Japonya’dan Almanya’ya, Sırbistan’dan Fransa’ya: İstanbul Tiyatro Festivali başlıyor
5 uluslararası, 14 yerli, toplamda 19 tiyatro, performans ve dans gösterisine ev sahipliği yapacak 28. Tiyatro Festivali, 22 Ekim’de başlıyor! Gündem yoğunluğunda / yorgunluğunda hem es geçilmesin hem de hatırlatma olur niyetine ortaya karışık festivalin nevalelerini sunuyoruz…
“Goethe ise, 1771’de Shakespeare’in doğum yıldönümünde yaptığı konuşmada, ilk kez bir Shakespeare oyunu okuduğu zamanki halini, doğuştan kör bir adama mucizevî bir şekilde görme yetisinin verilmesiyle, bir mahkûmun açık havaya çıkıp prangalarından kurtulmasıyla karşılaştırıyor ve şunları söylüyordu: “Kurallar tiyatrosundan vazgeçmekte bir saniye bile tereddüt etmedim. Mekân birliği bana bir hapishane gibi bunaltıcı geldi, eylem ve zaman birliği hayal gücünün ağır zincirleriydi.” ABD’li tiyatrolog, Prof. Marvin Carlson’un (De Ki Basım Yayım, Barış Yıldırım ve Eren Buğlalılar çev.) “Tiyatro Teorileri / Yunanlılardan Bugüne Tarihsel ve Eleştirel Bir İnceleme” adlı kitabından bir selamla giriş taksimimizi verip öznemize geçiş yapmadan evvel, izninizle Carlson üstadın, Beliz (Güçbilmez) Hoca’nın çevirisi, Dost Kitabevi’nden çıkan “Performans: Eleştirel Bir Giriş” adlı kitabını da tavsiye etmek isterim… (İç ses: Ömür mesaisinde, mütemadiyen bir beden işçisi olarak arada bir kafamızın içindekileri masaya yatırıp cilalamak / temizlemek de fayda var; tabii bu yatırmalarda da Carlson gibi üstatları fener bellemeyi es geçmemeli!)
Bugünün meramına düşen: 22 Ekim’de perdelerini 28’inci kez açacak olan İstanbul Tiyatro Festivali...
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın öncülüğünde ses veren ve 19 Kasım’a dek sanatseverlere yine başka hayatların hikâyelerinde farklı deneyimler yaşatacak olan festival, Türkiye’den ve yurt dışından toplam 19 tiyatro, performans ve dans gösterisine ev sahipliği yapacak. 5 uluslararası, 14 yerli oyundan oluşan bir programla tiyatroseverleri karşılamaya hazırlanan festivalin -iki yıllık- küratörlük mesaisi ise bu defa üstat Mehmet Birkiye’ye emanet… (İç ses: Üşenmezseniz, üstat ile 27 Eylül tarihli “Ama herkes Macbeth’i hatırlayacak” başlıklı röportajımıza da göz atabilirsiniz. Hatta röportaja giriş taksimimde, “Türkiye’den 5, yurtdışından da 14 oyun” diyerek yanlışlıkla adeta bir niyet / temennide de bulunmuşum! Coğrafyanın beşeri hemhali pek müsait değil ama bir gün belki neden olmasın!) Gelelim başlangıç gong’una günler kalan 28. İstanbul Tiyatro Festivali programından sizin için seçtiklerimize... Detaylı program için iksv.org sitesine göz atabilirsiniz.
· 24-25 Ekim / Zorlu PSM / “Utsushi” / Sankai Juku (70 dk.)
