7 maddede seçim barajı tartışması
Anayasa Mahkemesi seçim barajını iptal kararı verebilir mi, 1995'teki görüşü buna engel mi? 2002'de ne yaşandı? TBMM ne yapmalı? "Anayasal darbe" iddialarını nasıl değerlendirdi? Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, seçim barajı tartışmasını Cnnturk.com için kaleme aldı ve gündemdeki tartışmayı tüm yönleriyle değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi'nin 1995'teki kararının şu anda ihlal kararı vermesi için engel oluşturmadığını vurgulayan Günay, o kararın ardından yapılan 2002 seçimlerinde barajı aşamayan partilerin oylarının toplamının yüzde 47'ye ulaştığına işaret etti ve Yüksek Mahkeme'nin bunu temsil adaletini zedeleyen hak ihlali olarak değerlendirebileceğini, böyle olması durumunda da TBMM'nin bunun gereğini derhal yerine getirmesi gerektiğini kaydetti. Günay, aksi halde genel seçimlerin meşruluğunun tartışmaya açılacağını ve bunun sonuçlarının vahim olacağını kaleme aldı. Eski Bakan Günay, yazısında, "darbe" suçlamalarına ise, "Anayasa Mahkemesi Anayasal Yargı'nın üst merciidir" diye karşılık verdi.
İşte eski Kültür ve Turizm Bakanı, İzmir milletvekili ve hukukçu Ertuğrul Günay'ın Cnnturk.com için kaleme aldığı yazı:
7 maddede seçim barajı tartışması
Anayasa Mahkemesi'nin Kararını Saygıyla Karşılamak Hukuk Devletinin Gereğidir.
Geçen haftaya seçim barajı tartışmasıyla başladık ve -birçok sorunda olduğu gibi- uzlaştığımız bir sonuca varamadık. Önümüzdeki günlerde de süreceği görülen bu tartışmanın doğru zeminde ilerlemesine katkı yapmak için bazı nesnel bilgileri paylaşmakta yarar var.
1- 12 Eylül 1980 Askeri yönetimi sırasında getirilen %10 seçim barajının yüksek olduğu konusunda kimse esaslı bir itiraz ileri sürmüyor. Gerçekten de, Rusya'da uygulanan %7'lik orandan da yüksek uygulamayla, Türkiye dünyada en yüksek seçim barajına sahip ülke konumunda.
2- Sorun, bu yüksek baraj oranından bu seçim eşiğinde kurtulup kurtulamayacağımızda düğümleniyor. Akla hemen TBMM'nin bu oranı makul bir düzeye indirmesi geliyor, ama Anayasa'nın "seçim yasalarında yapılacak değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz" hükmü (m.67/son), sadece yasa değişikliğini değil, referanduma gerek bırakmayacak bir oy çokluğu ile geçici bir Anayasa değişikliği yapılmasını da gerektiriyor. Böyle bir değişiklik ise, şu anda MHP ve AKP'nin isteksiz tutumları nedeniyle mümkün görünmüyor.
3- Bu durumda, çözüm arayanların beklentileri, baraj altında kalmış üç partinin (DSP/SP/BBP) yaptığı bireysel başvurulara, Anayasa Mahkemesinin vereceği karara odaklanıyor. Ancak, bireysel başvuru yoluyla, Anayasa Mahkemesinin barajı düzenleyen 'yasama işlemi'ni (yasayı) doğrudan iptal etmesi Kuruluş Yasası'na göre mümkün değil (m.45). Mahkeme, yasayı iptal etmemekle birlikte, %10 ülke barajının çok yüksek ve seçmen iradesinin Meclis'e yansımasını engelleyen, temsilde adaleti zedeleyen bir 'hak ihlali' olduğuna karar verebilir.
4- Bu olasılığa karşı çıkanlar, Anayasa Mahkemesi'nin eski bir kararını hatırlatıyor; gerçekten Yüksek Mahkeme 1995 yılında benzer bir başvuru üzerine verdiği kararla, İllerde uygulanan ve %20/25/33 gibi oranlara varan bölge barajlarını iptal ederken, %10'luk ülke barajının iptaline gerek görmemişti. Öte yandan, aynı konuda 2002 Seçimi sonrasında yapılan başvuru sonucunda AİHM de, %10 barajının yüksek olduğunu kabul etmekle birlikte, bunu, iç hukukun düzenlemesi gereken bir hak olarak Türkiye'ye bırakmıştı.
Cüneyt Özdemir'den Osmanlıca haber!
5- AİHM'nin işaret ettiği sakıncaları gidermeyi -karar tarihi olan 2006'dan bu yana- ihmal eden Yasama'nın bu tutumu karşısında, Yüksek Mahkeme, bu kez yeni bir içtihatla %10 barajını, Anayasanın 'temsilde adalet' ilkesini zedeleyen bir hak ihlali olarak değerlendirebilir. 1995 Kararının buna engel olduğu söylenemez. Çünkü, bu karardan sonra yapılan 2002 Seçimlerinde, barajı aşamayan partilerin toplam % 47'ye ulaşan oyu TBMM dışında kaldı ve temsilde adalet ilkesinin apaçık çiğnendiği bir sonuç yaşandı. Bu yeni örnek karşısında yeni değerlendirme ve yeni içtihat doğabilir ve hukuka uygundur.
6- Anayasa Mahkemesi'nin %10 ülke barajını, temsil adaletini zedeleyen bir hak ihlâli olarak değerlendirmesi halinde TBMM'nin bunun gereğini derhal yerine getirmesi ve Avrupa müktesebatına uygun yeni bir oran belirlemesi gerekir. Bu takdirde bu yeni oranla seçime gidilir. (1995 Seçimlerinde Anayasa Mahkemesi, Türkiye Milletvekilliği adı altında 100 yeni milletvekili seçilmesini öngören düzenlemeyi iptal etti; bu iptal karşısında, TBMM'nin üye sayısı 550'ye çıkarılarak seçime gidildi). TBMM yeni bir oran belirleyerek seçime gidilmesini sağlamazsa, genel seçim sonuçlarının meşruluğu tartışmaya açılır ve ülke vahim bir toplumsal/ siyasal krizin içinde sürüklenebilir.
7- Yüksek Mahkeme'nin eski içtihadında ısrar etmesi ve tartışmayı -TBMM'nin çözmesini öngörerek- gelecek döneme devretmesi de mümkündür. Hangi kararı verirse versin, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını saygıyla karşılamak hukuk devleti anlayışının gereğidir. Çünkü Anayasa'nın 6.maddesinde de açıkça yazılı olduğu üzere "Türk Milleti egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır" ve Anayasa Mahkemesi, Yasama ve Yürütme Organlarının eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetlemekle yetkili Anayasal Yargı'nın üst merciidir.
*İzmir Milletvekili, hukukçu, Eski Kültür ve Turizm Bakanı
TBMM'de bedelli askerlik mesaisi