Medina, sadece bir blogger değil. Aslında sağlık sektöründe çalışıyor ve çalışma saatleri çok düzensiz. Ayrıca o bir anne. 6 yaşındaki oğluyla yakından ilgileniyor, başka bir deyişle işi başından aşkın, ama onun dekorasyon aşkı pek de engel tanımıyor. Üstelik eşinin yardımıyla evinde yaptığı tüm düzenlemeleri disiplinli bir şekilde blogunda paylaşıyor. Eşi Vince aslında uygulamaların perde arkasındaki isim. Kendisine sorulduğunda hiç duraksamadan "O blog aslında benim" diyor. Bir bakıma haklı da. Çünkü fikirler Medina'dan çıksa da uygulamayı genellikle Vince yapıyor ve bu anlamda eşinin bir dediğini iki etmiyor.
Eski dünya evlerinde gelenek olduğu üzere evin ana kapısı küçük bir rüzgarlığın ardında gizleniyor. Bu bölümün yapım amacı çok değerli olan ısının dışarı kaçmaması ve tabii ki genelde ardiye, ayakkabılık gibi amaçlarla kullanılıyor. Evin aslında dışı sayıldığı için burayı dekore etmek pek kimsenin aklına gelmez, oysa bir eve dair ilk izlenim buradan başlar. Mevcut rüzgarlığın eski ve çizik laminat parkesinin görüntüsünden rahatsız olan Medina, zemini duvar kağıdıyla -yanlış okumadınız- kaplamış. Bir önceki evinde de mutfak zeminini duvar kağıdıyla kaplayıp çok memnun kalan Medina, burası için beğendiği deseni özel ebatlı ve arkası yapışkanlı olacak şekilde ürettirmiş. Yani bu duvar kağıdını geleneksel yöntemle değil, tek seferde zemine yapıştırarak uyguluyorsunuz. Öncesinde altını çok iyi temizlemek ve zımparalamak; kağıdı zemine yapıştırdıktan sonra ise üzerine en az üç kat şeffaf zemin cilası çekmek gerekiyor. Tüm detayları ve ilgili videoyu Medina'nın blogunda bulabilirsiniz.
Zemini kaplamanın dışında hem lambri duvarı, hem de beyaz olan cam panelli kapıyı antrasit griye boyayan Medina ve Vince, girişteki bankı da kendileri imal etmişler. Piyasadan ayakları temin edip marangozda tam istedikleri ölçüde ahşap plaka kestirip bunları evde birleştirmişler.
Sadece bir oturma odası büyüklüğündeki ana yaşam alanında hardal sarısı bir kanepeye siyah beyaz İskandinav esintili yastıklar eşlik ediyor. Bu kanepe aynı zamanda odayı dolaşım alanından ayıran bölme işlevini görüyor. Bu şu demek; Medina, kanepe ile merdiven korkuluğu arasında insanın geçebileceği kadar bir boşluk bırakmış ki, evin diğer bölümlerine geçmek isteyen kişi, sürekli televizyon izleyenlerin önünden geçmesin. Bir de kanepenin televizyona uzaklığı doğru oranı versin. Doğru dekorasyon için mekanın matematiğini iyi okumak gerekiyor. Bizde özellikle kanepeleri ve kütlesel mobilyaları mekanın boyutu ve şekli ne olursa olsun, duvara yapıştırma hastalığı yaygın. Geleneksel bir evin yaşam alanında tüm mobilyalar itina ile dört duvara yapıştırılır. Televizyon, kanepe ve koltukların ortasında top koşturacak kadar boş bir alan kalsa dahi nedense bu böyle olmalıdır! Hani olur da birisi oran-orantı deyip kanepeyi getirip mekanın ortasına yerleştirirse o eve gelen her misafir, sanki suç işlenmiş gibi ortada duran o kanepeye kızar. Kişi daha "Ama mekanın matematiği, oran-orantı" filan demek için ağzını açamadan ziyaretçi neredeyse nefret düzeyinde beğenmeme ifadeleri savurur. Yaşanmış hikayedir.