Yaklaşık 45 yıl önce Le Monde gazetesinden Colette Godard, Nancy Festivali’nde, Sankai Juku’yu ilk kez izlediğinde nefes almayı unutacak kadar yoğun bir deneyim yaşadığını yazıyordu. 1980’lerin başında Avrupa’yı butoh ile tanıştıran Ushio Amagatsu, (bu yıl) Mart ayında hayata veda edene kadar topluluğu (1975'te kurduğu) Sankai Juku ile çıktığı turnelerle bu dans türünün tüm dünyada büyük bir hayran kitlesi edinmesine öncülük etti. Japonya’da 1950’lerin Batı’yı taklit eden avangart dans akımlarına tepki olarak doğan butoh, Japon halkının fiziksel özelliklerinden ve doğal hareketlerinden yola çıkan bir estetiği benimseyerek tabular da dahil pek çok konuya eğildi. Butoh dansçılarının ikinci kuşağından olan Amagatsu, bu dansı sadece yeni bir teknik veya akademik stil olarak kabul etmeyip daha ziyade insanlığın ortak bir duygusuna, evrensel huzura kavuşmak için bedensel bir ifade biçimi olarak ele aldı. Uluslararası festivallerden gelen yoğun istek üzerine yaratılan Utsushi, Amagatsu’nun 45 yıllık sanatının özünü yansıtan bir retrospektif olduğu gibi kendi içinde bütünlüklü yeni bir eser. Sankai Juku, Japonya ile Türkiye arasında diplomatik ilişkilerin tesisinin 100. yıldönümü vesilesiyle ilk kez ülkemize gelerek İstanbullu izleyicilerle buluşuyor.
· 31 Ekim / Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi / “Savaş ve Barış I. Bölüm” / Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (150 dk.)
Dünya edebiyatının başyapıtlarından, Napolyon Savaşları’nın ortasında üç aristokrat ailenin aşk, dostluk, ihanetle örülü hikâyesini anlatan “Savaş ve Barış”, Helen Edmundson’un uyarlamasıyla Mehmet Birkiye’nin rejisinde tüm ihtişamını korurken Tolstoy’un Rusya’sından günümüz toplumlarına geçerliliğini yitirmeyen temaları merkezine alıyor. Birkiye, Tolstoy’un “Savaş ve Barış”ta olağanüstü karakterler yarattığını belirterek, “Bu karakterler Dionysosçu kaosun, arzuların, tutkuların, hırsların içinde çıkış yolu arayan varlıklardı. Ama sonunda hepsi yapay bir ahlakın içerisinde barışı, dengeyi sağlamaya mecbur bırakıldılar” diyor. “Savaş ve Barış I. Bölüm”, bu olağanüstü karakterlerden bazılarının anavatanlarından kopmamaya çalışırken onunla birlikte sürüklenişlerini tüm dramatikliğiyle anlatıyor.
· 2-3 Kasım / Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi / “Hekabe, Hekabe Değil” / Comédie-Française (120 dk.)
Avignon Festivali direktörü Tiago Rodrigues, dünyanın en köklü tiyatro topluluğu Comédie-Française ile festivale geliyor. Molière’e kadar uzanan kökleriyle günümüzde faaliyetini sürdüren en eski tiyatro topluluğu olan Comédie-Française, prömiyerini bu yaz Avignon Festivali’nde gerçekleştirdiği en yeni yapımıyla karşımızda. Gerçekle kurguyu, kişisel ile politik olanı birleştirerek sanatsal araçlarla hayatı şiirsel bir dönüşüme uğratan ünlü yönetmen Tiago Rodrigues, “Hekabe, Hekabe Değil”de her zaman yaptığı gibi kelimelerin, bedenlerin ve hayallerimizin gücünü kullanarak dünyayı birlikte sorgulamamızı sağlıyor. “Hekabe, Hekabe Değil” alacakaranlık kuşağını andıran bir atmosferde kurguyla gerçeği buluşturuyor ve bir kadının adalet arayışı yüzyılları aşıp günümüzde yankılanıyor.
· 7-8 Kasım / Dasdas / “Hamlet” / Marin Sorescu Ulusal Tiyatrosu & Cheek By Jowl (120 dk.)
