Wolfenstein 2 : The New Colossus'u sizler için inceledik
Tarihteki gizlilik tabanlı ilk aksiyon oyunlarından bir tanesi olan bu marka, 1992’de 2D’den 3D’ye adım atarak id Software’ın ellerinde yepyeni bir kimliğe büründü.
FPS oyunlarının atası olarak da kabul edilen Wolfenstein 3D, güzel grafikleri ve aksiyon yüklü oynanışıyla yalnızca milyonlarca oyuncuyu etkilemekle kalmamış, aynı zamanda birçok yapımcıya ilham kaynağı olmuştu. Sonrasında birçok farklı geliştiriciden Wolfenstein oyunu gelse de sanırız id Software’ın markasına en ciddi katkıyı Machine Games yaptı. 2014 yılında satışa sunulan The New Order ile yeni bir çağı başlatan firma, şimdi de Wolfenstein 2 : The New Colossus ile seviyeyi daha da yukarıya çekiyor.
Eğer İkinci Dünya Savaşı’nın Naziler kazansaydı…
Evet, yeni dönem Wolfenstein oyunlarının temeli bu fikir. Şehir yapılarından müzik gruplarına kadar hemen her şeyin farklı olduğu, Nazi yönetiminin tüm dünyayı kapsadığı alternatif bir zaman dilimindeyiz. Direniş gruplarını doğru yönlendirerek önce Amerika’yı, sonra da tüm dünyayı özgürleştirme amacındayız. Düşmanımız Naziler, kahramanız mı? Tabii ki William “B.J.” Blazkowicz!
Tekerlekli sandalye soslu aksiyon
Efsanevi karakter Blazkowicz’i hiç bu kadar çaresiz görmemiştik. Hani “kaldığımız yerden devam ediyoruz” derler ya, işte tam da bu! Tekerlekli sandalyemize atlıyor, ağır silahlarımızı da alarak çatışmaya giriyoruz. “Dur biraz daha iyileşeyim” kaygısı gütmeden, Nazilere dersini vermeye devam ediyoruz. Derken, kısa süre sonra Blazkowicz‘i farklı bir formda (spoiler vermiyorum) görüyoruz ve ardından daha şaşırtıcı şeyler de oluyor (yine spoiler yok)!
Bu nasıl bir atmosfer!
Machine Games, şimdiye kadarki en sinematik Wolfenstein oyununu ortaya çıkarmış, buna şüphe yok! Ara sahneler, videolar, diyaloglar ve oynanış esnasında karşılaştığımız birçok irili ufaklı detay sayesinde “zengin sunum” faktöründen hiç kopmuyoruz. Oyunun müthiş bir temposu var. İster gizlenerek ilerleyin (yapabilirseniz tabii), isterseniz de Rambo misali hücuma kalkın. Kan gövdeyi götürüyor! Vuruş hissi, parçalanma ve kan efektleri o kadar dengeli hazırlanmış ki… Diyecek söz bulamıyorum!
The New Colossus’ta bir ana karargah ve gideceğimiz onlarca farklı görev var. Ana karargahta gezip tozuyor, direnişteki arkadaşlarımızla sohbetler gerçekleştiriyor, bazen şakalaşıyor, bazen de ufak tefek yan görevler alıyoruz. Ana görevler için yola çıktığımızda, heyecan seviyesi de artıyor, artıyor.
Önümüzde Nazi askerleri, subaylar, robotlar ve daha fazlası var. Harita tasarımları çizgisel olarak görünse de aslında öyle değil. Her seferinde sonuca ulaşabileceğimiz birçok farklı yol bulunuyor. Bu, aynı zamanda düşman faktörüne karşı kendi özel taktiklerimizi geliştirmemiz için de önemli.
Bunlar nasıl silahlar!
“Büyük silah!” denilen şeyler tam da burada! Otomatik tüfekler ve pompalı tüfeğin performansını çok sevdim. Fakat özellikle kurulu tüfekler ve yok ettiğimiz robotların üzerinden aldığımız büyük tüfeklerin etkisi çok farklı. Düşmanınızı tek bir lazer darbesiyle küle çevirebilir ya da bir enerji topu göndererek tek seferde birden fazla düşmanı hücrelerine ayırabilirsiniz. Tabii bu silahlar için etrafta şarj istasyonları da var. Anlayacağınız, küçük büyük demeden her silah için haritaların hemen her noktasında seçenekleriniz var. Bol mermi ve bol aksiyon! Elinizi korkak alıştırmayın!
Hem yeteneklerinizi hem de silahlarınızı geliştirin
Oyunda yine hem kendiniz hem de silahlarınız için çeşitli geliştirme seçenekleri bulunuyor. Siz oynadıkça, görev yaptıkça, düşman öldürdükçe puanlar alıyorsunuz. Örneğin baltanızla gizli ölümler gerçekleştirerek ustalaşabilir ve daha iş bitirici olabilirsiniz. Yine silahlarınıza ekstra kapasite dahil edebilir, yeni atış seçenekleri bulabilir, daha hızlı mermi doldurabilirsiniz.
Oynanışa etki edecek seçimler
Oyunda bazen seçim yapmak zorunda kalıyorsunuz. Bu hem oyun deneyiminizi özelleştiriyor hem de daha sonra farklı seçenekleri de görmek için oyunu tekrar tekrar oynama imkanınız oluyor. Örneğin ben, yüksek platformlara daha rahat ulaşmak için bir zıplama aparatını seçmiştim. Tabii başka seçenekler de var.
