Karantina çiftlerine altın öneriler
Ramazan ayına denk gelen koronovirüs karantinasında çiftlere sağlıklı bir birliktelik için tavsiyelerde bulunan Uzman Psikolog Burcu Subaşı, ‘Uğraşı Terapisi’ olarak adlandırılan ‘hobi edinmenin’ pandemi süreci için uygun bir çözüm olacağını belirterek, “Bazı bilimsel çalışmalar, müzik ve dansın da iyileştirici etkisi olduğunu kanıtlamıştır. Ayrıca mizahı da unutmamak gerekir. Mizah böyle zor dönemlerde ruhumuza iyi gelen bir ilaç ve stresle baş etmek için çok güçlü bir silahtır. Mizah zor durumlarda dayanma gücümüzü artırır” dedi.
Bu yıl koronavirüs salgını sürecine denk gelen Ramazan ayı, alışılagelen toplu sofralardan uzakta, aile ve yakın ziyaretlerinin ertelendiği, hastalığa yakalanma korkusu ve endişenin hakim olduğu bir döneme denk geldi.
Uzman Psikolog Burcu Subaşı da çiftlere karantina dönemi için tavsiyelerde bulundu. ‘Sosyal birliktelik’ yerine ‘sosyal izolasyonu’ deneyimlediğimiz bu günlerde toplum olarak psikolojimizin de derinden etkilendiğini dile getiren Subaşı, “Bu dönemde kişilerin verdiği psikolojik tepkiler; güçsüz ve stres altında hissetmek ve stresin etkileri içinde sayabileceğimiz öfke, sinirlilik, içe kapanma, ağlama nöbetleri şeklinde kendini gösterebilir. İzolasyon, kısıtlanmışlık hissi, yakınlarımızdan ve sosyal çevremizden belirsiz süreyle ayrı kalmak, birçok kişide kaygılı, öfkeli ve depresif hissetme gibi durumlar yaratabilirken; dikkat dağınıklığı, unutkanlık gibi semptomlar da bu durumlara eşlik edebilir” diye konuştu.
Psikolojik zorluklar arttı
Ramazan’da uzun saatler aç kalmanın bazı kişilerde sinirlilik durumuna yol açtığının bilindiğine dikkat çeken Uzman Psikolog Burcu Subaşı, buna bir de ‘karantinanın’ neden olduğu ruhsal sıkıntıların ve yoksunlukların eklenmesinin istenmeyen sorunlara yol açabileceğine vurgu yaparak hem evde hem de sosyal hayatta çatışmaların yaşanmaması adına bir takım tedbirlerin alınmasının faydalı olacağına vurgu yaptı. Ramazan’ın fizyolojik ihtiyaçlarımızı bekletmeyi ve ertelemeyi öğrendiğimiz bir ay olduğunu ifade eden Uzman Psikolog Burcu Subaşı, ancak içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde oruç tutarken fizyolojik olarak zorlanırken, sağlımızın ve yakınlarımızın sağlığının tehdit altında oluşunun da ekstra bir psikolojik zorluk oluşturabileceğini söyledi.
Gündelik rutininizi bozmayın
Pandemi sürecinin ne kadar devam edeceğini bilmememizin yarattığı belirsizliğin olaylara karşı toleransımızı düşürebileceğini kaydeden Uzman Psikolog Subaşı, sosyal olarak izole olmanın da tüm insanlarda bir sıkışmışlık, zorlanmışlık, engellenmişlik hissi yarattığını ifade ederek bu zor süreci daha rahat atlatmak için şu önerilerde bulundu:
“Öncelikle bilmeliyiz ki, tıpkı bizler gibi milyonlarca kişi aynı duyguları hissediyor ve benzer düşüncelerle karantina sürecini atlatmaya çalışıyor. Bu yüzden bu dönemde gündelik yaşam rutinini bozmamaya çalışmak, ruh sağlığımızı rahatlatmak açısından bize çok yardımcı olacaktır. Geniş zamanlarımız olduğunu zannederek uyku ve yemek saatlerimizi geciktirmek bize iyi gelmeyeceği gibi, vaktinde uyuyup uyanmamak da bağışıklık sistemimizi ve sinir sistemimizi zayıflatacaktır. Bu iki sistemin doğrudan etkilenmesi dayanaklılığımızı da azaltır. Ramazan ayının getirdiği uyku ve yemek rutinlerine sadık kalmak, düzenli ve yeterli gıda almak, sevdiğimiz ve sohbetinden hoşlandığımız kişilerle iletişimde olmak, evde yapılabilecek egzersizleri düzenli ve her güne yayarak yapmak, vücudumuzun bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği gibi kişiye mutluluk hormonları salgılatarak psikolojik ve bedensel dayanıklılığımızı da artırır.”
