Başbakan Menderes ve 2 bakanı idama götüren darbe: 27 Mayıs
27 Mayıs... Türkiye'de darbe geleneğinin başladığı, sonunda bir Başbakan'ın idam edildiği, demokrasiye kara leke sürüldüğü gün. Peki, 27 Mayıs darbesi nasıl oldu? Darbe sürecine nasıl gelindi? Başbakan Adnan Menderes ve bakanlar nasıl idam edildi? Detaylar inceleme haberimizde...
1960 DARBESİ TÜRKİYE'DE DARBELER DÖNEMİNİ BAŞLATTI
"Deniz, hava, kara, Türk Silahlı Kuvvetleri el ele vererek memleketin idaresini ele almıştır." Bu bildiriyle Türkiye'de darbeler dönemi başladı. Çok partili rejim sekteye uğradı. Sandıkla gelen, silahla susturuldu. Bir Başbakan ve iki Bakan urgan ipe, idam sehpasına yürüdü. 27 Mayıs 1960 darbesiyle demokrasiye kara leke sürüldü.
1950 SEÇİMİ SONRASI DEMOKRAT PARTİ İKTİDARA GELDİ
Çok partili rejim Atatürk'ün hayaliydi ama olmadı. Onun döneminde iki kez başarısızlıkla sonuçlandı. Tek parti rejimi 23 yıl sürdü. İlk seçim 1946'daydı. Ani seçim CHP'yi iktidarda tuttu. 1950'ye gelindiğinde ise işler tersine döndü. Yine ani seçimle iktidarı elinde tutmaya çalışan CHP için tam bir yıkım oldu. Demokrat Parti hem oyların yüzde 55'ini aldı hem de TBMM'deki sandalyelerin yüzde 85'ini kazandı. Ardından iki seçim daha geldi. 1954 seçimlerinde Demokrat Parti yine sandıktan birinci parti çıktı. 1957'de ise Türkiye'de ilk kez erken seçim kararı verildi. Demokrat Parti'nin oyları yüzde 47'ye düşse de sandıktan birinci parti çıktı. CHP kanadı oy verilirken sonuçların radyodan ilan edildiğini söyleyerek, seçimlerin usulsüz olduğunu iddia etti. Menderes, 1957 seçimleri için "Allah bana bir daha böyle bir seçim yaşatmasın" diyecekti.
1950 SONRASI İKİ SEÇİMDEN DAHA DP GALİP GELDİ
Aslında Demokrat Parti ile CHP arasındaki gerilim, 50'li yılların ortasından sonra özellikle arttı. Özellikle basın kanunu ve medyaya yönelik uygulamalar, Malatya'yı bölerek Adıyaman'ı il yapan yasa, eski kadroları tasfiye iddiaları ile 6-7 Eylül 1955 olayları, DP ve CHP'yi karşı karşıya getirdi.
1950'DEN 1960 DARBESİNE GÖTÜREN GELİŞMELER NELERDİ?
1957 seçimleri sonrası ise siyasi ortam iyice gerildi. Artık liderlerin Anadolu gezileri olaylı geçiyor, askerin sokaktaki etkisi giderek artıyordu. Uluslararası Para Fonu'ndan ilk kez kredi alınması, Türk lirasında devalüasyon sokaktaki tansiyonu da artırdı.
Menderes'in "İdam sehpalarında can verenlerden ders alsalar ya..." sözüne, CHP lideri İnönü'den "Sehpalar kurulursa nasıl işleyeceğini kimse bilemez" cevabı geliyordu. Tam o sırada beklenmedik, gündemi meşgul edecek bir şey oldu. Hükümetin Kıbrıs politikası zaten eleştirilerin odağındaydı. Başbakan Menderes, Kıbrıs görüşmeleri için Londra'ya gitti. Ama uçağı düştü. Uçaktaki 14 kişi hayatını kaybetti. Başbakan Menderes, mucize eseri enkaza dönen uçaktan canlı çıktı. Son gelişme de siyasetteki gerilimi azaltmadı.
1960'a gelindiğinde Ankara'da üniversite öğrencileri arasında bir gizli kağıt dolaşıyordu. 555K kodu, açıkça 5. ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da yapılacak toplantıyı işaret ediyordu. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel, olayın ardından Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e bir muhtıra verdi. Ama hükümet geri adım atmadı. Kara Kuvvetleri Komutanı olay sonrası zorunlu izne gönderildi. Evinde emekliliğini bekleyecekti.
