Cezaevinden çıkan İlker Başbuğ'dan önemli açıklamalar
Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nden tahliye edildikten sonra yaptığı açıklamada "Beni 26 ay hürriyetimden yoksun bıraktılar ama 6 Ocak 2012 günü söylediğim gibi, yüce Türk milleti, oynanan oyunu, iddiaların geçersizliğini, bir Genelkurmay Başkanı ve karargahını terör örgütü karargahı ve terör örgütü olarak suçlamanın kabul edilmez bir durum olduğunu, bizlerin darbecilikle hiçbir alakamızın olmadığını yüce Türk milleti kısa zamanda anladı" dedi.
Başbuğ, Silivri Cezaevi'nden tahliyesinin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
İlker Başbuğ'un açıklamalarının tamamı (video)
Tutuklandığı 6 Ocak 2012 tarihinde "26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanarak tutuklandı. Takdir yüce Türk milletine aittir" dediğini hatırlatan Başbuğ, bu açıklamanın ardından 26 ay geçtiğini belirtti. Başbuğ, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizi bu cezaevinde, 26 ay nefret ve intikam duygularıyla hareket edenler burada tuttu. Benim, 26 ay hayatımdan çaldılar. Beni 26 ay hürriyetimden yoksun bıraktılar ama 6 Ocak 2012 günü söylediğim gibi, yüce Türk milleti, oynanan oyunu, iddiaların geçersizliğini, bir genelkurmay başkanı ve karargahını, terör örgütü karargahı ve terör örgütü olarak suçlamanın kabul edilmez bir durum olduğunu, bizlerin darbecilikle hiçbir alakamızın olmadığını yüce Türk milleti kısa zamanda anladı. İşte ben bugün buradaysam, yüce milletimin bizlere gösterdiği sevgi ve bizlere verdiği destek sayesinde buradayım. Bu nedenle her şeyden önce burada huzurunuzda yüce Türk milletine en derin şükranlarımı sunuyorum."
"Serbest kalmam bir başlangıç"
Kendisinin serbest kalmasının bir başlangıç olduğuna inandığını ifade eden Başbuğ, şöyle devam etti: "Bugün benim serbest bırakılmam bir başlangıçtır. Bütün kalbimle inanıyorum ki Silivri'de, Hasdal'da, Sincan'da Maltepe'de benim gibi suçsuz bulunan arkadaşlarım da en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacaklardır. Mamak, Hadımköy dahil... Bu gerçekleşmez ise bugün benim serbest kalmam, hürriyetimi kazanmamın hiçbir önemi ve anlamı olmaz.
Çünkü ben ne kadar suçsuz isem, bugün geride bıraktığım Tuncer Kılınç Paşa, Hurşit Tolon Paşa, Bilgin Balanlı Paşa, Hasan Iğsız Paşa, diğer tarafta Tuncay Özkan'lar ve Doğu Perinçek'ler de benim gibi suçsuzdur. Ayrıca şunu da ifade etmek isterim ki, bugün benim serbest bırakılmamda kullanılan gerekçeler hepsi için de geçerlidir. Dolayısıyla onların da en yakın zamanda hepsinin, bu zindanlarda tutsak tutulan ve son günlerin deyimiyle 'kumpaslarla' burada tutulanlar mutlaka ve mutlaka en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacaklardır. Bundan eminiz. Bunu hiçbir güç durduramaz."
"Tarihin garip bir cilvesi"
26. Genelkurmay Başkanı olarak 26 ay cezaevinde kalmasının "tarihin garip bir cilvesi" olduğunu ifade eden Başbuğ, "Cezaevi ne demek derseniz, cezaevi; acı, ızdırap, çile çekmek... Bu bir gerçek ama bütün samimiyetimle söylüyorum ki, bütün bunlara rağmen şu an içimde hiçbir şekilde nefret ve intikam duyguları taşımıyorum. Çünkü inanıyorum ki, nefret ve intikam duyguları duyanlar aslında kendilerini de bir felakete sürüklerler. Nefreti sevgi alt eder. Biz böyle yetiştik. İçimiz sevgi dolu" ifadelerini kullandı.
