Ergenekon: Drej Ali'nin savunması alındı

"Ergenekon" davasında, tutuksuz sanıklardan "Drej Ali" lakaplı Ali Yasak'a, Susurluk'taki trafik kazası ile bu kazada adları geçen kişilerle ilişkileri konusunda sorular yöneltildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın 85. duruşmasında savunma yapan Yasak, emniyet ve savcılık ifadelerinin tümünü kabul ettiğini belirterek, bunların dışında mahkeme heyetinin sorularına cevap verebileceğini söyledi.
Duruşmada daha sonra çapraz sorgusuna geçilen Yasak'a, savcı ve mahkeme heyetinde bulunan hakimler tarafından sorular yöneltildi.
Ali Yasak, sorular üzerine İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 2. yılda bıraktığını, halen Sultanahmet'te bir çay bahçesi işlettiğini, ayrıca canlı hayvan ithalatı yaptığını ve Ukrayna'da bir fabrikası bulunduğunu anlattı.
Sedat Peker'i basından tanıdığını ve hiç görüşmediğini savunan Yasak, başka bir soru üzerine Susurluk kazasında adı geçenlerden hiç birisiyle bugün irtibatı bulunmadığını aktardı. Yasak, kazada adı geçenlerden Sedat Bucak'ı kendi memleketi olan Şanlıurfa'dan, Abdullah Çatlı'yı da Ülkü Ocakları'ndan tanıdığını bildirdi.
Korkut Eken'le bir telefon görüşmesinde kullandığı, "Şimdi bana yine bir vazife çıktı abi. Vatan, millet, Sakarya..." şeklindeki sözleri hatırlatılan Yasak, "O ticari bir işti. Ben bayilik almayı düşünüyordum. Garnizonlara ve orduevlerine ATM makinelerinden kurmayı düşünüyorlardı. Ondan bende bu çağrışımı yaptı" dedi.
"Bir örgüt kurmak ve yönetmek" suçlamasıyla karşılaşıp karşılaşmadığı sorulan Yasak, "Böyle bir suçlamayla karşılaştım. Şu an İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargı aşamasında" yanıtını verdi.
Yasak, Çatlı'nın "Mehmet Özbay kimliğini kullandığını bilip bilmediği" yönündeki soru üzerine de Çatlı'nın bu kimliği kullandığını kazadan sonra basından öğrendiğini söyledi.
"Ailenizden kimse Abdullah Çatlı'nın ailesinden kimseyi tanıyor mu?" sorusu yöneltilen Yasak, "Benim eşim, onun eşini tanır. Kazayı duyunca ben olay yerine giderken eşimi aradım. Eşim de onun eşini aramış. 'Bir kaza olmuş. Ali olay yerine gidiyor. Bir şey yoktur herhalde' diye aramış" cevabını verdi.
Çatlı'nın çantası
Davanın tutuksuz sanıklarından Ali Yasak, "Susurluk'ta meydana gelen kazadan nasıl haberi olduğu"nun sorulması üzerine de "Bucak'ın şoförü Gani aradı. 'Ağa kaza geçirdi, gelebilirseniz gelin' dedi" şeklinde konuştu.
Susurluk kazasında kayıp olduğu söylenen Çatlı'nın çantasını kendisinin aldığı iddialarına yönelik de Yasak, "Bu eşyalar hakkında hiçbir bilgim yok. Ne bir çanta gördüm, ne de arabadan aldım. Ben zaten Susurluk'a geldiğimde doğrudan hastaneye gittim" dedi.
Yasak, "Buffalo Operasyonu"na yönelik bir soruya da bu operasyonda kendisi ve kardeşi Mehmet Yasak'ın isminin geçtiğini, ancak beraat ettiklerini aktardı.
Adil Serdar Saçan'ı sadece şubeden tanıdığını belirten Yasak, başka bir soru üzerine de askerliği sırasında NATO'ya bağlı herhangi bir birimde çalışmadığını söyledi.
Yasak, Sami Hoştan'la da kardeşi aracılığıyla tanıştığını, ancak kardeşinin Hoştan'la nasıl tanıştığı konusunda bir fikri olmadığını belirtti.
"Drej Ali" lakabı
Ali Yasak, "Drej Ali" lakabının kendisine neden verildiğine yönelik soru üzerine de "Kürtçe'de 'Drej' 'uzun' demektir. Boyum uzun olduğu için bu lakap bana 1980 öncesinde Dev-Genç tarafından takılmıştı" diye konuştu.
Hüseyin Kocadağ ve Mehmet Ağar'ı hiç tanımadığını, Veli Küçük'le de bir kez arkadaşına ait kebap lokantasında karşılaştığını ve tanıştırıldığını, bir kez de çocuklarının eğitim gördüğü Yeditepe Üniversitesi'nde gördüğünü aktaran Yasak, davadan vareste tutulmasını talep etti.
