Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü'nün yıl dönümünde konuştu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü'nün birinci yıl dönümünde gösterime giren "Hak-Hukuk-Adalet" belgeselinin gala töreninde konuştu, "Herkes için, 81 milyon için adalet istiyoruz" dedi. Yaşamın her alanında, devlet yönetiminde, seçimde adalet isteyen Kılıçdaroğlu, CHP'nin Cumhurbaşkanı Muharrem İnce'nin aleyhinde tweet atan Danıştay Üyesi Ayşe Demirel'i de hedef aldı. Kılıçdaroğlu, "Sevgili hakim kardeşim görevini bırakacak, istifa edecek, onurunla çekileceksin. Eğer çekilmiyor, orada oturuyorsan, açıkça söylüyorum, sen onursuz bir yargıçsın" ifadesini kullandı.
Partisinin Maltepe Cezaevi'nde tutuklu bulunan milletvekili Enis Berberoğlu'nu ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü'nün birinci yıl dönümünde, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ve Berberoğlu'nun eşi Oya Berberoğlu ile birlikte "Hak-Hukuk-Adalet" belgeselinin gala törenine katıldı.
Kılıçdaroğlu engellilerle bir araya geldi
Oya Berberoğlu ve eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte oturdu
Enis Berberoğlu'nu ziyareti yaklaşık 1 saat süren Kılıçdaroğlu, cezaevinden ayrıldıktan sonra galanın gerçekleştirildiği salona geçti. Kılıçdaroğlu salonda eşi Selvi Kılıçdaroğlu ve Oya Berberoğlu ile birlikte oturdu. "Asla yalnız yürümeyeceksin" pankartı açılan törende önce Nurhayat Altaca Kayışoğlu sahne alarak, CHP'nin seçim şarkıları arasında da yer alan "Geliyoruz zincirleri kıra kıra hey" şarkısını seslendirdi. Kılıçdaroğlu da şarkıya salondakilerle birlikte alkışla eşlik etti.
Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a ekonomi eleştirisi
Enis Berberoğlu'nun mesajı okundu
Törende CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun da şu mesajı okundu: "Bugün adalet kamuflajı altında yargısız infaza uğramamın yıl dönümü. Ve fakat ben de tıpkı adalet bekleyen sayısız yurttaş gibi, bugünü başlatmış olduğunuz yürüyüşle hatırlayacağım. Mesele sadece benim hapse girmemle ilgili olsaydı, binlerle başlayan katılım, Maltepe Meydanı'nda milyonlara ulaşmaz, adalet açlığı yol boyunca kar topu gibi büyüyerek size eşlik etmezdi. Bu ülkede adil yönetim isteyenlerin 24 Haziran'da 'artık tamam' demekten başka bir çaresi kalmamıştır."
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu konuştu
Daha sonra söz alan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ise, tarihteki Firavun'a direnen Piramid işçilerini, Spartaküs'ü, Gandi'yi, soykırıma karşı Kızılderililerin, maden işçilerinin Zonguldak'tan Ankara'ya yürüyüşlerini hatırlatarak sözü Adalet Yürüyüşü'ne getirdi. Kaftancığlu, "Bu ve daha nice yürüyüşlerin tek ve ortak bir evrensel mesajı vardı: Hak, hukuk, adalet. Yürüdük, yürüyoruz, yürüyeceğiz. O halde varız" dedi. Kaftancıoğlu, "Şu anda belki göremiyorsunuz ama salonda Enis Berberoğlu da var. O adaletin tecellisi ve halkın gerçekleri öğrenmesi için tam 165 gündür esarette direniyor" diyerek Berberoğlu'nu da andı.
Kılıçdaroğlu'nun törendeki konuşması satır başlarıyla şöyle:
'Biz demokrasiye sahip çıktık'
"Asla yalnız yürümemenin tek koşulu var. Haklı olacaksınız, inanacaksınız ve inanacağınız bir davanız olacak. Hatırlar mısınız belki hafızalarımızı yenilemek gerekiyor. 15 Temmuz'da bir hain darbe girişimi olmuştu. Ben İstanbul'daydım, arkadaşlarım telefon ettiler. Onlara ilk söylediğim 'Hemen parlamentoya gidin ve TBMM'ye sahip çıkın'. Bu inançla biz demokrasiye sahip çıktık. Asla ve asla vesayetçilerden yana olmadık. Halkın çıkarlarını her zaman savunduk ve o çıkarlardan yana olduk.