1960 DARBESİ CUMHURİYET TARİHİNİN İLK MÜDAHALESİYDİ
12 Nisan 1960'da ise Demokrat Parti grubu, CHP'yi silahlı ve tertipli ayaklanma hazırlamakla suçladı. Bir taraftan da "Darbe olabilir mi?" sorusu akıllara geliyordu. Ama o zamana dek Cumhuriyet tarihinde hiç darbe olmamıştı. Demokratik sürece devam edilecek sanılıyordu. Ama beklenen olmadı.
MENDERES DARBEYE KARŞI "UYARILDI" AMA İNANMADI
Aslında Menderes'in darbeden bir anlamda haberi vardı. Darbeden birkaç gün önce Milli Emniyet Teşkilatı Başkanı Celal Tevfik Karasapan Başbakanlığa geldi. Çalışma odasında Adnan Menderes'le görüştü. Menderes'e "Birkaç gün sonra darbe yapılacak" dedi. Ama merhum Başbakan, istihbarata inanmadı. "Bana böyle ordu aleyhine haberlerle gelmeyin, benimle ordumun arasına girmeyin" diye çıkıştı. Darbe söylentisi o kadar ayyuka çıktı ki Başbakan Menderes, Devlet Bakanı Celal Yardımcı'nın uyarısına da öfkelendi.
DARBE EMİR-KOMUTA ZİNCİRİ KIRILARAK YAPILACAKTI
Bu onun en büyük yanılgısı oldu. Menderes, askeri komutaya güveniyordu ama cuntacı ekip devredeydi. Doğru zamanı bekliyordu. Darbe, emir-komuta zinciri kırılarak yapılacaktı.
"ABD DIŞİŞLERİ, DARBE OLACAĞINA İHTİMAL VERMİYORDU"
Darbeyi sadece merhum Başbakan değil, dış dünya da inanmıyordu. ABD'nin Ankara Büyükelçisi, darbe ihtimalini gözardı edenler arasındaydı.
GENELKURMAY BAŞKANI HÜKÜMETE BAĞLIYDI AMA DARBE OLDU
Birkaç gün sonra Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, 20'ye yakın generalle Başbakan'ı ziyaret edip askerin Menderes'e bağlılığını beyan etti. Menderes rahatladı ancak darbe zaten komuta kademesi içerisinde yapılmayacaktı. Darbe istihbaratı iddiası sonrası Genelkurmay Başkanı, Ankara'ya takviye istedi. Ancak cuntacılar, Savunma Bakanı üzerinden Başbakan Menderes'i kandırdı.
GENELKURMAY BAŞKANI ÖNLEYEMEDİ CUNTACILAR KARARLIYDI
Genelkurmay Başkanı Erdelhun darbeyi önlemek için devreye girdi, askere seslendi. "1912'de Balkan Harbi'nde silahlı kuvvetler ittihatçı ve itilafçı diye ikiye bölündü. Emir komuta ve idarenin muhal olması neticesinde Osmanlı İmparatorluğu parçalandı" diye konuştu ama onun konuşması da cuntacıları vazgeçiremedi.
Genelkurmay Başkanı darbe sonrası "Cuntacının başına geç" teklifini de reddetti. Yassıada'da yargılandı, idam cezası ömür boyu hapse çevrildi. 4 yıl sonra affedildiğinde, "Bizim hakkımızda kararı tarih verecek." dedi. Ama aslında darbenin geldiği belliydi.
1960'DA DARBENİN İŞARETLERİ ARTIK SOKAĞA YANSIMIŞTI
En büyük işaret darbeden bir gün önce Başbakan'ın Eskişehir ziyaretinde gerçekleşti. Menderes, onun iktidarında kurulan "Benim okulum" dediği Hava Harp Okulu'na gitti. Oradaki ziyaretinde bir şeyler ters gidiyordu. Menderes, kendisini karşılayan askeri öğrencileri selamlarken, subayların bir kısmı ellerini yumruk yaparak, Başbakan ve bakanlara doğru salladı. Bu olay yetmezmiş gibi, selamlama sırası askeri tören mangasına geldiğinde komutan emir verdi, "Asker geri dön." Darbenin ayak sesleri saatler geçtikçe daha da yakından duyuluyordu.