Emin Caner Yiğit'in savunması
Duruşmada savunma yapan tutuksuz sanıklardan Emin Caner Yiğit de eski beyanlarını tekrar ettiğini söyledi. Çapraz sorgusu sırasında da Veli Küçük'ün ortak olduğu "Stratejik Güvenlik" adlı şirkette Küçük'ün ofis boyluğunu yaptığını belirten Yiğit, "Küçük'ü tanığım dönemde şoförü ve koruması vardı. Ben 4-5, en fazla 10 kere Küçük'ün arabasını kullandım. Araba piyasasını bildiğim için Küçük arabasıyla ilgili sorunlarını bana sorardı" dedi.
Yine bu şirketteyken inşaat, boya, badana ve banka havale gibi işlemleri de yaptığını dile getiren Yiğit, Küçük'e ait bazı dekontların kendisinde çıkmasının nedenini bu şekilde açıkladı.
"Sedat Peker'in adamlarından olan Boğaç Kaan Murathan'ın pasaportunun niçin kendisinde çıktığı" sorulan Yiğit, "Ankara'da galerici arkadaşım var. 57 bin dolara Boğaç Kaan Murathan'ın arabasını galeriye sattık. Ancak arabada üzerinde tedbir vardı. Satışı olamadı. Araba geri gönderildi. Bu evraklar ve silah şarjörü arabadan çıktı. Kendisini 4.5 yıl hiç görmedim. Bunları veremedim. O cezaevine girince avukat aracılığıyla ulaşıp söyledim" diye konuştu.
Yiğit, şok cihazı kullanmasının nedeninin de koruma amaçlı olduğunu, merakından dolayı da silah bulundurduğunu söyledi.
Davaların birleştirilmesine tepki
"Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından Muzaffer Tekin, mahkemenin, bu dava ile Danıştay'a saldırı davasının birleştirilmesi yönündeki görüşüne tepki göstererek, "Bu benim son söz almam. Bugünden itibaren söz almayacağım gibi hiçbir sorunuza da cevap vermeyeceğim" dedi.
Duruşmada söz alan Tekin, "Ergenekon" davasında savunmasını yapan hemen her sanığın, "emniyet ve savcılık ifadelerini verirken Veli Küçük ve kendisine iftira atmaları konusunda nasıl zorlamaya tabi tutulduklarını anlattıklarını" söyledi.
Tekin, "Bu genç delikanlıların, devşirilmeleri konusunda istihbarat birimleri ve iddia makamları tarafından ne kadar zorlandıklarını görmelerine rağmen, 'insanın en büyük değeri onurudur' diyerek oradan dimdik çıkmaları da tarihte yerini alacaktır" şeklinde konuştu.
"Mahkeme heyetinin taraflı olduğunu" da iddia eden Tekin, şunları kaydetti: "Geçtiğimiz Cuma günü yaptığınız uygulama ile taraf olduğunuzu açıkça belirttiniz. Hukuki tabiriyle 'ihsas-ı rey' yaptınız. Danıştay kararının verildiği gün, önce beni sorgulamanızın amacı neydi? Yeni bir delil mi elde etmiştiniz? Zira, 'Osmancık' mahkemenize yeterli delil sunmuştu. Sorgulandığım günün ertesinde medyada çıkan yayınların müsebbibi mahkemenizdir."
Daha sonra çıkan "Danıştay'ın arkasında Ergenekon var" başlıklı haberlerden, bu kararıyla mahkemenin sorumlu olduğunu öne süren Tekin, davaların birleştirilmesini uygun bulma kararı sonrasında, Danıştay baskınına kadar görmediği bir "meczupla" saldırıdan önce son dakikaya kadar görüştüğü izleniminin yaratıldığını savundu.
Tekin, "Birleştirme kararını aldığınız gün bizleri bu saldırıyla özdeşleştirerek kurtlar sofrasına attınız. Bu kararınız bu davaları birleştirdi, ama bu insanları ne vicdanen ne de başka anlamda asla özdeşleştirmeyecek. Bu benim son söz almam. Bugünden itibaren söz almayacağım gibi hiçbir sorunuza da cevap vermeyeceğim" şeklinde konuştu.
"Deniz Feneri'ni araştırın"
"Savcı Zekeriya Öz'ün soruşturmanın ilk gününden itibaren taraflı ve siyasi bir dava yürüttüğünü, suç ve suçlu yaratmaya çalıştığını" iddia eden Tekin, "Sizler asıl Ergenekonlar'ı ve onun finans kaynaklarını bulmak istiyorsanız, Mersin Serbest Bölgesi'nde Barzani ve ortaklarını hedef alınız. Gizli tanıklık yapanlar ne elde etti? Gizli tanıklık yapanların, ondan sonraki menkul ve gayrimenkul artışlarını araştırınız. Deniz Feneri yolsuzluğunun arkasında kimler var, onları araştırınız" diye konuştu.
Danıştay saldırısı öncesi çektiği mesajın tamamını da okuyan Tekin, "Bu mesajdan algılamak istediğiniz manayı ben çözemedim. Şayet bu mesaj yerine, 'Efendi, türban senin işin değil, git ulemaya sor' deseydim, kesinlikle bu menfur saldırıyla bağlantılandırılmadığım gibi bu sorgulamanın içinde de olmayacaktım. Türk, bu saldırı gibi bir şerefsizliği asla yapmaz" şeklinde konuştu.
