Selahattin Demirtaş: "2023 başkanlık vizyonuysa, onu da yaptırmayacağız"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı 2023 vizyonunu eleştirdi, "2023 sadece bir başkanlık vizyonuysa onu da yaptırmayacağız" dedi. Erdoğan'ın bugünkü konuşmasıyla seçim startını verdiğini ifade eden Demirtaş, "Anlaşıldı ki bir kez daha AKP'yi kendisi seçime sokacak" ifadesini kullandı. Demirtaş, barış çağrısını yineledi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Mardin'de katıldığı Demokratik Toplum Kongresi'nin toplantısında konuştu. Gündemdeki konulara değinen ve değerlendirmelerde bulunan Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a eleştiriler yöneltti. Silahların susmasıyla ilgili mesajlar veren Demirtaş, barış ve çözüm sürecine dönme çağrısı yaptı. Demirtaş'ın konuşması şöyle:
Çok farklı siyasi kırılmaların arifesindeyiz. PKK'nın mesajlarında eminim ki, bunları anlamış hissetmişsinizdir. Dolayısıyla bizler HDP olarak yeniden barışa evriltecek siyasi başarıyı ortaya koyacak bir mücadele ortaya koyan bir siyasi parti olarak kendimizi tarihi sorumlulukla karşı karşıya hissediyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlara seslendi
Kronolojik olarak nereden nereye geldik, birbirimize hatırlatarak belki önümüzü daha iyi görebiliriz. HDP, Türkiye'deki farklı bütün kimliklerin, inançların, mezheplerin, farklı cinsiyetlerin eşit temsiliyle bir araya geldi; çoğulcu demokrasiyi savunan, haktan, halktan, emekten yana bir Türkiye partisi olarak kuruldu. Daha önce de benzer girişimler oldu ama bunlar akamete uğradı. Ama bunun stratejisi önemi hiçbir zaman gözardı edilmedi. Bizim gerçek bir Türkiye partisine ihtiyaç var dedik. Biz şu anda parlamentodakiler başta olmak üzere hiçbir partinin Türkiye'nin çoğulcu yapısını yansıttığını düşünmüyoruz. Böyle bir anlayışla kurulmuş, faaliyet yürüten, siyaset, çözüm üreten partiler değiller. Türkiye çok kültürlü, inançlı, dillidir. Farklı farklı tarihi olan halklar vardır. Farklı medeniyetlerden beslenmiş, kökleri kadim geçmişe dayanan bu anavatanda ya da başka topraklarda yaşamış olmasına rağmen burayı anavatan olarak bellemiş halkların tümüdür Türkiye. 'Biz Türkiye partisiyiz' diyenlere bakın, ne kadarı hangi söylemleri, eylemleri, yapıları tam olarak Türkiye'yi yansıtıyor. Türkiye partisi olmak 81 vilayetin tamamında örgütlü olup vekil çıkarmak değildir. Türkiye'nin tam da bu sıcak yakıcı gerçekliğine dokunan, halka dokunan, zorla bastırdığınız kimliğinden, inancından, mezhebinden dolayı utandırılacak hale getirdiğiniz bütün o çok renkliliği ortaya çıkarabilmektir gerçek Türkiye partisi olmak. HDP bu cesareti ortaya koymuştur. Tam da tarihin Ortadoğu ile ilgili bir kırılma dayattığı, 1900'lerin başından yüz yıl sonra Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmeye çalışıldığı, emperyal ve iç müdahalelerle siyasetin dizayn edilmeye çalışıldığı ve bunun uğruna bütün inançların, kimliklerin, halkların birbirine kırdırıldığı, düşman edildiği bir ortamda HDP tarihinin en değerli rolünü oynuyor.
