Dünya her yönden çok farklı olacak
COVID-19 Virüsü dünyada etkisini azaltarak sürdürüyor. Hepimizin endişeli olduğu bu dönemi, tamamen atlatabilmemiz için uyarılara kulak vermemiz gerekiyor. Alınan korunma tedbirlerine özenle uyalım. Hürriyet Bursa olarak, ‘Yeni Normal’ süreci hakkında iş ve cemiyet hayatının tanınmış isimleriyle bir yazı dizisi hazırladık. Bu süreçten nasıl çıkacağımız çok önemli. Birlikte başarmak dileğiyle.
FÜGEN ERCONK KAĞITÇIBAŞI: KÖŞE VE SÖZ YAZARI
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Doğma büyüme İstanbulluyum. Bostancı vazgeçilmezim olsa da, uzun yıllardan beri Bursa’da yaşıyorum ve bu şehir de sevdam oldu. Hayat yolculuğumda yolumun kesiştiği pusulam, sohbetine, hikâyelerine, anılarına, yaşam tecrübesine, sevdiklerine verdiği değere, ailesine olan bağlılığına, yol göstericiliğine hayran olduğum Bursalı Ergun Kağıtçıbaşı ile yolculuğumuza devam ediyoruz. Son birkaç sene öncesine kadar hep izole yaşadım. Bir yandan hayatımın ikinci baharı kızımı büyütürken, bir yandan da sayfalar dolusu yazılarım huzur verdi bana. İki tane çocuğum var.
SOSYAL PROJELERDE YER ALIYORUM
Oğlum yurt dışında yaşıyor ve çalışıyor. Kızım Koç Üniversitesi’nde eğitim hayatına devam ediyor. Çocuklar ortaya çıkınca insan artık kendine yöneliyor sanırım. Bende de öyle oldu. 2015 itibariyle Bursa’da elimden geldiğince sosyal projelerde yer almaya ve cemiyet hayatına katılmaya başladım. Benim için aslında karışık bir döngü oldu Bursa yaşamım. İlk başlarda izole iken ve son birkaç senede sosyal hayata devam ederken de, birdenbire tekrar izole bir hayata döndüm mecburen bu küresel bir dönüştü çünkü virüs yüzünden.
‘Yeni normal’ sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ‘sonra’ya ‘yeni normal’ adı verildi. Bana sorarsanız bu ‘sonra’ya kadar olan yaşam diliminde yapılanları normal diye kabul etmek pek de normal bir şey gibi gözükmüyor. Savaşlar, yoksulluk ve açlık, çaresizlik, eğitimsizlik, istismar, ayrımcılık, sağlık da dünyanın bazı kesimlerinin yaşadığı büyük sorunlar, gelir dağılımında adaletsizlik, işsizlik gibi konular gözardı edilemez. Şimdilerde Amerika gibi geliri yüksek bir ülkede bile yaz-kış demeden sokaklarda mukavva kutularda yaşayan binlerce insan varken, ilaca aşıya ve sağlık hizmetlerine ulaşamayan milyonlarca insan ve çocuk varken bu duruma nasıl normal diyebiliriz?
‘YENİ SONRA’ DEMEYİ TERCİH EDİYORUM
Bakın OECD’nin bir araştırmasına göre dünyada bir yılda makyaja ve kozmetiğe harcanan paranın yarısıyla eğitimsiz ve aç çocuk kalmıyorsa, öte yandan büyük paralarla yapılan savaşlar ve terör dünyayı kasıp kavuruyorsa ve buna bağlı olarak silah sanayinin yüzündeki tebessümü hiç eksik olmuyorsa bu olan bitenlere nasıl normal diyebiliriz? Bu itibarla ben ‘Yeni Normal’ yerine ‘Yeni Sonra’ demeyi tercih ediyorum.
Koronavirüsten sonra teknolojik ve ekonomik gelişmelerle yeni bir dünyaya adım atacağımız çokça konuşuluyor. Sizin düşünceleriniz?