CD'deki konuşmalar
Tutuklu sanıklardan Oktay Yıldırım da İstanbul Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespiti Şube Müdürlüğü tarafından Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarına ilişkin Ümraniye Asayiş Büro Amirliği'nde çekilen görüntülerin bulunduğu CD'de duyulan konuşmaları okudu.
Bu CD'yi duruşma salonunda izlettiren Yıldırım, konuşmaların Asayiş Büro'da geçtiğini ve tutanağın olay yerinde değil, burada hazırlandığını savundu.
Söz konusu konuşma çözümlerinde, "Genelkurmay var bunun altında" denilerek, Genelkurmay Başkanı'na da küfür edildiğini söyleyen Yıldırım, "Yaşar Büyükanıt, TV'lerde geçen hafta kendisinin de Ergenekon mağduru olduğunu söyledi.
Bu kadar örtüşmezdi. Doğru, onu da çok mağdur ettiler. Bu konuşmalarda, ağza alınmayacak bir küfürle öyle mağdur ettiler ki Büyükanıt'ı" dedi.
Yıldırım, bu dava sürecinde telefonu dinlenen, haklarında soruşturma açılan hakim ve savcı haberleriyle mahkeme heyetinin de korkutulmaya, sindirilmeye çalışıldığını savundu. Oktay Yıldırım, "Bu nasıl bir cesarettir ki bu adamlar, hakim ve savcılar hakkında, Genelkurmay Başkanı hakkında böyle konuşur? Olay yeri tutanağını nasıl kılıfına uyduracağını konuşur? Hiç korku yok mudur? Bu nasıl bir organize iş?" diye konuştu,
Ara kararlar
Mahkeme Heyeti, sanık ve avukatların taleplerini değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada mahkeme heyetine başkanlık yapan üye hakim Hasan Hüseyin Özese, verilen aranın ardından alınan kararları açıkladı.
Buna göre mahkeme heyeti, sanık Kemal Kerinçsiz'in talebi doğrultusunda, MİT ve Genelkurmay Başkanlığı mensuplarının Tuncay Güney'in 2001 yılında ifadesi alınırken orada bulunup bulunmadığının, bu kurumlara haber verilip verilmediğinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize ve İstihbarat şube müdürlükleri ile MİT Müsteşarlığından sorulmasını kararlaştırdı.
Yine Tuncay Güney'in ifadesi alınırken İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş, Organize ve İstihbarat şube müdürlükleri tarafından ayrı ayrı mülakat yapılıp yapılmadığının da İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasını hükme bağlayan mahkeme heyeti, Tuncay Güney ile ilgili geriye doğru teknik takip yapılıp yapılmadığı konusunun da İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasına karar verdi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen ve bugünkü duruşmada izlenen Ümraniye'de ele geçirilen bombalarla ilgili video görüntüsünün arka planındaki seslerin ayrıntılı dökümünün ve çözüm tutanağının hazırlanması konusunda Adli Tıp Kurumuna yazı yazılmasını kararlaştıran mahkeme heyeti, gelen raporun sonucuna göre tutanakları düzenleyen memurlar hakkındaki suç duyurusu hususunun değerlendirilmesini hükme bağladı.
Talebi doğrultusunda, sanık Mehmet Murat Yücel'in Emniyet Genel Müdürlüğü adına istihbari mahiyette çalışıp çalışmadığının da bu kurumdan sorulmasını kararlaştıran mahkeme heyeti, yapılan tebligata rağmen gelmeyen sanık Zeki Yurdakul Çağman'ın, savunması alınmak üzere bir dahaki duruşmaya zorla getirilmesini kararlaştırdı.
Mahkeme heyeti, geçen cuma günü tahliyelerine karar verilen Bekir Öztürk, Abdullah Arapoğulları, Rasim Görüm, Oğuz Alparslan Abdülkadir ve Halil Behiç Gürcihan hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasını kararlaştırarak, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına hükmetti.
Duruşma, 14 Mayıs Perşembe günü saat 09.30'a ertelendi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi salonunda görülen davanın bugünkü duruşmasına, Hayrettin Ertekin,Ergün Poyraz, Ümit Sayın, Kahraman Şahin, Erkut Ersoy, Selim Akkurt ve MeteYalazangil dışındaki tutuklu 24 sanık katıldı.
Tutuksuz sanıklar Güler Kömürcü Öztürk, Emin Caner Yiğit ve Ali Yasak da duruşmada hazır bulundu.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Kış uykusundan uyanıp köye inen ayıyı köpekler kovaladı
AFAD DEPREM HARİTASI YENİ: AFAD deprem haritası yenilendi! Türkiye'de deprem riski en az iller neresi? Hangi illerde deprem riski yüksek? AFAD Türkiye Deprem Haritası!
Yeni Hafta ile Sıcaklıklar Artıyor: İstanbul’a Yağmur Uyarısı ve Toz Taşınımı Detayı
Eski eşini yakarak katletmişti, duruşma öncesi hayatını kaybetti
Mart ayı yağışı, 35 yılın en düşük seviyesinde