Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Reza Zarrab açıklaması
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AK Parti grup toplantısında konuştu. Erdoğan, "ABD'deki dava cambaza bak cambaza oyunudur. Bununla tek taşla pekçok kuş vurulmak istenmektedir" dedi. Kudüs'le ilgili krize de değinen Erdoğan, "İsrail ile diplomatik bağları koparabiliriz" ifadesini kullandı. Erdoğan 900 bin işçiyi ilgilendiren taşeron düzenlemesine ilişkin de açıklamada bulundu.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na "ana hıyanetin başındaki zat" diye seslenerek, yurt dışına para aktarma iddiasıyla ilgili belgelerin iddiasını desteklemediğini söyleyerek, istifaya çağırdı. ABD'de görülen Reza Zarrab'ın tanık olduğu Mehmet Hakan Atilla davasını "cambaza bak cambaza oyunu" diye niteleyen Erdoğan, bu davanın Türkiye'ye karşı bir komplo olduğunu söyleyerek, Obama yönetimi döneminden kalanlarca yürütüldüğünü ve Trump'ı da hedef aldığını öne sürdü. Erdoğan davayla ilgili "ABD'nin 28 Şubatı" benzetmesi yaptı. İsrail'in başkentinin Kudüs olacağı tartışmalarına da değinen Erdoğan, "İsrail ile diplomatik bağı koparabiliriz" dedi. Erdoğan son olarak da taşeron işçi düzenlemesiyle ilgili açıklamada bulundu.
Kılıçdaroğlu'na tepki: İpliğini pazara çıkardık
Günlerce kamuoyunu ‘cumhurbaşkanının yakınları yurt dışındaki şirkete para gönderdi’ diyerek aldatan şahsın ipliğini pazara çıkardık. Buradan bir kez daha söylüyorum. Cumhurbaşkanının ve yakınının, senin şahsında biriken bu tür dolandırıcılıklarla asla işi yoktur. Ve yurtdışına gönderilmiş herhangi bir paraları da söz konusu değildir.
Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a Zarrab sorusu: Salıya kadar süre verdi
Kılıçdaroğlu'na istifa et çağrısı
Belge diye salladığı ve hepsi de sahte olan kağıt parçalarında zaten bu iddiaları destekleyecek hiçbir bilgi bulunmuyor. Bu durumda ana muhalefetin diğer adıyla 'ana hıyanetin' başındaki zata çağrımı tekrarlıyorum. Şayet iddiasını ispat edebilmiş olsaydı ben cumhurbaşkanlığı makamından ayrılacak, siyaseti de bırakacaktım. Ortada bu zatın iddia ettiği gibi bir para gönderme işi olmadığına göre, aynı onurlu, haysiyetli, ilkeli tavrı kendisinden bekliyorum.
Salı gününden bu yana CHP’nin başında durduğu her saati bu zatın gereğini yapmadığı zaman olarak kaydediyorum. Bu zatın daha önce TV ekranlarında milletin gözüne baka baka ‘yüzde 40 alamazsam gereğini yaparım’ dediği ve bunun neredeyse yarısında kaldığı halde kılını kıpırdatmadığını da gayet iyi biliyoruz. Buna bütün Türkiye şahit, aslında kendi partisi de şahit.
CHP'li Özgür Özel'den AK Partili Mahir Ünal'a 'belge' randevusu
'Kılıçdaroğlu'nun ağzından çıkandan haberi yok'
Ağzından çıkandan o kadar habersiz ki, geçen hafta grup konuşmasında, ‘Uyuşturucu kullanımıyla ilgili Meclis araştırma önergesi verdik AK Partililer reddetti’ dedi. Halbuki bu önerge Meclis genel kurulunun 2 Kasım tarihindeki oturumunda AK Partili milletvekillerin desteğiyle ve katkısıyla kabul edilmiş, araştırma komisyonunun kurulmasına karar verilmiştir. Dedim ya yalanlarla, iftiralarla, eline tutuşturulan kağıtları okumakla beyni öylesine bulanmış ki gerçek hayatta ne olduğundan haberi yok. Veyahutta bir başka ihtimal olarak partisinin içinden bu konuda birileri yine kendisini tongaya düşürdü. Artık orasını biz bilemeyiz. Meselelerini varsınlar kendi aralarında halletsinler.