Laurence Olivier’nin “karar veremeyen bir adamın trajedisi” olarak tanımladığı “Hamlet”, ölümlülük, yozlaşma ve intikam üzerine bir başyapıt. “Shakespeare hepimizi anlatmıyor, tek tek her birimizi anlatıyor.” diyen çağımızın en önemli yönetmenlerinden biri kabul edilen Declan Donnellan’ın yorumunda günümüze taşınan “Hamlet”, Nick Ormerod’un sade olduğu kadar çarpıcı sahne tasarımının da katkısıyla izleyicilere binlerce kez anlatılmış bu hikâyeyi yepyeni bir bakış açısıyla deneyimleme şansı sunuyor. Donnellan ve Ormerod’un kurduğu Cheek by Jowl, 1981’den bu yana 40’ın üzerinde yapıma imza attı ve altı kıtada 400’den fazla şehre turne gerçekleştirdi. Topluluk yoğun, güçlü sahnelemeleri ve özellikle klasiklere yeni bir ruh katmasıyla tanınıyor. Donnellan’ın aldığı pek çok uluslararası ödülün arasında dört Olivier ve Venedik Bienali’nden Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü de bulunuyor. Sadece Romanya’nın değil, dünyanın önde gelen topluluklarından Marin Sorescu Ulusal Tiyatrosu’nu İngiltere’nin ünlü dergisi The Stage, Berliner Ensemble ve Kraliyet Shakespeare Topluluğu ile kıyaslıyor. 165 yıllık tarihinde sayısız ödül ve onur payesi almış, Amerika’dan Uzakdoğu’ya belli başlı tüm festivallere konuk olmuş topluluk, 1994’ten beri de Uluslararası Shakespeare Festivali’ni gerçekleştiriyor.
· 9-10 Kasım / İDT Üsküdar Tekel Sahnesi / “Haberci” / Fiziksel Tiyatro Araştırmaları (75 dk.)
2016’da ilk oyunu “Şatonun Altında” ile Macbeth’i hizmetlilerinin gözünden anlatan Fiziksel Tiyatro Araştırmaları bu kez tragedyaların isimsiz habercilerini başrole taşıyor. Sofokles’in üçlemesini merkeze alan oyun, hatalarının bedelini hem kendisine hem toplumuna ödeten kahramanların karşısına zoraki tanıklıklarını aktarırken kendi kişisel tarihlerini arayan habercileri koyuyor ve onları içinde bulundukları durumu sorgulayan, kendi kişisel tarihlerini arayan anlatıcılara dönüştürüyor. Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nda yönetmenlik yapan ve atölyeler yürüten Güray Dinçol, yurtiçi ve dışındaki çalışmalarını özellikle fiziksel tiyatro ve clown alanlarında yoğunlaştırıyor. Proje tasarımı Güray Dinçol, Pınar Akkuzu ve Gülden Arsal Yavuz; yazarlar, Pınar Akkuzu, Aslı Ekici…
· 12-13 Kasım / Cemal Reşit Rey Konser Salonu / “Macbeth” / Sırbistan Ulusal Tiyatrosu (100 dk.)
Estetik olduğu kadar kışkırtıcı rejileriyle Avrupa’dan Amerika’ya farklı izleyici kitlelerini derinden etkilemeyi başarmış Nikita Milivojević, özellikle özgün Shakespeare yorumlarıyla anılıyor. Bol ödüllü yönetmen Sırbistan Shakespeare Festivali için sahnelediği “Macbeth”te spot ışığının altına “rüya”yı koyuyor ve kabare, pantomim, gölge tiyatrosu öğelerini müzikle de ustalıkla iç içe geçirerek aynı anda hem zamansız hem çağdaş olabilen gerçeküstü bir dünyayı incelikle şekillendiriyor. Milivojević oyunu yorumlarken “Macbeth”in I. Perdedeki, “Olmayan bir şey olandan çok sarsıyor beni: Tek o kalıyor ortada, o olmayan şey” sözlerinden yola çıktığını belirtiyor ve ekliyor: “Cadılar Macbeth’e kehaneti bildirdiği andan itibaren gerçeklik onun için bir kâbusa dönüşür. Her şey kararmış zihninin ürünü gibidir. Gerçekle kurgu, imkânlıyla imkânsız birbirine öylesine karışır ki biri nerede bitip diğeri nerede başlıyor ayırt edemez. Böylesi kaotik, ‘gerçekdışı’ bir dünyanın günümüzde yaşadıklarımızı da oldukça doğru bir şekilde tarif ettiğini düşünüyorum.” 30 yılı aşan kariyeri boyunca ülkesinde almadığı tiyatro ödülü neredeyse kalmamış Sırp yönetmen Nikita Milivojević, Uluslararası Belgrad Tiyatro Festivali’nin direktörü olduğu gibi Sırbistan Shakespeare Festivali’nin de kurucu direktörü. Cesur ve yenilikçi yorumlarıyla klasikleri 21. yüzyıla taşıyan Milivojević, Shakespeare’in Globe Tiyatrosu’nda yazarın “V. Henry” oyununu yönetti; Atina’da sahnelediği Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sı yılın kültür olayı olarak nitelendirilirken Çehov’un “Üç Kız Kardeşi” ile de yılın en iyi yönetmeni seçildi.