Sevgili okuyucu! "Alışık" olduğumuz düzen her zaman "doğru" düzen olmayabilir. Dünya üzerinde bu tür dekorasyon davranışları gösterenlerin kökeni göçebeliğe, yani çadır kültürüne dayanır. O mobilyaları ne olursa olsun duvarlara dayamak istiyoruz, çünkü genlerimiz ve geleneklerimiz öyle diyor. Ortadaki boş alan Türk yurtlarında (çadır olan) ocağın yer aldığı bölümdür. Orada gündüz yemek yapılıp yenir, gece de yurt duvarlarına dayalı sedirlerden döşekler çıkarılıp o orta alana yayılır, uyunur. Sabah döşekler yeniden toplanıp sedirlere konur, orta alan boşalır, çünkü bir eve dair tüm işlevler, tek mekanda bu orta alanın dönüştürülmesiyle sağlanır. Türk hayatlı evlerine bakın, aynı düzeni görürsünüz. Büyük annemiz apartmana taşınınca o eşyaları atalarından gördüğü şekilde yerleştirdi, annemiz kendi annesinden öyle gördü, komşumuz için de durum farklı değil. En çok annenizin mantısını seviyor olmanız, annenizin mantıyı doğru pişirdiği anlamına gelmez. Sizin tat alışkanlığınıza uyuyordur, o kadar. Damak tadını geliştirmek için başka tatlar da tatmalısınız.
Medina'nın evinde her şeyin uyum içinde gözükmesinin ana sebeplerinden ahşap tonlarının aynı olması. Zemindeki açık renk parke, mekana yayılan ahşap mobilyalar, hepsi aynı tonda, farklı dokularda... Tonu yakalayınca laminat, ham ahşap, kontrplak hatta OSB'yi aynı mekanda bir arada uyum içinde sergilemek mümkün. 2019 dekorasyon trendlerine bakarsanız başka bir renk ya da desenle vurgulanan duvarlar geçmişte kaldı. Ancak bir mekan vurgu duvarı istiyorsa, ona kulak vermelisiniz. Eğer söz konusu mekan, burada olduğu gibi içinde pek çok işlev barındırıyorsa, bu işlevleri vurgu duvarlarıyla birbirinden ayırabilirsiniz. Bir duvarı zemindeki parkenin en sıcak tonuna boyamak çok akıllıca bir fikir. Televizyonun arkasında kalan duvar, sıcak bir bej tonuna boyanmış. Mekanın kalanında beyaz duvar üzerine farklı uygulamalar var. Oda çok küçük olduğu için buranın kübik, kütlesel koltuk ya da berjerleri kaldırmayacağı ortada. Bu yüzden rahat, kavrayan ama çok hafif, kıvrımlı ahşap bir koltuk tercih edilmiş. Bir de aranızda hala koltuk takımı satın alan, kullanan var mı? Aynı takımın üçlüsü, ikilisi, teklisi, hatta sehpası, büfesi diye uzayıp giden o liste, evinize, kendinize yapacağınız en büyük kötülük olabilir. Çünkü mobilya denen şey öyle 3-4 yılda bir değiştirilen bir şey değil. Bir kere aldınız mı, büyük ihtimal on yıl hatta daha fazla bıkmadan kullanmak istemeniz lazım. Takım alınınca nedense "takımı bozmamak" adına bazı parçalara yol da verilemiyor. Mantığı anlamak zor. O yüzden aceleye gerek yok. Bırakın yaşadığınız mekan size ne istiyorsa onu fısıldasın.
Bu yıl dünyanın en önemli mimarlık ödülünü alan efsanevi Japon mimar Arata Isozaki'nin kendisi kadar efsanevi bir lafı var: "Japonya'da objelerin arasındaki boşluklara, seslerin arasındaki suslara Ma denir. Mekan önemlidir ama mekanlar arasındaki boşluklar daha önemlidir." Türkçesi Japoncası kadar romantik değil ama biz "negatif alan" diyoruz; bir mekanda kültlelerin arasında kalan boşluklardır bunlar. Siz mobilyalarınızın arasındaki boşluklar olarak yorumlayın. Mekandaki negatif alanları görün ve boşlukların rahat ve akışkan olmasını önemseyin. Buradaki hafif ahşap, bambu havası verilmiş mobilyanın işlevi tam olarak Ma'yı akıtmak... Koltuk hem orada, hem de değil. Odanın ölü köşesi sayılabilecek bir yeri, hem hareketlendirmiş, hem de ulaşılır hale getirmiş.
