hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kılıçdaroğlu: Hükümetten 5 talebimiz var

    { title }

    SONRAKİ VİDEO

    KAYNAKAA

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Sivas Kongresi'nin 100. yılında parti meclisini Sivas'ta topladı. Eleştiri oklarının hedefinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet vardı. Kılıçdaroğlu "Onlardan 5 talebim var" dedi ve sıraladı. CHP liderinin Meclis Başkanı'na da bir çağrısı vardı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    CHP Parti Meclisi (PM) eylül ayı toplantısı, ulusal kurtuluş mücadelesine ışık tutan kararların alındığı, "manda ve himaye" fikrinin reddedildiği Sivas Kongresi'nin 100. yıl dönümü dolayısıyla bu kentte yapıldı. 

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, Sivas Kongresi öncesi ülke topraklarının ne durumda olduğunu özetledi. Vatan topraklarının tek tek işgal edildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da İstanbul'dan Bandırma vapuruyla Samsun'a çıktığını, oradan Havza'ya ve daha sonra Amasya'ya geçtiğini anımsattı.

    Amasya Tamimi'nin Kurtuluş Savaşı'ndaki önemine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

    "Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir' diyor Amasya Tamimi'nde. Yine Amasya Tamimi'nde 'Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır' ifadesi yer alıyor. Sonra Gazi Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi'ne katılmak üzere Sivas'a gelir. 27 Haziran 1919 Atatürk'ün Sivas'a ilk gelişidir. Mazhar Müfit Kansu anılarında, Atatürk'ün Sivas'a gelişini şöyle anlatır; 'Gazi Mustafa Kemal, Sivas şehrine girerken caddenin iki tarafı büyük bir kalabalıkla dolmuş. Askeri birlikler tören düzenini almış bulunuyordu. Otomobillerden indik, askeri ve halkı selamladık. Bu manzara Sivas'ın saygı değer halkının ve Sivas'taki kahraman subay ile askerlerin bana ne kadar bağlı ve sevgi dolu olduğunu gösteren canlı bir kanıtıdır.' Dolayısıyla Sivas'ın Mustafa Kemal Atatürk'e vermiş olduğu güven kayda değerdir. Bunu Sivas'ta dile getirmenin de ayrıca hep birlikte onurunu yaşadığımız için mutlu olduğumuzu ifade etmek isterim."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kılıçdaroğlu, Erzurum Kongresi'nin ardından Atatürk'ün 2 Eylül'de tekrar Sivas'a geldiğini ve 4 Eylül'de Sivas Kongresi'ni yaptığını belirterek, şöyle devam etti:

    "Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür' der. O zaman Türkiye Cumhuriyeti değil ama milli sınırları içinde vatanın bölünmez bir bütün olduğu açıkça ifade edilmiştir. 'Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet topyekun kendisini savunacak ve direnecektir' der. Direnme ruhunu burada dile getirir. Ve burada önemli bir gerçek daha var. 'Kuvayimilliye'yi kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır' der. Kuvayimilliye burada egemen bir güç olarak toplumun önüne konuyor, 'manda ve himaye kabul edilmez' der. Dolasıyla Sivas Kongresi'nin Kurtuluş Savaşımızdaki yeri oldukça önemlidir. Sivas Kongresi'nin özellikleri şunlardır; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önemli bir aktör olarak ortaya çıktığı kongredir. Uzun tartışmalar olur ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kongre başkanı seçilmesi kabul edilir. Mondros Mütarekesi burada reddedilir. Bu kongrede tam bağımsızlık ve milli egemenlik ilkeleri temel prensip olarak kabul edilir. Bunlar Sivas Kongresi'nin bizim tarihimize önemli armağanlarıdır."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Tıbbiyeli Hikmet'i rahmetle anıyoruz"

