Gilbert Achar'dan Arap isyanları üzerine radikal bir inceleme
Lübnan doğumlu, yazar/akademisyen Gilbert Achar, Arap İsyanları Üzerine Radikal Bir İnceleme/Halk İstiyor adlı yapıtında, isyan ateşinin yandığı 17 Aralık 2010’dan Mısır’da Müslüman Kardeşlerin iktidara geldiği güne kadar olan dönemi mercek altına alıyor.
Achcar, Ortadoğu ve Afrika denilince akla ilk gelen düşünürlerden. Londra Üniversitesi'nde verdiği derslerin yanı sıra, yine aynı coğrafya hakkında Türkçe de çevrilen birçok çalışmaya imza atmış. (Araplar ve Holokost, Tehlikeli Güç: ABD'nin Dış Politikası ve Ortadoğu, İsrail'in Araplara Karşı Savaşları ve Sonuçları, Barbarlıklar Çatışması, Kaynayan Ortadoğu)
Achcar, Muhammed Buazizi'nin çaktığı kıvılcımın, önü alınamaz bir yangına dönüşüp, bütün bir coğrafyayı ateş altında bırakmasının nedenlerini Marksist bir perspektiften açıklamak üzerine temellendiriyor savlarını.
Achar, pek çok kuramcının toplumsal olayları açıklamak için başvurduğu Karl Marx'ın "Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'ya Önsöz"üne başvuruyor.Achcar, kitabının ikinci bölümünde Marks'tan şu epigrafı alıntılıyor: "Uzun uzadıya uğraştıktan sonra eriştiğim ve bütün incelemelerime öncülük eden genel kanaatlerimi şöyle özetlemek mümkündür. İnsanlar toplumsal üretim işinde, zorunlu ve iradelerinden bağımsız olan belirli birtakım ilişkilere girişirler; bu üretim ilişkilerini, üretim ilişkilerinin toplamı da toplumun ekonomik yapısını meydana getirir. İşte toplumsal bilincin belirli biçimlerini karşılayan kanun ve politik üst yapılar hep bu gerçeklik hep bu gerçek temel üzerine kurulmuştur. Maddi hayattaki üretim biçimi politik tinsel yani manevi toplumsal oluşumların genel karakterini belirtir. İnsanların bilinci geçim yolunu belirtmez, tam tersine geçim yolu onların bilincini belirler." Gerisi adeta çorap söküğü gibi geliyor. Kendilerini antiemperyalist ilan eden ve baskıcı rejimlerle özdeşleştiren bazı muhafazakarların, zorbalara, yoksulluğa, haksızlığa karşı patlak veren isyanları, onları bir komplonun ürünü ya da salt kargaşa olarak ele alıp, itibarsızlaştırmaya çalışmalarına rağmen, bu isyanları hazırlayan ve uzun yıllar içinde olgunlaşan birtakım toplumsal, ekonomik, siyasal unsurlar vardı.
Nelerdi bunlar, sıralıyor Achcar: "Neoliberal politikalar, işsizlik, kahreden işsizlik, bitmeyen işsizlik ve ülkelerin GSYM'leri ve petrol ihracatları artarken bile hiç azalmayan yoksulluk. Bu yoksulluğu sürekli yeniden üreten kör ve aptal politikalar. MENA (Kuzey Afrika ve Ortadoğu) ülkelerinin tamamında, patrimonyal iktidarlar işbaşında. Patrimonyal iktidar, mutlak ve miras yoluyla süren otokrat devlet demek." Bunu biraz daha sadeleştirirsek: Petrol zengini bir Ortadoğu ülkesi, satışlardan elde ettiği gelirin bir kısmı ile yakın çevresini ve akrabalarını zengin ederken, yine gelirinin önemli bir kısmı ile petrol sattığı ülkelerden silah almakta ve kalan kısmını da yine petrol sattığı ülkelere yatırmaktadır. Risksiz kâr anlamına gelen rant iştahıyla.
Libya örneğinde bariz bir şekilde ayyuka çıktığı üzere, ülkenin yeraltı zenginlikleri halkın yararlanacağı yatırımlara ve istihdam olanaklarına dönüşmemektedir. Kitabının yeni yayımlandığı günlerde bir dizi söyleşiye katılmak üzere İstanbul'a geldiğinde kendisiyle konuşma fırsatı bulmuş ve sormuştum, Ortadoğu ve Kuzey Afrika uzmanlık alanlarınız, neredeyse tüm yaşamınızı adadığınız bu konuda dersler verdiniz, kitaplar yazdınız, söyler misiniz neden ülkelerin politikası, halklarına karşı bu denli acımasız ve aptalca? Yüzüme kederle bakıp, tarih bir günde yazılmaz diye cevap vermişti: "İnsan faktörü çok önemli tarih yazımında. Zira ülkelerin kaderinin belirlenmesinde, hükümetlerin davranış biçimlerinde toplumunun genelinin gelişmişlik düzeyi ve kalitesi çok önemli bir faktör."