27 MAYIS 1960'DA DARBE GECESİ NELER YAŞANDI?
Menderes, o günün gecesinde cuntanın darbe yaptığı haberini aldı. Eskişehir'de gece 2:00'de Genelkurmay Başkanı Erdelhun kendisini aradı. "Bazı genç subaylar darbeye çalışıyor. Harekete geçerseniz, bu teşebbüsü kolayca bastırırız" dedi ama bu isyan bastırılamayacak kadar büyüktü.
Valiliğe gitti merhum Başbakan... Eskişehir Valisi'nden bir uçak hazırlanmasını istedi. Vali, uçağın hazırlanması için üs komutanı ile konuştu. Cuntacı komutanın cevabı, "Bizden yana mısın, devrilmiş idareden mi?" oldu.
Darbenin arkasında kim vardı? İsmet İnönü'nün adı geçti, Adnan Menderes buna şiddetle karşı çıktı. "Atatürk mektebinde yetişenler, orduyu politikaya hiçbir zaman sokmaz" diyerek tepki gösterdi.
1954 SEÇİMİ SONRASI DARBE HAZIRLIĞI BAŞLAMIŞTI
Darbenin "beyin takımı" son hazırlıkları harp okulunda yapmıştı. Aslında 1954 seçimlerinden sonra karar alınıp örgütlenilmişti. Ancak Ankara ve İstanbul'daki iki ayrı ekip seçim yılı 1957'de birleşebildi.
CUNTACILAR DARBEYE HAZIRLANIYORDU AMA PLAN YOKTU
Adım adım darbeye hazırlanıldı. Ama ortada bir plan değil, görüş vardı. Darbe olacaktı ama nasıl yapılacaktı? Nereler kontrol altına alınacak, nereler dışarıda bırakılacaktı? Ordu yönetimi de iktidar yanlısı olunca, cunta büyük bir risk aldığını düşünüyordu.
İçlerindeki en yüksek rütbeli subay, Tuğgeneral Cemal Madanoğluydu. Darbenin lideri de o olacaktı ama o cunta lideri koltuğunda fazla kalamayacaktı. Darbenin henüz okunacak bir bildirisi bile yoktu.
27 MAYIS BİLDİRİSİ DARBE GECESİ HAZIRLANDI, TRT RADYOSUNDAN SABAH SAATLERİNDE DUYULDU
Sabaha karşı saat dört sıralarında bir neslin hafızasından silinmeyecek o anons geldi. TRT radyosundan darbe bildirisi duyuldu:
"Sevgili vatandaşlar. Dün gece yarısından itibaren bütün Türkiye'de Deniz-Hava-Kara, Türk Silahlı Kuvvetleri el ele vererek memleketin idaresini ele almıştır. Bu hareket, silahlı kuvvetlerimizin müşterek işbirliği sayesinde kansız başarılmıştır. Sevgili vatandaşlarımızın sükûn içinde bulunmalarını ve resmi sıfatı ne olursa olsun hiç kimsenin sokağa çıkmamalarını rica ederiz."
CUMHURBAŞKANI BAYAR, NASIL TESLİM OLMAK İSTEMEDİ?
Ankara'da sokaklar çok gergindi. Harp okulu askerleri sokaktaydı. Tankların sardığı Çankaya Köşkü'ne doğru bir ses yükseldi. "Sayın Cumhurbaşkanı hemen teslim olsun, yoksa köşkü berhava ederiz."
CUMHURBAŞKANLIĞI MUHAFIZ ALAYI KOMUTANI DARBECİYDİ
Celal Bayar, hemen teslim olmadı. Muhafız Alayı Komutanı Osman Köksal'ı yanına çağırdı. Direnmeyi düşünüyordu. "Bu tankların kudretleri nelerdir? Bizde yok mu?" diye sordu. Ama aslında Muhafız Alayı Komutanı Köksal da cuntacılardan biriydi. O ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı teslim almaya gelmişti. Bayar kolayca teslim olmak istemiyordu.
MENDERES'E YAKIN KOMUTANLAR ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ
Cuntacıların Ankara'da işi bitmemişti. Ankara Merkez Komutanlığı'nı da teslim almak zorundaydılar. Darbe önündeki en büyük engel menderese yakınlığıyla bilinen komutanlardı. Merkez Komutanlığı cuntaya katılmayı kabul etti. Ancak ordu evinde çatışma çıktı.
DARBE SONRASI DEMOKRAT PARTİLİLER TUTUKLANDI
Günün ışımasıyla iki ayrı Ankara vardı. Biri evinde hüzün ve içinde korku olanlar, diğeri de sokaklara çıkıp sevinenler. Ankara'da Demokrat Partililer tutuklanmaya başlandı.
