Gece uyumadan önce son dokunduğumuz, sabah uyandığımda ilk elimize aldığımız şey akıllı telefonumuz. Onun sayesinde tüm randevularımızı, gideceğimiz adresleri kolayca bulabiliyoruz. Zamanımızı tasarruflu kullanmamızı sağlıyor ve hayatımızı kolaylaştırıyor. Hayatımıza çok şey kattı haklısınız belki, duş keyfi yaparken bile çaldığımız en güzel müziğin sahibi de o.
Gelin görün ki en son ne zaman arkadaşlarınızla o olmadan oturup saatlerce muhabbet ettiğinizi hatırlıyor musunuz? Gerçi son zamanlarda belki de unutkan olduğunuzu düşünüyorsunuz. Mesela bir oturuşta gazetedeki haberi sonuna kadar dikkatle okuyabiliyor musunuz? Veya dikkatinizi dağıtıp etrafa çarpmanıza neden olan mesajın kimden geldiğini. Ya da bazen onsuz yolları karıştırdığınızı fark ettiniz mi?
Peki bu durumda biz bağımlı mı olduk? Bağımlı olmadan akıllı telefonumuzun nimetlerinden yararlanamaz mıyız? Size soruyorum cep telefonunuzu günde kaç saat kullanıyorsunuz? Eminim 1-2 saat diyeceksiniz, çoğunlukla cevap böyle oluyor. İşte aslında en doğrusunu akıllı telefonunuz biliyor, açın bakın diyorum. Bir bakıyorsunuz aslında fark etmeden 4-5 saat telefonunuzla zaman geçirmişsiniz. Akıllı telefonunuz bunu size net olarak söyleyebiliyor hatta üstelik onu ayarlayarak zaman kısıtlaması da yapabiliyorsunuz. Yani aslında akıllı cihazınızdan sağlıklı bir şekilde maksimum düzeyde yararlanma şansına da sahipsiniz. Bunun için ipuçları neler mi?
1. Telefonunuzu üzerinizde taşımayın. Gömlek veya pantolon cebinde telefonlarını taşıyanlarımız çok ama en doğru yol çantanızda taşımak olacak. Buradaki amaç, telefonunuzu mümkün olduğunca az vücudunuza yaklaştırmak olmalı. Cep telefonları sürekli sinyal gönderip sinyal alarak çalışır. Bu farklı frekanslarda radyasyona maruz kalmak ise zararlı. Dünya Sağlık Örgütü cep telefonlarını B Sınıfı kanserojen olarak sınıflandırdı. Meme kanserine yakalanan kadınların cilt yüzeyine yakın bölgede telefonlarını sakladıklarına dair bağlantı gösteren referanslar dolaşmaya devam ediyor. Diğer çalışmalar, cep telefonu radyasyonu ile erkeklerde doğurganlığın bozulması arasında bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Özellikle sürekli az ya da çok farklı frekanslarda sinyal çekecek olan araba ile yolda giderken telefonunuzu vücudunuzdan mümkün olduğunca uzakta taşıyın. Bir arama beklemiyorsanız ve telefonunuzu aktif olarak kullanmıyorsanız, uçak moduna alın, bu sinyal alımını durduracaktır.
2. Telefonunuzu yüzünüze yapıştırmaktan kaçının. Radyofrekans enerjisine daha az maruz kalmak için kulağınızdan ve cildinizden en az 1.5 cm uzak tutmak gerekiyor. Çocukların beyni henüz kemikleşme sürecini tam tamamlamadığı için radyofrekans enerjisinin olumsuz etkisi için risk çok daha fazladır.
