Belediye başkanı intihar etmeyi düşünmüş
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 12 Eylül darbesine ilişkin alt komisyon, dönemin İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan'ı dinledi.
Komisyon üyelerinin sorularını yanıtlayan İsvan, 1 Mayıs 1977 tarihinde Taksim olayına ilişkin bilgi verdi.
İsvan, Taksim'deki organizasyonla ilgili vilayetten belediyeye gelen resmi yazıda, "Olaylar çıkabilir hazırlıklı olun" ifadesinin bulunduğunu söyledi.
Taksim'de ateş seslerinin duyulmasının ardından halkın panik içinde kaçışmaya başladığını anlatan İsvan, polis panzerlerinin ise kaçan kişilerin üzerlerine sürüldüğünü söyledi.
Özellikle kendisinin de bulunduğu şeref tribününe doğru ateş edildiğini ifade eden İsvan, mermilerin üzerlerinden geçtiğini, bu nedenle ateş edenlerin amacının öldürmek değil, panik yaratmak olduğunu düşündüğünü kaydetti.
Ahmet İsvan, işin asıl üzücü tarafının 36 kişinin yaşamını yitirdiği böyle bir olayın ardından ne dönemin Emniyet Müdürü'ne ne de olay yerindeki polislere tek bir soru bile sorulmaması olduğuna işaret etti.
İsvan, bu nedenle oradaki olayların planlı bir şekilde organize edildiğinin düşünülebileceğini belirtti.
12 Eylül döneminde yaşadıklarını da anlatan İsvan, DİSK davası kapsamında, savcının önüne bile çıkmadan tutuklandığını söyledi.
"İntihar etmeyi düşündüm"
İsvan, işkence görüp görmediği sorusu üzerine şunları anlattı: "Beş gün boyunca, gözlerim kapalı bir şekilde, soğuk bir odada, demir bir sandalyenin üzerinde oturtuldum. Yalnızca yemek ve tuvalet ihtiyacı için sandalyeden kaldırıldım. Uyutulmuyordum. İşkence görenlerin çığlıklarını duyuyordum. Sorgucu kişi bana, 'Partinin baskısıyla belediyede komünist örgüt oluşturduğunu söyle seni hemen bırakalım' diyordu. Ben bunu yapmadım. Bunun üzerine, 'Gerekirse yengeyi de buraya getiririz' diyorlardı.
Adaletin, darbecilerin eline geçmesi kadar kötü bir şey olamaz. İşkence, insanı insanlığından çıkarabilir. İşkenceyi artırmaları halinde ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum. Tek onurlu kurtuluşun intihar olduğunu düşünüyordum. Aklımdan çok geçirdim. 'Nöbetçi askerin silahını alıp kendimi vurabilir miyim acaba?' diye plan yapıyordum. Ancak 'Bu şekilde ölürsem beni seven insanlar arkamdan ne der?' diye de düşünüyordum. Bu arada bizi idamdan kurtaran aslında Avrupa'nın baskısıydı."
"Mermi için kardeşime baskı yaptılar"
Kardeşinin İzmir'de silahla dizinden vurulduğunu dile getiren İsvan, yapılan ameliyat sonucu dizinden plastik mermi çıktığını söyledi. İsvan, polisin bu mermiyi alabilmek için kardeşine baskı yaptığını anlatarak, "Kardeşim mermiyi vermeyince, mali polis gönderdiler. Çünkü kardeşim tüccardı ve mali polis baskısı nedeniyle mermiyi vermek zorunda kaldı" dedi.
Daha sonra, bu silahtan Türkiye'de yalnızca iki tane bulunduğunu, bunun birinin de İzmir'deki bir poliste olduğunun ortaya çıktığını anlatan İsvan, ancak olayın kapatıldığını söyledi.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in de konuyu bildiğini, ancak buna rağmen ateş eden polisin bulunamadığını ifade eden İsvan, "Başbakan'ın bile aşamadığı bir duvar mevcut olduğunu tahmin ediyordum" dedi.
Ahmet İsvan, cumhuriyetin kurulduğu dönemde bir çok kazanımın ordunun eliyle olduğunu, ancak zaman içinde ordunun, halktan farklı bir nitelik kazandığını adeta "seçkinleri" oluşturduğunu iddia etti. İsvan, "27 Mayıs'a sevinenlerden biriydim. Ama şimdi bundan utanç duyuyorum. Özellikle Yassıada Mahkemesi'nin kurulmasına çok üzülmüştüm. O mahkemenin hakimi de savcısı da adaletten uzaktı.
Albayrak ve Ilıcak'ı dinledi
Bu arada AK Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş'ın başkanlığındaki TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, Albayrak Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Nuri Albayrak ve gazeteci Nazlı Ilıcak'ı da dinledi.
Dolmabahçe Sarayı'nın yönetim binasında yapılan ve kısa süre görüntü alınmasına izin verilen görüşme, basına kapalı devam etti.
Albayrak: "Biz hiçbir zaman mağdur olmadık"
Yaklaşık 1 saat 45 dakika süren görüşmenin ardından basına açıklama yapan Nuri Albayrak, bir dönem atmış olduğu manşetlerden dolayı Yeni Şafak gazetesi ve Albayrak ailesi üzerine gelindiğini belirterek, o süreçte yaşananları komisyona anlattıklarını söyledi.
Albayrak, "Mağdurlar diye anılıyor. Biz hiçbir zaman mağdur olmadık. Biz her zaman bu ülkede doğruları, ülkenin, milletin, vatanın birliği için yapılması gerekenleri yapan gazete, aile ve şirketler olduğumuzu anlattık" dedi.
Komisyonun gazete manşetleriyle ilgili sorular sorduğunu ifade eden Albayrak, Yeni Şafak ve ailenin üzerine dönemin medyasının niye geldiğini aktardıklarını da belirtti.
Albayrak, "14 Ağustos 2001'de AK Parti'nin kurulması, bir ay sonra Yeni Şafak ve Albayrak ailesine böyle bir operasyon yapılmasının, özellikle AK Parti'nin kurulmasından sonra AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'ı yıpratmak için bir kampanya olduğunu anlattık" diye konuştu.
Ilıcak: "Hedef haline getirildik"
Gazeteci Nazlı Ilıcak da 2 saat boyunca düşüncelerini ve 28 Şubat'ta yaşadıklarını anlattığını belirterek, özellikle Akşam gazetesinden çıkarılışını ve oğlu Mehmet Ali Ilıcak'ın kamuoyunda yıpratılmak için nasıl hedef haline getirildiğini anlattığını söyledi.
Ilıcak, Süleyman Demirel'in 28 Şubat'taki tavrıyla ilgili bazı soruların kendisine yöneltildiğini de kaydederek, "Ben O'nun genelde meseleyi yumuşatarak götürdüğünü söyledim ve kendisinin açıklamalarından anladığımıza göre nizamiyenin kapısından asker döndü. Daha sıcak bir darbeyi engellemek için böyle davrandığını düşündüğümü söyledim" dedi.
Kendisinin ortaya çıkardığı Andıç'tan da söz ettiklerini anlatan Ilıcak, onunla ilgili bilgiler verdiğini, ayrıca o dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın Batı Çalışma Grubu faaliyetlerini bilmediğini söylediğini, ancak kendi kanaatinin, bilmemesine imkan olmadığı yönünde olduğunu söylediğini de dile getirdi.
Ilıcak, milletvekilliğine son verilmesiyle ilgili süreci de anlattığını ifade ederek, o dönem medyanın kendisini hedefe koyduğunu dile getirdiğini de söyledi.