'Göz akında sararma ihmale gelmez'
Sarılık, bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkarken, kendi başına bir hastalık değildir. Sarılığın nedeninin çeşitli tümörler olabileceğini belirten Prof. Dr. Onur Yaprak, göz akında sararmanın ihmale gelmemesi gerektiğini söyledi.
Safra yolları kanserleri olarak bilinen kolanjiokanserlerin yüzde 90’ının safra kanallarında geliştiğini belirten Prof. Dr. Onur Yaprak, “Kolanjiokanserlerin yüzde 90’ı karaciğer dışındaki safra kanallarında gelişirken ancak yüzde 10 kadarı karaciğer içinde gelişir. Karaciğer dışında gelişen kolanjiokanserlerin yarısı ise safra kanalının karaciğerden hemen çıktığı noktada yer alır ve ‘klastkin tümörü’ olarak adlandırılır” dedi.
Prof. Dr. Onur Yaprak, sarılığın çok ciddi hastalıkların belirtisi olduğunu belirterek, safra pigmentinin yani bilirubinin kanda artışına bağlı göz, cilt ve mukozaların sarıya boyanmasını ifade ettiğine değinerek “Kan tahlilindeki toplam biluribin düzeyi normalde 0.3-1.2 mg/dl olup, bu değer 2.5-3.0 mg/dl’ye erişirse sarılık ortaya çıkar. Sarılık bir rahatsızlığın belirtisidir, kendisi bir hastalık değildir ve birçok durumda ortaya çıkabilir” dedi.
'Sarılığın altında klastkin tümörü yatabilir'
Bu durumların en korkulanının karaciğerde ve safra yollarında gelişen kolanjiokanserler olduğuna işaret eden Prof. Dr. Yaprak, şöyle devam etti:
“Kolanjiokanserler dışında safra kesesi ve pankreasın baş bölgesinde gelişen kanserlerde sıklıkla sarılığa yol açarlar. Kolanjiokanserler safra kanallarından kaynaklanırlar ve yerleşim yeri olarak karaciğer içinde gelişebilecekleri gibi karaciğerdeki safrayı onikiparmak bağırsağına ileten ana safra kanalında da gelişebilirler. Kolanjiokanserlerin yüzde 90’ı karaciğer dışındaki safra kanallarında gelişirken ancak yüzde 10 kadarı karaciğer içinde gelişir. Karaciğer dışında gelişen kolanjiokanserlerin yarısı ise safra kanalının karaciğerden hemen çıktığı noktada yer alır ve ‘klastkin tümörü’ olarak adlandırılır.”
'Kimyasal maddelere maruziyet riskini artırıyor'
Prof. Dr. Yaprak, kolanjiokanserlerin sindirim sisteminde görülen kanserlerin yüzde 3’ünü oluşturduğuna işaret ederek şu bilgileri verdi:
“Görülme sıklığı açısından her 10 bin ila 100 binde 1 kişide görülürler. Bu kanserlerin korkulan bir hastalık olma nedeni; tanı konulduğu anda çoğu hastanın karaciğere giren damarının kanser tarafından tutulmuş olup çoğu hastanın ameliyat şansını kaybetmiş olması nedeniyledir. Bu yüzden bu hastalarda radyolojik değerlendirme çok iyi yapılmalı ve hem safra kanallarına yönelik hem MR, hem de 3 boyutlu anjio özelliği eklenmiş bir tomografi mutlaka birlikte yapılmalıdır. Ameliyat şansı olmayan hastalarda kanserin en sık metastaz yaptığı yerler karaciğerin diğer bölgeleri, karın içi lenf bezleri ve akciğerdir. Kolanjio kanserler için risk faktörleri arasında safra kanallarını uzun süre etkileyen kronik iltihaplar sorumlu tutulmaktadır. Bu hastaların çoğu 50 yaş üzeridir. Safra kanallarında kist ve taş oluşumu, parazit bulunması, sigara, hepatit B ve C, genetik faktörler, kimyasal maddelere uzun süre maruz kalmak, şişmanlık, diyabet başlıca risk faktörleridir.”
'Kaşıntı ve gözlerde sararma olabilir'
Karaciğerde ve safra kanalında gelişen kanserlerin kanser çapı küçükken hiçbir belirti vermeyebileceğine değinen Prof. Dr. Yaprak, sözlerini şöyle noktaladı:
"Kanserin büyümesiyle; iştahsızlık, kilo kaybı, şişkinlik, bulantı, kusma, gözlerde sararma, kaşıntı, idrarda koyulaşma, sağ üst karın bölgesinde dolgunluk ve ağrı şikayetleri gelişir. Karaciğer içinde gelişen kolanjiokanserler karaciğer dışında gelişen tiplere göre daha az sarılığa yol açarlar ancak, tümör çapı daha büyük olur ağrı ve dolgunluk hissine daha sık yol açarlar. Kolanjiokanserlerin tedavisi cerrahi, girişimsel radyoloji ve onkoloji branşlarını içeren geniş kapsamlı bir ekibe ihtiyaç duyar. Ameliyat şansı olan hastalarda en iyi sonuç cerrahi tedavi ile alınabilmektedir. Ancak kolanjiokanser ameliyatları çok özellikli ameliyatlar olup karaciğer cerrahisi bulunan merkezlerde yapılabilmektedir.”