Fakat söyleşinin tamamında umutsuz değildi Achcar. Son kitabı "Halk İstiyor" isyan hareketinin ilk günden beri sokağa çıkan milyonların ortak sloganı idi çünkü. Halkın ve genel olarak ilerici güçlerin başlattığı isyan hareketi yeni otokratlar, darbeciler ya da köktendinci gruplar tarafından gasp edilse bile, halk hareketinin durulmayacağına inancı tam. Gelecek uzun sürer diyor Achcar ve ekliyor: "Şu ana kadar Arap isyanının esas başarısı, bölge halklarının istemeyi öğrenmesidir. Demokratik iradelerini en radikal biçimde ifade etmeyi öğrendiler. Sadece kodamanların istedikleri aralıklarla düzenledikleri seçimlerde periyodik olarak ifade bulan irade değil, aynı zamanda sokaklarda, halk istediği zaman ifade edilen irade. Arap bölgesinin işçileri, işsizleri ve öğrencileri gücün sokakta olduğunu ve bu gücün sandıktan gelen gücün vazgeçilmez tamamlayıcısı ve düzenleyicisi olduğunu öğrendiler."
Aynı konuda Mona El-Ghobashy'den alıntılıyor Achcar: "Sokak gösterileri, başka araçlar yoluyla katılımcı siyasettir. Standart demokratik süreçlerle rekabet etmezler ya da onları baltalamazlar; daha fazla katılım biçimi sağlayarak demokrasiyi derinleştirirler."
Kitabı boyunca pekçok kez demokratik gösterilerin öneminin altını çiziyor Achcar. Ona göre Arap dünyası 1950'lerden itibaren önce yolsuzlukla birlikte kalkınmayı, sonra kalkınma olmadan yolsuzluğu deneyimledi ise bugün nihayet yolsuzluk olmadan kalkınma yolunda ilerleyecekse sokak hareketleri vazgeçilmezdir.
Bölge ülkelerinin, öz kaynakları ve halkına ihanet etmeyen demokratik yönetimlerle özgürleşebileceğini ifade eden Achcar bu konuda Batı'nın ikiyüzlülüğüne de dikkat çekiyor. Nitekim Amerikalı diplomatlar Irak ya da Libya'ya müdahale edildiğinde bunu petrol değil, demokrasi ihracıyla açıklamaya kalkışırlar ancak uzun yıllardır neoliberal partnerleri olan Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan rejimlerini hiç sorgulamazlar. O konuda, bölgenin özel durumuna saygı duyduklarını belirtirler.
Bölgenin diğer kanayan yarası, halk hareketlerini gasp eden köktendinci gruplar. Bu gruplardan en önde geleni olan Müslüman Kardeşler, seçim programlarında temel prensip olarak "Çözüm İslamdır" görüşünü sloganlaştırıyor. Bu konuda Müslüman Kardeşler'in Mısır kolunun AKP ve Erdoğan hayranı oluşuna değiniyor: "Fakat bu benzerlik sadece yüzeyseldir. AKP, Erbakan'dan, dolayısı ile siyasal İslam'dan kopmuş, daha çok Özal'ın neoliberal politikalarının devamı niteliğinde bir anlayışı benimsemiştir." Kısacası itibarlı bir alternatifi köktendinciliğe karşı tek çıkar yol olarak gören Achcar, Müslüman ülkelerin çoğunluğunda kriz olduğunu düşünürsek, "Çözüm değil, sorun İslam'da görüşü de öne çıkabilir" diyor ama katılmıyor buna da: "Aslında İslam ne sorun ne de çözümdür. Din, nüfuslarının çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde başka yerlerde olduğundan çok daha büyük bir rol oynuyor gibi görünebilir; ancak bu, o ülkelerin sosyoekonomik durumunun sebebine değil, sonucuna dair bir meseledir."
İslami köktenciliğin bir geçiş hareketi olduğunu düşünüyor Achcar ve bunun için biraz zamana ihtiyaç olduğunu öngörüyor. Bu konuda Batı'nın da geçmişte yaşadığı deneyime atıfta bulunarak köktendinciliğin Ortadoğu'nun kaderi olamayacağına inanmamızı istiyor. Buna elbette bu kandan, gözyaşından, bitmeyen sefaletten yorulan herkes inanmak istiyor.
Arap isyanlarını tetikleyen toplumsal meselelere analitik bir bakış atan Achcar, bu iç karartıcı manzaraya karşın çözüm önerilerine de yer verir:
"Neoliberal politikalara teslim olmayan bir özyönetim, öz kaynakların halk için yatırıma dönüştüğü şeffaf ve denetlenebilir bir devlet aygıtı, kadınların sosyal hayata ve yönetime katılımı."
Gilbert Achcar, Halk İstiyor-Arap İsyanı Üstüne Radikal Bir İnceleme, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2014.