Begonvil kokulu bir diyar Datça

Tanrı, insanın uzun ömürlü olmasını isterse onu Datçaya bırakır boşuna dememişler.Ne zaman Datçaya gitsem Ege ile Akdenizin buluştuğu maviliklerde her şeyi geride bırakmanın, zamanı durdurmanın heyecanını yaşıyorum. İnsan nasıl ömrüne ömür katmasın bu doğal güzellikte!Bir kere gittiniz mi tekrar gitmek isteyeceğiniz kekik kokulu, badem diyarı, bük zengini bir doğa harikası! Üç tarafı denizle çevrili Datça; Muğlanın enfes ilçelerinden biri. Datçaya uçakla seyahat edecekseniz Muğla Dalaman ya da Bodrum Milas Havalimanlarını tercih edebilirsiniz. Bodrumdan feribotla yaklaşık 2 saat süren bir yolculukla Datçadasınız. Dalaman Havalimanını tercih ederseniz araçla yine ortalama 2 – 2.5 saat süren yolculuk sizi bekliyor. Datça merkezde toplu taşıma çok yaygın değil, taksi ile ulaşım ise mesafeler uzun olduğu için bütçenizi yorabilir. Buraya ya kendi aracınızla gelmeli ya da geldikten sonra araç kiralamalısınız. Aksi takdirde o güzelim bükleri sıra sıra gezmeniz pek mümkün değil zira görülecek yerler çok ve birbirinden uzak. Datça; Eski Datça ve merkez olmak üzere ikiye ayrılıyor. Eski Datça en eski yerleşim yerlerinden, merkeze 3.5 km uzaklıkta ve sizi tarihe yolculuk yaparcasına gezebileceğiniz begonvil kokulu, daracık, nostalji yüklü sokaklarıyla karşılıyor. Rüzgârın alabildiğine özgürce şarkı söylediği bu sokaklarda gezerken, koruma altındaki taş evler ve sıra sıra dizilmiş badem ağaçlarına bakmaya doyamayacaksınız. Sevgili Can Yücelin bir dönem yaşadığı evi de burada bulunuyor. Ailesi hala o evde yaşadığı için ev ziyarete kapalı. Sadece Can Yücelin ölüm yıldönümü olan 12 Ağustosta anma töreninde ziyarete açılıyor. Evin sokak kapısında da Can Evi bir müze değildir. Burası ev olarak kullanılmaktadır. Anlayışınız için teşekkür ederiz. notunu göreceksiniz. Deniz kenarında konumlanan bölge Datça merkez sayılıyor. Eski Datçaya göre çok daha kalabalık ve hareketli. Plaj kısmında restoranlar, cafeler, esnaf ve yerleşim birimleri yer alıyor yani bu taraf biraz daha şehir havasında. Ege ve Akdenizin buluşma noktası Datça; cam berraklığındaki denizi, el değmemiş bakir koyları, şahane bitki örtüsü, mis gibi havası ve gösterişten uzak tatil anlayışıyla kalbinizi fethediyor. Datçada yüksek sesli dans parçalarının çalındığı, giriş ücretinin magazin haberlerine konu olduğu beach clublar beklemeyin. Burada herkes sade, her şey mütevazi. Pırıl pırıl deniz kıyısında istediğiniz koyda şemsiyenizi saplayıp denize girebilirsiniz. Keyfinize düşkünseniz belli koylarda konumlanan cafe restoranlarda sunulan şemsiye şezlong hizmetinden de faydalanabilirsiniz. Datçada cam denizin haricinde ne meşhur derseniz bal, badem, balık üçlüsü ve birinci kalite zeytinyağları. Öyle ki tavuktan mantıya kadar her yemeğin içerisinde badem ve zeytinyağı mevcut. Ayrıca yerli kalamar ve Datça gazozu da tatmanız gereken diğer yerel lezzetler arasında, benden söylemesi! Datçada keyifli bir akşam yemeği için akla ilk gelen yerlerden biri merkezdeki Kumluk Plajında yer alan restoranlar. Kumsala atılan masalar, üzerinde sallanan ışıklı kabaklar günbatımında hoş bir ambiyans ortaya çıkarıyor. Burası biraz Bodrum Gümüşlük havasında ama daha mütevazi, daha samimi diyebiliriz. Kumluk Plajının sonunda el emeği göz nuru ürünlerin satıldığı tezgahların kurulduğu Sevgi Yolu bulunuyor. Takı toka severler akşamüstü kurulan tezgâhları ziyaret edebilirler. Havaların ısınması ile birlikte deniz sezonunu açmak isteyenler