Mevcut televizyon ünitesinden pek hoşlanmayan Vince, bir yıl boyunca bu konuda dırdır ettikten sonra Medina dayanamayıp burası için yeni bir mobilya tasarlamış. Ardından yerel bir ahşap atölyesine gidip bir plaka 18 mm kontrplak satın alıp, istediği ölçülerde kestirerek işe başlamış. Ayakları da internetten satın almış. Evde birleştirme işlemini yine Vince gerçekleştirmiş. Montaj bittikten sonra ise Mendina dolabın yüzeyini siyah şeritler halinde boyamış. Televizyonun arkasındaki çerçevelerin yerleşimine dikkat edin! Tüm çerçevelerin renkleri dokusu, içindeki resimlerin stilleri birbirinden farklı olmasına rağmen hepsi büyük bir uyum içinde. Ne o? Televizyonun arkasında kalan çerçeveler sizi rahatsız mı etti? Yok, yok ezberdir o, bozmak lazım.
Çok işlevli mekanda işlevleri ayırma dersi 101. Mekan 1, giriş. Beyaz duvar üzerine siyah desenli duvar kağıdı. Duvarın alt yarısı kaplanmış. Mekan 2, küçük çalışma nişi olarak düzenlenmiş merdivenin altı. Girişteki duvar kağıdı hizasından başlayan ahşap şerit uygulaması, mufak kapısına uzanan yan duvar boyunca devam ediyor. Mekan 3, yaşam alanı. Oturma grubunun baktığı duvar, zeminden duvara sıçratılan bir tona boyanmış. Dikkat ettiyseniz dolaşım alanı duvarlarındaki uygulamalar, durağan bir işlev olan televizyon izleme bölümündeki uygulamaya göre çok daha hareketli, adeta yönlendirici özellikler taşıyor.
Evin yaşam alanı içinde genellikle depo olanı olarak değerlendirilen merdiven altını oğlunun ödevlerini yapabileceği bir kovuğa çeviren Medina, bir keson, bir masa tablası ve sandalyeyle bu işi halledivermiş. Buradaki yaratıcı çözüm, hem dekoratif bir duvar uygulaması olan hem de masa tablasının taşıyıcısı olarak kullanılan ahşap çıtalar. Medina, kiracı olduğunu unutmayıp duvara mümkün olduğunca az delik açmak için olabildiğince uzun çıtalar ve az sayıda vida kullanmış. Masa tablasının beyaz kesona taşıtılan bölümü dışında tamamı duvardaki ahşap çıtalara basıyor. Bu şekilde merdiven altının yüksek olan kısmı çalışma bölümü, alçakta kalan kısım ise depolama alanı olabilmiş. Ahşap çıtalar ayrıca çeşitli aksesuarları taşıtmak için de uygun.
Ortası halı kaplı eski ahşap basamakları ve beyaz korkuluğu yenilemek için Pinterest'te bulduğu birçok fikri bir araya getiren Medina, mevcut halıyı çıkarınca evin kedisinin bile pati sesleri duymaya başlamış ve halı konusu yeniden gündeme gelmiş. Öncelikle tüm merdiveni ve korkuluğu antrasit griye boyayan Medina, basamakları duvardan duvara halı imal eden bir firmaya kaplatmış. Sonraki aşama ise numara şablonları yardımıyla her basamağın rıhtına birer numara yerleştirmek olmuş. Halı, yukarı katta sahanlıkta devam ediyor.
Yaşam alanının içinden geçen merdivenlerin tasarımı mekanın tarzını belirler. Burada da aynı durum söz konusu. Korkuluklar siyaha boyanınca ister istemez mekanda siyah çizgiler öne çıkmış. Medina, korkulukta büyük bir değişiklik yapmadan, onu sadece boyayarak hem heykelsi bir fona imza atmış, hem de tekstillere ve TV ünitesi üzerine bu çizgileri sıçratarak bütünlük sağlamış. Evin diğer bölümlerinde de çok yaratıcı detaylar var. Medina Grillo'yu blogunun dışında Instagram'dan da takip edebilirsiniz.
