“Sessizlik de soloya dâhildir”
Basgitar dehası olarak anılan ve Türkiye’de gerçekleştirdiği pek çok konser ve ortak projeyle de “bizden biri” olarak cümlelere düşen Grammy ödüllü Marcus Miller, 31 Ekim’de, İstanbul’da yeniden müziksever kitlenin kadrajına giriyor. Biz de bu buluşma öncesi Miller’a ulaştık… Ama öncesinde rotamıza takılan CRR’deki piyanist ve besteci- Chucho Valdés konseri izlencesinden nasiplendiğimiz anlar…
Caz tarihinin en iyi beş piyanistinden biri olarak kabul edilen, müzik yaşamını Küba kültürünün özgünlüğünü ve inceliklerini yeniden şekillendirip çağdaş bir forma kavuşturmaya adayan ve Ekim 2021’de, 80. yaşını kutlayan efsane -8 Grammy ödüllü Blue Note sanatçısı, piyanist ve besteci- Chucho Valdés, uzun bir aradan sonra dörtlüsü (Horacio El Negro Hernandez davul, Armando Gola kontrbas, Roberto Vizcaino jr Konga perküsyon) ile 21 Ekim akşamı, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaydı.
Dört usta sanatçının birbiriyle göz temasını hiç kesmeden enstrümanlarıyla hemhalindeki sahne hâkimiyeti ve dört farklı enstrümanın melodilerinin çarpışmasının ortaya yaydığı atmosfer görülmeye değerdi. Uzun zamandır sahnede, böylesine birbirini eğlendirerek ve üstüne koltuğundaki müzikseverleri de coşturan bir ekip performansına şahit olmamıştım. Adeta dört enstrümanın notalarının ayrı ayrı havada raks edişine tanık olduk. Dakikalarca ayakta alkışlanmaları boşuna değildi…
Üstat geceye vedasını eğlenceli bis’i ve şahsına münhasır dansıyla yaparken, bizler de konser salonundan tebessümle çıktık: Hem de fanilik mesaimizin yorgunluğuna rağmen! Ezcümle, hem solo sanatçısı hem de grup lideri olarak Valdés üstadın, Afro-Küba müzik geleneğinin, caz, klasik, rock ve daha fazlasının unsurlarını son derece kişisel bir yaklaşımla damıttığı parçalarından payımıza düşen; muazzam bir konser dinledik/izledik. (İç ses: Konser sayesinde yeniden usumuza düşen Küba müziğinin merkez figürü olarak tanımlanan piyanist, besteci -Chucho Valdés’in babası- Bebo Valdés’e de selam olsun!)
Marcus Miller 6 yıl sonra yeniden aramızda
Ekim ayında beni heyecanlandıran bir diğer konser ise piyanodan klarnete, saksafondan gitara, tüm enstrümanları ustalıkla çalabilen bir basçı, Grammy ödüllü efsanevi müzisyen Marcus Miller. 6 yıl sonra, 31 Ekim Salı, Kod Müzik organizasyonuyla Volkswagen Arena’da gerçekleşecek olan ve müzikal kariyerinde 45. yılını kutlayan Miller’a konserde enstrümanlarında her biri dünyaca üne sahip isimler eşlik edecek. “Ustalıklı, şiddetli ama melodik” trompet hakimiyetinin yanı sıra besteci ve aranjör kimliğiyle de öne çıkan trompet virtüözü Russell Gunn; “alçak gönüllü ve tutkulu” Floridalı davulcu David Chiverton; kendini, müziğiyle insanlar arasındaki bağı kuvvetlendirmeye adayan aranjör, orkestratör ve saksafon virtüözü Donald Hayes; caz, füzyon, hip-hop ve elektronik müzik tarzlarında klavyeleri yenilikçi kullanımıyla tanınan Julian Pollack Miller.
Marcus Miller konserde birlikte çalıştığı, akıl hocası, ustası, Miles Davis’in bestelerinden, kariyerindeki önemli kayıtlara ve kendi bestelerine uzanan bir seçkiyle hayranlarını selamlayacak. Yarım asra yaklaşan müzikal kariyerinde, Miles Davis başta olmak üzere, Herbie Hancock, Mariah Carey, Wayne Shorter, McCoy Tyner, Frank Sinatra, Dr. John, Aretha Franklin, Elton John, Donald Fagen, Bill Withers gibi birbirinden farklı birçok sanatçıyla çalışan Miller, gerçekleştirdiği çalışmalarıyla da pek çok kez Grammy’e aday gösterildi. 1992’de, Luther Vandross’un “Power of Love” adlı şarkısıyla en iyi r&b şarkısı dalında, 2001’de ise yedinci solo enstrümantal albümü “M²” ile En İyi Çağdaş Caz Albümü dalında Grammy kazanan Miller’in ödülleri arasında; Avrupa’nın saygın caz ödülü Edison’u, Fransa’nın caza adanmış bir tören niteliğinde sunulan Victoire du Jazz’ı da saymak mümkün.
