Markalar ve içeriklerle olan etkileşimin büyük bir oranda dijitale kaydığı, hatta alışveriş ve marka deneyimini yaşamadan önce dijitalden marka ile etkileşim kurma oranının %70’in üzerinde olduğunu düşünürsek markalaşma ve marka yaratmanın artık kullanıcı ile ilk temas anından bile önce başladığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla markalaşma sürecinde artık dijital dünyada baştan sona bir kullanıcı deneyimi tasarlayabilir ve deneyimden önceki deneyimi yaratabilirsiniz.
Hedef kitlenize ulaştığınız noktada markanızın mesajını iletmek ne kadar kolaysa, markanızın deneyimini kullanıcı ile olan ilk iletişimde yansıtmak da bir o kadar detaylı ve zor. Bu deneyim kurgusunda başarıya ulaşmak için dijitaldeki tüm iletişimi tek taraflı olmaktan çıkarmak gerekiyor. Dijital platformlarda geçirilen vaktin bir çoğunda insanların etkileşime geçtiği ve tüketmek üzere odaklandığı içeriklerde dikkati kendi markanıza çekebilmek ve etkileşim yaratmak için doğru zamanı ve içeriği bulmak gerçekten önemli. Markanızın mesajı her ne kadar sürekli değişmeyecek olsa da, kullanıcıların tüm platformlardaki beklentileri farklılaştığından, marka mesajınızı iletme stratejinizi platformlar özelinde oluşturmalısınız. Örneğin, Instagram’da içerik tüketen bir kullanıcı ile bir haber okuyan kullanıcının veya bir dizi izleyen kullanıcı ile müzik dinleyen kullanıcının etkileşime geçmek isteyeceği içerik net bir şekilde farklılık göstermeli.
Markanızın ve mesajınızın bir farkındalık yaratması için öncelikle markanızın stratejisini ve iletmek istediği mesajı belirlemelisiniz. Daha sonra markanızın hedef kitlesini, belirlediğiniz mesajı iletme şeklinize göre bölmelisiniz. Akabinde de, markanızın hangi platformdaki kullanıcılara nasıl bir içerik stratejisi ile gitmesi gerektiğini kararlaştırmalısınız. Platform veya mecra bazında marka stratejisinin farklı uygulamalarını oluşturmaya güzel bir örnek olarak Netflix’i ele alabiliriz. Netflix Facebook’ta, bu platformun önceliklendirme algoritmasına uygun olarak video içeriklerine çok daha fazla ağırlık verip, daha fazla dizi/film içerikleri ve fragmanlarını ön plana çıkarırken, Twitter’da daha fazla etkileşim amaçlı takipçilerine soru sorarak iletişim stratejisini kurguluyor.
Aynı zamanda Twitter daha fazla bilgi almak için kullanıldığından, Netflix de film/dizi önerilerini daha ağırlıklı olarak bu platform üzerindeki paylaşımlarıyla önceliklendiriyor. Instagram’ı incelediğimizde ise Netflix bu mecra özelinde, sosyal medyada trend olan anlık konuları daha fazla paylaşıyor ve bu sayede bir etkileşim yakalıyor. Youtube’a baktığımızda ise daha çok merak uyandırıcı içerikleri, yeni sezon duyurularını ve reklam ağırlıklı iletişimlerini planlayan Netflix, abone kazanmanın çok kolay olmadığı bu platformda ciddi bir kullanıcı ağına ulaşıyor. Bunlar sadece stratejinin tabi ki bir kısmı, çünkü Netflix dijital dünyanın dışındaki birçok platformu da çok net şekilde güzel kullanan bir örnek. Burada Netflix gibi çok bilinir bir örnek kullanma sebebim birden fazla marka kimliği olmadığını birçoğumuzun bilmesi. Netflix’in platform bazlı iletişim stratejisini özelleştirerek çok net bir marka karakteri ortaya koyabilmesi ve bu sayede güçlenerek büyümesi, bize iletişim stratejisini uygulama yönteminin ne kadar önemli olduğunu net şekilde gösteriyor.
Ancak Netflix örneği gözünüzü korkutmasın. Markanızın varlığı ve devamlılığı için önemli olan çok paralar harcayıp her dijital mecra için sürekli ayrı içerikler oluşturmak değil, marka stratejinizi ve mesajınızı iletebilecek akıllıca yolları bulmak. Bu platformlarda vakit geçirirken siz nasıl içerikler tüketmek istiyorsunuz ve bunu marka stratejinizle nasıl birleştirebilirsiniz? Bunu belirlemek eminim sizin için çok güzel bir başlangıç noktası olacaktır.
