Suriyeli muhalif siyasetçi Hadi El Bahra CNN TÜRK'te! "Türkiye'de sonsuza kadar kalmayacağız"
Kayseri ve Suriye'nin kuzeyinde yaşanan olaylar, Ankara ve Şam arasında diplomatik ilişkilerin gelişme ihtimali, Türkiye'de yaşayan Suriyeli sığınmacılar ve terör örgütünün sözde seçim girişimi... Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Hadi El Bahra CNN TÜRK Spikeri Kaan Temeltaş'a konuştu. Merak edilenlere cevap verdi.
SURİYE'NİN KUZEYİNDE YAŞANANLARLA İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİZ NEDİR?
Evet, ne yazık ki bölgede yaşanan ve gelişen olaylardan, bunun Suriye'ye etkisinden dolayı gerçekten üzgünüz. Gördüğünüz gibi Suriyeli mülteciler meselesi bölgesel ve uluslararası zeminde sıcak bir konu haline geldi. Bu nedenle bölgede, Lübnan'da, hatta Türkiye'nin bazı bölgelerinde ve diğer ülkelerde aynı anda pek çok sorunun ortaya çıktığını görüyoruz. Ne yazık ki, aradıkları tek şey hayatlarını güven içinde ve onurlu bir şekilde yaşamak olan bu mültecilere karşı bazı kötü muamelelerin yapıldığını görüyoruz. Ama aynı zamanda ülkelerine dönmek için de sabırsızlanıyorlar. Her Suriyeli Suriye'ye geri dönmek istiyor. Ancak biz bu insanları Suriye'ye dönmeye zorlayamayız. Suriye henüz güvenli değil. Savaş bölgesi olarak sınıflandırıldı ve hala da öyle. Bizim bölgemiz olan Suriye'nin kuzeyi, ordunun terör örgütüne ve bazen de rejime karşı faaliyet gösterdiği bir alan. Biliyorsunuz, PKK o bölgede çok aktif. Suriye Milli Ordusu ve Türk Ordusu teröre karşı ortak operasyonlara katıldı. Ne yazık ki, dünyadaki ekonomik kriz nedeniyle hayat herkes için zorlaşıyor. Bu sebeple ve Suriye'nin kuzeyindeki insani yardımın büyük ölçüde azalmasıyla birlikte daha fazla acı çekiliyor. Burada mülteciler ve ülke içinde yerinden edilmiş insanlar var. O bölgede gerçekte ihtiyaçları olanların sadece yüzde 30'u ile yaşıyorlar. Tüm bunlar Suriye'de yaşayanlar ve Suriye dışındaki mülteciler için de büyük mağduriyet yarattı. Tüm bunlar birikti ve Suriye krizinin belirsiz siyasi geleceği ile birlikte duyguları ve gerilimi çok yükseğe tırmandırdı. Bu insanlar, siyasi bir çözüm olup olmayacağını, bir savaş olup olmayacağını, Suriye topraklarının rejime devredilip devredilmeyeceğini bilmiyorlar. Yani tüm bu konular hakkında endişeliler. Bu da dış güçlerin ve düşmanların kullanması için zemini verimli hale getirdi. Bu bölgede PKK unsurlarının, rejim unsurlarının faaliyetleri var ama faaliyetlerini Suriyelilerin mağduriyetleri üzerine inşa ediyorlar. Dolayısıyla bizim için bu mağduriyetleri gidermek, şiddeti körüklememek ve kışkırtmamak çok önemli. Ortamı sakinleştirmeliyiz. Suriyeli mültecileri, Suriye içinde yerinden edilmiş insanları Suriye içinde sakinleştirmeliyiz. Ayrıca Suriyeliler olarak bizim görevimiz de Türkiye ve Lübnan'daki insanları rahatlatmak, ülkelerinde sonsuza kadar kalmak istemediğimizi açıkça söylemek. Ama eğer ülkenizi terk etmemiz ve ülkemize geri dönmemiz istiyorsanız, lütfen mültecileri geri dönmeye ikna edecek adil bir siyasi çözüme ulaşmamızda bize yardımcı olun.
SURİYELİLERİN EVLERİNE DÖNMESİ İÇİN ULUSLARARASI KAMUOYUNDAN BEKLENTİNİZ NEDİR?
