Esra Mungan, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy tutuklandı
"Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" üyeleri hakkında yürütülen soruşturma kapsamında, tutuklama talebiyle hakimliğe sevk edilen Boğaziçi Üniversitesi'nden Esra Mungan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nden Kıvanç Ersoy ve Nişantaşı Üniversitesi'ndeki görevine son verilen Muzaffer Kaya, "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan tutuklandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu talimatıyla gözaltına alınan ve emniyetteki işlemlerinin ardından Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na getirilen Boğaziçi Üniversitesi'nden Esra Mungan veMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nden Kıvanç Ersoy ile Nişantaşı Üniversitesi'ndeki görevine son verilen Muzaffer Kaya'nın savcılık sorguları sona erdi.
Savcılık, 3 akademisyeni, "terör örgütü propagandası yapmak" ve "Türklüğü, cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağılama" suçundan tutuklanmaları talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk etti.
Destek için gelen İngiliz akademisyen de gözaltına alındı
Adliyeye sevk edilenler dışında hakkında gözaltı kararı bulunan Meral Camcı'nın, yurtdışında olduğu ve daha önceki bildiride imzası olduğu gerekçesiyle Yeni Yüzyıl Üniversitesi'ndeki işine son verildiği öğrenildi.
Akademisyenler tutuklandı
İstanbul Nöbetçi 5. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen akademisyenler Esra Mungan, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan tutuklandı.
Hakimlik kararı
Nöbetçi Hakimlik, verdiği kararda, 22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde PKK terör örgütü tarafından iki polis memurunun evlerinde enselerinden vurularak şehit edilmesiyle birlikte PKK terör örgütü eylemlerinin artarak ve yoğunlaşarak devam ettiği belirtilerek, bu amaçla güvenlik güçlerinin mahallelere girmelerini engellemek için, mahalle girişlerine, sokaklara hendekler kazıldığı ve barikatlar kurularak güvenlik güçlerine terör örgütü mensupları tarafından roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendiği bilgisi verildi.
Metris ve Bakırköy Kadın Cezaevlerine konuldular
Tutuklama kararının ardından Haseki Eğitim ve Araştırma hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirilen akademisyenlerden Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy saat 00.00 sıralarında Metris Cezaevi'ne konuldu. Esra Mungan ise saat 23.30 sıralarında Bakırköy Kadın Cezaevi'ne konuldu.
Bese Hozat'ın sözleri
Değişik tarihlerde, değişik yerel birimlerde sözde "öz yönetim" ilanlarının yapıldığı süreçte, "PKK/KCK terör örgütü yürütme konseyi eş başkanı" Bese Hozat'ın, terör örgütünün yayın organları aracılığıyla, 22 Aralık 2015 tarihinde, "Aydın ve demokratik çevreler öz yönetimlere sahip çıksın" şeklinde bir açıklama yaptığı belirtilen kararda, bu açıklamadan sonra, sözde "öz yönetim" ilan edilen bölgelerde, güvenlik güçlerinin terör örgütü mensuplarınca hendekler ve barikatlarla engellendiği, sokaklara bombalı tuzaklar kurulduğu ve ilerleyen süreçte bu bölgelerde güvenliğin sağlanması amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edilerek operasyonlara geçildiği anlatıldı.
"Akademisyenlerin bildirisi, Bese Hozat'ın açıklamalarıyla paralel"
Kararda, operasyonların asayiş ve huzurun yeniden tesisi maksadıyla yapıldığı, operasyonlar sırasında birçok terör örgütü mensubunun etkisiz hale getirildiği, barikatların kaldırılıp hendeklerin kapatıldığı, büyük miktarda patlayıcının imha edildiği, birçok silah ve mühimmatın ele geçirildiği aktarılarak, operasyonların devam ettiği sırada 11 Ocak 2016'da şüphelilerin de aralarında bulunduğu bin 128 kişi tarafından, "Bu suça ortak olmayacağız" adı altında PKK terör örgütüne destek niteliğinde bir bildiri yayınlandığı ve sürece bakıldığında PKK adına açıklama yapan Bese Hozat'ın açıklamalarıyla bu bildirinin birbirine paralel olduğunun görüldüğü ifade edildi.
Bildiride terör örgütüne eleştiri yok
Süreç içinde içinde PKK terör örgütünün silahlı saldırılarının devam ettiği ve asıl şiddet yaratanın terör örgütü olduğu bilinmesine rağmen söz konusu bildiride terör örgütüne yönelik hiçbir eleştiri ve kınamanın dahi yer almadığı vurgulanan kararda, "Şüphelilerin terör örgütünün eylemlerini destekler mahiyette tavır içerisinde olduklarının açık olduğu, bildirinin yayınlanmasından sonra şüphelilerin basın toplantısı düzenleyerek basın yoluyla aynı metni tekrar okudukları, metinde geçen hususları tekrar ettikleri, sözde 'barış talebi' adı altında silahlı terör örgütü propagandasını alenen yaptıkları, bu bildiriden sonra tüm terör örgütlerinin ve PKK terör örgütünün, asker, polis, sivil demeden bütün vatandaşların can ve mal güvenliğine karşı saldırılarının artırılarak eylemlerine devam ettiği, bu şekilde huzur ve güven ortamının tehdit edildiği anlaşılmıştır" denildi.
