Özel Kuvvetçi sanık: 'Mühimmatları Zekai Paşa'nın emriyle almışlar'
Darbe girişimine ilişkin Özel Kuvvetler Komutanlığı personelinin yargılandığı davada savunma yapan sanıklardan Emrah Şentürk, "Ani Reaksiyon Timi ne kadar mühimmat varsa aldı. İddianame gelince ART'nin Zekai Paşa'nın emriyle, bizden aldığı mühimmatlarla hareket ettiğini okudum" dedi. FETÖ ile hiçbir bağlantısı olmadığını anlatan sanık, "Ne Bank Asya, ne dolar... 'Hocam hocam' deyip ağlayanların kimler için ağladığını hepimiz biliyoruz" ifadesini kullandı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Gölbaşı'nda bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığının (ÖKK) ele geçirilme teşebbüsüne ilişkin 69 sanığın yargılandığı davada savunmasını yapan sanıklarından Emrah Şentürk ve Emre Andıç, darbe girişimine katılmadıklarını, FETÖ ile irtibatlarının bulunmadığını kaydetti.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık Emrah Şentürk, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Destek Komutanlığına Bağlı Doğal Afet Arama Kurtarma Taburu personeli olduğunu belirtti.
"Erdoğan için gittiğimizi biliyordum"
Sanıklar arasında tek Kara Kuvvetleri personelinin kendisi olduğunu, çünkü görevli olduğu taburun ÖKK ile aynı birlikte bulunduğunu ifade eden Şentürk, kendi taburunun nöbetlerinin yanında ortak kullanım alanlarında da nöbet tuttuklarını anlattı.
Kendisinin, 29 Haziran 2016'da çıkan nöbet listesi uyarınca 11, 15 ve 17 Temmuz'da doldur-boşalt istasyonunda nöbetçi olduğunu ifade eden Şentürk, "Benim görevlerimden biri mühimmat vermektir. Silah vermek benimle alakalı değil. Emniyet Muhafız Bölüğünün görevlendirdiği asker silah verir. Ben de niye veriyorsun, niye vermiyorsun demem. Ani Reaksiyon Timine (ART) mühimmat vermekse benim görevim. Verdiğim mühimmat da kayıt defterine işlenir" diye konuştu.
Şentürk, 15 Temmuz'da saat 21.00 sıralarına kadar her şeyin normal seyrettiğini, ardından 5 kişilik ART personelinin gelerek, kendisinden 15 şarjör M16 mühimmatı aldığını bildirdi. Bu görevlilerin mühimmat almasının normal olduğunu belirten Şentürk, sanıklardan okul komutanını koruması Ahmet Karaaslan'ın gelerek, mühimmat aldığını söyledi.
Ömer Halisdemir davası başlıyor
İlerleyen saatlerde sanıklardan bir uzman çavuşun, "Nöbetçi amirlikten telefon geldi. Acil Müdahale Mangası'nın (AMM) hazırlıklı olması söylendi" dediğini bildiren Şentürk, şöyle konuştu: "Elimde AMM mangasında görevli 8 asker vardı. Çocukları gazinodan çıkmamaları, eğer bir yere gitmeleri gerekirse beni uyarmaları konusunda uyardım. Aradan zaman geçti, Şükrü Uzman aradı, 'Mustafa Koyuncu mühimmat istiyor' dedi. 'Niye?' dedim, 'Bilmiyorum' dedi. Hiç üzerinde durmadım. Koyuncu'ya mühimmat vermedim. Çünkü nöbetçi değildi. 'Bu adam izindeydi, niye çağrıldı? Eve gidiyordu, niye gitmedi? Nöbetçi değil, bir şey değil, niye vereyim?' diye düşündüm. ART tekrar geldi, ne kadar mühimmat varsa aldı. Nöbeti aldığımda 31 şarjör mühimmatım vardı. 2 tanesi okul komutanının korumasına gitti. Kalan 29 şarjörün biri bozuktu, 28 şarjörün de ilk etapta 15, ikinci etapta 13'ünü ART'ye verdim. İddianame gelince ART'nin Zekai Paşa'nın emriyle, bizden aldığı mühimmatlarla hareket ettiğini okudum."
Şentürk, saat 23.00 civarında taarruz helikopterinin kışla üzerinde uçtuğunu, sonraki yarım saat içinde helikopterden ateş açıldığını gördüğünü belirtti. Emrindeki bütün askerleri hemen içeri aldığını, yatma yerlerine dağıttığını, hedef olmamak için ışıkların tamamını kapattığını anlatan Şentürk, "Televizyon vardı ama ışık çıkaracağından onu da kapattım. Televizyonda en son askerlerin Boğaziçi Köprüsü'nü kapattığını görmüştüm. Bunun dışında hiçbir şeyden haberim yoktu" diye konuştu.
Önlem aldıktan sonra Muhabere Merkezine geçtiğini, buradakilerle kameralardan olanları izlediklerini aktaran Şentürk, nizamiye tarafından birilerinin "Gelmeyin", birilerinin ise "Biz de sizdeniz" diye bağırdığını, birilerinin içeri girmeye çalışırken, diğerlerinin bu kişileri içeri almamaya çalıştığını gördüklerini kaydetti.