    Sivas Kongresi'nde mandacılık tartışmaları sırasında söz alan Tıbbiyeli Hikmet'i de konuşmasında anan Kılıçdaroğlu, "Genç ve heyecanlıdır, manda tartışmaları var, 'başka ülkelerin mandacılığını kabul edelim' diyen heyet üyeleri var. Tıbbiyeli Hikmet Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e döner ve şunları söyler; 'Paşam, tıbbiyeliler beni buraya istiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak için gönderdiler. 'Mandayı kabul edemem, eğer mandayı kabul edecekler olursa, bunlar her kim olursa olsun, şiddetle reddederiz. Farzı muhal mandayı siz kabul edersiniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal'i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısı olarak adlandırırız' diyor. Bu kadar açık ve net mandacılığı reddediyor. Sivas Kongresi'nin 100. yılında biz Tıbbıyeli Hikmet'i şükran ve rahmetle anıyoruz." ifadelerini kullandı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sivas Kongresi'nin Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilk kurultayı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu ülkenin temellerini atan Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilk kurultayı Sivas Kongresi'dir. Mandacılığı reddeden, bağımsızlığı savunan düşmana karşı her türlü mücadeleyi göze alan Tıbbiyeli Hikmetlerin de Gazi Mustafa Kemal'in de bulunduğu bir kongre bizim ilk kongremizdir. Bu kongrenin özelliği şudur, parti kurulmadan önce kongresini yapan dünyada belki de tek partidir. Daha sonra parti kuruluyor ama partinin kurultayı bir milli mücadele kurultayı olarak toplumun önüne kendisini koyuyor. Mücadele gerçekten de kutsal bir mücadele. Vatanımız için ülkemiz için, çocuklarımız için önemli bir mücadeledir." diye konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Düşmanla her alanda mücadele"

    CHP’nin geçmişte neler yaptığı gelecekte de neler yapacağı tartışılırken bu eksenin asla unutulmaması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Bizim eksenimiz bağımsızlıktır, kalkınmaktır, büyümektir, bizim eksenimiz, özgürlüktür, cumhuriyettir, devrimciliktir. Bizim eksenimiz altı okumuzla belirlenmiştir." dedi.

    Anadolu'nun kadim bir kentinde ilk kurultayını yapan bir parti olarak Sivaslıların kendilerini bağırlarına bastığını ifade eden Kılıçdaroğlu, Sivaslılara şükranlarını sundu.

    1927 yılında Atatürk'ün ilk parti kurultayındaki konuşmasını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk o kurultayda yaptığı konuşmasında şöyle der, 'Bu anda, bundan önceki kurultayları ve partimizi doğuran ilk Sivas Kurultayı. Dış ve iç düşmanların süngüleri altında kurulmuştur, hatırlatmak isterim. Sivas Kongresi'nden sonra Ankara'ya gidilir, 23 Nisan 1920'de TBMM açılır, bütün dünyaya yeni bir devletin doğuşu anlatılır ve dolayısıyla bu mücadele verilirken 10 Ağustos 1920'de Sevr Anlaşması'nı Osmanlı hükümeti imzalar. Ama 23 Nisan'da TBMM kurulmuştur, güç ondadır, mücadele verilmiştir, 30 Ağustos vardır, İzmir'e kadar süren bir süreç vardır. Düşmanla her alanda mücadele vardır. Ve büyük bir galibiyet vardır." değerlendirmelerinde bulundu.

    TBMM'ya çağrı

    Kılıçdaroğlu, 21 Ekim 1920 TBMM beyannamesinin önemli olduğunu, parlamentoda bulunan çoğu milletvekilinin bu beyannameden haberi olmadığını dile getirdi.