· 16-17 Kasım / Alan Kadıköy / “Ölüyor mu Ne?” / Studio Oyuncuları (80 dk.)
Geliştirdiği özgün teknikle adını dünya tiyatro tarihine yazdıran Şahika Tekand, kurucusu olduğu Studio Oyuncuları için yazıp, yönettiği yeni oyununda, Zeus’un ölme ihtimaliyle Olimpos’un zirvesine hâkim olan korku, hırs ve arzular üzerinden iktidar, evlilik, emek, adalet, akıl, fırsat, savaş gibi kavramları ironik bir biçimde ele alıyor. Müzikal bir karaktere de sahip “Ölüyor mu ne?” izleyicileri eğlenceli bir akışa katılmaya davet ediyor. Ionesco, Beckett, Aristofanes gibi hem klasik hem çağdaş komedi ustalarının dünyalarıyla selamlaşan oyun, Olimpos tanrılarının dünyanın ve insanlığın geldiği nokta itibariyle kendi durumlarını tartıştıkları ve anlamaya çalıştıkları bir gün içinde geçiyor.
· 18-19 Kasım / Zorlu PSM / “III. Richard” / Schaubühne Berlin (150 dk.)
The Guardian’in, “Ostermeier yoğunluğu hiç azalmayan, patlamaya hazır bir III. Richard yaratmış.” dediği, çağdaş tiyatronun dehalarından biri kabul edilen, sahneye koyduğu her eserle seyirciler tarafından büyük coşkuyla karşılandığı gibi tiyatro tarihinde de yeni bir sayfa açan Thomas Ostermeier ile topluluğu Schaubühne Berlin, 10 yılın ardından festivale bir başyapıtla dönüyor. “Nora Bir Bebek Evi”, “Hamlet” ve “Bir Halk Düşmanı” yapımlarıyla tiyatroseverlerin us’unda temizinden izler bırakan topluluk, bu kez dünya sahnelerini kasıp kavurduğu, Shakespeare’in ölümsüz eseri “III. Richard” ile festivale konuk oluyor. 2012’de “Hamlet” rolündeki performansıyla İstanbulluları etkisi altına alan Lars Eidinger ise bu defa “tüyler ürperten bir baştan çıkarıcılıkla canlandırdığı III. Richard rolüyle” karşımıza çıkıyor. Eleştirmenlerin “Karanlıkta bile parlıyor” sözleriyle övdüğü Eidinger, uzun süredir Schaubühne’nin önemli bir üyesi olmanın yanında, beyazperde ve ekranlardaki etkileyici performanslarıyla da dikkat çekiyor
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Guns N' Roses İstanbul Konseri Tarihi ve Bilet Fiyatları: Guns N' Roses İstanbul Konseri Ne Zaman, Biletler Satışa Çıktı mı?
Anita Taylor'ın 'Moonraker' sergisi VISION ART PLATFORM'da!
Osmanlı Padişahları sırası, Osmanlı'da tahtta kalma süreleri! Sırasıyla tahta çıkan padişahlar... Mehmet, Kanuni, duraklama, gerileme dönemi Osmanlı padişahları kimler?
Kuruluş Osmanlı'da beylikler dönemi! Osmanlı'da hangi beylikler var? Osmanlı dönemi Anadolu beylikleri hangileri?
Taş Tepeler’in uzaylıları