İlker Başbuğ hakkındaki tüm haberler için tıklayın!
Başbuğ, "Biz tek bir şey istiyoruz, adalet istiyoruz. Bu adaletin gerçekleşmesi için görev başında nasıl mücadele ettiysem, burada iki yıl içerisinde nasıl mücadele ettiysem, dışarıda bulunduğum sürede de aynı şekilde mücadeleme devam edeceğim. Ta ki son arkadaş buradan çıkıncaya kadar" dedi.
İlker Başbuğ'un tahliyesine ilk tepkiler
"Yeter artık!"
İlker Başbuğ, şöyle devam etti: "Ümraniye'de bulunan birkaç el bombasından hareket ederek, sanal bir
'Ergenekon Terör Örgütü' yaratma projesini kimler planlamıştır? Kimler bunu uygulamıştır? Eğer Türkiye Cumhuriyeti tekrar hukuk devleti olmak durumundaysa, bu sorunun cevabı mutlaka bulunmalıdır. Bu projeleri yapanlar ve uygulayanlar, adil yargılamayla adaletin önüne çıkartılmalıdır. Bunun takipçisi olacağız. Danıştay cinayetini sanal Ergenekon Terör Örgütüyle birleştirmek, ilişkilendirmek projesi kime aittir? Kimlere aittir? Bunlar da ortaya dökülmelidir, hesap sorulmalıdır, adil şekilde, eğer Türkiye gerçekten hukuk devleti olmak istiyorsa. Teğmen Mehmet Ali Çelebi'ye kumpas kuranlar belli. Bunlar cezasız mı kalacak? Asla. Belli. Teğmen Mehmet Ali'ye kumpas kuranlar mutlaka cezalandırılmalı eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti tekrar hukuk devleti olmak istiyorsa. Hanefi Avcı daha ne kadar içeride tutulacaktır? Birisi buna cevap versin. İnsafsızlıktır. Ayıptır. Bunu kimler istemektedir? Yeter artık!"
"Kimler oynamaktadır bu oyunu?"
Kendisinin sınıf arkadaşı Hurşit Tolon'un sadece gizli bir tanığın ifadesine dayandırılarak, Malatya Zirve Yayınevi cinayetiyle ilişkilendirilmeye çalışıldığını aktaran Başbuğ, şöyle devam etti: "Değerli sınıf arkadaşım Hurşit Tolon Paşa'yı, bildiğiniz gibi bir gizli tanığın, sadece bir gizli tanığın ifadesine dayandırılarak menfur Zirve cinayetiyle ilişkilendirmeyi planlayan, uygulayan güçler kimdir? Ne garip tesadüftür ki bu gizli tanık da aynı Tuncay Güney'e benzemektedir, belki bilmeyenleriniz var. Zirve cinayetiyle Hurşit Tolon Paşa'nın, değerli arkadaşımın, tek bir gizli tanık ifadesi, işte bu gizli tanık kimdir? Silahlı Kuvvetler'den atılmış bir uzman çavuş çeşitli nedenlerle. İşin garibi, bu da Tuncay Güney gibi bir müddet sonra -tabi olabilir insanları şey yapmak yanlış belki ama- bu da Hristiyan olur ve papaz olur. Bu kadar mı tesadüf yani... Bu kadar mı tesadüf? Kimler oynamaktadır bu oyunu? Eğer Türkiye Cumhuriyeti tekrar hukuk devleti olmak yolunda adım atmak istiyorsa bunun da cevabının verilmesi lazım."
"Niçin bunun önü kesilmiştir?"
Balyoz Davası'na da değinen Başbuğ, "Balyoz Davası'nda 51 numaralı harddiskin TÜBİTAK dışında, başka bir araştırma kurumu, bilirkişi tarafından incelenmesi için yırtılınmıştır adeta. Niçin bunun önü kesilmiştir? Kimler bunun arkasında. Mutlaka bulunmalıdır eğer Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olmak, tekrar hukuk devletine dönmek istiyorsa" diye konuştu.
