Tarihi Pano Şarap Evi kültür ve sanat merkezi olmaya hazırlanıyor
Beyoğlu'ndaki tarihi Pano Şarap Evi, şarabı yıllanmış dostluklarla buluşturmaya ve bir dönemin yaşam kültürünü ayakta tutmaya devam ediyor. 120 yıllık şaraphane, aynı zamanda bir edebiyat, kültür ve sanat merkezi olmaya hazırlanıyor…
Uzun süre kapalı kaldıktan sonar kapılarını yeniden açan Pano Şaraphanesi kısa süre önce eski dostlarına yeniden kavuştu. Dünya mutfağı, dünya müzikleri ve özel şarapları ile Istanbul'un en önemli yeme içme mekanlarından Pano şu sıralar bir şarap ve yemek mekanı olmasının yanısıra İstanbul'un, Beyoğlu'nun kültür, sanat, edebiyat ve sanat etkinliklerine ev sahipliği yapacak bir cazibe merkezi olmaya hazırlanıyor.
Edebiyat söyleşileri, şiir akşamları ve müzik dinletileri ve dans partileri ile Beyoğlu'nun kültür hayatına yeni bir soluk getiriyor. İstanbullular artık Pano'da haftanın üç günü; Pazar, Pazartesi ve Çarşamba akşamları şaraba, edebiyata, şiire ve müziğe doyacaklar.
Çok yakında İstanbul yaşam kültürünün en önemli simgelerinden Pano'da ziyaretçileri yalnızca şarap değil, Beyoğlu'nun 128 yıllık tarihini edebiyat, sanat, şiir ve müzik eşliğinde yudumlayacak.
Pano Şaraphanesi'nin tarihçesi
Panayot Papadulos tarafından 1898'de kurulan, şarap gibi yıllandıkça tarihe iz bırakan Pano, Rum bir aile olan ve Samatya'da yaşayan Papadulos'un izini taşıyor. Tüm mal varlığını Pano'yu yapmak için satan Papadulos, yıllar geçtikçe Pano'yu güzelleştirir ve tarihin tek şarap satan binası haline getirir.
Gelir gelmesine ama bu yol oldukça zorludur: Osmanlı topraklarında Rum azınlığın bir üyesi olarak yaşayan Panayot Papadopulos, Bozcaada'dan fıçılarla getirdiği şarabı Beyoğlu'nda başlangıçta gizlice, el altında satmaya başlar, sonrasında da 1898'de Pano Şaraphanesi'ni açar. Pano, kısa sürede tanınır ve Beyoğlu müdavimleri artık buradan çıkmaz olur.
Kısaca Perada Pano'dur Panayot'un adı... Şişe dibi gözlükleri olan deri yeleğini yatarken bile çıkarmayan bir adamdır. Artık Mürefte'den şarap kamyonunun arkasında dev fıçılarla gelir ve mahzendeki Nuh`un Gemisi gibi fıçılara bunları boşaltır Pano, sabah 6'da gelir tulumbaya bir maşrapa şarap döker ve şişeleri doldurmaya başlar. Şişeleri doldurmadan kapıları açmaz. İlk müşteri her zaman dişci Yervant'tır.
Kapının Açılmasıyla içeri düşer, şaraba ayırdığı vakitten sebep muayeneye vakit ayıramaz ve kirayı ödeyemediği için tahliye olur. Pano'dan eşyalarını dükkana koyması için rica eder. Pano'da mahzene koyar. Ama "fazla kalmasın" der. Bir gün diş agrısı tutan bir hasta gelir. Yervant, Pano'dan ışığı yakmasını ister. Birazdan su da isteyecek olur. Hastalar zamanla çoğalınca Pano, Yervant'tan su ve elektrik parasına iştirak etmesini ister... Mahzen katına taşınan Yerevant, hem hastalarını muayene eder, hem de onlarla beraber şarap içer. Her şey hoştur ama dönem pek iyi değildir. Bir gün Panayot'un (Pano) komşularından biri Pano'nun camını kırar. Panayot gidip şikâyet eder, komşusu da camı taktırmak zorunda kalır. Şikâyet edildiği için sinirlenen komşusu belediyeden tanıdıklarını araya sokar, Panayot'un şaraphanesine giden zabıtalar çeşitli bahanelerle kapatma cezası verir. Bu duruma çok üzülen Panoyat oracıkta kalpten ölür.
Her kadeh sonrası bir fotoğraf: Şarap modu nasıl etkiler?
Panayot'un ölümünden sonra akrabaları işletir şaraphaneyi. En son işletmecisi ise Ermeni Emel Hanım'dır. Onun ölümünden sonra Pano 1987'de kapanır. Ta ki 1997 yılında Fevzi Büyükerol'un Pano'yu restore etmek için satın almasına kadar.
Hikayesi şarap kadar derin olan Pano, yıllar geçtikçe çoğalan dostlukları, çoğalan kadehleriyle aynı yerde hiç "eskimeden" devam ediyor. Panayot'un uğruna öldüğü şaraphane yeniden buluşturuyor dostlarını... Bu büyülü atmosfer önünden geçen herkeste bir anı bırakan Pano, kuşkusuz Pano'nun gençliğinden bugüne uzun ve derin bir yolculuğa çıkartıyor.
Yüksek tavanı, içeride çalan inceden keman resitali belki de Beyoğlu'nu anımsatan tek güzel şey... Ve belki de yeniden yan yana olmanın zamandır: "Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam, ben helâli haramı karıştırmam. Seninle içilen şarap helâldir, sensiz içtiğimiz su bile haram..."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Geçmeyen öksürüğe doğal çözüm: Hatmi çiçeği (Ebegümeci) ve meyan kökü şifası! Bu tarif tam bir reçete!
Kimisi et attı, kimisi telefona sarıldı! Gören dönüp bir daha baktı!
Ceset Çiçeği 11 Yıl Sonra Geri Döndü: Çürük Et Kokusuyla 48 Saatlik Yaşam Öyküsü
Prof. Dr. Canan Karatay'dan 'Dubai Çikolatası' Çıkışı! "Zehir" Dedi, Büyük Tehlikeyi Açıkladı
KARADENİZ'İN KARALAHANASI! Faydaları bilimsel olarak kanıtlandı: Kanserden koruyor, kemikleri güçlendiriyor, mide ağrılarına iyi geliyor! Böyle tüketirseniz...