Medina, sadece bir blogger değil. Aslında sağlık sektöründe çalışıyor ve çalışma saatleri çok düzensiz. Ayrıca o bir anne. 6 yaşındaki oğluyla yakından ilgileniyor, başka bir deyişle işi başından aşkın, ama onun dekorasyon aşkı pek de engel tanımıyor. Üstelik eşinin yardımıyla evinde yaptığı tüm düzenlemeleri disiplinli bir şekilde blogunda paylaşıyor. Eşi Vince aslında uygulamaların perde arkasındaki isim. Kendisine sorulduğunda hiç duraksamadan "O blog aslında benim" diyor. Bir bakıma haklı da. Çünkü fikirler Medina'dan çıksa da uygulamayı genellikle Vince yapıyor ve bu anlamda eşinin bir dediğini iki etmiyor.
Eski dünya evlerinde gelenek olduğu üzere evin ana kapısı küçük bir rüzgarlığın ardında gizleniyor. Bu bölümün yapım amacı çok değerli olan ısının dışarı kaçmaması ve tabii ki genelde ardiye, ayakkabılık gibi amaçlarla kullanılıyor. Evin aslında dışı sayıldığı için burayı dekore etmek pek kimsenin aklına gelmez, oysa bir eve dair ilk izlenim buradan başlar. Mevcut rüzgarlığın eski ve çizik laminat parkesinin görüntüsünden rahatsız olan Medina, zemini duvar kağıdıyla -yanlış okumadınız- kaplamış. Bir önceki evinde de mutfak zeminini duvar kağıdıyla kaplayıp çok memnun kalan Medina, burası için beğendiği deseni özel ebatlı ve arkası yapışkanlı olacak şekilde ürettirmiş. Yani bu duvar kağıdını geleneksel yöntemle değil, tek seferde zemine yapıştırarak uyguluyorsunuz. Öncesinde altını çok iyi temizlemek ve zımparalamak; kağıdı zemine yapıştırdıktan sonra ise üzerine en az üç kat şeffaf zemin cilası çekmek gerekiyor. Tüm detayları ve ilgili videoyu Medina'nın blogunda bulabilirsiniz.
Zemini kaplamanın dışında hem lambri duvarı, hem de beyaz olan cam panelli kapıyı antrasit griye boyayan Medina ve Vince, girişteki bankı da kendileri imal etmişler. Piyasadan ayakları temin edip marangozda tam istedikleri ölçüde ahşap plaka kestirip bunları evde birleştirmişler.
Sadece bir oturma odası büyüklüğündeki ana yaşam alanında hardal sarısı bir kanepeye siyah beyaz İskandinav esintili yastıklar eşlik ediyor. Bu kanepe aynı zamanda odayı dolaşım alanından ayıran bölme işlevini görüyor. Bu şu demek; Medina, kanepe ile merdiven korkuluğu arasında insanın geçebileceği kadar bir boşluk bırakmış ki, evin diğer bölümlerine geçmek isteyen kişi, sürekli televizyon izleyenlerin önünden geçmesin. Bir de kanepenin televizyona uzaklığı doğru oranı versin. Doğru dekorasyon için mekanın matematiğini iyi okumak gerekiyor. Bizde özellikle kanepeleri ve kütlesel mobilyaları mekanın boyutu ve şekli ne olursa olsun, duvara yapıştırma hastalığı yaygın. Geleneksel bir evin yaşam alanında tüm mobilyalar itina ile dört duvara yapıştırılır. Televizyon, kanepe ve koltukların ortasında top koşturacak kadar boş bir alan kalsa dahi nedense bu böyle olmalıdır! Hani olur da birisi oran-orantı deyip kanepeyi getirip mekanın ortasına yerleştirirse o eve gelen her misafir, sanki suç işlenmiş gibi ortada duran o kanepeye kızar. Kişi daha "Ama mekanın matematiği, oran-orantı" filan demek için ağzını açamadan ziyaretçi neredeyse nefret düzeyinde beğenmeme ifadeleri savurur. Yaşanmış hikayedir.