Markalar ve içeriklerle olan etkileşimin büyük bir oranda dijitale kaydığı, hatta alışveriş ve marka deneyimini yaşamadan önce dijitalden marka ile etkileşim kurma oranının %70’in üzerinde olduğunu düşünürsek markalaşma ve marka yaratmanın artık kullanıcı ile ilk temas anından bile önce başladığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla markalaşma sürecinde artık dijital dünyada baştan sona bir kullanıcı deneyimi tasarlayabilir ve deneyimden önceki deneyimi yaratabilirsiniz.
Hedef kitlenize ulaştığınız noktada markanızın mesajını iletmek ne kadar kolaysa, markanızın deneyimini kullanıcı ile olan ilk iletişimde yansıtmak da bir o kadar detaylı ve zor. Bu deneyim kurgusunda başarıya ulaşmak için dijitaldeki tüm iletişimi tek taraflı olmaktan çıkarmak gerekiyor. Dijital platformlarda geçirilen vaktin bir çoğunda insanların etkileşime geçtiği ve tüketmek üzere odaklandığı içeriklerde dikkati kendi markanıza çekebilmek ve etkileşim yaratmak için doğru zamanı ve içeriği bulmak gerçekten önemli. Markanızın mesajı her ne kadar sürekli değişmeyecek olsa da, kullanıcıların tüm platformlardaki beklentileri farklılaştığından, marka mesajınızı iletme stratejinizi platformlar özelinde oluşturmalısınız. Örneğin, Instagram’da içerik tüketen bir kullanıcı ile bir haber okuyan kullanıcının veya bir dizi izleyen kullanıcı ile müzik dinleyen kullanıcının etkileşime geçmek isteyeceği içerik net bir şekilde farklılık göstermeli.
Markanızın ve mesajınızın bir farkındalık yaratması için öncelikle markanızın stratejisini ve iletmek istediği mesajı belirlemelisiniz. Daha sonra markanızın hedef kitlesini, belirlediğiniz mesajı iletme şeklinize göre bölmelisiniz. Akabinde de, markanızın hangi platformdaki kullanıcılara nasıl bir içerik stratejisi ile gitmesi gerektiğini kararlaştırmalısınız. Platform veya mecra bazında marka stratejisinin farklı uygulamalarını oluşturmaya güzel bir örnek olarak Netflix’i ele alabiliriz. Netflix Facebook’ta, bu platformun önceliklendirme algoritmasına uygun olarak video içeriklerine çok daha fazla ağırlık verip, daha fazla dizi/film içerikleri ve fragmanlarını ön plana çıkarırken, Twitter’da daha fazla etkileşim amaçlı takipçilerine soru sorarak iletişim stratejisini kurguluyor.
Aynı zamanda Twitter daha fazla bilgi almak için kullanıldığından, Netflix de film/dizi önerilerini daha ağırlıklı olarak bu platform üzerindeki paylaşımlarıyla önceliklendiriyor. Instagram’ı incelediğimizde ise Netflix bu mecra özelinde, sosyal medyada trend olan anlık konuları daha fazla paylaşıyor ve bu sayede bir etkileşim yakalıyor. Youtube’a baktığımızda ise daha çok merak uyandırıcı içerikleri, yeni sezon duyurularını ve reklam ağırlıklı iletişimlerini planlayan Netflix, abone kazanmanın çok kolay olmadığı bu platformda ciddi bir kullanıcı ağına ulaşıyor. Bunlar sadece stratejinin tabi ki bir kısmı, çünkü Netflix dijital dünyanın dışındaki birçok platformu da çok net şekilde güzel kullanan bir örnek. Burada Netflix gibi çok bilinir bir örnek kullanma sebebim birden fazla marka kimliği olmadığını birçoğumuzun bilmesi. Netflix’in platform bazlı iletişim stratejisini özelleştirerek çok net bir marka karakteri ortaya koyabilmesi ve bu sayede güçlenerek büyümesi, bize iletişim stratejisini uygulama yönteminin ne kadar önemli olduğunu net şekilde gösteriyor.
Ancak Netflix örneği gözünüzü korkutmasın. Markanızın varlığı ve devamlılığı için önemli olan çok paralar harcayıp her dijital mecra için sürekli ayrı içerikler oluşturmak değil, marka stratejinizi ve mesajınızı iletebilecek akıllıca yolları bulmak. Bu platformlarda vakit geçirirken siz nasıl içerikler tüketmek istiyorsunuz ve bunu marka stratejinizle nasıl birleştirebilirsiniz? Bunu belirlemek eminim sizin için çok güzel bir başlangıç noktası olacaktır.