'Zarrab davası ABD yönetimi içinde bir gruba, malzeme temini FETÖ ve CHP'ye ait'
Bu zat şimdi de Amerika'nın ülkemize karşı bir silah gibi kullanmaya çalıştığı Zarrab davasıyla ilgili açıklamalar yapacakmış. Madem konuyu bu şekilde gündeme getirdiler. Bu meseleyle ilgili birkaç hususu buradan milletimle paylaşmak isterim. Amerika'daki dava hukukla, adaletle, ticaretle yakından uzaktan alakası olmayan bir 'cambaza bak cambaza' oyunudur. Bu oyunla bir taşla aynı anda pekçok kuş birden vurulmak isteniyor. Bunlardan biri ülkemizin dikkati bu davaya çekilerek, Suriye ve Irak'ta ülkemiz aleyhine yürütülmek istenen projeye hız verilmek istenmesidir. Davanın projesi Amerikan yönetimi içindeki bir gruba aittir, malzemenin temini görevi de FETÖ'ye ve CHP'ye verilmiştir.
İstanbul'daki Reza Zarrab soruşturmasında yeni gözaltılar
Amerika'da 28 Şubat benzeri bir dönem yaşanıyor
Amerika'da ülkemizdeki 28 Şubat dönemine benzer bir süreç yaşanıyor. Kritik kademelerde söz sahibi olan eski yönetim bakiyesi bir grubun, ülkemiz konusunda sandıktan çıkan Trump yönetiminin iradesine aykırı olarak bambaşka bir politika izlediği anlaşılıyor. Bizim muhatabımız demokrasiye olan saygımız nedeniyle seçimle iş başına gelen yönetim, yani Sayın Trump'tır, öyle de kalacaktır.
Bizi İran'la ticaretimiz sebebiyle yargılamaya kalkanların hedefi, sınırlarımız boyunca kurmaya çalıştıkalrı on binlerce kişilik terör ordusunu gizlemektir. Nitekim seyrine baktığımızda bu davanın ülkemizi bölgedeki iddialarından ve kazanımlarından vazgeçirmek için bir şantaj aracı olarak kullanılmak üzere gündemde tutulduğu görülüyor. Öyle ki bize karşı en küçük muhabbetleri olmadığını bildiğimiz kişiler bile bu aleni tezgah karşısındaki isyanlarını dile getirmekten kendilerini alıkoyamadılar.
Michael Flynn FBI'a yanlış ifade vermekle suçlanıyor
'İran'a ambargoyu en başta ABD şirketleri deldi'
Öncelikle bu davanın ne olduğuna şöyle bir bakmakta fayda var. İddianameye bakılırsa davanın konusu, Amerika'nın İran'a uyguladığı yaptırımların delinmesine yönelik bir planın ortaya çıkarılmasıdır. Yine iddianameye göre, Türkiye'nin İran'dan aldığı doğalgazın parasını kendi bankalarında tutmak yerine bir takım yol ve yöntemlerle asıl alıcıya yani İran'a aktarmış. Davanın sanıkları bu amaçla Amerika'yı dolandırmak, ilgili yasaları ihlal etmek ve kara para aklamak için komplo kurmakla suçlanıyor. Esasen Amerika'nın İran'a ambargosunu en başta kendi şirketleri olmak üzere Batı'nın değişik ülkeleri delmiştir. Bundan ya haberleri yok ya da burada da aynı şekilde bir provokasyon devam ediyor. Bu konuda pek çok banka Batı'da suçlamalarla karşılaşmış ve milyarlarca avro ödeme yapmışlardır. Ekonomik bir suçun cezasının ekonomik olması ilkesinin, haksız bile olsa, bu yöndeki işlemlerin takibinin ve tartışmasının kendi zemininde yapılmasına inanıyoruz.