    Bu beyannameden de bazı bölümleri okuyan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

    "TBMM, milletin hayat ve bağımsızlığına suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların saldırganlığına karşı savunma ve bu maksada aykırı hareket edenlerin cezalandırma azmiyle örgütlenmiş bir orduya sahiptir.' diyor. Kendi ordusunun hangi azim ve kararlılıkla yola çıktığını anlatıyor ve devam ediyor, 'Emir ve kumanda yetkisi TBMM'nin tüzel kişiliğindedir' ordunun bir kişinin, grubun değil, TBMM'nin ordusu olduğunu bu duyurusuyla bütün dünyaya duyuruyor. Devam ediyor, 'Türkiye Büyük Millet Meclisi halkın öteden beri maruz bulunduğu yoksulluk sebeplerini yeni araç ve yapılanma ile ortadan kaldırarak yerine refah ve mutluluğu koymayı başlıca hedefi saymaktadır' yani gelecek hedefi olarak koyuyor. Buna göre toprak, eğitim, ekonomi, vakıflar ve diğer işlerde sosyal kardeşliği ve dayanışmayı hakim kılarak yenilenme ve örgütlenme yaratılmaya çalışılacaktır. Ben TBMM başkanına bir çağrı yapmak istiyorum. Belki de hepimiz bu çağrıyı yapmalıyız. Her seçim sonrası seçimi kazanıp parlamentoya gelen milletvekili arkadaşlarıma eğer bir şeyler verilecekse bu beyanname verilmelidir."

    Kılıçdaroğlu, TBMM'nin Milli Kurtuluş Savaşı sırasında izlediği rotanın ne olduğunun da burada açıkça belirtildiğini de vurguladı.

    "İnsaf denen bir şey var"

    Kılıçdaroğlu, cumhuriyetin ilk yıllarında entegre silah ve savunma sanayinin kurulmasıyla ilgili çalışmalar yürütüldüğünü anlatarak, "Köylü perişandır, aşar vergisi altında eziliyordur. Yaptıkları ilk işlerden biri, bütçenin çok sıkıntılı olmasına karşın o Milli Mücadele sırasında kavga vermiş, mücadele etmiş köylüyü rahatlatmak için aşar vergisini kaldırırlar. Türkiye'nin şeker fabrikası yoktu, doğru dürüst şekeri bile yoktu. 1925 yılında Şeker Fabrikası'nı kurarlar, 15 Ağustos 1925'te Kayseri'de uçak fabrikasının temelini atarlar." diye konuştu.

    Osmanlı'nın borçlarının çok olduğunu ve o borçların ödendiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

    "Dünyaya karşı verdikleri bir mücadele var, o mücadelenin ekonomik başarıyla taçlandırılması lazım. Aksi halde güçlerini gösteremeyeceklerdir, yine onlara muhtaç olacaklardır ama muhtaç olmak istemiyorlar, uçak fabrikasının temelini atıyorlar. Tarım ülkesi, tarım toplumu, tarım okulları kuruyorlar. Yasa çıkartıyorlar, ne zaman 20 Haziran 1927'de. Böylece okumuş insanların tarımla uğraşmalarını sağlamak istiyorlar. 1928'de Millet Mektepleri kuruluyor, okuma-yazma oranı çok düşük, insanların okuma-yazma bilmesi lazım. Okumasını, yazmasını bilmesi gerekiyor. Bu okullardan 1929 yılına kadar 800 bin kadın ve erkek okuma-yazma öğreniyor. 1929'da topraksız köylülere toprak dağıtılıyor, yani toprak reformu yapılıyor."

    Kılıçdaroğlu, 1 Haziran 1930'un da önemli olduğunu vurgulayarak, "Devasa bir Osmanlı İmparatorluğu düşünün, dünyaya egemen olan bir Osmanlı İmparatorluğu düşünün ama kendi parasını basacak bankası yok. 1930 Merkez Bankasının kuruluşu." ifadelerini kullandı.

    Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kez kendi parasını kendi bankasında bastığını anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    "Diyorlar ya 'ne oldu' diye. 'Gazi'nin döneminde ne oldu?' diyorlar. 'CHP'nin dikili ağacı var mıydı?' diyorlar. 'Bu ülkeye hizmet etti mi?' diyorlar. İnsaf denen bir şey var. Tüm bunların bir anda olması gerektiğini düşünüyorlar. 'Bir anda olmadan olmaz bu işler' diyorlar. 1933 yılında birinci 5 yıllık sanayi planını yürürlüğe koyuyorlar. Hatırlarsınız 2019'da bir dönem Türkiye Cumhuriyeti devletinin kalkınma planı görüldü. 21. yüzyıldan söz ediyorum, kalkınma planı olmayan bir devletimiz vardı. Şimdi 1933'e dönüyoruz, o yılların koşullarında birinci 5 yıllık sanayi planı yürürlüğe konuluyor. 14 Ağustos 1934 SEKA kağıt fabrikası. Kurulduğunda bakmayın SEKA kağıt fabrikası şimdi kapandı. Kurulduğu yıllarda dünyanın sayılı kağıt fabrikalarından biridir. 1934 bu tarih de önemli, dedim ya Kayseri'de uçak fabrikasının temelini attılar. 9 yıl sonra Kayseri'de üretilen uçak Ankara'ya indi. Bakınız 1934 yılından söz ediyorum. Türkiye uçak üreten bir devletti artık. Yoksulluğu aşan, sanayi devrimini yakalayan, kendi uçağını üreten bir devlettir artık. Yoksulluk içinde ama her kuruşun hesabını millete vererek bunu yaptılar. Uçak üreten dünyadaki 5 ülkeden birisidir Türkiye. Eskişehir uçak fabrikası da vardır. Kapandığı tarihe kadar 112 savaş uçağı üretmiştir."

    "Elimizi vicdanımıza koyarak bunu düşünmemiz lazım"

    Kemal Kılıçdaroğlu, vatandaşlardan ellerini vicdanlarına koymalarını isteyerek, şöyle devam etti:

    "O dönemde yapılanlara baksınlar. Kendi savaş uçağını yapan ve ihraç eden bir ülke nasıl oldu da bu hale düştü. Kimler bu hale düşürdü, bunu düşünmemiz lazım, elimizi vicdanımıza koyarak bunu düşünmemiz lazım. Türkiye uçak ihraç ediyor, ihraç ettiğimiz uçakları bilmiyoruz, uçak ihraç ettiğimizi de bilmiyoruz. İhraç ettiğimiz uçaklardan birisi Norveç'te müzededir ama halkımızın haberi bile yoktur. Çünkü tarihimizi öğretmiyoruz. Milli Kurtuluş Savaşı'nı hangi koşullarda verdiğimizi, sanayi devrimini yakalamak için hangi mücadeleleri verdiğimizi çocuklarımıza anlatmıyoruz. Atatürk'ü de anlatmıyoruz. Nasıl mücadele verildiğini de anlatmıyoruz. Toplanan paraların nasıl harcandığını da anlatmıyoruz. Osmanlı'nın borçlarını reddetmedi mi bu hükümet. Bütün bunlar yapılırken, Osmanlı'nın borçları da ödeniyordu."

    "Bunu söyleyenler tarih bilmiyorlar"

    Dünyanın sayılı fabrikalarından Ereğli Demir Çelik Fabrikası'nın da kurulduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, 11 Ağustos 1937'de Haliç'te ilk Türk deniz altısının omurgasının yerleştirilme töreninin yapıldığını dile getirdi.

    "Hani bizim bir tek dikili ağacımız yoktu, bunlar CHP iktidarı döneminde olanlar. Hani biz hiçbir şey yapmamıştık." diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Bunu söyleyenler tarih bilmiyorlar, kabahat onlarda değil, onlara öğretmeyenlerde. Bizim çocuklarımıza gerçeği öğretmeyenlerde kabahat. Alfabeye 'uyu uyu yat uyu' dersen, çocuklar gerçeği öğrenemez. Böyle uyuttular. Sadece çocuklarımız değil, milyonlarca kişiyi böyle uyuttular. 10 milyondan başladık, bugün 82 milyondayız ama tarihimizi bilmiyoruz. Neler yaptığımızı da bilmiyoruz. Hangi mücadeleleri yaptığımızı da bilmiyoruz. Sanayi devrimini kaçıran bir Osmanlı İmparatorluğu'ndan sanayi devrimini yakalayan genç yetenekli bir Türkiye Cumhuriyeti'ne nasıl evrildik."