3. Radyasyon Koruyucu Kılıf Alın. Özellikle metal kılıflar cep telefonu sinyalini azaltır
4. Özellikle akşamları gece moduna geçin. Tüm ekranlar öncelikle mavi ışığı yansıtır. Belki de gece geç saatlerde ekran saatinin uykunuzu nasıl bozabileceğini duymuşsunuzdur? Buna en büyük katkı mavi ışıktır. Bu ışık gün ışığına çok benzer. Gece saatlerinde uykuda, gündüz saatlerinde uyanık olmamız gerekiyor. Hormonlarımız bunu biliyor. Yakın tarihli bir çalışma, gece yarısı mavi ışığa maruz kalmanın uykunuzu bozmak yanında artan diyabet ve obezite riskiyle bağlantılı olduğunu da ortaya koydu. Telefonunuzu en azından akşamları gece moduna almayı deneyin. Bilgisayarınıza da mavi ışıktan korunmak için ‘flux’ adlı bir uygulama indirebilirsiniz. Tabii ki, en iyi çözüm, yatma saatinizden bir saat önce telefonu tamamen kapatmanızdır.
5. Uygulamalara kısıtlama getirin. Ah şimdi, bu çok zor. Biliyorum. Yavaş yavaş başlayın, yapabilirsiniz. Çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar, sosyal medyada günde üç saatten fazla vakit geçirmenin kaygı ve depresyon oranlarını artırdığını gösteriyor. Aynı şey yetişkinler için de söylenebilir. Elbette bu yazının başında da bahsettiğim gibi akıllı telefonlar süper eğlenceli olabiliyor ama sınırları koyabildiğiniz sürece. Bir şeyleri takip etmek, en sevdiğiniz blogda makaleler okumak, en sevdiğiniz instagram yıldızlarını takip etmek vb. Hiç olmazsa mesela sessiz anlarda bunu yapmamaya çalışın. Otobüs beklerken eski günlerdeki gibi kitap okuyun. Bulunduğunuz ortamda etrafınızı inceleyin, insanlarla göz teması kurun, sohbet edin. Her gün birkaç dakika, kasıtlı olarak dikkatinizi dağıtacak birkaç şeye yer açın.
6. Gece yatarken uçak moduna geçin. Geceleri eğer mümkünse telefonunuzu kapatın, hatta bir adım daha ileri götürün ve yatak odasından çıkarın.
Gece uyumadan önce son dokunduğumuz, sabah uyandığımda ilk elimize aldığımız şey akıllı telefonumuz. Onun sayesinde tüm randevularımızı, gideceğimiz adresleri kolayca bulabiliyoruz. Zamanımızı tasarruflu kullanmamızı sağlıyor ve hayatımızı kolaylaştırıyor. Hayatımıza çok şey kattı haklısınız belki, duş keyfi yaparken bile çaldığımız en güzel müziğin sahibi de o.
Gelin görün ki en son ne zaman arkadaşlarınızla o olmadan oturup saatlerce muhabbet ettiğinizi hatırlıyor musunuz? Gerçi son zamanlarda belki de unutkan olduğunuzu düşünüyorsunuz. Mesela bir oturuşta gazetedeki haberi sonuna kadar dikkatle okuyabiliyor musunuz? Veya dikkatinizi dağıtıp etrafa çarpmanıza neden olan mesajın kimden geldiğini. Ya da bazen onsuz yolları karıştırdığınızı fark ettiniz mi?
Peki bu durumda biz bağımlı mı olduk? Bağımlı olmadan akıllı telefonumuzun nimetlerinden yararlanamaz mıyız? Size soruyorum cep telefonunuzu günde kaç saat kullanıyorsunuz? Eminim 1-2 saat diyeceksiniz, çoğunlukla cevap böyle oluyor. İşte aslında en doğrusunu akıllı telefonunuz biliyor, açın bakın diyorum. Bir bakıyorsunuz aslında fark etmeden 4-5 saat telefonunuzla zaman geçirmişsiniz. Akıllı telefonunuz bunu size net olarak söyleyebiliyor hatta üstelik onu ayarlayarak zaman kısıtlaması da yapabiliyorsunuz. Yani aslında akıllı cihazınızdan sağlıklı bir şekilde maksimum düzeyde yararlanma şansına da sahipsiniz. Bunun için ipuçları neler mi?