Herkesin, kardeş Türk halkı da dahil olmak üzere dünyadaki tüm insanların anlayışlı olmasını bekliyoruz. İnsanlar, hayatları tehdit altında olduğu için, evleri yıkıldığı için, babaları, anneleri, kardeşleri, birçoğu hala da olmak üzere hapiste olduğu için Suriye'yi terk ettiler. Bazıları hapishanede işkence altında öldürüldü. Bu insanlar, kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak ve haklarını garanti altına alacak bir siyasi çözüm olmadan hiçbir koşulda rejim bölgesine geri dönmeye ikna olmayacaklar. Bir çözüme ulaşılırsa gönüllü olarak evlerine dönmeye ikna olacaklar. Ama aynı zamanda birçoğunun evi de yıkılmış durumda. Dolayısıyla bu, yeniden yapılanma ve insanların onurlu bir şekilde yaşayabilmeleri için geçim kaynaklarının sağlanmasına da bağlı. Tüm bunlar siyasi bir çözüme bağlı. Herkes, Suriye halkı için kabul edilebilir siyasi çözümü net bir şekilde ortaya koyan 2254 sayılı BM kararının uygulanması için baskı yapmalı. Bu olmadan kimse rejim bölgesine gitmeyecek. Bunun yanı sıra başka çözümlerimiz de olabilir. Suriye'nin kuzeyine daha fazla dikkat etmeliyiz. Uluslararası toplum dünyanın o bölgesinde yaşamı nasıl daha mümkün kılabilirine odaklanmalı. Çünkü bu bölgedeki şehirler eskiden 40.000, 80.000, en fazla 100.000 kişilikti. Şimdi birdenbire 400, 500, 600 bin kişi oldu. Dolayısıyla altyapı onların ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Bu bölgedeki altyapıyı geliştirmemiz gerekiyor. Konut sağlamamız gerekiyor. Kalkınmamız, iş olanakları sağlamamız gerekiyor. Örneğin, insanların Türkiye'den Suriye'ye basit ve kolay bir şekilde geçişini sağlarsak yatırımları teşvik etmiş oluruz. Bunun için özel izinlere ve doldurmaları gereken belgelere ihtiyaçları olmamalı. Önce akrabalarını ziyaret etmeye başlayacaklar. Bir dahaki sefere yatırım yapmaya başlayacaklar. Bir sonraki sefere de bu bölgeye taşınmayı ve burada kalmayı düşünecekler. Bu da onların kendi özgür fikirlerine ve kendi tercihlerine dayalı olacak.
SURİYELİ MUHALİFLERİN OLASI BİR ANKARA-ŞAM GÖRÜŞMESİYLE İLGİLİ POZİSYONU NE OLUR?
Bu, Ankara ve Türkiye'nin kendi ulusal çıkarlarına en uygun gördükleri kararı verecekleri, egemenlikleri dahilindeki bir karar. Ancak, Suriye'nin ulusal çıkarları ile Türkiye'nin ulusal çıkarlarının kesiştiği ve neredeyse %70 oranında aynı olduğu konusunda garanti veriyorum. Türkiye, Suriye'nin bölünmesine ve parçalanmasına yönelik hiçbir projeyi desteklemiyor. Biz de aynısını yapıyoruz. Türkiye güvenli bir komşuya sahip olmak istiyor, kendi sınırlarından ve kendi ülkelerinden endişe duymak istemiyor ve biz de aynı hisleri paylaşıyoruz. Türkiye, Suriye'de demokratik bir hükümet olmasından rahatsız olmuyor, biz de bunu istiyoruz. Dolayısıyla bu ortak çıkarlar bize Türkiye'nin Suriye rejimi ile görüşmeye başlasa bile siyasi çözüm ve 2254'ün uygulanması gerektiği çizgisinden dönmeyeceklerini garanti ediyor. Bu olmadan mültecilerin Suriye'ye geri dönmeyeceğini biliyorlar. Türkiye'nin izlediği politikanın hedeflerinden biri de mültecilerin Suriye'ye geri dönmesi. Suriye'ye geri dönen mülteci sayısı arttıkça, 2254'e dayalı çözüme ihtiyaç da artacaktır.