Muzaffer Tekin, Kemal Alemdaroğlu, Doğan Temel, Serdar Öztürk gibi isimlerin hastalıklarına rağmen tahliye edilmediklerini de hatırlatan Başbuğ, "Morale ihtiyaçları var ama bu hakimlerde vicdan yok. Kim ne derse desin ben bunların vicdan taşıdığına inanmıyorum. Bu hasta insanların morale en fazla ihtiyacı olduğu anda bunların hala tutukluluklarına devam kararı alanlarda vicdan olur mu? Vicdan yok. Be adamlar... Sizde Allah'tan da mı korku yok?" diye konuştu.
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması
Başbuğ, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin olarak ise "Dün elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde önemli bir olay yaşanmıştır. Dün çıkarılan bir kanunla bu özel yetkili mahkemeler bir çukura gömülmüştür. O çukurdan nasıl çıkacaklar bilmiyorum. Bu özel yetkili mahkemelerin çukura gömülmesi tabii ki elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin demokrasisi yolunda bir adım ileri gitmesinde büyük bir katkı olmuştur, büyük bir adım olmuştur. Bunun da altını çizmek isterim" ifadelerini kullandı.
Başbuğ, Türkiye'nin tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşadığını da ifade ederek, şunları söyledi: "Özellikle yargı alanında maalesef bütünüyle -tümünü suçlayamayız- ayakta kalan bir tek kurum vardır; Anayasa Mahkemesi... Bu süreçte Anayasa Mahkemesinin tarihi bir yükümlülük ve sorumluluk yüklendiğinin bilincindeyim. Umuyorum ve inanıyorum ki Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar almış olduğu doğru kararlarla tarihe not düşen durumunu, bu önümüzdeki zor dönemde de başarıyla sürdürerek Türkiye'nin bir an önce demokrasiye dönmesinde önemli bir rol oynayacaktır."
"Son arkadaşım çıkıncaya kadar..."
Ailesine, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'na ve avukatı İlkay Sezer'e teşekkür eden Başbuğ, konuşmasını, "Biz tek bir şey istiyoruz. Adalet istiyoruz. Bu adaletin gerçekleşmesi için görev başında nasıl mücadele ettiysem, burada iki yılı içinde nasıl mücadele ettiysem, dışarıda bulunduğum sürede de aynı şekilde mücadeleme devam edeceğim, ta ki son arkadaş buradan çıkıncaya kadar" diyerek tamamladı.
Fenerbahçe Orduevi'ne gitti
Silivri Cezaevi'nden tahliye edilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Fenerbahçe Orduevi'ne gitti. Başbuğ, cezaevinden çıktıktan sonra avukatı İlkay Sezer, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve beraberindekilerle konvoy halinde Fenerbahçe Orduevi'ne geldi.
Ellerinde Türk bayrakları ile orduevinin önünde bekleyen grup, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" şeklinde sloganlar attı. Kalabalığa araçtan el sallayarak karşılık veren Başbuğ, beraberindekilerle orduevine girdi.
Öte yandan Başbuğ, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, "Yarın saat 13.00'te Beşiktaş'taki #sessizciglik eylemine katılıp, halen tutsak olan silah arkadaşlarıma destek olacağım. Peşinden Kanyon AVM'de düzenlenecek 'Er Mektubu Görülmüştür' kitabının imza törenine katılacağım" ifadelerini kullandı.
Notlar
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nden Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu ve avukatı İlkay Sezer ile çıktı. Başbuğ'a, motosikletli jandarmalar ve sivil polis araçları eşlik etti.
Başbuğ, basına yaptığı açıklamanın ardından Silivri Cezaevi önüne kendisine destek vermek amacıyla gelen bir kişiye "Suçlamalara Karşı Gerçekler" kitabını imzalayarak, birlikte fotoğraf çektirdi.
Türkiye Gençlik Birliği üyelerinin de aralarında bulunduğu kalabalık bir grup, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atarak, Başbuğ'a sevgi gösterisinde bulundu. Başbuğ'un içinde bulunduğu otomobil, kalabalığın sevgi gösterileri nedeniyle güçlükle ilerleyebildi. Cezaevi önündeki kalabalık da bir süre yürüyerek konvoya eşlik etti.