"Şüpheliler, terör örgütüyle aynı fikir ve eylem birlikteliği içinde"
Şüpheliler ve avukatlarının, "bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği" savunması yaptıkları belirtilen kararda, şu ifadeler yer buldu: "Benzer terör eylemlerinin gerçekleştirildiği Avrupa ülkelerine bakıldığında, bu devletlerin huzur ve güvenliği sağlamak, eylemleri gerçekleştiren teröristlere karşı ve hatta teröristlerle çok hafif bir şekilde de olsa bağlantıları tespit edilen şahıslara karşı her türlü tedbirin alınarak, gerektiğinde güvenlik güçlerinin bütün tedbirleri aldığı, teröristleri ve bağlantılı şahısları etkisiz hale getirdiklerinin bilindiği, devletin temel görevlerinden bir tanesinin de bütün vatandaşlarının öncelikle yaşam ve güven hakkını sağlamak olduğu, bu hakkı tehdit eden terör örgütü mensuplarının silahlı saldırılarını sona erdirmek için başlatılan operasyonlardan dolayı, esasen savunma pozisyonunda olan devletin katliam yaptığından bahsedip asıl saldırıları gerçekleştiren terör örgütü mensuplarının eylemlerine hiç değinilmemesinin, şüphelilerin terör örgütüyle aynı fikir ve eylem birlikteliği içinde olduklarının delili olduğu, yayınlanan bildirinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır."
Hakimlik kararında, şüphelilerin, üzerlerine atılı, "terör örgütü propagandası yapmak" suçunu işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin varılığını gösteren somut deliller bulunması, suçun yasada öngörülen cezasının alt ve üst sınırı, bu suçun önemli ve ciddi sayılan suçlardan olması sebebiyle tutuklama nedeni varsayılması, tutuklama yasağı ve yargılama engeli gibi halin bulunmaması, atılı suç yönünden şüphelilerin alabileceği ceza miktarına göre şüphelilerin kaçabilecekleri yönünde şüphe bulunması, soruşturmanın henüz tamamlanmaması ve atılı suç yönünden ölçülülük ilkesi uyarınca adli kontrol tedbiri uygulamasının bu aşamada yetersiz kalacak olması gerekçeleriyle tutuklanmasına hükmedildiği bildirildi.
"Tutuklama kararının hiçbir hukuki dayanağı yok"
Akademisyenlerin avukatlarından Meriç Eyüpoğlu, tutuklama kararının hiçbir hukuki dayanağının olmadığını belirtti.
Akademisyenleri desteklemek amacıyla İstanbul Adalet Sarayı'na gelen akademisyen ve öğrencilere de açıklama yapan Eyüpoğlu şunları söyledi:
"Uzun bir gözaltı ve savcılık sürecini geride bıraktık. Aslında içinde yaşadığımız politik iklimde hem de talimat en yukarıdan verilmişken tutuklama kararının sürpriz olmadığını biliyoruz. Hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz buradakiler olarak. Ama yine de belki hukuki olarak bu süreci etkileyebiliriz diye elimizden geleni yaptık. Müvekkillerimiz ifadelerini verdiler, biz örnek kararları sunduk, hukuki gerekçeleri tartıştık ama gerçekten hukukun kalmadığını bir kez daha gördük. Söz konusu olan, politik bir karardır. Sözkonusu olan yakalama kararı da zaten politikti.
Bilindiği gibi müvekkiller, kendileri, kendi imkanlarıyla emniyete gittiler. Haklarında herhangi bir işlem yapılmasına zaten gerek yoktu. Adresleri bilinen kişiler, nerede çalıştıkları belli. Her zaman ulaşılabilecek durumdalardı. Buna rağmen haklarında yakalama kararı verildi. Sonrasında da yine aynı koşulları taşıdıkları halde, hiçbir hukuki dayanağı olmadığı halde gerekçesiz bir şekilde tutuklama kararı verildi. Tabii ki itiraz edeceğiz, tabii ki hukuki süreci takip edeceğiz ama yanısıra bunun aslında hukuki bir dayanağı olmayan bir karar olduğunu yukarıda ifade ettiğimiz gibi burada da ifade ediyoruz."
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Son dakika haberi: Meteoroloji uzmanı hafta sonu için uyardı: Sağanak, sel, su baskını...
15 Kasım cuma namazı vakti saat kaçta? Diyanet İstanbul, Ankara, İzmir cuma saati, öğle ezanı vakti
SON DAKİKA! Van'da kaybolduktan sonra cansız bedeni bulunmuştu: Rojin Kabaiş'in ölüm nedeni belli oldu
Etki ajanlığı nedir, ne demek? Etki ajanı kime denir?
Feci ölüm: Tamir ettiği asansörün altında kaldı | SON HABERLER