MENDERES KÜTAHYA'DA TUTUKLANDI, ANKARA'YA GÖTÜRÜLDÜ
Cuntacılar Eskişehir'den ayrılarak Kütahya'ya giden Başbakan Adnan Menderes'in de peşine düştü. O sırada Kütahya hükümet konağında olan Menderes, "Teslim olacağımız 10 yıldır üzerine titrediğimiz ordumuzdur, bize bir fenalık yapacak değiller ya..." demişti. Adnan Menderes, Tabur Komutanı Agasi Şen ve Binbaşı Muhsin Batur tarafından gözaltına alındığında cevap bekleyen gözlerle baktı. Asker, "Biz de ne olacağını bilmiyoruz" diye yanıtladı. Başbakan'ın karşılığı, "Gidelim Kumandan Bey" oldu. Menderes askeri uçakla Ankara'ya götürüldü.
İÇİŞLERİ BAKANI'NIN İNTİHARI HALA ŞÜPHELİ BULUNUYOR
O anlarda Ankara'da "Demokrat Partili avı" da sürüyordu. Yaklaşık 200 Demokrat Partili milletvekili ve yetkili, yakalanarak harp okuluna götürüldü. Aralarında Demokrat Partiye destek veren 20-25 general de vardı. Tartaklanarak, dövülerek gözaltına alınmışlardı. 30 Mayıs günü Demokrat Partililerin tutulduğu harp okulunda, İçişleri Bakanı Namık Gedik pencereden atlayarak yaşamına son verdi. İntiharının üzerindeki şüphe hiçbir zaman tam anlamıyla aydınlanmadı.
CHP lideri İsmet İnönü ise darbe haberini Ayten Sokak'taki evinde almıştı. Ona darbeyi haber veren damadı gazeteci Metin Toker'di. Toker, Demokrat Parti döneminde hapis cezasına çarptırılmış bir isimdi. Toker o anı şöyle anlattı, "Paşam ihtilal olmuş dedim. Aaa demek oldu" yanıtını verdi.
"CUNTACILAR ABD ELÇİLİĞİ'NE GİTTİ, SADAKAT BİLDİRDİ"
Darbenin sabahı radyolardan marşlar çalınıyordu. Harp okulu askerleri sokaktaydı. Sokağa çıkma yasağı vardı ama binlerce kişi sokağa çıkmıştı. Demokrat Partililer tek tek tutuklanırken Ankara'da kutlama yapılıyordu. Birçok evin balkonlarından bayraklar sarkıtılıyordu. Tankların üzerine çıkıp kutlama yapanlar da vardı.
GÜRSEL İZMİR'DEN GETİRİLDİ DARBENİN BAŞINA GEÇİRİLDİ
Darbe olmuştu ama darbenin bir numarası kim olacaktı? Bundan sonra süreç nasıl işleyecekti? Cunta kendi üst rütbeli bir isim arıyordu. En yüksek rütbeli subay, Tuğgeneral Cemal Madanoğlu'ydu. Akla o günlerde Kara Kuvvetleri Komutanı olarak pasifize edilen Cemal Gürsel geldi. İzmir'e giden uçak, Cemal Gürsel'i Ankara'ya getirecekti. Askerler, Gürsel'i Ankara'ya götürmek için geldiklerinde eşi, "Evladım paşanıza iyi bakın o sizi çok sever" demişti. Oysa ki Cemal Gürsel önce 38 kişilik Milli Birlik Komitesi'nin başına geçecek, daha sonra Cumhurbaşkanı olacaktı.
MİLLİ BİRLİK KOMİTESİ'NDE GÖRÜŞ AYRILIKLARI ÇIKTI
38 kişilik komite, darbenin yönetim gücü oldu. Komite, çıkardığı ilk kanunla birlikte 1924 Anayasası'nın birçok hükmünü değiştiren geçici bir anayasal süreç başlattı. Anayasal süreç devam ederken, komite içerisindeki görüş ayrılıkları da ortaya çıkıyordu.. Milli Birlik Komitesi'ni oluşturan subay kadrosu arasında siyasi bir amaç birliği yoktu. Anlaşmazlıkların siyasi bir bunalıma dönüşmesi üzerine, 13 Kasım 1960'ta komite feshedildi. Yeni komitede 14 subay yoktu.