'Türkiye'de hakkın, hukukun, adaletin olmadığını görüyoruz'
Sonra 20 Temmuz'da sivil bir darbe yapıldı, OHAL ilan edildi. Parlamentoda OHAL'e açık yüreklilikle karşı çıktığımız için tarih haklı olduğumuzu mutlaka yazacaktır. Bizler adaletin tecellisi için her şeyi yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. 15 Temmuz'dan sonra parlamentoda yaptığım ilk konuşmada, devletin hukuk sistemi içinde mücadele etmesi gerektiğini söylemiştim. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye'de hakkın, hukukun, adaletin olmadığını görüyoruz.
'Hak verilmez alınır diye bir kavramımız var'
O mücadele soylu bir mücadeleydi. Elimizde taşıdığımız pankartta sadece bir sözcük vardı, üzerinde 'Adalet' yazıyordu. Ekmeğimizi bölüşmemiz gerektiğini öğreten kavram, adalet. Bir çocuk yatağa aç giriyorsa, aç girmesin diye mücadele ettiğimiz kavramı bize öğreten bu kadar soylu bir kavram adalet. Eğer bir topluma adaleti unutturur ve baskıyı ve zulümü egemen kılarsanız, büyük infiallere yol açabilirsiniz. Tarihin hiçbir döneminde baskıcılar, zulmedenler asla başarılı olamamışlardır. Haklılar hep kazanmışlardır. Verilen mücadelenin elbette ki bazı sonuçları, bedelleri vardır. Hak verilmez alınır diye bir kavramımız vardır.
'Hiç kimseden lütuf istemiyoruz, 81 milyon için adalet istiyoruz'
Biz hiç kimseden lütuf istemiyoruz. 81 milyonun adalet içinde yaşamasını istiyoruz. İstediğimiz bu sadece. Adaleti yok edeceksiniz. Sadece bir bildiriyi imzaladı diye üniversite hocalarını kapının önüne koyacaksınız. 17 milyon yoksulumuz var. Bunların yoksulluğunu siyasi sömürü aracı haline getireceksiniz. Sorunu çözmeyecek, sorundan yararlanmaya çalışacaksınız.
Cumhuriyet davasına ve tutuklu gazetecilere değindi
Bu ülkenin en saygın gazetelerini bir anlamda cezalandıracak ve yazarlarını neredeyse topluca hapse atacaksınız. Üstelik 'mücadele ediyoruz' dedikleri terör örgütüne karşı mücadeleyi çok önceden başlatan gazetecileri tutup hapse atacaksınız. Ve dönüp bize diyecekler ki, 'Sessiz kalın'. Her seferinde bardağa bir damla düştü. Her seferinde 'sabır inşallah düzelir' diye bekledik. Ama Enis Berberoğlu nitelikli, yürekli, saygın bir gazeteci. Haksız, hukuksuz, adaletsiz yere hapse girmesi son damlaydı ve bardağı taşırdı. Ve bizler adalet için yürümek dışında bir seçenek görmedik. Sesimizi sadece birileri duysun diye değil. Milyonların adalet diye haykırdığını bütün dünyaya göstermek için yürüdük. 'Yürüyemez', 'Kazan'dan döner', 'Bolu dağını asla aşamaz' dediler. Her santimini, bu ülkede 81 milyonun adaleti için yürüdük.
'Sadece mahkemede değil, hayatın her alanında adalet'
Adaleti biz sadece belli bir mekanda aramıyoruz. Sadece mahkemede aramıyoruz, yaşamımızın her alanında arıyoruz. Ağacı gereksiz yere kesmenin de doğru olmadığını, o ağacın da bizim dışımızdaki canlıların da adalete ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Adalet sadece bir kişinin, bir grubun, bir ailenin tekelinde değil. İnsanlığın ortak mirasıdır. O mirasa sahip çıkmak da insan olmanın bizatihi varlık nedenidir.
'Devlet yönetiminde adaleti istiyoruz'
Devlet yönetiminde adaleti istiyoruz. Yasama, yargı ve yürütmeyi istiyoruz, bağımsız olsun, birbirlerini denetlesinler istiyoruz. Denetimsiz hiçbir makam olsun istemiyoruz. Milyarları harcayacak, sarayda oturacaksın, milletten aldığın vergilerle sarayı kaça yaptığını gizleyeceksin. Bu en büyük adaletsizliklerden biridir. Boşuna hak, hukuk, adalet demiyoruz. Benden, işçinin alınterinden topladığın paralarla yaptığın harcamaların hesabını vereceksin. Demokrasi budur. Bu olmazsa devlet yönetiminde adalet olmaz.
'Devlette adaletin özünü liyakat oluşturur'
Devlette adaletin özünü liyakat oluşturur. 'Bizim cemaatten, bizim partiden, bizim tarikkattan, yakınımdı, eniştemdi, amcamdı, dayımdı' deyip devleti gereksiz kadrolarla doldurursanız, o devlet çöker ve adalet olmaz. Liyakat bozulur. Adalet ve liyakat aynı kökten geliyor. Devletin temeli budur.
'Eğer çekilmiyorsan sen onursuz bir yargıçsın'
Mahkemede de adalet istiyoruz. Adalet Yürüyüşü'nün birinci yılında sağırlar duyar mı bilmem. Ama şunu her vatandaşıma söylemek isterim; hepsi elini vicdanına koysun ve şu sorunun cevabını versin. Bir hakim, üstelik Danıştay'da bir hakim siyasete bulaşırsa, bir partinin kadın kolları başkanı gibi tweet atarsa, o hakimi orada tutanda adalet kavramı yoktur. Onun özünde ve ruhunda adalet yoktur. Eğer o yargıç orada duruyorsa, hala görevinden istifa etmemişse, her şeyden önce en büyük zararı yargı camiasına veriyor. Eğer erdemliysen, belleğinde toplu iğne ucu kadar erdem diye bir kavram kalmışsa, vicdanlıysan, arayışına ben de katkı vermek istiyorum diyorsan, sevgili hakim kardeşim görevini bırakacak, istifa edecek, onurunla çekileceksin. Eğer çekilmiyor, orada oturuyorsan, açıkça söylüyorum, sen onursuz bir yargıçsın.
Biliyorum hemen tazminat davaları açacaklar. Sanıyorlar ki, Kılıçdaroğlu geri adım atacak. Sizin feriştahınız gelse geri adım atmam. Bir daha duysun diye söylüyorum, onurun varsa, insansan, 1 saat bile o görevde kalmaz, derhal istifa edersin. Asıl sözüm onu oraya atayan saraya. Cumhurbaşkanı neden tarafsız olmalı? Mahkemeye hakim tayin ediyor, onun için olmalı. Bir partinin militanlarını getirir yargıya hakim diye koyarsan işte bu tabloyla karşı karşıya kalırız. Ve hiçbir vatandaş yargıya güven duymaz.
'Devlet yönetiminde deneyim değil, akıl gerekiyor'
Devlet yönetimini bilmiyorlar. Hani hep yazıyorlar ya, 'Efendim devlet yönetiminde deneyim gerekiyor'. Devlet yönetiminde deneyim değil, akıl gerekiyor. Size akıl lazım. Aklını kullanacaksın, bilenle konuşacaksın. Adaletin ne kadar önemli olduğunu anlatacaksın.
'Ona oy verdiğiniz zaman harama ortak olmuş olursunuz'
Seçimde adalet istiyoruz. Buyrun İstanbul'un sokaklarına, bütün Türkiye'ye bakın. İnsanı boğarcasına her tarafta afişler. Eğer madem işe sizin sözünüzle başlayalım. Bütün AK Partili kardeşlerime şunu anlatmak isterim. Haram olduğunu bilip de harama destek vermek, harama ortak olmak demektir. Ödediğiniz vergiden harcadığı her kuruşu bir yönetim size bildirmiyorsa, haram lokma yiyor demektir. Ona oy verdiğiniz zaman harama ortak olmuş olursunuz.
'Beyefendi günün 24 saatinde televizyonların tamamında'
Merak ediyorum bir Cumhurbaşkanı adayı hapiste, bir Cumhurbaşkanı adayından hiç söz edilmiyor, birinden şöyle böyle söz ediliyor, CHP'nin adayı, 'ayıp olmasın deyip televizyonlarda yer verelim' deniyor. Ama, bir beyefendi günün 24 saatinde, neredeyse uyku dönemleri dahil televizyonların tamamında yer alıyor. Yuh değil, sadece şunu söyleyeceğiz. 81 milyonun vicdanına sesleneceğiz, bu mudur adalet? Budur adalet diyorsanız, o zaman gidin oyunuzu verin. Değildir diyorsanız o zaman oy vermeyeceksiniz. Harama ortak olma kardeşim. Seçimde adalet. Birisinin elini kolunu bağlayacak, öbürünün altına günün 24 saati atı verip, koştur diyeceksin. Arabası, uçağı, binlerce koruması, dünya kadar parası, nereden geldği belli olmayan serveti var. Sonra 'eşit şartlarda seçim', 'demokrasi'... Hiçbirisi yok. Seçimde adaleti istiyoruz.
'Geçimde de adalet olmalı'
Geçimde de adalet olmalı. Bir çocuğun bu cennet gibi vatanımızda yatağa aç girmesi, 17 milyon yoksulun olması adalet midir? Londra'daki tefecilere 151 milyar dolar faiz ödeyeceksin, 17 milyon insan ekmek peşinde koşacak burada. Bu mudur adalet? Herkesin karnının doyduğu bir Türkiye. Milyonlarca işsiz var. Milyonlarca insanın olduğu bir yerde, 'İşsizliği şöyle çözeceğim, çözeceğim' diye bir cümle kuramıyor. Çifitçi perişan, esnaf doğru dürüst siftah edemiyor, sanayici perişan. Bir iktidar rantiye sınıfına çalışırsa orada adalet olmaz. Çünkü çiftçi, esnaf, işçi, sanayici alınteri döker. Çalışan herkes alınteri döker. Alınteri dökmeyip havadan para kazanan bir sınıf vardır, onun adı da rantiyedir. Ve iktidar uzun süredir rantiyeye çalışıyor. Geçimde adaletin olması için gelir dağılımının adil olması lazım.
'Eğitimde adalet olmalı'
Eğitimde adalet olması lazım. Geldiğimiz nokta allak bullak edilen bir adalet sistemi var. Anne çocuğunu hangi okula gönderecek, hangi sınava girecek belli değil. 16 yılda 14 kez eğitim sistemini değiştiriyorsunuz, çocukları kobay olarak kullanıyorsunuz. Bir tarafta 25 kişilik sınıflar, öbür tarafta da birleştirilmiş sınıflar. Farkında bile değiller. Eğitimde de adalet, fırsat eşitliği. Çocuklarımızın bilgi ve becerilerini geliştirebilecekleri bir adalet sistemi istiyoruz.
Yaşamda da adalet istiyoruz
Yaşamda da adalet istiyoruz. Hiç kimsenin kimliğinden, inancından, yaşam tarzından dolayı su çlanmadığı, saygı gördüğü bir Türkiye istiyoruz. Bu olmadığı takdirde gerilim çıkacaktır, insanlar birbirini sorgulamaya başlayacaktır. Son 16 yılda caddede, sokakta birbirimize selam veremez noktaya geldik. Bunların tamamının kalkmasını istiyoruz.
Medyada adalet
Medyada da adalet istiyoruz. Yüzde 90 medyayı kontrol altına alacaksın, vatandaşın derdini medya görmeyecek. Tek bir örnek vereceğim. Bir işsiz geldi TBMM'nin girişinde kendisini yaktı. Korkudan gazeteler, TV'ler haber yapamadılar. 'Birini ürkütür müyüz' diye. Ben Salı konuşmasında bunu gündeme getirdim, ondan sonra haber oldu. Ve beni eleştirerek haber oldu. Biz bu ülkede haktan, adaletten bahsediyoruz. Bir vatandaşımızın kendisini yakması ne demektir? Bıçağın kemiğe dayanması demektir. Adalet niye istiyoruz, kimse bu lafları etmesin, herkesin karnı doysun diye.
Hiçbir günahı olmayan 33 ere, 7 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis veriyorsunuz. Ere veriyorsunuz, komutana değil. Askeri öğrenciler müebbet hapisle yargılanıyorlar. Onun başındaki komutandan, onu sokağa çıkarandan hesap soracaksın. Bank Asya'yı kuranlardan, FETÖ'nün okullarını açanlardan, o izinleri verenlerden hesap soracaksın. Bana sordular, 'FETÖ ile nasıl mücadele edeceksin?' Eğer FETÖ ile mücadelede siyasi ayağı ortaya çıkarmıyorsanız, FETÖ ile mücadele etmiyorsunuz demektir. Siyasi ayak sarayda oturuyor. Bütün izinleri veren o.