Hayatınızda müzik ve dansa yer açın
‘Uğraşı Terapisi’ olarak adlandırılan ‘hobi edinmenin’ de pandemi süreci için uygun bir çözüm olacağına işaret eden Uzman Psikolog Subaşı, şöyle devam etti:
“Üreten olmak kişiyi her durumda ruhsal ve zihinsel olarak sağlıklı hissettirir. Yarım kalmış kitaplarınızı ve işlerinizi bitirmek eski eşyalarınızı ayıklamak için uygun bir zaman olabilir. Bazı bilimsel çalışmalar, müzik ve dansın da iyileştirici etkisi olduğunu kanıtlamıştır. Ayrıca mizahı da unutmamak gerekir. Mizah böyle zor dönemlerde ruhumuza iyi gelen bir ilaç ve stresle baş etmek için çok güçlü bir silahtır. Mizah zor durumlarda dayanma gücümüzü artırır.”
Evde birbirinize kişisel alan yaratın
Karantina sürecinde tüm günlerini alışık olmadık şekilde evde geçirmeye başlayan ve birbirlerinin belki de hiç görmedikleri yüzlerine tanık olan çiftlerin ilişkilerinin de sınavdan geçtiğini işaret eden Uzman Psikolog Subaşı, evde çatışmaların yaşanmaması adına çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
“İzolasyon süreciyle birlikte çiftler ilişki süreleri ne olursa olsun; ister 6 aylık birliktelik, ister 20 yıllık birliktelik, daha önce hiç geçirmedikleri kadar uzun süre birlikte vakit geçirme durumunu deneyimlediler. Şunu bilmek gerekir ki, bu dönemde bireysel arzu ve isteklerin öne çıkması sanılanın aksine tartışma yaratmayıp herkesin kendine kişisel alan yaratabilmesine yardımcı olur. Çiftler bu dönemde yine zannedilenin aksine sürekli aynı şeyleri yapıp birlikte vakit geçirmek yerine kendilerine kişisel alanlar yaratmalı, evdeki rutin işler ile ilgili iş bölümü içinde olmalılar. İlişkilerde eşit sorumluluk almamak, sorumluluk konusunda eşler arasında adaletsiz dağılımın olması öfke sorunları yaratır. Eş olmak, ilişkide olmak demek aynı zamanda aynı şeyleri hissedip aynı şeyleri düşünmek değildir. Örneğin, taraflardan birinin kaygılandığı bir duruma diğeri o denli kaygılanmayıp tedbir almak konusunda o denli ihtiyatlı davranmayabilir. Anlayışlı olmaya çalışmak, kişisel alanlara, fikirlere saygılı olmak ve kişilerin kendi kişisel alanlarına yatırım yapmaları her durumda olduğu gibi bu dönemde de ilişkilere iyi gelecektir.
Çocuğunuzun duygularını ciddiye alın
Çocuklar ve 65 yaş üstü yaşlıların sokağa çıkma yasağına daha uzun sürelerle uymak zorunda kaldıkları için izolasyon sürecinde ruhsal ve sosyolojik olarak daha fazla etkilendiklerini de dile getiren Subaşı şunları söyledi; “Bu zor dönemde çocuklar ve ergenlerin sosyal ilişkileri kesintiye uğradı. Biliyoruz ki, sosyal temas yaşam süresince hayatımızın en çok bu döneminde (çocukluk, ergenlik) önem kazanıyor. Dolayısıyla çocuklar ve ergenler için ‘strese karşı daha hassas gruplar’ diyebiliriz. Yine yaşlılarla ilgili salgına yakalanma riskini taşıdıkları için yaşlıları da strese hassas grup sayabiliriz. Bu dönemde çocuklarla yaşanabilecek öfke, agresyon, kaygı ya da depresif belirtilere onları bilgilendirerek bilimsel ve ciddi kaynaklar referans edilerek yanıt verilmeli. Bir diğer deyişle çocuğun duygusu ciddiye alınarak yanıt verilmeli ve açıklama yapılmalıdır. Yaşlılarda ise yalnızlık duygusu söz konusu olduğu için sık sık aramak, temas halinde olmak, konuşmak, daha çok onları ve duygusal ihtiyaçlarını dinlemek her gruba da bu durumun geçici bir dönem olduğunu hatırlatmak faydalı olacaktır.”
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Grip misin yoksa nezle mi? Grip, nezle ve soğuk algınlığı arasındaki farklar ne? İşte ayırt etmenin yolu
Vücutta 300'den Fazla Reaksiyonda Görevi Var! Eksikliğinde En Sık Görülen Belirti Kas Krampları... Magnezyumun Önemi
Ağız Kanseri Riski: Erkeklerde 2 Kat Fazla Görülüyor! Belirtileri Göz Ardı etmeyin...
Gözden Kaçan En Önemli Salgın! Mide Ve Bağırsak Kanserlerini Tetikliyor! Bulaş Yaşı Çocukluk Çağına Kadar İndi
Uzman İsimden Korkutan Uyarı: 2050 Yılında, Dünya Nüfusunun Yarısı Miyopi Olacak Diye Tahmin Ediyoruz