Sevgili okuyucu! "Alışık" olduğumuz düzen her zaman "doğru" düzen olmayabilir. Dünya üzerinde bu tür dekorasyon davranışları gösterenlerin kökeni göçebeliğe, yani çadır kültürüne dayanır. O mobilyaları ne olursa olsun duvarlara dayamak istiyoruz, çünkü genlerimiz ve geleneklerimiz öyle diyor. Ortadaki boş alan Türk yurtlarında (çadır olan) ocağın yer aldığı bölümdür. Orada gündüz yemek yapılıp yenir, gece de yurt duvarlarına dayalı sedirlerden döşekler çıkarılıp o orta alana yayılır, uyunur. Sabah döşekler yeniden toplanıp sedirlere konur, orta alan boşalır, çünkü bir eve dair tüm işlevler, tek mekanda bu orta alanın dönüştürülmesiyle sağlanır. Türk hayatlı evlerine bakın, aynı düzeni görürsünüz. Büyük annemiz apartmana taşınınca o eşyaları atalarından gördüğü şekilde yerleştirdi, annemiz kendi annesinden öyle gördü, komşumuz için de durum farklı değil. En çok annenizin mantısını seviyor olmanız, annenizin mantıyı doğru pişirdiği anlamına gelmez. Sizin tat alışkanlığınıza uyuyordur, o kadar. Damak tadını geliştirmek için başka tatlar da tatmalısınız.
Medina'nın evinde her şeyin uyum içinde gözükmesinin ana sebeplerinden ahşap tonlarının aynı olması. Zemindeki açık renk parke, mekana yayılan ahşap mobilyalar, hepsi aynı tonda, farklı dokularda... Tonu yakalayınca laminat, ham ahşap, kontrplak hatta OSB'yi aynı mekanda bir arada uyum içinde sergilemek mümkün. 2019 dekorasyon trendlerine bakarsanız başka bir renk ya da desenle vurgulanan duvarlar geçmişte kaldı. Ancak bir mekan vurgu duvarı istiyorsa, ona kulak vermelisiniz. Eğer söz konusu mekan, burada olduğu gibi içinde pek çok işlev barındırıyorsa, bu işlevleri vurgu duvarlarıyla birbirinden ayırabilirsiniz. Bir duvarı zemindeki parkenin en sıcak tonuna boyamak çok akıllıca bir fikir. Televizyonun arkasında kalan duvar, sıcak bir bej tonuna boyanmış. Mekanın kalanında beyaz duvar üzerine farklı uygulamalar var. Oda çok küçük olduğu için buranın kübik, kütlesel koltuk ya da berjerleri kaldırmayacağı ortada. Bu yüzden rahat, kavrayan ama çok hafif, kıvrımlı ahşap bir koltuk tercih edilmiş. Bir de aranızda hala koltuk takımı satın alan, kullanan var mı? Aynı takımın üçlüsü, ikilisi, teklisi, hatta sehpası, büfesi diye uzayıp giden o liste, evinize, kendinize yapacağınız en büyük kötülük olabilir. Çünkü mobilya denen şey öyle 3-4 yılda bir değiştirilen bir şey değil. Bir kere aldınız mı, büyük ihtimal on yıl hatta daha fazla bıkmadan kullanmak istemeniz lazım. Takım alınınca nedense "takımı bozmamak" adına bazı parçalara yol da verilemiyor. Mantığı anlamak zor. O yüzden aceleye gerek yok. Bırakın yaşadığınız mekan size ne istiyorsa onu fısıldasın.
Bu yıl dünyanın en önemli mimarlık ödülünü alan efsanevi Japon mimar Arata Isozaki'nin kendisi kadar efsanevi bir lafı var: "Japonya'da objelerin arasındaki boşluklara, seslerin arasındaki suslara Ma denir. Mekan önemlidir ama mekanlar arasındaki boşluklar daha önemlidir." Türkçesi Japoncası kadar romantik değil ama biz "negatif alan" diyoruz; bir mekanda kültlelerin arasında kalan boşluklardır bunlar. Siz mobilyalarınızın arasındaki boşluklar olarak yorumlayın. Mekandaki negatif alanları görün ve boşlukların rahat ve akışkan olmasını önemseyin. Buradaki hafif ahşap, bambu havası verilmiş mobilyanın işlevi tam olarak Ma'yı akıtmak... Koltuk hem orada, hem de değil. Odanın ölü köşesi sayılabilecek bir yeri, hem hareketlendirmiş, hem de ulaşılır hale getirmiş.