Trump'dan Flynn hakkında açıklama
'Bu davadaki her şey mizansen'
Ancak burada İran'a yaptırımla ilgili diğer süreçlerden farklı bir yol izlenmiş ve ceza davası açılması yoluna gidilmiştir. Duruşmalarda da davanın asıl konusu üzerinde neredeyse hiç durulmadan ülkemizi uluslararası alanda karalamaya yönelik bir mizansen sergilenmiştir. Davalıların beyanlarından, savcıların sorularına, delil diye salonda gösterilen her şey bu mizansenin bir parçasıdır.
Reza Zarrab duruşmada! İşte ilk ifadeleri
'Ortada bir yolsuzluk soruşturması, yolsuzluk davası yok'
Bu davanın Amerikan kamuoyundaki, medyasındaki yansımalarına baktığımızda ise bambaşka bir manzara ile karşılaşıyoruz. Amerika medyası Zarrab davasını, 'Trump, Putin, Flynn' başlıklarıyla değerlendiriyor. Bir başka ifadeyle bu dava Amerikan iç siyasetindeki büyük çekişmenin, büyük kavganın malzemesi olarak da algalanıyor. Avrupa medyasındaki analizlerin de aynı yönde şekillendiğini görüyoruz. Bu fotoğraf bize şunu anlatıyor: Ortada FETÖ'nün ve ana muhalefetin gündemindeki çevrelerin iddia ettiği gibi bir yolsuzluk soruşturması, yolsuzluk davası yoktur. Amerika'daki davanın özünde de böyle bir iddia söz konusu değildir, zaten de olamaz. Nasıl 17-25 Aralık'ta yolsuzluk görüntüsü altında ülkemizdeki anayasal düzeni emniyet-yargı darbesiyle yıkma çabası varsa, Amerika'daki davada da aynı amacı uluslararası alanda gerçekleştirme niyeti vardır. Davanın iddianamesindeki komplo iddiası doğrudur ama bu komplo Amerika'ya karşı değil, Türkiye'ye kurulmuş bir komplodur.
Reza Zarrab Ebru Gündeş'i anlattı
Bu dava FETÖ’nün sürecin tam göbeğinde olduğu uluslararası darbe girişimidir. Ben buradan Amerika’ya sesleniyorum. Hala 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini anlayamadınız mı? Anlamayacak mısınız? Şu anda Türkiye’nin yargısı başta FETÖ olmak üzere bunların bütün suçlarını yargılayıp ağırlaştırılmış müebbet hapse, müebbet hapse mahkum ederken, bunların dosyaları size gelirken, bunların çok ciddi kısmı Amerika’ya kaçmışken siz hala neyi gizlemeye çalışıyorsunuz? Bu dava ile bunların da ilişkisini görmeniz lazım. Onlar da bu davaları ayrıca takip ediyorlar. Ayrıca hiç kimsenin Türkiye gibi bir ülkeyi Amerikan iç siyasetindeki çekişmelerin, politikalara ilişkin görüş ayrılıklarının malzemesi haline getirmeye de hakkı yoktur.
Zarrab davasında sıcak gelişme
'Bize kimse DEAŞ ile mücadele konusunda ahkam kesmeye kalkmasın'
Bu terör örgütünü korumak, kollamak, büyütmek için neler yaptığını, hiçbir inkara imkan vermeyecek açıklıkta anlatmıştır. Bunu zaten bizler de tespit etmiş vaziyetteyiz. Sırf Türkiye’nin operasyonlarına engel olmak için, bu teröristleri Amerika’nın koruması altına alan müttefikin, müttefikliğini nasıl kabul edeceğiz? DEAŞ bahanesiyle yürütülen bu sinsi oyunun gizlenebilecek tarafı kalmamıştır. Bize kimse DEAŞ ile mücadele konusunda ahkam kesmeye kalkmasın. Çünkü Türkiye DEAŞ ile fiilen savaşan tek NATO ülkesidir.