    Toprak Mahsulleri Ofisi, FİSKOBİRLİK, Köy Enstitüleri kurulduğunu anlatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kurulan fabrikalarla da birçok kişinin iş sahibi olduğunu, çağdaşlığın getirildiğini kaydetti.

    "Cumhurbaşkanları devletin sigortasıdır"

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, batının egemen güçlerinin bilinen en güçlü taktiğinin önce borçlandırıp sonra talimat vermek olduğunu söyledi.

    Tarihte yazılı olanların halka doğru anlatılmadığını belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: 

    "Bugün yani 2019'da son 17 yılda, Londra'daki bir avuç tefeciye aldığımız borçlar nedeniyle ödediğimiz faiz 170 milyar dolar. AK Parti'li kardeşlerim özellikle dinlesinler. Son 17 yılda faize karşı olduğunu hemen hemen her konuşmasında ifade eden yöneticiler, bu ülkeyi yönetenler Londra'daki bir avuç tefeciye 17 yılda 170 milyar dolar faiz ödediler. Fabrikalarımız kapanmak üzere, Türkiye üretimden kopartılıyor. Önceliği tarım olanlar, önce tarımdan kopardılar. Çiftçiyi üretemez hale getirdiler. Her şeyi ithal ediyoruz. Mercimekten soğana kadar. Her vatandaşın bunu düşünmesi lazım." 

    Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet tarihinin iyi anlatılmasıyla çok şey kazanılacağını ifade ederek, şöyle devam etti:

    "Bugün geldiğimiz noktada Türkiye, sıkıntıdadır. Ekonomik olarak sıkıntıdadır. Bir krizin ortasındayız. Biz yine CHP olarak sorumluluğumuzun bilincinde olarak krizin daha başında 13 Ağustos'ta bir basın toplantısı yaptık, İstanbul'da. Bu krizden şöyle çıkabiliriz diye. Dinlemediler. Kriz yok dediler. Bugün kendileri söylüyorlar kriz var diye. Siyaset adamının öngörüsü kısırsa ülkeyi yönetemez. Bugün Türkiye'nin ciddi sorunları var, dış politikada. Türkiye'nin bir dış politikası yok. Amerika ve Rusya'nın dış politikası var. Pinpon topu gibi Amerika ile Rusya arasında gidip gelen bir Türkiye Cumhuriyeti yönetimi var. Suriye'ye girildi, neden? Orta Doğu bataklığına girildi, neden? Gelen Suriyelilere kızıyoruz. Suriyelilerin günahı yok ki. AK Parti'li kardeşlerime söylüyorum, Suriyelilerin bir günahı yok ki. Eğer kızacaksan Suriyelileri buraya getirenlere kızacaksın. Onlar savaştan kaçıp geldiler. İç savaşı başlatanlar, silah gönderenler, Müslümanı Müslümana kırdıran kimdi? Şimdi kahramanlık edebiyatı yapıyorlar. Neyi elde ettik biz, hangi başarıyı elde ettik?"

    Kılıçdaroğlu, Türkiye'ye karşı sorumluluğu olan bir partinin genel başkanı olarak mevcut yönetime 5 temel konuda çağrı yapmak istediğini dile getirdi.

    Belli konularda çağrı yapmanın kendilerine düşen bir görev olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