1. Telefonunuzu üzerinizde taşımayın. Gömlek veya pantolon cebinde telefonlarını taşıyanlarımız çok ama en doğru yol çantanızda taşımak olacak. Buradaki amaç, telefonunuzu mümkün olduğunca az vücudunuza yaklaştırmak olmalı. Cep telefonları sürekli sinyal gönderip sinyal alarak çalışır. Bu farklı frekanslarda radyasyona maruz kalmak ise zararlı. Dünya Sağlık Örgütü cep telefonlarını B Sınıfı kanserojen olarak sınıflandırdı. Meme kanserine yakalanan kadınların cilt yüzeyine yakın bölgede telefonlarını sakladıklarına dair bağlantı gösteren referanslar dolaşmaya devam ediyor. Diğer çalışmalar, cep telefonu radyasyonu ile erkeklerde doğurganlığın bozulması arasında bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Özellikle sürekli az ya da çok farklı frekanslarda sinyal çekecek olan araba ile yolda giderken telefonunuzu vücudunuzdan mümkün olduğunca uzakta taşıyın. Bir arama beklemiyorsanız ve telefonunuzu aktif olarak kullanmıyorsanız, uçak moduna alın, bu sinyal alımını durduracaktır.
2. Telefonunuzu yüzünüze yapıştırmaktan kaçının. Radyofrekans enerjisine daha az maruz kalmak için kulağınızdan ve cildinizden en az 1.5 cm uzak tutmak gerekiyor. Çocukların beyni henüz kemikleşme sürecini tam tamamlamadığı için radyofrekans enerjisinin olumsuz etkisi için risk çok daha fazladır.
3. Radyasyon Koruyucu Kılıf Alın. Özellikle metal kılıflar cep telefonu sinyalini azaltır
4. Özellikle akşamları gece moduna geçin. Tüm ekranlar öncelikle mavi ışığı yansıtır. Belki de gece geç saatlerde ekran saatinin uykunuzu nasıl bozabileceğini duymuşsunuzdur? Buna en büyük katkı mavi ışıktır. Bu ışık gün ışığına çok benzer. Gece saatlerinde uykuda, gündüz saatlerinde uyanık olmamız gerekiyor. Hormonlarımız bunu biliyor. Yakın tarihli bir çalışma, gece yarısı mavi ışığa maruz kalmanın uykunuzu bozmak yanında artan diyabet ve obezite riskiyle bağlantılı olduğunu da ortaya koydu. Telefonunuzu en azından akşamları gece moduna almayı deneyin. Bilgisayarınıza da mavi ışıktan korunmak için ‘flux’ adlı bir uygulama indirebilirsiniz. Tabii ki, en iyi çözüm, yatma saatinizden bir saat önce telefonu tamamen kapatmanızdır.
5. Uygulamalara kısıtlama getirin. Ah şimdi, bu çok zor. Biliyorum. Yavaş yavaş başlayın, yapabilirsiniz. Çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar, sosyal medyada günde üç saatten fazla vakit geçirmenin kaygı ve depresyon oranlarını artırdığını gösteriyor. Aynı şey yetişkinler için de söylenebilir. Elbette bu yazının başında da bahsettiğim gibi akıllı telefonlar süper eğlenceli olabiliyor ama sınırları koyabildiğiniz sürece. Bir şeyleri takip etmek, en sevdiğiniz blogda makaleler okumak, en sevdiğiniz instagram yıldızlarını takip etmek vb. Hiç olmazsa mesela sessiz anlarda bunu yapmamaya çalışın. Otobüs beklerken eski günlerdeki gibi kitap okuyun. Bulunduğunuz ortamda etrafınızı inceleyin, insanlarla göz teması kurun, sohbet edin. Her gün birkaç dakika, kasıtlı olarak dikkatinizi dağıtacak birkaç şeye yer açın.
6. Gece yatarken uçak moduna geçin. Geceleri eğer mümkünse telefonunuzu kapatın, hatta bir adım daha ileri götürün ve yatak odasından çıkarın.