Demirtaş: "Hükümete de PKK'ya da 'dur' diyoruz"
"HDP'ye verilen yüzde 13, Türkiye Suriye olmasın diye"
Türkiye'nin neresine giderseniz gidin bu farklı inanç ve kimlikleri görürsünüz. Sadece Mardin, Siirt, Hatay için değil. Türkiye'nin her yerinde kendini farklı tanımlama ihtiyacı duyan insanlarımız var. Devletin bu tekçi, ırkçı, faşizan dayatmalarına rağmen halklar birarada yaşıyor ve yaşamak da istiyorlar. Suriye gibi olmak istemiyoruz evet istemiyoruz. Suriye gibi olmak tehlikesiyle karşı karşıya mıyız? Evet karşı karşıyayız. Fakat bunun yolu tekçi dayatmalar değil. Bunun yolu kendi partisinin, kendi koltuğunun, kendi iktidarının çıkarları uğruna ülkenin çoğulculuğunu hiçe saymak değildir. Suriye böyle Suriye oldu. Suriyedekiler, 'Bizden başkası bu ülkede konuşamaz' dediği için böyle oldu. 'Kimse gösteri yapamaz, yürüyüş yapamaz, kimse hak ve özgürlük isteyemez, bombalarız' dediği için Suriye böyle oldu. Şimdi Suriye'de aynı şehirde aynı inanca sahip olmayanların dışında kimse yaşayamıyor. Farklı inançlar aynı şehirde, bölgede yaşamıyorlar, yaşayamıyorlar. Rojava bölgesini ayrı tutan Suriye'nin başka hiçbir yerinde artık heterojen, çoğulcu bir yapı göremezsiniz. Biz halen aynı şehirlerde, mahallelerde yaşıyoruz, çok şükür aynı toplantı salonunda biraraya geliyor, sorunlarımızı tartışabiliyoruz. HDP budur işte, bunu ayakta tutmaya çalışıyoruz. 7 Haziran'da bize verilen yüzde 13, tam da buna verilmiş destektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'a dava açtı
"2023 vizyonu bir kişinin başkan olmasıymış"
Bize oy vermek isteyip de vermeyen ama duası, gönlü bizimle olan yüzde 13'ten çok fazla insanlar var. Onlar HDP'nin kıymetini biliyorlar, anlıyorlar. HDP'nin barajı geçip yüzde 13'e ulaşmış olmasının Türkiye'yi nasıl bir felaketten kurtardığını sokaktaki yurttaş anlıyor. Köye, mahalleye gitseniz, kimi dinlesiniz bunu anlıyor. 'HDP iyi ki barajı geçti, ülkeyi kucakladı' diyorlar. Oy veren, vermeyen herkes bunu söylüyor. Kim bundan rahatsız peki? 2023 başkanlık vizyonu olanlar. Başka da rahatsızlık duyan yok. Türkiye'nin 2023 vizyonunu bugün öğrenmiş olduk. Bir kişi başkan olacakmış. 2023 vizyonu buymuş! HDP onu engellediği için ülkede bugün savaş çıkmış. Düşünebiliyor musunuz, bir ülke nasıl bir vizyonla, nasıl bir tekçilik anlayışına mahkum edilerek şu noktalara getirildi.
"İktidardan düşünce silaha sarıldı"
"Kendi iktidarı uğruna ülkeyi felakete atacak, hırsa gömülmüş biri"
Mardin'deki konuşmamın tekrarı olacak ama 7 Haziran akşamı bu ülkenin Cumhurbaşkanından şunu beklerdik: Bütün dünya eminim ki canlı yayında onun konuşmasını yayınlayacaktır. Ülkemizin, hepimizin Cumhurbaşkanı olma sıfatıyla mikrofonun başına geçip şunları söyleyebilirdi: 'Evet bir seçim yarışı yapıldı, bitti. Parlamentomuz artık dört partidir. Halk parlamentoya koalisyonla ülkeyi yönetme görevi vermiştir. Barajı aşan bütün partiler meşru halk temsilcisi olarak Türkiye'nin çoğulcu yapısını temsil ediyorlar. Parlamentomuz eskisinden daha güçlüdür. Evet AKP tek başına iktidar olamamıştır ama parlamentomuz artık daha güçlüdür. Evet AKP tek başına iktidar olamadı ama şimdi bana Cumhurbaşkanı olarak düşen şey, ülkemin bu çoğulcu tercihine saygı duymak ve buna uygun bir barış süreciyle bu seçim sonuçlarını taçlandırmaktır.' Bunu diyebilirdi. 'Her ne kadar seçim kampanyası döneminde bir parti için çalıştıysam da halk tercihini böyle yaptı. Ben milli iradeye sahip bir Cumhurbaşkanıyım, yüzde 52 ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanıyım' diyebilirdi. 'Şimdi artık müzakereye kaldığımız yerden devam etmeliyiz, şimdi artık özgürlük, demokrasi, çoğulculuk içeren sivil bir anayasayı yapmalı, şimdi artık bir an önce silahsızlanma gündemiyle PKK'nın silahlarını da bırakacağı bir yasal düzenlemeyle atbaşı bu süreci yürütmeliyiz' diyebilirdi. Eğer normal bir Cumhurbaşkanımız olsaydı. Eğer kendi iktidarı uğruna ülkeyi felakete atacak, hırsa gömülmüş bir Cumhurbaşkanı olmasaydı. Bunu yapabilirdi. Türkiye açısından işin kırılma noktasıydı. 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar Türkiye'ye çok çok büyük bir fırsat sundu. Nasıl biz birlikte yaşıyorsak onun üst yapısı da birlikte yönetmektir; koalisyondur.