    "Birincisi, kesinlikle ama kesinlikle cumhurbaşkanı tarafsız olmalı. Bakınız, cumhurbaşkanının tarafsızlığını savunmamızın sebebi şudur, cumhurbaşkanları devletin sigortasıdır. Siyasi partiler arasında sorun çıkarsa, anlaşamazlarsa cumhurbaşkanı bunları davet eder. Der ki, 'arkadaşlar hangi konuda siz anlaşamıyorsunuz, oturun anlaşın ben de başkanlık yapacağım'. Böyle bir şey şu anda Türkiye'de yok. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sigortası yok. Nasıl olacak bu? Tarafsız olması lazım. Bir cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olamaz. İkincisi, güçler ayrılığı ilkesidir. Dünyada sağlıklı işleyen bütün demokrasilerde güç, kontrol edilir. Kontrolsüz güç olmaz. Kontrolsüz güç, güç değildir. Baskıdır, baskı aracıdır. Neyle kontrol ediyorsunuz gücü, yasama, yürütme ve yargı organıyla. Bunlar eşit ama birbirlerini denetliyor. Birisinin hatasını diğeri telafi edebiliyor. Şimdi hatayı telafi edecek makam yok. Yanlışı söyleyecek makam yok. Üçüncüsü, devlet yönetiminde şeffaflık. Devleti yönetenler, tüyü bitmemiş yetimden de vergi alıyor. Sanayiciden, çiftçiden, tüccardan, yeni doğan çocuktan herkesten. Geliri ne olursa olsun, herkesten vergi alıyorlar. Dünyanın bütün demokrasilerinden toplanan vergileri harcar yöneticiler ama hesabını belirler. Şuraya şu kadar harcadın diye. Şeffaflık diye bir şey yok."

    "Ekonomik Sosyal Konseyi topla"

    Kılıçdaroğlu, çağrı yapmak istediği diğer konu hakkında da "Dördüncüsü, bir ekonomik kriz yaşanıyor. Evet, ekonomik kriz yaşanıyor ama saray bunun farkında değil. Çünkü sarayda kriz yok. Mutfak dolu. Fakirliğin ne olduğunu, işsizliğin ne olduğunu, işten çıkarılmanın ne olduğunu onlar bilmezler. Onların öyle bir dertleri yok. Çağrımız şudur, Ekonomik Sosyal Konseyi topla kardeşim. Dertli olan insanları topla, bir dinle bakalım. Sanayicisi, çiftçisi, sendikacısı, esnafı ne diyecek. Bir dinle bakalım bu adamları. Ekonomik Sosyal Konsey ile ilgili bir kanun var, 3 ayda bir toplanması lazım." dedi.

    "Beşincisi, faturayı vatandaşlar ödüyor. Kim ödedi? Emekliler, işçiler, işten atılanlar, memurlar ödedi ve ödemeye devam ediyorlar. Eğer sen yaşanan krizin adil dağılmasını istiyorsan bu dolar bazında verdiğin ihaleleri Türk lirasına çevireceksin kardeşim." ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    "Yani bu faturayı hep fakir fukara mı ödeyecek? Biraz da sırtı kalınlar ödesin. Dünyanın ihalesini verdin. Yasalara aykırı verdin. Dolar garantisi verdin. İnsaf ya. Yeteri kadar doydular bunlar zaten. Niye Türk lirasına çevirmiyorsun? Alışveriş merkezindeki dükkan kiralarını Türk lirasına çevir ama verdiğin milyar dolarlık ihaleleri yok hayır, garantiyi Türk lirasına çevirmem. Niçin? Çevireceğiz."

    "Referandumsa getirin soralım millete"

    Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğini yineleyen Kılıçdaroğlu, "Referandumsa getirin soralım millete. Cumhurbaşkanı taraflı mı olsun tarafsız mı olsun, soralım. Emin olun en az yüzde 60-70, cumhurbaşkanı tarafsız olsun diyecektir. AK Partililer de bundan rahatsız. MHP'liler de bundan rahatsız. Taraflı cumhurbaşkanı olur mu? Tarafsızlığın üzerine yemin edeceksin, partinin genel başkanı olacaksın. Hani tarafsızlık. Hani namus, hani şeref?" ifadelerini kullandı.

    Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin saygın bir ülke olmasını istediklerini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

    "Bizim derdimiz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güçlü olmasıdır, saygın olmasıdır, uluslararası arenada yalnızlığa itilmemesidir, barışı her ortamda sağlamasıdır. Saygınlığın temeli budur zaten. O nedenler bunları burada dile getirmekten ayrıca mutluluk duyduğumu ifade etmek isterim."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow