur veliaht prens Muhammed Bin Selman petrole bağımlı krallığın ekonomisinde ve elbette Suudilerin sosyal hayatında bazı değişikliklere gidiyor. İlk sinemalar, ilk caz festivalleri, ilkler ilkler…Suudilerin üçte ikisi devlette istihdam ediliyor. Devlet kapısında maaşlar daha dolgun. Özel sektöre kıyasla yüzde 150 daha yüksek, o derece…O yüzden devlet kapısında çalışanların aldığı para ve imkandan her kesinti tepki demek. Riyad Yüzde 5 KDV getirdikten birkaç gün sonra, tepkileri dindirmek için devlet çalışanlarına 1 yıl boyunca her ay 267 Dolar ödeme yapılacağını açıkladı. Yani dengeler hassas….Öyle ki 22 Ocak 2018 tarihli Washington Post makalesinde Bernard Haykel şöyle yazıyordu: “Ekonomi belirleyici nokta olacak. Bin Selman'ın geniş şekilde finans kaynaklarının harcanmasına neden olan yardım ve sübvansiyon mekanizmasına son vermeye çalışıyor. Ama ekonomik ve siyasi politikalarında başarısız olması ciddi halk protestosu ve itirazlarına sebebiyet verebilir.”
Ülke ülke bu satırları hazmettikten sonra, yazının başlığına bir daha dönelim. Ortadoğu İkinci bir Arap Baharının Tohumlarını Nasıl Ekiyor? Soruyu soran bu yazıdaki bazı rakamsal verileri yazarken yararlandığım İngiliz Financial Times gazetesi.
Başlığın hemen altında yazan da aynen şu: Bölgedeki otokratik devletlerin pek çoğunda, sosyal olayları bastırmada, sübvansiyonun yerini daha yoğun baskı mı alacak? Gazete epey uzun bir yazıda uzmanlara da sormuş. Yukarda söz ettiğimiz örnekler üzerinden şöyle demiş örneğin Minnesota Üniversitesi’nden Mısırlı Ragui Assaad: “Gençlere eğitim verdiğinizde, beklentileri artırırsınız ve bu beklentileri karşılayamadığınızda, karşınızda öfkeyi bulursunuz. Üstelik bu duruma bir de baskı eklenirse, sonucu daha fazla sosyal huzursuzluk olur.”
Gazeteye göre IMF de risklerin farkında. IMF Başkanı Christine Lagarde’ın Ocak ayında arap ülkelerini istihdam yaratma konusunda çabaları hızlandırmaya çağırdığı uyarıyı hatırlatıyor: “Pek çok ülkede biriken rahatsızlık bir an evvel harekete geçilmesi gerektiğinin göstergesi. Önümüzdeki 5 yıl içinde Arap dünyasında 27 milyon kişi iş gücüne katılacak.”
Ocak ayına damga vuran Tunus ve İran gösterileri, halkın ekonomik duruma tepkisi belki şimdilik sönümlendi. İki ülkenin toplumu, siyasi dinamikleri farklı elbette. Ama yine de yakın tarihte gördüğümüz bu iki örneği ve Financial Times’ın bu sorusunu bir yerlere not etmekte de fayda var.
8 yıl sonra, 8 Ocak 2018 Pazartesi gecesi Tunus’ta sokaklar yine alev alevdi. Hükümet 2018 Bütçe Yasası gereğince otomobil, alkol, telekomünikasyon ve internet hizmetlerinden alınan KDV’yi artırmıştı. Üstelik ülke daha 2015 yılında tatil beldelerine yönelik terör saldırılarının turizme vurduğu darbeyi atlatmamışken. Gençler sokaktaydı daha çok. Hatta sembolleri çalar saatti. “Uyan halk” mesajını veriyorlardı.
Aşağı yukarı aynı dönemlerde, İran son 10 yılın en büyük rejim karşıtı gösterilerle sarsılmıştı. Orada da dert ekonomiydi, yine genel olarak gençler sokaktaydı. Sosyal adaletsizliğe, sosyal refahın olmayışınaydı tepki.
