Fıtığın yüzde 99'u ameliyatsız tedavi edilebilir
Beyin ve Sinir Cerrahisi Profesörü Dr. Mustafa Gürelik sinir basısına yol açan bel fıtığının sadece yüzde 1'inin ameliyat gerektirdiğini hastaların büyük bölümünün istirahat ya da ameliyat dışı tedaviler ile iyileşmekte olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Mustafa Gürelik hangi sorunlar için bel ameliyatı olunması gerektiğini anlatarak, "Omurga ve omurilik yaralanmaları, tümörler, enfeksiyonlar, doğumsal anomaliler ve omurganın dejenerasyonuna bağlı sorunlarda bel ya da diğer omurga bölümlerinde ameliyat yapılmaktadır. Bu sorunlar içerisinde en yaygın görülenleri omurga dejenerasyonuna bağlı hastalıklardır ve bu yüzden yapılan ameliyatların büyük kısmı bu hastalıklar ile ilgilidir" dedi.
Ameliyat tekniklerinden bahseden Gürelik, "Omurga ve omurilik hastalıklarında temel iki sorun ve buna karşılık gelen iki temel teknik vardır. Sorun ya omurilik ve omurilikten çıkan sinir köklerinin basıya uğraması ya da omurganın sağlamlığını, yapısını, hareket özelliklerini etkilemesi şeklindedir. Buna göre ameliyatlarda omurilik ya da sinir basısı ortadan kaldırılmakta veya omurgadaki yapısal ve fonksiyonel sorunlar tedavi edilmektedir. Hastalığın türüne, yerleşimine göre ameliyat omurganın önünden, arkasından ya da bazen yanından yapılabilmektedir. Ameliyatlarda bazen implant kemik gibi materyaller kullanılmaktadır. Ameliyatlarda, mikroskop, endoskop gibi yüksek teknolojik cihazlar kullanılmaktadır" diye konuştu.
“Ameliyat oldukça güvenli”
Ameliyatın oldukça güvenli olduğunun altını çizen Gürelik ,"Teknolojik gelişme, bu hastalıklar ve tedavileri konusunda bilgi birikimi ve deneyimler birçok hastalığın tedavisindeki ameliyatları oldukça güvenli kılmaktadır. Yukarıda bahsedilen hastalıklar içerisinde omurilik tümörleri ve omurga dizilim bozukluğu olarak adlandırabileceğimiz skolyozun cerrahi tedavisi diğer hastalıklara göre bazı zorluklar göstermektedir. Ancak ameliyat sırasında omurilik ve sinir fonksiyonlarını gözlememize yardımcı olan nöromonitör olarak adlandırılan ileri teknoloji cihazları hasar oluşmadan ya da oluşurken cerrahları uyarabilmektedir. Böylece ameliyatlar daha güvenli hale gelebilmektedir" şeklinde konuştu.
Şehir efsanesi hastaları korkutuyor
Hastaların bel ameliyatı olmaktan korktuğunu ifade eden Gürelik, "Ne yazık ki; toplumda 'bel ameliyatı olanlar felç oluyormuş' şeklinde bir şehir efsanesi dolaşmaktadır. Felç olmasa da toplumda bel ameliyatından fayda görmemiş hastalar bulunmaktadır. Bu hastaların büyük kısmı bel fıtığı nedeniyle ameliyat geçiren hastalardan oluşmaktadır. Sinir basısına yol açan bel fıtığının sadece yüzde 1'i ameliyat gerektirmektedir. Hastaların büyük bölümü istirahat ya da ameliyat dışı tedaviler ile iyileşmektedirler. Bel fıtığı olan hastalarda ameliyat için gerekçeler; uzun süren ağrı, sinir kökü basısına bağlı önemli fonksiyon kaybı ve diğer tedavilere yanıt vermeyen şiddetli ağrıdır. Ağır fonksiyon kaybında acil ameliyat gerekli olabilir. Ciddi sinir fonksiyon kaybı olmayan hastalarda 1 ile 3 ay arası ameliyat dışı tedavilerin uygulanması doğru yaklaşımdır" ifadelerini kullandı.
“Doğru tanı ve tedavi iyi teknik ameliyatla yüksek başarı sağlıyor”
Gürelik, doğru tanı konulmuş, doğru tedaviler planlanmış ve iyi bir teknikle ameliyat yapılmış ise tüm ameliyatlarda yüksek başarılar elde edildiğine değinerek, “ Bel fıtığı başta olmak üzere omurganın dejenerasyonuna bağlı hastalıkları öne çıkararak ifade etmek gerekirse en temel kural ameliyat gerekçesini iyi belirlemektir. Özellikle bel fıtığı için yapılmış ameliyatlarda başarısız sonuçlar alınan hastaların yüzde 30’unda sebep ameliyat için doğru gerekçelerin bulunmamasıdır. Bir başka üslupla ameliyat edilmemesi gereken hastanın ameliyat edilmesidir. Daha nadir sebepler ise uygulanan ameliyat tekniğinin iyi olmaması, ameliyat sırasında ya da sonrasında ortaya çıkan komplikasyonlardır. Buna göre doğru tanı konulmuş, doğru tedaviler planlanmış ve iyi bir teknikle ameliyat yapılmış ise tüm ameliyatlarda yüksek başarılar elde edilir. Şehir efsanesi ne yazık ki bazı hastaların tedavilerinin gecikmesine ve sorunların daha karmaşık hale gelmesine sebep olmaktadır. Hatta hastaları tıp dışı, akıl ve bilimden uzak alternatif tedavi arayışlarına itmektedir. Hastaların doğru tanı, doğru teknik ve deneyim bir araya geldiğinde ameliyatta yüksek başarının elde edildiğini akıllarında tutarak hekimlerine güvenmelerini ve tedavilerini geciktirmemelerini öneririm” ifadelerini kullandı.