"Yargı erkinin bağımsızlığı hazmedilemiyor"
Yargıtay Başkanlar Kurulu, AKP hakkındaki kapatma davasına tepkiler ve AKP’nin yeni anayasa çalışmalarını sert bir bildiriyle eleştirdi; ''yargı erkinin bağımsızlığının hazmedilemediği”ni kaydetti.
Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildirisinde, "Tüm gelişmeler, ısrarlı bir biçimde ve sistemli olarak yargı erkinin bağımsızlığının hazmedilemediğini, tarafsızlığı sağlama adı ve aldatmasıyla yürütmeye yandaş, onu koruyup kollayan ve onun tarafından denetlenen bir yargının oluşturulmasını amaçlandığını belgelemeye yetmektedir" denildi.
Bildiride, "1 yıla yakın süreçte ve özellikle son zamanlarda, giderek artan bir biçimde yargı erkine yönelik ve hukuk devleti olma ilkesiyle bağdaşmayan sistemli saldırıların Cumhuriyet'in temel ilkelerini zedeler hal aldığı" değerlendirmesinde bulunuldu.
Bildiride, "Süreklilik gösteren bu davranışlar, toplumun, çözüm bekleyen sorunlarının ve gerçek gündeminin ötelenmesine, gelişimine harcanması gereken zamanın gereksiz biçimde yitirilmesine neden olur hale dönüşmüştür" ifadesine yer verildi.
"Yabancılara şikayeti esefle kınıyoruz"
AB ilerleme raporlarında, Yargıtay'ın da görüşlerine uygun olarak yer alan; "Türk yargı erkinin bağımsızlığını zedeler düzeyde, yürütme erki kaynaklı müdahalelerin giderilmesi gereğine ilişkin tavsiyelerin dışlandığı" görüşüne yer verilen bildiride, şunlar kaydedildi:
* Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun oluşumunda bakan ve müsteşarın yer alışının, 'milli hakimiyet ilkesine yönelik önemli bir adım' olduğu gerekçesiyle savunulup korunduğu,
* Bununla da kalınmayarak, geçmişte sakıncaları görülerek uygulanmasından vazgeçildiği gözetilmeden, 'yargının yasama organına karşı sorumluluğunu temin' adı altında yasamanın Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na üye seçmesinin gerekliliği ve bu doğrultuda düzenlemeler yapılacağının ifade edildiği,
* Böylece yasama erkindeki etkinliğini kullanarak, yargıç ve Cumhuriyet savcıları üzerinde yürütme erkinin baskı ve denetiminin geliştirilmek istendiği,
* Yargı mensuplarının yürütme erki güdümünde bir sivil örgütlenme oluşturabilmelerinin öngörüldüğü,
* Bağımsız ve özgür bir kuruluşa izin verilemeyeceği görüşünün öne çıkarıldığı,
* Tüm olumsuz koşullara karşın, yargı işlev ve yetkisini özveriyle yürüten yargıç ve Cumhuriyet savcılarının, her türden engele rağmen ulaştıkları başarı düzeyini takdirle değerlendirmek, özlenen yargı hizmetinin sunulamamasının nedenlerini isabetle saptamak ve diğer erklerin sorumluluğu kapsamındaki eksikleri gidermek yerine, karşılaşılan olumsuzlukların yegane sorumlusu yargı mensuplarıymış gibi bir önyargıyla etik değerlere atıfta bulunulduğu,
* 'Yargıya güvenin tartışılması' başlığı altında 'asıl sorumluluk öncelikle yargının kendisine düşmektedir', 'bu çerçevede hakimlik makamına, bütün kişi ve kuruluşların yanı sıra ve bunlardan da önce olmak üzere bu makamı temsil eden kişilerin saygı göstermesi ve bu makamda bulunmanın onurunu hissedip bu onura uygun tavır ve davranışlar içerisinde bulunmaları vazgeçilmez bir sorumluluktur' sözleri seçilerek, hiç de yerinde olmayan ifadelerle, ulusal yargının ve mensuplarının yabancılara şikayet edilebildiği esefle gözlemlenmiştir.