Tunus’ta 8 Ocak Pazartesi başlayan gösterilerden bir kare
Tunus ve İran protestoları bir süre sonra sönümlendi belki. Dünya gündeminden şimdilik düştü. Oysa Ortadoğu ve Arap coğrafyası dünyada genç işsizliği oranının en yüksek olduğu bölgeydi.15-24 yaş arasının yüzde 30’unun işsiz olduğu bir bölge. Ama buna karşılık nüfus artış oranı da tırmanıyor. Haliyle nakte sıkışan devletler artık pahada ağırlaşan sübvansiyon sistemlerini gözden geçirmeye zorlandı.Ülkeler gittikçe genç nüfusun baskısını daha çok hissetmeye başladı. Tunus ekonomi üzerindeki baskıyı azaltmak için IMF’ten 2.8 milyar dolarlık paket aldı. Ama bu aynı zamanda bir IMF klasiği olarak acı reçeteyi de uygulamak demekti. Kemer sıkma tedbirleri Ocak ayındaki protestoları getirdi.
Mısır 26 Mart’ya seçime gidiyor
Mısır da IMF ile 12 milyar dolarlık kredi anlaşmasını bağladı. Yatırımcı belki mutlu oldu ama gıda fiyatları yükseldi, enflasyon yüzde 30’u aştı. Hükümet ekmek sübvansiyonunu makaslamaya kalktı, protestolar patlayınca geri adım atmak zorunda kaldı. Arap dünyasının en büyük nüfusa sahip ülkesinde olayların büyümesi kısmen önlendi. 2013 yılında darbeyle iktidara gelen Abdülfetah El Sisi yönetimindeki Mısır bu ay seçime gidiyor. Sisi muhtemelen bir dönem daha görevde kalacak.
Suudi Veliaht Prens MBS hem ekonomi hem de sosyal hayatta yaptığı değişikliklerle konuşuluyor
Suudi Arabistan’da meşhur veliaht prens Muhammed Bin Selman petrole bağımlı krallığın ekonomisinde ve elbette Suudilerin sosyal hayatında bazı değişikliklere gidiyor. İlk sinemalar, ilk caz festivalleri, ilkler ilkler…Suudilerin üçte ikisi devlette istihdam ediliyor. Devlet kapısında maaşlar daha dolgun. Özel sektöre kıyasla yüzde 150 daha yüksek, o derece…O yüzden devlet kapısında çalışanların aldığı para ve imkandan her kesinti tepki demek. Riyad Yüzde 5 KDV getirdikten birkaç gün sonra, tepkileri dindirmek için devlet çalışanlarına 1 yıl boyunca her ay 267 Dolar ödeme yapılacağını açıkladı. Yani dengeler hassas….Öyle ki 22 Ocak 2018 tarihli Washington Post makalesinde Bernard Haykel şöyle yazıyordu: “Ekonomi belirleyici nokta olacak. Bin Selman'ın geniş şekilde finans kaynaklarının harcanmasına neden olan yardım ve sübvansiyon mekanizmasına son vermeye çalışıyor. Ama ekonomik ve siyasi politikalarında başarısız olması ciddi halk protestosu ve itirazlarına sebebiyet verebilir.”
Ülke ülke bu satırları hazmettikten sonra, yazının başlığına bir daha dönelim. Ortadoğu İkinci bir Arap Baharının Tohumlarını Nasıl Ekiyor? Soruyu soran bu yazıdaki bazı rakamsal verileri yazarken yararlandığım İngiliz Financial Times gazetesi.
Başlığın hemen altında yazan da aynen şu: Bölgedeki otokratik devletlerin pek çoğunda, sosyal olayları bastırmada, sübvansiyonun yerini daha yoğun baskı mı alacak? Gazete epey uzun bir yazıda uzmanlara da sormuş. Yukarda söz ettiğimiz örnekler üzerinden şöyle demiş örneğin Minnesota Üniversitesi’nden Mısırlı Ragui Assaad: “Gençlere eğitim verdiğinizde, beklentileri artırırsınız ve bu beklentileri karşılayamadığınızda, karşınızda öfkeyi bulursunuz. Üstelik bu duruma bir de baskı eklenirse, sonucu daha fazla sosyal huzursuzluk olur.”
Gazeteye göre IMF de risklerin farkında. IMF Başkanı Christine Lagarde’ın Ocak ayında arap ülkelerini istihdam yaratma konusunda çabaları hızlandırmaya çağırdığı uyarıyı hatırlatıyor: “Pek çok ülkede biriken rahatsızlık bir an evvel harekete geçilmesi gerektiğinin göstergesi. Önümüzdeki 5 yıl içinde Arap dünyasında 27 milyon kişi iş gücüne katılacak.”
Ocak ayına damga vuran Tunus ve İran gösterileri, halkın ekonomik duruma tepkisi belki şimdilik sönümlendi. İki ülkenin toplumu, siyasi dinamikleri farklı elbette. Ama yine de yakın tarihte gördüğümüz bu iki örneği ve Financial Times’ın bu sorusunu bir yerlere not etmekte de fayda var.