Demirtaş: "2 tarafa da çağrı yapıyoruz. Derhal..."
"Seçim sonuçlarını tanımamak diktatörlüktür"
Toplum farklı, kimlik, inançlar ve partilerden oluşuyorsa, onu birlikte yönetmek en makul olanıdır. İktidarı elinde tutmak, tekleştirmek, 'Benden başkası yönetemez' demek kim yaparsa yapsın diktatörlüktür. Başına 'ileri' koysanız, sonuna 'demokrasi' koysanız, allasanız pullasanız ne yaparsanız yapın, başka anlayışlara yönetim, iktidar, egemenlik paylaşma hakkı tanımıyorsanız, hele hele sandıktan çıkan sonuca iktidar hakkı tanımıyorsanız onun adı diktatörlüktür.
"2023 sadece bir başkanlık vizyonuysa onu da yaptırmayacağız"
Türkiye için çıkış yolu, en güzeli geniş tabanlı bir koalisyon hükümetiyle topluma nefes aldırmaktı. İktidarlar baki değildir, bugün iktidardasınızdır yarın düşersiniz. 7 Haziran'da olduğu gibi. Bu çok normal. Sizler nasıl ki 2002 Kasım'ında iktidara geldiyseniz, yüzde 36 ile parlamentonun yüzde 70'inin nasıl ele geçirip tek başına iktidar olduysanız, o nasıl halk iradesiyse, 7 Haziran'da öyledir. 13 yıl tek başınıza yönettiniz, Allah doyursun. Ne yapacaksınız? 'İlle 50 yıl daha biz yöneteceğiz', 'İlle 2023'e kadar biz yöneteceğiz'. Yahu 2023 vizyonunuz mükemmelse gelin beraber yapalım. Eğer 2023 vizyonunuz ülkenin geleceği açısından vazgeçilmezse, gelin ikna edin, anlatın, beraber yapalım. Yok 2023 sadece bir başkanlık vizyonuysa onu da yaptırmayacağız. Böyle bir anlayışla ülke gelecek vizyonu çizebilir mi? Ülke açısından doğru olduğuna inandığınız hangi projeniz varsa, buyrun getirin HDP olarak hazırız, tartışalım, birlikte hayata geçirelim. Doğru işleri yapmak için ille tek başına iktidar olmanız gerekmiyor.
Demirtaş: "Bir an önce müzakerelere dönülmesi lazım"
"Ne olmamış da masayı devirdiler"
Hangi doğru projeyi getirdiniz HDP parlamentoda engel oldu? Güvenlik yasa tasarısına muhalefet ettik. Hangi doğru işi yaptınız da HDP engel oldu? 13 yıllık iktidarınız boyunca 2007'den bu yana parlamentodayız. Çözüm süreci dediniz elimizi taşın altına koyduk. Burada mikrofonların önünde uzun uzun anlatamayacağım kadar büyük fedakarlıklar, emekler harcadık. Bütün arkadaşlarımızla birlikte... Herkes büyük çaba sarf etti. Dolmabahçe'ye gelinceye, o mutabakat açıklanıncaya kadar milyonlarca insanın emeği var. Çıktınız bir anda o emeklerin tamamını yok saydınız. Neden? Açın bakın. 28 Şubat'tan sonraki ve önceki hükümet yanlısı gazeteleri bir tarayın bakalım. Hepsi buradalar. Birazdan toplantıdan sonra fırsat olur belki size aktarırım. Süreç nasıl işlemiş, ne beklemişler, ne olmamış da masayı devirmişler hatırlayacağız.
Demirtaş'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkındaki suç duyurusu işleme konulmadı
"Silah bırakmak en çok biz istiyoruz, senin sarayda tuzun kuru"
Silah bırakmak en çok biz istiyoruz. Silah sesi saraydan duyulmuyor, siz rahatsınız. Gelin bakalım, buradaki insanlara sorun. Siyaset yapan, mücadele eden, sabah dükkanını açmaya çalışan, okula giden, gelin buradaki insanlara sorun bakalım. Senin tuzun kuru. Sarayının duvarları kalın, camları kalın ses geçirmiyor. Kurşun sesini, bomba sesini duymuyorsun. En çok biz istiyoruz silahların bırakılmasını. Halk olarak istiyoruz ve barış içinde yaşamayı hak ediyoruz. Bunu yapabilecek gücümüzün olduğunu sana gösterdiğimiz için bu kadar öfkelisin. Başka nedir bu öfke.
Zübeyir Aydar: "Çözüm süreci bitmemiştir"
"Dolmabahçe mutabakatından vazgeçilmeseydi bu çocuklar ölmeyecekti"
Bir lider neden ülkesini bu kadar barışa yaklaştırmışken vazgeçer? Kendisi de dahil bu kadar emek vermişken vazgeçer? Kendisi öncülüğünü yaptı. Neden Dolmabahçe'den bir hafta sonra karma bir heyet, devlet heyeti, İmralı'ya gidecek müzakere başlayacaktı. Başladığı gün Sayın Öcalan, PKK'ya silahları bırakma çağrısı yaptı. Orada tarih verecekti. Bunların hepsi konuşuldu İmralı'da, tutanaklarda var. İmralı'ya neden 28 Şubat'tan sonra heyetler gitmedi. İzleme Kurulu isim isim belirlendi. Bunu niye açıklamıyorlar. Sayın Davutoğlu başbakansınız, neden açıklamıyorsunuz. Neden çıkıp Dolmabahçe yanlıştır dediniz, yanlış olan nedir orada? Gayrımeşru, ahlak dışı olan nedir orada? Birlikte yaptık. Utanmadan, sıkılmadan göğsümüzü gere gere Dolmabahçe mutabakatının arkasında durduk. Orası hırsızlık yapılan bir yer miydi? Soygun, talan, rüşvet sonrası yapılan bir açıklama mıydı? Neyin üstünü örtmeye çalışıyorsun? Son derece düzgün, meşru bir iş yapıldı orada, neden sahip çıkılmıyor? Orada oturan bakanlar kendi yaptıkları işe neden sahip çıkmıyorlar? Bu çocuklar ölmeyecekti işte. Her akşam TV kanallarından, insan olan herkesin içinin parçalanarak izlediği bu görüntüler olmayacaktı. Şimdi biz PKK'nın dağdan inişini konuşuyor, 10 maddelik müzakerenin Türkiye'nin önünü ne kadar açtığını konuşuyor olacaktık, bu mümkündü işte.
''Koalisyon duydum mu kaşınıyorum alerjim tutuyor''
"Tarihe geçmek istiyordu"
HDP bunu nasıl engelledi, bunu açıklasınlar bakalım? Yani siz hükümet olarak İmralı kosterine gözlemci heyetini, HDP heyetini, devlet heyetini bindirdiniz de HDP olarak biz mi engel olduk? Neye engel olduk? Tek suçumuz, 'Biz parti olarak seçime girme kararı aldık ve barajı aşacağız' dedik. Budur rahatsız eden şey. Çünkü çözüm sürecinden, Dolmabahçe mutabakatından bekledikleri şey, AKP'nin yüzde 50 oy almasıydı, HDP'nin baraj altında kalmasıydı. Bunun olmayacağı Dolmabahçe açıklamasından sonraki rüzgarda, kamuoyu araştırmalarında hemen ortaya çıktı. Çünkü arzu edilen şey, tarihe 7 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde PKK'ya silah bıraktırmış lider olarak geçmekti. Sonraki seçimlerde de yüzde 50'den daha fazla, yüzde 52, cumhurbaşkanlığı seçimini geçecek oy istiyordu. Ama bir engel vardı, HDP.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: "HDP'nin meşruiyetinin sona ermesine neden olur"
"Bütün bu tezgahlar dönerken Cumhurbaşkanı seçim meydanındaydı"
HDP de halkların gönlünde taht kurmuş, varlığıyla bu ülkede birarada yaşamanın umudu haline gelmiş... Bize dayatılan şey, 'Efendim süreç var. Siz seçime girmeyin' dayatmasıydı. 'Niye parti olarak giriyorsunuz, süreci mi bozma niyetiniz var, bağımsız girsenize' dayatmalarını hatırlarsınız. 'Vatana ihanet' dediler, 'Bunlar Kandil'den talimat aldı, bunlar sınır ötesinden, okyanus ötesinden talimat aldılar; o yüzden seçime giriyorlar' dediler. Kendi söyledikleri yalanlara inandılar. Bir parti kendi öz gücüyle seçime giriyor, bundan daha doğal ne var, anormal olan bağımsız girmektir, ondan vazgeçtik diye derhal bizi 'vatan haini' diye itham etmeye başladılar. Bütün seçim kampanyası bu şekilde sürdü. 176 yerde bu yüzden saldırıya uğradık, Diyarbakır mitingimiz bu yüzden saldırıya uğradı. Bütün bu tezgahlar dönerken Sayın Cumhurbaşkanı seçim meydanlarındaydı. Ülkenin Cumhurbaşkanı olarak değil, bir partinin genel başkanı olarak. Fiili olarak seçim kampanyasını yürüttü. Bu mudur sürece, barışa, kutuplaşmaya, kamplaşmaya karşı tarz? Biz siyasi partiyiz, bizler arasında rekabet olabilir. Biz AKP, CHP, MHP, diğer partiler birbirimize rekabet için sert söylemler de kullanabiliriz. Ama bir Cumhurbaşkanına düşen partiler üstü konumunu kaybetmeden ülkedeki kamplaşma, kutuplaşmayı, kavgayı önleyecek bir şemsiye görevi görmektir. Sayın Cumhurbaşkanı seçim dönemi bu misyonunu kaybetmiştir. Seçim sonrası bunu toparlama şansı vardı maalesef...
HDP barış mitingleri düzenleyecek
"Seçim startı verdi, AKP'yi kendisi seçime sokacak"
Bugün yaptığı açıklamaları dinleyin seçim kampanyasının startını muhtarlarla birlikte verdi zaten. Anlaşıldı ki bir kez daha AKP'yi kendisi seçime sokacak. Türkiye toplumu, Karadeniz, Trakya, Ege, İç Anadolu, Doğusuyla şunu iyi bilsin, HDP gerçek, hakiki bir halk partisidir. Gücünü halktan alır. Ne silaha, ne şiddete dayanır. HDP'deki varlığımız silahla, şiddetle aramıza koyduğumuz net mesafenin göstergesidir. HDP'de siyaset yapıyor olmamız zaten şiddetle, silahla aramıza koyduğumuz mesafeden dolayıdır. Demokratik siyaset yoluyla sorunlarımızı çözelim diye buradayız biz. En zor olanı sizlerle birlikte tercih ettiğimiz için buradayız. Bütün bu tehditler, saldırılar, açık alandaki hedef göstermelere rağmen bıkmadan, usanmadan, moralimizi bozmadan halka verdiğimiz sözün gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz ve bu bizim için stratejiktir.
HDP lideri Demirtaş: "PKK mesajımızı aldı, cevap da geldi"
Müzakereye dönme çağrısı: "Her şeye rağmen arkasında oluruz"
DTK'nın mesajlarında eminim ki sizlerde dikkat etmişsinizdir. Evet tarihi kırılmayla karşı karşıyayız. HDP'nin tercihi Türkiye'de bütün inanç, kültür, kimliklerin birarada yaşamasından yanadır. Bunun da yolu Dolmabahçe mutabakatındaki sürece, müzakereye dönmektir. Sayın Cumhurbaşkanı eğer bu konuda inisiyatif alacaksa Türkiye'yi bütün bu kırılma süreçlerinden çevirebilir, döndürebilir. Ortadoğu'nun kan deryasına döndüğü şu günlerde bir ülkenin Cumhurbaşkanından beklenen şey, 'Niye seni başkan yaptırmayacağız' dedinize takılıp durmak değil, siyaseti doğru okumak ve doğru bir üslup ve yöntemle bir kez daha süreci başlatmaktır. Sayın Cumhurbaşkanı bunu yaparsa, her şeye rağmen bizler barış sürecinin, çözüm sürecinin tüm gücümüzle arkasında olacağız. Kendisi artık savaş politikalarının tutmadığını, zarar verdiğini ve Türkiye'yi felakete doğru sürüklediğini görür, kaldığımız yerden daha ileride bu işe devam edelim derse, hep birlikte sürecin arkasında olacağız. Dün ne demiştik, ne yapmıştık buna bakmayacağız. En acil şey barış ihtiyacıdır ve ellerin tetikten çekilmesidir. Bu ölüm, kan deryası içinde sivil siyasetin, sivillerin sesi her gün her dakika daha da kısılacaktır.