Şentürk, "Niye girmeye çalışıyorlar, niye almıyorlar, bilmiyordum. Helikopterin atışının ardından sürgülü ilk nizamiyede grupların arttığını gördüm. Niye içeri alınmadıklarını o sırada birbirimize dahi sorduk. Aynı zamanda nöbetçi amirliği aramaya çalıştım. Nöbetçi amirlikten bana söylenen, 'Karışmasın, beklesin' oldu. Her durumda ben arayıp tekrar tekrar bilgi istedim. Komutan ifadelerinde 'Emir vermedim' diyor ama emir vermemek de onun suçu" ifadelerini kullandı.
Şentürk, Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, "Durumu tahkik etmek amacıyla sivil tanıdıklarınla irtibat kurmadın mı?" sorusu üzerine, "İrtibat kurdum. Dahili hattan kendi birliğimi aradım. Nöbetçi amir açmıyor, açtığında da 'Bekleyin' diyordu. Beni arkadaşım aradı. 'ÖKK'da bir şey oluyor. Bizim birliğe de emir verilmiş' dedi ama kışlaya da alınmadıklarını söyledi. 'Kimseyi almıyorlar. Niye alınmadığını bilmiyorum' dedim. Darbe girişimi olduğunu 16 Temmuz'da, Gölbaşı Savcılığında öğrendim." dedi.
FETÖ ile hiçbir bağlantısı olmadığını bildiren Şentürk, "Ne Bank Asya, ne dolar... 'Hocam hocam' deyip ağlayanların kimler için ağladığını hepimiz biliyoruz. Örgütün içinde bulundum mu? Kesinlikle hayır. Üniversitede devlet yurdunda kaldım. FETÖ ile hiçbir bağlantım olmadı. Teravihe gitmedim, cemaat evine niye gideyim?" diye konuştu.
Darbe girişimi içinde bulunmadığını, binada olan askerlerin sabaha sağ salim çıkması için uğraştığını söyleyen Şentürk, "Ne ateş ettik, ne komutanın yaralanmasına, ne Halisdemir'e saldırıya karıştık. Gelen timi tanımıyorum. Semih Terzi'yi savcılıkta öğrendim. Darbe girişimi için kimseden talimat almadım, kimseyi yönlendirmedim. Nöbetçi amirin 'Hiçbir şeye karışmayın' emri üzerine karışmadım" ifadelerini kullandı.
Suç tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında Bakım Bölüğünde Direk Destek Takım Komutanı olarak görev yapan tutuklu sanık Emre Andıç, Güneydoğu'ya mühimmat nakledilmesi emri aldığı için 2 TIR ve araç şoförleriyle birlikte 11 Temmuz Pazartesi Afyonkarahisar'a hareket ettiğini, sonraki günlerde de Aydın, Isparta ve Konya'ya geçtiklerini anlatarak, şunları söyledi:
"15 Temmuz öğleyin Konya'ya ulaştık, mühimmatı teslim aldık. Sonra orduevine geçtim. Akşam 21.00'de orduevinde televizyon izlerken malum kanlı darbe girişiminden haberdar oldum. Büyük şaşkınlık içinde sabah 06.00'ya kadar olayları takip ettim. Sabah bölük komutanı Mesut Yeşilyurt'u aradım. O saate kadar ÖKK'da çatışma olduğundan haberim yoktu. Bilgi vermek için Destek Grup Komutanının müsait olup olmadığını sordum. 'Müsait değil' dedi. Sabah 08.00'de ÖKK Harekat Merkezini aradım. 'Konya'dayız, emriniz nedir?' dedim. İkinci emre kadar orada beklememi emretti. 15 gün boyunca Konya'da orduevinde kaldık. 29 Temmuz'da yola çıktık. 1 Ağustos'ta Silopi ÖKK Harekat Üssüne ulaştık. Mühimmat teslimi yapıldı. 3'ünde dönüşe geçtik, 5 Ağustos'ta birliğe döndüm."
Andıç, dönüşte Karargah Destek Grup Komutanına görevin bittiğine dair tekmil verdiğini, bir süre sonra komutanın darbe girişimiyle ilgili mülakata alınacağını söylediğini belirtti.
İstihbarat Şubede sorgulandığını, hiçbir şekilde "işkence tarzı bir şey yapılmadığını" söyleyen Andıç, "Komutanlara neyle suçlandığımı sordum. 'Ümit Bak albayın yaptığı listede adın geçiyor, ondan dolayı darbeye katıldığını düşünüyoruz' dediler. Sonraki süreçte tutuklandım. 15 Temmuz öncesinde ve sonrasında darbeye katılmayı bırakın, Ankara'da bile değildim. Görev süresince de kimseden darbeyle ilgili telefonla ya da yüz yüze görüşmedim" diye konuştu.
Sanıklardan Ümit Bak'ı yargılama sürecine kadar şahsen bilmediğini ancak birliğe gelen emirlerde imzası olduğu için ismen tanıdığını ifade eden Andıç, "örgüt üyeliği" suçlamasını kabul etmediğini, astsubaylık ve subaylık sınavları sürecinde "bu yapı" ile irtibatının olmadığını, kendi çabaları sonucu subay olduğunu kaydetti.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Dikkat! Meteoroloji il il uyardı: Lapa lapa kar geliyor! Don, tipi, buzlanma...
KENDİ ELLERİYLE YAPTI! Yatağa bağımlı 47 yıllık eşi için binanın dışına asansör
Yolda yatan köpeği ezdi: 10 saatlik kamera incelemeleri sonucu yakalandı!
HABER || İzmir'de 3 polisi yaralamışlardı! Adliyeye sevk edildiler
İstanbul'da yıkım sırasında şok! Yan binanın duvarının olmadığı ortaya çıktı: Yatak odası açıkta kaldı