PKK'NIN İŞGALİ ALTINDAKİ BÖLGEDEKİ SEÇİMLER HAKKINDA NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Öncelikle, Kayseri'de ve Türkiye'nin diğer bölgelerinde meydana gelen güncel olaylardan ve azınlığın mültecilere karşı kullandığı nefret dilinden bahsetmek istiyorum. Türk halkını temin etmek isterim ki Suriyeli mülteciler, Türkiye'nin güvenlik ve istikrarını istiyorlar. Aynı zamanda onurlu bir şekilde yaşamak istiyorlar ve Türkiye'de korunmaya hakları var. Elbette hedefleri, mümkün olan en kısa sürede, güvenli bir şekilde geri dönmeleri mümkün olduğunda, Suriye'ye geri dönmek. O yüzden lütfen bu nefret söylemini durduralım. İster Suriye tarafında ister Türkiye tarafında olsun, birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Daha fazla nefret söylemi olmamalı. Bunların hepsine karşı çıkacağız. İhtiyaç sahibi insanlara yardımcı olmak, Suriye halkının taleplerini desteklemek ve mülteci sorununa pratik çözümler bulmak için yardım kampanyası başlatan, Türkiye'nin etik duruşunu gösteren ve gerçekten önemseyen cesur Türk halkının yanında olmalıyız. Mülteciler, birçok açıdan toplumu zenginleştirir. Üretime katılıyorlar. Birçoğu Türkiye'de yatırım yaparak bile olsa üretime katılıp ekonomiye artı değer sağlıyor. Ve bu insanlar, Suriye'ye döndüklerinde, Türkiye'deki işletmeler için de doğal ortaklar haline gelecekler. Bu da halklarımız arasındaki iş ilişkilerini zenginleştirecek. Suriye'nin kuzeydoğusundaki sözde seçimlere gelince, bu konudaki tutumumuzun çok net olduğunu düşünüyorum. Bu meşru bir seçim değil. Suriye'yi bölmek için ayrı bir hareket oluşturmaya çalışılıyor. Suriye'deki seçimler kapsayıcı olmalı. Suriye'deki tüm insanları, Suriye'deki tüm coğrafi bölgeleri kapsamalı. İl il ya da köy köy seçime gidip istediğimizi seçemeyiz. Seçimler de anayasaya uygun olmalı. Önerdikleri sözde toplumsal sözleşme gayrimeşrudur. Suriye halkının tüm etnik kökenlerini ve coğrafi bölgelerini temsil etmeyen çok küçük bir grup insan tarafından hazırlanmış ve uygulamaya konulmuş bir şey. Suriye Anayasası tüm Suriyeliler tarafından hazırlanmalı ve yazılmalı. Kapsayıcı olmalı. Etnik kökenleri, dinleri, Suriye'nin tüm vilayetlerindeki ve coğrafi bölgelerindeki tüm Suriyelileri kapsayıcı olmalı. Dolayısıyla bu terör örgütünün yaptığı kabul edilebilir bir şey değil. PKK bu bölgeyi kontrol eden ana unsur. Ve ABD de dahil olmak üzere dünyanın birçok ülkesi tarafından terör örgütü olarak sınıflandırıldılar. Kendi toplumsal sözleşmelerini Suriye halkına dayatmaya ve seçimleri kullanarak bu sözleşmeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. En son olarak da Suriye'de yeni bir idari bölüm ilan ettiler. Bu da onların bu bölgeyi bölmek ve Suriye'yi birleşik bir ülke olmaktan çıkarma projelerinin çok açık bir göstergesi. Dolayısıyla biz bunu kabul etmeyen bir pozisyonda bulunuyoruz. Bunun gayrimeşru olduğunu ve Suriye halkının gerçek taleplerini temsil etmediğini düşünüyoruz.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Kraliyet konutu Windsor Kalesi’ne hırsızlar girdi! Kate ve William uyurken şok soygun…
Trump'ın ekibinde fırtınalar kopuyor... Elon Musk ve Boris Epshteyn karşı karşıya: Büyük kavga!
AB, İsrail'e karşı 'yaptırım' düğmesine basar mı? Kritik mesajlar! Borrell: Yaşananlar olağanmış gibi devam edemeyiz...
ALİ HAMANEY KİMDİR? İran lideri Ali Hamaney öldü mü, komada mı?
Hamaney komada mı? İran dini lideri hakkındaki iddialara bu görüntü ile yanıt verildi