Mevcut televizyon ünitesinden pek hoşlanmayan Vince, bir yıl boyunca bu konuda dırdır ettikten sonra Medina dayanamayıp burası için yeni bir mobilya tasarlamış. Ardından yerel bir ahşap atölyesine gidip bir plaka 18 mm kontrplak satın alıp, istediği ölçülerde kestirerek işe başlamış. Ayakları da internetten satın almış. Evde birleştirme işlemini yine Vince gerçekleştirmiş. Montaj bittikten sonra ise Mendina dolabın yüzeyini siyah şeritler halinde boyamış. Televizyonun arkasındaki çerçevelerin yerleşimine dikkat edin! Tüm çerçevelerin renkleri dokusu, içindeki resimlerin stilleri birbirinden farklı olmasına rağmen hepsi büyük bir uyum içinde. Ne o? Televizyonun arkasında kalan çerçeveler sizi rahatsız mı etti? Yok, yok ezberdir o, bozmak lazım.
Çok işlevli mekanda işlevleri ayırma dersi 101. Mekan 1, giriş. Beyaz duvar üzerine siyah desenli duvar kağıdı. Duvarın alt yarısı kaplanmış. Mekan 2, küçük çalışma nişi olarak düzenlenmiş merdivenin altı. Girişteki duvar kağıdı hizasından başlayan ahşap şerit uygulaması, mufak kapısına uzanan yan duvar boyunca devam ediyor. Mekan 3, yaşam alanı. Oturma grubunun baktığı duvar, zeminden duvara sıçratılan bir tona boyanmış. Dikkat ettiyseniz dolaşım alanı duvarlarındaki uygulamalar, durağan bir işlev olan televizyon izleme bölümündeki uygulamaya göre çok daha hareketli, adeta yönlendirici özellikler taşıyor.
Evin yaşam alanı içinde genellikle depo olanı olarak değerlendirilen merdiven altını oğlunun ödevlerini yapabileceği bir kovuğa çeviren Medina, bir keson, bir masa tablası ve sandalyeyle bu işi halledivermiş. Buradaki yaratıcı çözüm, hem dekoratif bir duvar uygulaması olan hem de masa tablasının taşıyıcısı olarak kullanılan ahşap çıtalar. Medina, kiracı olduğunu unutmayıp duvara mümkün olduğunca az delik açmak için olabildiğince uzun çıtalar ve az sayıda vida kullanmış. Masa tablasının beyaz kesona taşıtılan bölümü dışında tamamı duvardaki ahşap çıtalara basıyor. Bu şekilde merdiven altının yüksek olan kısmı çalışma bölümü, alçakta kalan kısım ise depolama alanı olabilmiş. Ahşap çıtalar ayrıca çeşitli aksesuarları taşıtmak için de uygun.
Ortası halı kaplı eski ahşap basamakları ve beyaz korkuluğu yenilemek için Pinterest'te bulduğu birçok fikri bir araya getiren Medina, mevcut halıyı çıkarınca evin kedisinin bile pati sesleri duymaya başlamış ve halı konusu yeniden gündeme gelmiş. Öncelikle tüm merdiveni ve korkuluğu antrasit griye boyayan Medina, basamakları duvardan duvara halı imal eden bir firmaya kaplatmış. Sonraki aşama ise numara şablonları yardımıyla her basamağın rıhtına birer numara yerleştirmek olmuş. Halı, yukarı katta sahanlıkta devam ediyor.
Yaşam alanının içinden geçen merdivenlerin tasarımı mekanın tarzını belirler. Burada da aynı durum söz konusu. Korkuluklar siyaha boyanınca ister istemez mekanda siyah çizgiler öne çıkmış. Medina, korkulukta büyük bir değişiklik yapmadan, onu sadece boyayarak hem heykelsi bir fona imza atmış, hem de tekstillere ve TV ünitesi üzerine bu çizgileri sıçratarak bütünlük sağlamış. Evin diğer bölümlerinde de çok yaratıcı detaylar var. Medina Grillo'yu blogunun dışında Instagram'dan da takip edebilirsiniz.