Miller 2013’te, UNESCO Barış Elçisi ve Slave Route (Köle Yolu) Projesi’nin sözcüsü seçilmiş, üstlendiği bu rolden aldığı ilhamla 2016’da En İyi Çağdaş Caz Albümü dalında Grammy’e aday gösterilen Afrodeezia albümüne imza atmıştı. Bu çalışma için köle ticareti rotası üzerindeki farklı duraklar üzerindeki müzisyenlerle işbirlikleri kuran Miller, albümün yayınlanmasının ardından dünya çapında 250’den fazla kapalı gişe performans sergiledi. Son dönemlerde gerçekleştirdiği çalışmalarla yetenekli genç müzisyenleri de destekleyen Miller, funk, soul ve caz dünyasına yön vermeye devam ediyor. O vakit, şimdi “The Best of Marcus Miller” zamanı diyerek sözü Miller üstada bırakıyorum…
“Sanatınızı benzersiz kılacak sizin filtrenizdir”
· Filozof, yazar, şair Tomasso Campanella “Güneş Ülkesi”nde, “İnsanları doğru ve yüksek düşünceler yönetmiyor. Dünyaya felaketleri bile mutluluk diye adlandıran kötüler hâkimdir” der. 2023 itibariyle ardımızda pandemi gibi bir salgını bıraktık derken yeni salgınlar geliyor gerçi ama… Sorum, son üç yılda sizin yaşadıklarınızın, hissiyatınızın bugüne etkisi nasıl oldu?
Birçok sanatçı, bu üç yıl boyunca oluşan ve yaşanan duyguları yansıtmak için müzik üretti. Güney Afrikalı sanatçı (şarkıcı, söz yazarı, gitarist) Jonathan Butler ile bu duyguları yansıtan bir albümde (Butler’ın “Ubuntu” albümü) prodüktör ve besteci olarak işbirliği yaptım. Aynı zamanda ailemle bağ kurma ve onlarla vakit geçirme fırsatını da buldum. Eşimle dört genç yetişkin çocuğumuz var ve hepsi koronavirüsün ilk birkaç ayında bizimle kaldılar. Hepsi, pandeminin başlarında gerçekten zor günler geçiren New York’ta yaşıyorlar. Bu yüzden hepsi bizimle Kaliforniya’da kalmaya karar verdiler. Koşullar zor olsa da, tüm ailemin tekrar bir arada yaşama deneyimini yaşama şansına sahip oldum; böyle bir şeyin bir daha asla gerçekleşmeyeceğini düşünmüştüm.
· Sanat eleştirmeni Rosalind Krauss sanatçının, sanayileşme ile değil, doğanın sahip olduklarıyla farkındalık yarattığının altını çizer. Ve sizin kariyerinize bakınca; hayatını müziğe adamış bir sanatçı, herkesin hayal ettiği bir kariyer; kısaca muazzam bir “sanat yaşamı”... Günümüz sanat dünyasını ve sanatçılarını nasıl gözlemliyorsunuz?
Sanatçının sorumluluğunun, çevresindeki dünyayı olabildiğince dürüst ve net bir şekilde yansıtmak olduğunu düşünüyorum. Sanatınızı benzersiz kılacak olan şey, sizin filtrenizdir. Hepimiz dünyayı farklı şekillerde görüyoruz. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen insanlar olaylara farklı bakıyor ve görüyor - ve aynı evde büyüyen insanlar bile pek çok şeyi farklı şekillerde görüyor. Biraz bu perspektiften bakabilmeliyiz.
· Genç sanatçılarla ilgilendiğinizi, desteğinizi biliyoruz; genç sanatçılara neler söylemek istersiniz?
Aracınız ne olursa olsun, sesiniz, bir gitar, bir fırça ya da bir kalem olsun; onu geliştirmek için pratik yapın, pratik yapın, pratik yapın. Ardından bu araçları kullanarak sevinç getirin, üzüntüyü hafifletin, adaletsizliğe karşı çıkın, dans edin ve sevin...