'Rakka operasyonundaki deaş militanlarının sürüleceği yer neresi biliyor musunuz?'
Şimdi buradan bir şey açıklıyorum. Rakka operasyonundaki DEAŞ militanlarının sürüleceği yer neresi biliyor musunuz? Mısır Sana Çölü, oraya. Ve orada onlar istihdam edilecekler. Görevlerini daha sonra yakından takip edeceğiz. Lafa gelince hassasiyetlerinize saygı duyuyoruz deyip de sahada her türlü ihaneti yapan bir müttefikle kendimize nasıl ortak bir gelecek kurabiliriz?
Reza Zarrab mahkeme salonuna sivil kıyafetle geldi
'Herhalde eli kolu bağlı seyredecek değiliz'
Bugüne kadar dost kabul ettiğimiz güçlerin personeline zarar vermeme hassasiyetiyle çok dikkatli hareket ettik. Bunun devamı bizim hassasiyetlerimize riayet edilmesiyle mümkündür. Bizi Amerika’da çarmığa germeye çalışanların burnumuzun dibinde terör devleti kurma girişimini herhalde eli kolu bağlı seyredecek değiliz, bunu da böyle bilsinler.
Teröriste hangi isim verildiğinin, hangi üniforma giydirildiğinin, hangi paçavranın altında saklandığının bizim için bir önemi kalmamıştır. Vatanımızın güvenliği, milletimizin bağımsızlığı söz konusu olduğunda bizim için diğer her şey teferruattır. Sakın ha PYD demeyin, sakın ha YPG demeyin, PKK demeyin. Ne deyin? Suriye Demokratik Güçler, SDG deyin; yutarlar. Tezgah bu, bu tezgahı da iyi bilelim.
Ya biz Özgür Suriye Ordusu’nu ey Amerika seninle beraber kurduk ya, Obama yönetimiyle beraber kurduk. O zaman SGD diye bir şey yoktu. Ve beraber özgür Suriye ordusunu DEAŞ’a karşı kurduk. Ama siz şimdi yeni bir manevrayla, SDG’yi kurduk…. Onunla yeni bir aldatmaca, artık bunu bize yutturman mümkün değil.
Bu konu bizim için bir taktik değil bir beka meselesidir. Bundan sonra kimin nerede ne dediğine değil, sahada kimin ne yaptığına bakacak ona göre hareket edeceğiz.
Erdoğan: İsrail ile diplomatik bağları koparabiliriz
Bu vesileyle çok önemli bir konuya değiniyorum. Amerika’nın Kudüs’ü İsrail’in başkenti tanıma kararı almaya hazırlandığı yönündeki haberlerle ilgili üzüntülerimi ifade etmek istiyorum. Kudüs, Sayın Trump Müslümanların kırmızı çizgisidir. Filistin halkının yaraları kanamaya devam ederken, her gün hak ihlalleri, zulümler sürerken İsrail’e destek mahiyetinde böyle bir kararın alınması değil, uluslararası hukukun ihlali değil insanlık vicdanına vurulmuş ağır bir darbedir. İslam işbirliği teşkilatı dönem başkanı olarak bu konunun sonuna kadar takipçisiyiz. Eğer böyle bir adım atılacak olursa, hemen 5-10 gün içerisinde İslam işbirliği teşkilatı liderler zirvesini İstanbul’da toplayacağız. Ve sadece bununla da kalmayacağız. Çok daha önemli etkinliklerle tüm İslam dünyasını o zirvede hareketlendireceğiz. Zira sıradan bir olay değil bu olay.
'Diplomatik ilişkilerimizi israil ile koparmaya kadar gidebilir'
DEAŞ ile işi bitirdi bu mu kaldı? Şu anda Netanyahu İsrail’de iç hesaplaşmalarını bitiremiyor. Ve biz kesinlikle son ana kadar buradaki mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Kaldı ki bu bizim diplomatik ilişkilerimizi İsrail ile koparmaya kadar gidebilir. Amerika’daki bölgedeki sorunları daha derinleştirecek böyle bir adım atmaması konusunda buradan bir kez daha ikaz ediyoruz. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir adım atamazsınız.
'Bu iddiaların siyasi bir faturası olacaksa, onu kesecek olan da bizim milletimizdir'
Geldiğimiz şu noktadan itibaren her kim Amerika’daki davayı Türkiye’nin iç siyasetinde malzeme olarak kullanmaya kalkarsa, o da aynı ihanetin ortağı demektir. Amerika’daki mahkemede dile getirilen iddiaların değerlendirilmesini bizim yargımız yapmıştır, hükmünü de vermiştir. Bu iddiaların siyasi bir faturası olacaksa, onu kesecek olan da bizim milletimizdir. Meselenin görünüşteki sebebi olan İran ile ticaretimizde haklı olan taraf biziz. Kiminle ticaret yapacağımızın kararını biz veririz, başkaları değil.
Öncelikle Türkiye, tüm ülkeler için bağlayıcılığı olan BM kararlarına uymuştur. Öte yandan Türkiye-İran sınırı, Amerika’nın kuruluşundan çok önce belirlenmiştir. Tarihi süreç içinde bu ülkeyle pek çok anlaşmazlığımız, pek çok gerilimimiz olmuştur. Bugün de anlaştığımız, anlaşamadığımız konular vardır. Bu ülkenin halkıyla çok kadim ilişkilerimiz bulunuyor. İran ile ticaretimizin ana kalemini doğalgaz ithalatımız oluşturuyor. Hatta biz Amerika İran ile petrol ticaretimizle ilgili miktar azaltması yönünde ricada bulunduğunda onları da kırmadık, belli bir oranda da düşürdük. Buna karşılık bir çok ülke İran’dan petrol ithalatlarını neredeyse hiç azaltmadılar. Amerika’nın kendi önemli marka firmalarının bugün İran’da ürünleri var. Doğalgaz ise bizim hem sanayideki, hem konutlardaki yaygın kullanımı sebebiyle stratejik bir ürün.
'Amerika’nın bize karşı bir planı olduğu artık iyice anlaşılıyor'
Netice olarak biz İran ile ilişkilerimizi sürdürürken mümkün olan noktalarda Amerika’nın taleplerini de dikkate aldık. Buna karşılık Amerika’dan aynı anlayışı göremediğimiz de belirtmek durumundayım. Amerika’nın bize karşı bir planı olduğu artık iyice anlaşılıyor. Buna nereden geliyorsunuz? Nereden gelmeyeyim? Kuzey Suriye, en doğusundan al batıya doğru orada bir terör koridoru oluşturulduğunu görüyoruz. Kurulmakta olan üsler, işte geçenler de de söylemiştim. Yaklaşık 1300’dü TIR olarak, bu sayılar tırmandı tırmandı 2 binin 3 binin üzerine çıktı. Bu TIR’larla zırhlı taşıyıcılar, silah, mühimmat bu bölgeye geldi. Peki bu silahlar bu bölgeye niye gelir?
'Ya İran, ya Türkiye, sıkıysa Rusya'
Nerede kullanacak bu silahları Amerika? DEAŞ diye bir şey mi kaldı ortada? Suriye’ye karşı mı kullanacak? Irak’a karşı mı kullanacak? Yok. E kime karşı kullanacak? Ya İran, ya Türkiye, sıkıysa Rusya. Şimdi ben doğruları söylemek zorundayım. Ben bunu Sayın Trump’ın kendisine de söyledim. Verdikleri neydi biliyor musun? “Bütün seri numaralarını belirledik, DEAŞ gidince silahları alacağız’ E silahlar hala geliyor, niye üslerin sayısı artıyor?
Kusura bakmasınlar, adım adım her şeyi takip ediyoruz. Biz de gereği neyse bunu yapmanın mecburiyeti içerisindeyiz.
'Biz sadece ve sadece rabbimizin huzurunda eğildik'
Buradan milletime soruyorum. Bugün bize yapılan şantaja boyun eğip, ülkemizin anahtarlarını bunların taşeronları olan FETÖ’ye ya da CHP’ye mi teslime delim? Yoksa her zaman olduğu gibi mücadele yolunu mu seçelim? Bu soruyu gittiğim her yerde milletime soruyorum, soracağım. Beşer planında, biz hiçbir gücün önünde eğilmedik, eğilmeyiz. Biz sadece ve sadece rabbimizin huzurunda eğildik.
Unutmayın milletin kurduğu AK Parti’nin genel başkanı, ülkemizin halkın oylarıyla göreve gelmiş ilk cumhurbaşkanı olarak bu sorunun cevabını gayet iyi biliyorum. Milletimiz meydanı Gezi’de sokakları ateşe veren vandallara bırakmadı. Milletimiz, çukur eylemlerinde teröristleri açtıkları o çukura gömdü. Çünkü milletimiz 15 Temmuz’da FETÖ ihanet çetesinin karşısına dikilip destan yazdı.
'Hatta bazıları sevindiler, zil takıp oynayanlar oldu'
Ve Batı vesaire, bunlar en az 3-4-5 gün 1 hafta geçtikten sonra bizi aramaya başladılar. Hiç umurlarında bile olmadı. Hatta bazıları sevindiler, zil takıp oynayanlar oldu. “Gittiler, gidiyorlar” dediler. Gayet iyi biliyorum ama onların o hayalleri 16 saat sürdü. 16 saat sonra her şey bitti. Bu millet o akşam, o tankların topların F-16’ların karşısına o yürekleriyle çıktı ve onları püskürttü.
Yaklaşık 900 bin çalışanımızı ilgilendiren ve kamuoyunda taşeron olarak bilinen alt işveren işçileriyle ilgili düzenlemeye değinmek istiyorum. Kamudaki 450 bin ile belediyeler ve il özel idarelerindeki 400 bin işçimiz çalıştıkları yerlerdeki belediye iktisadi teşekküllerinde istihdam edilecekler. 23 bin mevsimlik işçilerin halen en fazla 5 ay 29 gün olan çalışma süreleri de 9 ay 29 güne kadar çıkartılabilecek. Yine kamuda 4C kapsamında çalışan kardeşlerimiz de 4B kadrosuna alınıyor. Böylece kamuoyunda bugüne kadar tartışılan bu meseleyi kökten çözmüş oluyoruz. Böylece inşallah bu sorun ortadan kalkıyor, artık bu aradaki komisyonlar, taşeronlar t amamen ortadan kalkıyor. Böylece hepsi işçi kadrosuyla görev alıyorlar. Belediyelerde de belediye şirketlerinin, iktisadi teşekküllerinin personeli olarak göreve devam ediyorlar. Taşeron konusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıma, Maliye Bakanıma başta başbakan olmak üzere teşekkür ediyorum."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
22 Kasım 2024 cuma namazı vakti saat kaçta? Diyanet İstanbul, Ankara, İzmir cuma saati, öğle ezanı vakti
Besicinin 90 koyununu 1 dakikada çaldılar
Selma Ateş'e saldırıyı azmettirmişti! Eşini ve yanındaki kişiyi öldürdü: Elektronik kelepçeyi kırıp kaçtı
SON DAKİKA HABERİ... Narin cinayetinde düğüm çözülecek mi? 3. kanlı delil ortaya çıktı
Kasesi 1000 TL! Uludağ'daki 'çorba' Bakanlığı harekete geçirdi