Bu düşünce, niyet ve tasarrufların, yargı erki adına ve adli yargının en üst kurumu olan Yargıtay tarafından asla kabul edilemeyeceği, 'bağımsız yargı hedefiyle' bağdaştırılamayacağı, dahil olmayı amaçladığımız Avrupa Birliği müktesebatıyla da uyum sağlamayacağı açıktır."
Anasaya çalışmalarına eleştiri
Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisinde, "Anayasa'nın kimi hükümlerinin yenilenmesi konusunda oluşan genel kabulden yararlanılmak suretiyle bir siyasi görüşün istek ve direktifi doğrultusunda bütünü değiştiren bir taslak hazırlattırılarak 'en doğru ve en çağdaş Anayasa' tanımlamasıyla kamuoyuna sunulduğu" ifade edildi.
Anayasaların en geniş toplumsal mutabakatla, tartışma ve uzlaşma ve sahiplenmelerle hazırlanması gerekeceğinin "gözardı edildiği" görüşüne yer verilen bildiride, "Böylece ilk ciddi gerilim, beklenmedik bir zamanda ve hiç de gerekli olmayan yöntemle gündeme yerleştirilmiştir" denildi.
"Bir siyasi parti hakkında iddianame..."
Bildiride, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 28 Eylül 2007 tarihli konuya ilişkin bildirisine yer verilerek, şunlar kaydedildi:
"Toplumun yoğun ve isabetli refleksi, anılan taslağın yasalaşması girişiminde duraksama yaşatmış, ancak Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddeleriyle ilgili değişiklik engellenemeyen bir hızla yasalaştırılmıştır.
Tüm gelişmeleri izleyip, değerlendiren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı anayasanın ve yasaların kendisine yüklediği sorumluluğun gereği ve tezahürü olarak yasal yöntemle topladığı kanıtlara dayanmak suretiyle bir siyasi parti hakkında iddianame düzenleyerek Anayasa Mahkemesi nezdinde yargılama ve müeyyide talebinde bulunmuş; ne var ki talebin muhatapları ve onların yandaşları iddianamenin kurumsal olduğu gerçeğini gözardı ederek, akla, mantığa ve hukuka aykırı tavır, söylem ve yazılarla ve hatta çoğu suç teşkil eden davranışlarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nı toplumun tepki ve husumetini muhatap kılmaya yönelmişlerdir.
Bu türden davranışların kişisel tatmin duyguları ötesinde, yargılanan siyasi kuruluşa hukuken hiçbir siyasi yarar sağlamayacağı, yargılamanın sonucunu da etkilemeyeceği gözetilmemiş, zaman zaman şiddetini kaybetse de bütünüyle sona erdirilmediği, belki de bilinçli tarzda sona erdirilmek istenmediği gözlenir olmuştur.
Süreçte, çelişki ve yanlışlıklar sürdürülmüş, açılan davayı Anayasal ve yasal sorumluluk ve yetkinliğiyle hukuka uygun olarak değerlendirilip, sonuçlandıracağında hiçbir kuşku bulunmayan Anayasa Mahkemesi'nin, her tür etkiden uzak biçimde, yargı yetkisiyle baş başa bırakılması ve sonucun saygıyla karşılanacağı kanısının yaratılması yerine Anayasa'nın 138'inci maddesi hükmünü gözardı eder bir sorumsuzlukla, yargıyı etkilemeye yönelik tavır, davranış ve görüş açıklamaları artan bir hızla sergilenmiştir.
Yargı huzurunda kendini ve siyasi teşekkülünü hukuka uygunluk içinde savunmak, ithamların asılsızlığı inancına sahip olunuyorsa kendi karşı kanıtları ve gerekçeleriyle iddiaları çürütmek yerine 'dilediği her şeyi yapabilme yetkisini halktan aldığı' gibi şaşırtıcı bir inançla yargıyı ve mensuplarını halka şikayet ederek, hedef göstererek, hatta yabancı kişi ve kuruluşların yardım ve katkılarını sağlayarak Türk yargısını etkileme niyet ve gayretine girmek suretiyle açılan kapatma davasında lehe sonuç alma heves ve yöntemleri sıklıkla denenir olmuştur."