“Özel bir şehirde başlamış özel bir tur”
· Çok fazla turneye çıkıyorsunuz, hatta bu Türkiye’ye sekizinci gelişiniz. Öyle ki burada müzikseverlerle aranızda organik bir bağ da oluştu. Şimdi hatırladığınızda ‘acayip’, ‘garip’ veya ‘çok özeldi’ dediğiniz anlar neler?
İstanbul’daki ilk ziyaretimizde, gösterimizin sonlarına doğru, basklarnetimle Billie Holiday tarafından söylenen “Strange Fruit” adlı bir parçayı çaldım. Bu şarkı, siyah insanların ağaçlardan asılı şekilde resmedildiği, boyunlarından dallara bağlandıktan sonra ağaçlardan sarkıtıldığı bir şarkıdır. Bu hüzünlü bir şarkıdır.
Çalmaya başladığımda, tiyatronun hemen dışında bir köpek ulumaya başladı. Bu özel şarkının sesiyle birlikte bu köpeğin inlemesi benimle her zaman kalacak. Herkes etkilendi, hem izleyici hem de sahnedeki bizler. Bir yıl Türkiye’den müzisyenlerle, özellikle Hüsnü Şenlendirici ile işbirliği yaptık, bu benim için bir öne çıkan andı. 2011’de Herbie Hancock, Wayne Shorter ve ben, Miles Davis’in vefatının 20. yıldönümünü kutladık. Prova yapmak ve turun ilk konserini orada çalmak üzere İstanbul’a geldik. Prova yaptığımız günler boyunca şehri gerçekten tanıma şansımız oldu. Özel bir zaman oldu; özel bir şehirde başlamış ve özel bir tur olmuştu benim için. Şimdi Wayne Shorter artık burada değil (bu yılın başlarında vefat etti), bu anı daha da özel.
· Akıl hocam, ustam dediğiniz Miles Davis, “Sessizlik de soloya dâhildir” diyor. Bugün yaşadığımız dünyaya bakınca, tam bir kakofoni / kaos hakim. Sizce sessizliği artık bulmak mümkün mü? Zira teknoloji de bu dünyanın bir parçası artık. Bu sürecin günümüz müziğini nasıl şekillendirdiğini düşünüyorsunuz?
Şunu söyleyebilirim ki, internet, cep telefonları, 24 saat haber gibi bu zamanlarda, en değerli teknoloji aracım “kapalı tuşu” (gülüyor)! Her şey gibi teknolojinin de artıları ve eksileri var. Önemli bir müzik eğitimi veya deneyimi olmayan ancak gerçekten harika bir zevke sahip kişiler, gerçekten ilginç müzikler yapmak için teknolojiyi kullanabilirler. Teknoloji ayrıca insanların daha önce keşfetmemiş olabilecekleri müzikle tanışmasını da sağlayabilir. Ancak dezavantajı, kolay erişimin müziğin değerinin düşmesi riskini taşıyabilmesidir. Bazen bir şey için çok çalışmanız gerekiyorsa ona daha çok saygı duyar ve değer verirsiniz. İnsanların, özellikle de gençlerin, müzikal olarak olup biteni gerçekten takdir etmelerini sağlamak için bir dakikalığına yavaşlamalarını sağlamalısınız.
· İstanbul konserinizde adeta yıldızlar geçidi yaşatacaksınız. Sizin tarifinizle nasıl bir konser bekliyor gelenleri?
İstanbul’a geri dönüşümün üzerinden uzun zaman geçtiğinden, sanırım yeni şeyler çalmak ve izleyicimiz için her zaman çalmaktan keyif aldığımız repertuvarımdaki / kataloğumdaki bazı parçaları çalmak için iyi bir fırsat olacak. “Blast” ve “Come Together” listemizde olacak ama son zamanlarda üzerinde çalıştığım şeyleri de duymanızı istiyorum.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Kuruluş Osmanlı'da beylikler dönemi! Osmanlı'da hangi beylikler var? Osmanlı dönemi Anadolu beylikleri hangileri?
Taş Tepeler’in uzaylıları
TÜYAP kitap fuarı başlangıç ve bitiş tarihleri 2024: TÜYAP kitap fuarı 2024 ne zaman, nerede?
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI MESAJLARI! 30 Ağustos fotoğraflı, görselli, Atatürk'ün söylediği sözler ve mesajlar, kutlama mesajları!
İslam Bilim Tarihi: Keşfü'z Zünun Kitabı Ve Yazarı