Koronavirüsten sonra şüphesiz ki yeni bir dünya her yönden çok farklı olacak hatta farklı olmaya başladı bile. Ekonomi çarklarının dönmesi büyük bir hayati önem taşımakta. Sosyal katmanlara ve özellikle dar gelirli kesimlere ‘Sosyal Devlet’ anlayışı içerisinde hizmet götürebilmek için gelire ihtiyaç vardır. Sosyal problemlerin yaşanmaması için istihdama gerek birey ve gerekse toplum için büyük ihtiyaç duyulur. Bu nedenle dünyanın şimdiye kadar yapageldiği sömürü, çifte standart, aymazlık, doğanın tahribi gibi kötü alışkanlıklardan uzaklaşması gerekiyor ‘bırakması’ demeye dilim varmadı çünkü bunun çok zor bir şey olduğu malum.
‘ANLAMAKTA ZORLANIYORUM’
Yeni bir ahlak normuna büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ve aman dikkat! Yeni normalde eski anormallikler olmasın. ‘Teknoloji’ dediniz de aklıma geldi. ‘Dünyanın ulaştığı bugünkü teknolojide Mars’a iki yüz elli bin dolara seyahat bileti satılırken, bir yapay zekâlı robota dakikada sekiz bin sayfa kitap okutulurken, dünyanın en büyük kütüphanesindeki kitapların içindeki bilgilerin tümünü okyanusa döşenen bir kabloyla iki dakikada dünyanın her yerine taşıyabilen bir teknolojinin koronanın aşısını halen bulamamış olmasını anlamakta zorlanıyorum ve yeni düzenin teknolojisinin bu konuyu halletmiş olarak işe başlamasını temenni ederim’ diyorum.
Okumanın yanı sıra yazmaya da hevesli olduğunuzu biliyoruz. Çeşitli denemeleriniz ve şarkı sözleriniz var. Bu süreçte yeni şeyler yazdınız mı? İleride roman yazmayı düşünüyor musunuz?
Doğrusunu isterseniz şarkı sözlerinden çok büyük bir keyif alıyordum, hele bestelenmiş bir şarkı olarak ortaya çıkınca bu hobime bayılıyordum. Ancak koronanın karamsarlığı bu hevesimi biraz etkilemiş olsa da çok zevk alarak yaptığım bu işin peşini bırakmamaya kararlıyım. Romana gelince, aslında zihnimde böyle bir proje var hayatımı kaleme aldığım. Kolay bir iş olmadığını biliyorum ve bu yüzden şimdilik zihnimdeki taslak baskıyla yetiniyorum.
Pandemi süreci unuttuğumuz değerleri hatırlamamızı sağladı. Yardımseverlik de bunlardan biri. Siz de bu konuda oldukça duyarlısınız. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Çok haklısınız gerçekten benim çok duyarlı olduğum bir konu. Dediğiniz gibi pandemi dolayısıyla bu çabalarım daha da yoğunlaştı. Maddi-manevi gücümün sınırları içerisinde ulaşabileceğim yerlere kadar ulaşmaya, dokunabileceğim yüreklere kadar dokunmaya çalışıyorum.
YÜREKSEL BİR İFADE OLDU
Ufacık bir katkınızın yerine göre yarattığı tebessümün paha biçilemez lezzetine bayılıyorum. Bu yaşam ve paylaşım biçiminin belirli günler, bayramlar ile sınırlı kalmasını hiç doğru bulmuyorum. Çünkü imdat çağrılarının belirli bir zaman sınırlaması yoktur. Geçen sene Bursa ve sevdiklerimin bana layık gördükleri “Bursa’nın en yardımsever kadın değeri” ödülü bu çabalarımdan dolayı duyduğum mutluluğun bana dönmüş yüreksel bir ifadesi ve bir sunumu olduğunu düşünüyorum.
‘YETENEKLERİNE GÖLGE EDİLMESİN YETER’
Sizce kadınların iş hayatındaki yerini arttırmak amacıyla neler yapılabilir?
Bence kadınların iş hayatındaki yerini arttırmak, toplumda bulundukları yerin genişletilmesi ve sağlamlaştırılmasıyla ve kadın kavramının değerinin anlaşılması ile ilgili bir konudur. İş hayatına gelince pek çok başarılı örnekten söz etmek mümkündür. Kadının iş hayatında da erkekten geri kalan bir yanı yoktur yeter ki yeteneklerine gölge edilmesin.
İnternet üzerinden yapılan canlı yayınlarla ilgili neler söylemek istersiniz?
Ben bu meseleye kategorik olarak ‘taraftarım’, ‘iyi buluyorum’ veya ‘karşıyım sevmiyorum’ gibi yaklaşmıyorum. Şayet canlı yayınlar kaliteli, yüksek standartlı, öğretici, eğitici, eğlendirici yönden yeterliyse ve zamanım varsa ve uygunsa severek izliyorum. Ancak bunun tersi ise ele alınan işlenen konular ilgimi çekmiyorsa bakmış olmak için bakmıyorum. Bu canlı yayınları çocuklarımız ve gençlerimiz de izlediği için ‘paylaşımlarımızda çok dikkatli olmalıyız’ derim.
Herkesin yakındığı ‘zamanım yok kavramı’ hakkında düşünceleriniz?
Bence ‘zamanım yok’ demek biraz da zamanı iyi kullanamamak demek. Yapmak istediğiniz çok şey varsa elbette zamanla sorunlarınız olacaktır. Galiba yapılması gereken şey, yapılacakların önceliğini iyi tespit etmekle başlıyor. Tabi bir de yapacağınız işin ne kadar mükemmel olmasını istediğinize bağlı bir konu. ‘Ben yaptım, oldu’ diyebiliyorsanız, zamanla pek fazla sorununuz olmayabilir.
Biraz da hayallerinizden bahsedelim. Kendinizle ilgili hayalleriniz nelerdir?
Şükürler olsun ki tüm hayallerime ulaştım sayılır, bir iki yapmak istediğim projenin dışında. Hani derler ya: “İnsan hayal ettiği sürece yaşar”...mış diye. Tabi ki şimdilerdeki en büyük hayalim yeni kurulması beklenen düzenin eskisinden çok farklı olması.
KAĞITÇIBAŞI ANILAR EVİ PROJEME BAŞLADIM
Dünya üzerinde sizi anlatan, kendinizi oraya ait hissettiğiniz bir yer var mı? Ve neden?
Doğrusunu isterseniz dünyanın bugünkü düzeninde hayal ettiğim bir yer yok. Ancak yeniden düzenlenmiş bir dünyanın her yerini ve her şeyini merak edebilirim. Doğduğum ve sevdalısı olduğum şehir İstanbul, yaşadığım ve doyduğum şehrim Bursa ve nefes aldığım güzel yurdum bana sunulmuş bir armağansa çok şanslıyım. İşte bu yüzden şükürlerim var.
Son olarak pandemi süreci, sizi özelinizde nasıl etkiledi? Hayatınızda neler değişti?
Prof. Dr. Necmi Gürsakal dostumuz bir solukta okuduğum yeni çıkardığı kitabına “Büyük Kapanma” adını vermiş. Yalnızca iki kelime ile bu kadar mükemmel bir anlatım olamaz. ‘Eve kapanmak bir ev hapsinin ötesine taşınabilmelidir’ diye düşünüyorum. Bu vesileyle bir iç muhasebesi yapmak, sevap ve günahların bilançosunu çıkarmak, ailemizle daha da sıkı bütünleşmek, evimizin ve dünyanın unuttuğumuz ve gözden kaçırdığımız güzelliklerini yakalamaya çalışmak ve kendi içimize sıkça ziyaretler yapmanın ve daha çok düşünerek hareket etme alışkanlığı kazanmanın bir fırsat olduğunu düşünüyorum bu kapanışın.
‘ŞAŞKINLIKLA İZLEDİM’
Örneğin ben kendi içime yaptığım bir ziyarette uzun yıllardır açmayı düşündüğüm ve arşivlerini hazırladığım ‘Kağıtçıbaşı Anılar Evi’ni bu süreçte gün ışığına çıkarmaya başladım. “Evde Kal” süreçleri bana hiç zor gelmedi. Belki de izole bir yaşama alışık olduğumdan ve adeta yirmi dört saatin bana yetmediği, kendimle barışık ve evimde mutlu olduğumdan olsa gerek. Hatta ‘sıkıldım, bunaldım’ diyenleri şaşkınlıkla bile izlediğim oldu.