Yargı reformu tartışması
Avrupa Birliği Genişlemeden Sorumlu Komiseri'ne, "Yargı Reformu Strateji Taslağı"nın verilmesinin de eleştirildiği bildiride, "Tüm bu gelişmeler, ısrarlı bir biçimde ve sistemli olarak yargı erkinin bağımsızlığının hazmedilemediğinin, tarafsızlığı sağlama adı ve aldatmasıyla yürütmeye yandaş, onu koruyup kollayan ve onun tarafından denetlenen bir yargının oluşturulmasının amaçlandığını belgelemeye yetmektedir.
Hedeflenen budur, ancak asla unutulmamalıdır ki, insanlık tarihi böylesi güdümlü yargı ile varlığını sürdürebilen, bireyini güvenli ve mutlu edebilen ve uygarlık yarışında başarılı olabilen hiçbir millet ve devlete tanıklık etmemiştir.
Yüce Türk ulusu ise bağımsızlığı ve etkinliği eksiksiz bir yargı erkine her zaman layık olmuştur. Yüce ulus adına yargı yetkisini bu görüş ve sorumlulukla kullanmayı sürdüreceğimizi, yargı bağımsızlığının takipçisi olacağımızı saygıyla duyururuz."
Bildiride, Yargı Reformu Strateji Taslağı'nın "Yargıtay'a sunulmadan, görüş, düşünce ve deneyimlerinden yararlanmadan, diğer yüksek mahkemelerin ve yargı erkinin sair üst organ ve kuruluşlarının ve mensuplarının görüş ve önerilerinden de yararlanma gereksinimi duymadan AB yetkilisine verilmesinin devlet sorumluluğuyla bağdaşmayacağı, hiçbir gerekçeye de sığınılarak açıklanamayacağının ortada olduğu" bildirildi.
Bildiride, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun, "kuruluşunun 85'inci yılında Cumhuriyet'in temel niteliklerinin tartışmalara ve yeni tanımlamalara konu edilmesinden ve yargı erkine yönelik sistemli saldırıların ivme kazanmasından duyduğu kaygıyla görüş ve önerilerini, adına yargı yetkisi kullanmaktan onur duyduğu Yüce Milleti'yle paylaşmak gereğini duyduğu" ifade edildi.
"Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti" idealinin yüceltmeyeceği kişi ve kurum bulunmadığına işaret edilen bildiride, "Cumhuriyet'in temel niteliklerini benimseme, sahiplenme ve koruyup yüceltme işlevinde, devletin temel organları olarak yasama, yürütme ve yargı, Anayasa gereği, uygar bir iş bölümü ve işbirliğiyle yetki ve sorumluluk üstlenmiş, erkler arasında üstünlük sıralaması olmadığı, üstünlüğün sadece Anayasa'da bulunduğu ilkesi getirilmiş, yargının bağımsızlığına özellikle vurgu yapılmıştır" denildi.
Bildiride, "Kaldı ki yayımlanmış içeriği itibarıyla reform gibi gösterilen ve gerçekleştirileceği devletçe taahhüt edilen birçok önerinin, yargı bağımsızlığı adına asla kabul görmeyeceği, yoğunluğunun Avrupa Birliği'nin önceki istişare ve ilerleme raporlarıyla ve keza kabul görmüş uluslararası yargı bağımsızlığı kavramlarıyla büyük ölçüde çeliştiği gözlemlenmiştir" denildi.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Üşümeye hazır olun! Marmara’da hava sıcaklıkları 10 ila 12 derece azalacak
Son Dakika Haberleri... Rusya’da Yakalanan Berat Can Gökdemir’in Türkiye’ye İadesi Talep Edildi
SON DAKİKA... "Türkiye altında kalabilir" deyip uyardı: 7.2 büyüklüğünde deprem bekliyoruz
Bursa'da yarın okullar tatil mi 22 Kasım 2024? Valilikten açıklama geldi mi?
İstanbul'da lodos: Dev dalgalar oluştu, Kalamış Sahili göle döndü