Bu arada yeni anayasanın 9 Temmuz 1961 tarihinde kabulü ile 15 Ekim 1961 tarihinde yapılan genel seçimlerden sonra seçilen milletvekilleri ile kurulan TBMM 12. Dönemi, 25 Ekim 1961 tarihinde toplanarak askeri rejime ve dolayısıyla Milli Birlik Komitesi'ne son verdi. Komite üyeleri, yeni anayasa gereği kurulan Cumhuriyet Senatosu'nun hayat boyu tabii üyeleri oldular.
"OLAN OLDU, ŞİMDİ METİN OLMAK GEREK"
Yönetim düzeyinde bunlar yaşanırken, Demokrat Partili yetkililer harp okulunda tutukluydular. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes oradaydı. Bayar ve Menderes, harbiyenin tuvaletinde karşılaştılar. Bayar, "Olan oldu, şimdi metin olmak gerek" dedi. Menderes "Öyle efendim" diye yanıt verdi.
TUTUKLANAN HÜKÜMET ÜYELERİ YASSIADA'YA GÖTÜRÜLDÜ
Ardından Yassıada günleri başladı. Duruşmaların başlangıç tarihi 14 Ekim'di. 592 sanık arasında Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, son Bakanlar Kurulu üyeleri, TBMM Başkanı ve başkanvekilleri ile 395 milletvekili, eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun da vardı.
YASSIADA YARGILAMALARI 14 EKİM 1960'DA BAŞLADI
Sanıklara birçok suçlama yapıldı. Bazı suçlamaların daha sonra yalan olduğu ortaya çıktı. Bazı suçlamalar çok tartışıldı. Başbakan Menderes'in özel hayatına ilişkin suçlamalar bile vardı duruşmalarda. 14 Ekim 1960'ta başlayan Yassıada davaları, 15 Eylül 1961'de karara bağlandı ve toplam 19 dosyada toplanan davalar anayasayı ihlal davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288'i için idam istendi. 15 sanık idam cezası alırken, 31'i müebbetle cezalandırıldı. 418 sanıkta çeşitli cezalara çarptırıldı.
Milli Birlik Komitesi, 15 idam cezasından Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ınkini onayladı. Ancak Celal Bayar'ın cezası, 65 yaşının üstünde bulunması sebebiyle müebbet hapis cezasına çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan hakkındaki cezalar 16 Eylül 1961'de infaz edildi.
ADNAN MENDERES VE 2 BAKAN İMRALI'DA İDAM EDİLDİ
Adnan Menderes'in idam cezası için bir gün beklenecekti. 17 Eylül 1961'de acı haber geldi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk ve son kez bir Başbakan idam edildi. Bir Başbakan'ın idamı, bir dönemin sonu oldu ama darbecilerin iktidarı uzun sürmedi.
Menderes'in ölümünden yalnızca 29 gün sonra yapılan 1961 seçimlerinde Demokrat Parti'nin devamı olduğunu söyleyen Adalet Partisi, yüzde 34,8 oy oranı ile 158 milletvekili çıkardı, seçimlerin galibi oldu. CHP'nin oyu ise yüzde 36'da kaldı. 1961 seçimlerinde Adnan Menderes'in oğlu Yüksel Menderes'i Aydın'dan milletvekili adayı gösteren Yeni Türkiye Partisi ise yüzde 13.7 oy oranı ile TBMM'de üçüncü büyük parti grubu oldu. Bunu takip eden 1965 seçimlerinde Adalet Partisi, 1961 seçimlerinde bir kısım DP oylarını alan YTP'yi de eritip yüzde 52,87 oranında oy aldı ve tek başına iktidara geldi.
1960 ihtilali olmasaydı, bir şekilde iktidar değişimi sandıkta olsaydı, demokrasinin olgunluk sınavından geçmesi anlamına gelecekti.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
TDK anketi paylaştı: 2024 yılının kelimesi için oylama başladı! İşte detaylar...
SON DAKİKA! MİT'ten Suriye Kamışlı'da Operasyon: PKK'nın Sözde Sorumlusu Etkisiz...
SON DAKİKA... Dilan Polat ve Ablası Sıla Doğu İçin 1 Yıl Hapis Cezası Talebi! İşte Detaylar
Aralarında doktor ve mühendis de var! Fuhuş çetesi çökertildi: Katalog hazırlamışlar
Sultan II. Abdülhamid’in Filistin’de çektirdiği fotoğraflar kitaplaştırıldı