Koşu kafası yapan açlık hormonu olabilir mi?
Uzun mesafe koşanların zaman zaman deneyimlediği aşırı coşku ve mutluluk hali koşunun pek çok insan için tutku haline gelmesinin sebeplerinden biri. Açlık konusunda yapılan araştırmalar tesadüfen vücutta doğal olarak salgılanan bir hormonun koşu motivasyonunu nasıl etkilediğini göstermiş.
Bundan 5 yıl önce Antalya’da ilk yarı maratonumu koştum. Yarışın başında sürekli gözüm saatimdeydi. Hızım ne, kalp atışım ne durumda, ne kadar zamanda bitiririm sürekli bir hesap kitap halindeydim. 5. kilometre civarında yaptığımın saçmalığını fark edip saatime bakmayı bıraktım. Denizi, insanları seyretmeye başladım. 10. kilometreye geldiğimde içimi daha önce hiç hissetmediğim bir neşe kapladı. Bacaklarımı hissetmiyordum bile. O kadar hafiftim ki, sanki koşmuyor, mutluluktan uçuyordum! Deniz, ağaçlar, seyredenler, koşanlar, etrafımdaki her şey ve herkes çok daha canlı, çok daha yakın görünüyordu. Yaşadığım bu coşku ve mutluluk haline verilen isim ‘koşu kafası’ diye Türkçeleştireceğim ‘’runner’s high’’ durumu.
Fransız Tıp ve Sağlık Araştırmaları Enstitüsü’nde motivasyon ve koşu araştırmacısı Francis Chaouloff koşu kafasını ‘’bedenin zihinden ayrıldığı an’’ olarak tanımlıyor. Francis bu aşırı coşku hissinin ancak uzun kilometreler ve saatler sonrası ortaya çıktığını ekliyor.
Bu duygusal yükselmenin tam bir bilimsel açıklaması hala yok. İlk başlarda vücudun uzun süreli ritmik egzersiz sırasında salgıladığı aşırı endorfin yüzünden olduğu düşünülüyordu. Bazı araştırmacılar, sebebin vücudun koşu sırasında esrardaki temel kimyasal madde olan kanabinoid salgılaması olduğunu iddia ediyorlar. Yakınlarda yapılan bir araştırma ise, bu coşku halinin iştah düzenleyici leptin hormonu ile bağlantılı olduğunu ileri sürüyor.
Kanadalı nörolog Stephanie Fulton iştah üzerine bir araştırma yaparken tesadüfen koşu motivasyonu ile ilgili önemli bir buluş yapmış. Leptin hormonunu devreden çıkartmanın farelerin lezzetli yiyeceklere tepkisini nasıl etkileyeceğini anlamak için leptin tarafından aktive edilen STAT3 proteinini dikkatlice farelerin beyinlerinden silmişler. Sonuçta yeme içme davranışlarında ciddi bir fark görmeyi beklerken hiçbir şey olmamış. Ama beyinlerinden STAT3 silinen fareler çılgın gibi koşmaya başlamışlar. Normalde günde 6-7 km koşarken, STAT3 silinince günde 11 km’den fazla koşar hale gelmişler. Bu araştırma net bir şekilde leptinin STAT3 vasıtasıyla koşu motivasyonunu etkilediğini ortaya koyuyor.
Koşunun metabolizma ile direk bağlantılı olduğunu söyleyen araştırmacılar bu sonuçları yemek için avlanma güdüsüne bağlıyorlar: ‘’Düşük leptin seviyesi, beyne vücutta şeker ve yağ depolarının azaldığı sinyali vererek, yiyecek bir şeyler bulmak için hareket etme güdüsü yaratıyor.’’
Bu bulgulara paralel olarak, maraton koşanlar arasında leptin seviyesi düşük olanların daha hızlı koşup daha iyi derece ile bitirdiği tespit edilmiş.
Sonuçta koşu motivasyonu ve koşu kafasını açıklamak için tek bir hormon yeterli değil. Dopamin, endorfin, kanabinoid, leptin, opioid gibi acıyı dindiren salgılar, bunların hepsi beyinde gizemli bir kokteyl oluşturuyor. Koşu kafasını bir kere deneyimleyen milyonlarca insan, her türlü sakatlığa, acıya ve zorluğa rağmen koşarak koşmaya dönüyor.
Yarış sezonu başladı. 23 Ekim’de Antalya’da Gloria 70.3 Ironman, 13 Kasım’da İstanbul’da Vodafone İstanbul Maratonu var. Koşmaya yeni başlayan, yıllardır koşan, yarışan herkes coşkuyla, keyifle koşsun, sağlıkla bitirsin.