Görsel kalite
The New Colossus‘ta id Software’ın hazırladığı id Tech 6 oyun motoru kullanılıyor. Bazen kaplamalarda gecikmelerin yaşandığına şahit oldum. Bazen de özellikle ölü bedenler başta olmak üzere ufak tefek teknik hatalarla karşılaştım, ancak bunlar oynanışa ciddi anlamda etki etmiyor.
Karakter tasarımları, silah tasarımları ve silahların düşman üzerinde oluşturduğu etkiler (kan, kopma, parçalanma) gayet başarılı. Harita tasarımları ve iç mekan tasarımları da ortalamanın üzerinde bir kaliteye sahip. Genel olarak çok üst düzey olmasa da The New Colossus’un görsel kalitesi güzel.
Sesler ve müzikler
Bir oyunda bu kadar gerçekçi acı çekiş ve ölüm seslerini çok az duydum. İyi bir ses sisteminiz varsa, Wolfenstein 2 sizi fazlasıyla etkileyecek. Ayrıca, Mick Gordon imzalı müzikler de (Doom’da da çalışmıştı) tek kelimeyle harika! Bu çalışmalara ek olarak başka müzikler de var. Örneğin haritalarda bazen plaklara denk gelebilirsiniz ve bunları dinleyebilirsiniz. Silah seslerine zaten sözüm yok. Özellikle robot Nazi askerlerinin sesleri ise, zaman zaman gerilmeme sebebiyet verdi.
Multiplayer yok. Peki yalnızca single player (senaryo modu) sunan bir oyuna bu kadar para verilir mi?
Wolfenstein 2 : The New Colossus‘ta multiplayer oyun modları bulunmuyor. Yapımcılar, senaryo modunun kıvamının bozulmasını istemedikleri için böyle bir karar almışlar. Açıkçası ben de “Acaba online tarafı olmadan nasıl başarılı olacaklar?” diye düşünenlerdenim. Wolfenstein 2’yi oynadığımda ise, bu düşüncelerim uçtu gitti. Çünkü gerçekten çok fazla şey sunuluyor size.
Senaryo modunu normal hızla oynarsanız 13 saatte bitirebiliyorsunuz, ki oyun boyunca sizi şok edici ve etkileyici birçok detayla karşılaşıyorsunuz. Sinematik anlatım gerçekten çok başarılı ve defalarca “Yok artık!” demeniz olası. Öte yandan, yan görevlerimiz var. Bunları da bir kenara bırakırsak, yine oynanış esnasında topladığımız Enigma kodlarını daha sonra deşifre ediyor ve böylece yeni suikast görevlerine de çıkabiliyoruz. Yani senaryoyu bitirdikten sonra da oyun devam ediyor aslında.
Ha hoşuma gitmeyen şeyler yok mu, tabii ki var
Örneğin, bu oyunda Yahudi ve Amerika propagandası fazlasıyla var. Öyle ki seri tarihinde benzeri yoktur herhalde. Ana karargahta iken bazen saçma görevler alıyoruz. “Şunu getir, şunu götür, bakkala git, ütü yap” gibi adeta. Koskoca Blazkowicz’iz ama hala ayak işleri yapıyoruz. Bu yalnızca Wolfenstein 2’de değil, birçok oyunda devam eden bir sorun ve artık tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor. Boşa zaman kaybı. Sonrasında, direnişte önemli bir görevi olan Grace Walker karakterinin tavırları ve sürekli küfreder ağız yapısını hiç sevmedim. Belki yapımcıların da amacı buydu, ama bence abartmışlar biraz.
Son sözlere gelecek olursak, Wolfenstein 2…
Menüde bir geri sayım barı dikkatinizi çekmiştir. Belki yeni silahlar ve karakterler, belki yepyeni bir hikaye DLC’si. Belki erken, ama neden olmasın. Bakalım geri sayım bitince bizi neler karşılayacak.
Wolfenstein 2 : The New Colossus, seri tarihinin en iyi oyunlarından bir tanesi. Hatta sinematik anlatım olarak en iyisi! Çok güzel detaylar, şaşırtıcı anlar ve sürprizler var. Zaman zaman gerilecek, zaman zaman gülecek ve yüksek aksiyonun tadını oyunun hemen her noktasında alabileceksiniz. Ha aklımda senaryoyla ilgili bir soru işareti var gerçi, ama spoiler olmaması adına paylaşmıyorum.
Bu arada, yapımcıların da belirttiği üçüncü oyunu şimdiden merakla beklediğimi söylemeliyim.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
WHATSAPP'A 5 YENİ ÖZELLİK! 2,33 milyarın üzerinde aktif kullanıcısı var! Meğer Instagram’daki o fonksiyonlar…
-
SON DAKİKA TEKNOLOJİ HABERİ || PlayStation 5 Pro Türkiye’de ön satışa çıktı! (FİYAT & ÖZELLİKLER)
WhatsApp'ın gizli kalan kullanışlı özelliği! 2 adımda gerçekleştiriliyor, çoğu kişinin haberi bile yok!
Parmaklarınızın ucundaki gizemli rotalar! Hangi kısayol tuşu nasıl ortaya çıktı? Kısayol krallığı o tuşa ait...
GÖKBEY Helikopteri Nedir? T625 GÖKBEY Özellikleri ve Kullanım Alanları