'Erdoğan FETÖ'nün siyasi ayağının bir numaralı sorumlusudur'
Bütün kararların altında onun imzası var. Niye siyasi ayak diyorum? Şunun için, bakan, rektör, vali, kaymakam, Danıştay'a, Yargıtay'a hakim olmak için önce Pensilvanya'da teknik altyapı hazırlanıyordu. Bunları kim yapacak? Siyasi ayak. Pensilvanya'dan kararname yazılmıyor. Kim yapacak? Ankara, iktidar yapacak. Başında kim var? Erdoğan var. Kim o? FETÖ'nün siyasi ayağının bir numaralı sorumlusudur.
'Şimdi duvarı yıkmak zamanı'
Bu Adalet Yürüyüşü'nü adalete özlem duyan herkes için yaptık. Bu Adalet Yürüyüşü'nü geleceğimizi aydınlatmak, uygar, medeni bir dünyada birlikte yaşamak için yaptık. Bu Adalet Yürüyüşü'nü eğitimde de sokakta da medyada da seçimde de geçimde de adalet olsun diye yaptık. Kaybolan adalet duygusun yeniden yeşertmek için yaptık. Kimse kimliği, inancı, siyasi görüşünden dolayı ötekileştirilmesin diye yaptık. Medya bağımsız olsun, hakimler gerçekten hukukun üstünlüğü ve vicdanlarına göre karar versin diye yaptık. Birileri sarayın gözüne bakıp öyle karar vermesin diye yaptık. Toplum özgüveni yüksek bir toplum haline gelsin diye yaptık. Güçlü olan biziz, kararı verecek olan biziz, adaleti bu ülkeye getirecek olan biziz algısını güçlendirmek için yaptık. Maltepe'de milyonlar vardı, bir duvar vardı önümüzde. Şimdi o duvarı yıkmak zamanıdır. Duvarı yıkmak hepimizin görevidir.
'İlk kez bir darbe sürecine el birliğiyle son vereceğiz'
Bu işin sağı solu yoktur, adalet herkes için ortak bir kavramdır. Kim adaletsizlik yapıyorsa, onunla mücadele etmek toplumun ortak görevidir. Hangi siyasi görüş, kimlik, inançtan olursak olalım, adaleti ülkemizde tesis etmek zorundayız. Bunun mücadelesini yapmak zorundayız. 24'ünde sandığa gideceğiz, az zaman kaldı. Sizden isteğim, 450 kilometre adalet için yürüdüysem, bu milletten beklentim vardır. Ne benim ne ailem hiçbir kişisel beklentim yok. Bir çocuk yatağa aç giriyor, birisi haksızlığa uğruyorsa, asıl failler ellerini kollarını sağlayıp garibanlar içeri giriyorsa, ihaleler yandaşlara dağıtılıyorsa, adaletli bir devlet yoksa ben rahat değilim. Toplumun da rahat olmaması lazım. O nedenle bir hakkım varsa, topluma bir mesaj verme ihtiyacı hissediyorsam, ilk söyleyeceğim herkes sandığa gitsin ve oyunu kullansın. Sadece kendimizi değil, komşumuzu, arkadaşımızı da sandığa götürmeliyiz. Adaletten, haktan, hukuktan yana oy kullanmanın önemini söylemeliyiz. Bunu söylersek o duvarı yıkacağız. İlk kez bir darbe sürecine el birliğiyle son vereceğiz. Bu ülkenin sağcısı solcusu sandığa gitmeli ve 20 Temmuz darbesine son vermeliyiz. Dünyaya, ülkemizde askeri darbeye karşı harekete geçip sivil darbe yapanlara karşı Türkiye halkı gereken dersi verdi mesajı vermeliyiz. Bu ülkede herkesin kavgasız, gerilimsiz yaşaması lazım."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Dikkat! Meteoroloji il il uyardı: Lapa lapa kar geliyor! Don, tipi, buzlanma...
KENDİ ELLERİYLE YAPTI! Yatağa bağımlı 47 yıllık eşi için binanın dışına asansör
Yolda yatan köpeği ezdi: 10 saatlik kamera incelemeleri sonucu yakalandı!
HABER || İzmir'de 3 polisi yaralamışlardı! Adliyeye sevk edildiler
İstanbul'da yıkım sırasında şok! Yan binanın duvarının olmadığı ortaya çıktı: Yatak odası açıkta kaldı