için Datçanın yassı çakıllı sahil şeridinde aklınızı başınızdan alacak güzellikte pırıl pırıl koylar mevcut. Hayıtbükü, Ovabükü, Palatmutbükü, Kızılbük, Kargı koyu, Perili Köşk koyu başlıca koylar arasında. Her bükün güzelliği ayrı, mutlaka hepsinde vakit geçirmeli! Özel aracınızla geliyorsanız istikametinize göre ve koyların yoğunluğuna göre istediğinizi deneyimleyebilir ya da günlük tekne turlarına katılıp yine birbirinden güzel koyları gezebilirsiniz. Tekne turlarının en büyük avantajı kara yolu ulaşımının olmadığı baş döndürücü güzellikte koylara da uğramaları. Büyük Akvaryum, İnceburun, Domuzçukuru, Kocahüseyin Taşı, Kalamış, Madan Adası, Gıyrap gibi karayolu ile ulaşımın olmadığı başlıca koyları gezebilirsiniz. Pandemi nedeniyle tekne turları şu an yarı kapasite çalıştığı için önceden rezervasyon yaptırmanızda fayda var. Her koyu ayrı güzellikteki Datçaya gelmişken yarımadanın en uç kısmında Akdeniz ve Egenin birleştiği güzide bir konumda bulunan Knidos Antik Kenti ve Deveboynu Fenerini de ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Antik kent Datça merkeze 35 km mesafede bulunuyor. Güzellik kraliçesi Afrodit tarafından En güzel yerde kurulmuş kent olarak betimlenen bu güzel antik kentin hakkını vermek için en az 2 saat vakit ayırmalısınız. Günbatımından birkaç saat önce orada olursanız izleyebileceğiniz en güzel günbatımına da şahit olabilirsiniz. Bir taraf Ege bir taraf Akdeniz olunca eşsiz manzaralara sahip dört bir yanı. Kuruluşu M.Ö.4 yya dayanan antik kent sanat ve mimari özellikleri ile biliniyor. Başlıca görebilecekleriniz arasında şehrin siyasi merkezi olan Akropol, iki büyük tiyatro, Dionysos Tapınağı, Apollon Tapınağı ve sunağı, Korinth Tapınağı, Meclis binası, zamanı ve mevsimi gösteren güneş saati, Nekropol (mezar odaları), Odeon (konser alanı), Boulakrates Çeşmesi, basamaklı cadde gibi yapı kalıntıları yer alıyor. Knidos Krallığının bir zamanlar en önemli simgelerinden olan 1.82m uzunluğundaki Knidos Aslanı heykeli Osmanlı döneminde alınan kazı izinleri doğrultusunda 1858de İngiltereye götürülmüş. Heykel bugün tüm ihtişamıyla British Museum girişindeki büyük salonda sergileniyor. Diğer bir önemli eser ise Afrodit Tapınağı. Atinalı heykeltraş Praksitelesin beyaz mermerden yaptığı bu heykel, dünyadaki ilk çıplak kadın heykeli olması açısından oldukça önemli. Zamanında tapınağın tam ortasında yer alan ve başyapıt sayılan bu heykele açılıyormuş tüm kapılar. Bugüne kadar yapılan kazı çalışmalarında heykel henüz bulunamamış, şu anda sadece kaidesi yerinde duruyor. Knidos en parlak çağını Helenistik dönemde yaşamış. Hem seramik üretim merkezi haline gelmiş, hem de şarap, zeytinyağı ticaretinde ön plana çıkmış. Knidosa gitmişken dillere destan Deveboynu fenerini görmek ve muhteşem günbatımını izlemek isterseniz antik kenti öğleden sonra ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Zira antik kente gidiş yolu dar ve virajlı. O kadar yolu gitmişken üstüne günbatımını da izlemek şahane bir keyif oluyor. Antik kent gezinizden sonra patika yoldan ortalama 30 dakika yürüyerek Deve Boynu Fenerine ulaşabilirsiniz. Çalıların dikenli bitkilerin arasından yürüdüğünüz için tavsiyem spor ayakkabı ve uzun bir şey giyip gitmeniz. Knidosta günü batırmakta bir Datça klasiği! Günbatımında şarabınız, kameranız ve sevdikleriniz yanınızdaysa size sadece eşsiz güzellikteki manzaranın keyfini çıkarmak kalıyor. Knidos ve Deveboynu Fenerini hem günbatımı hem de yıldızları seyretmeye doyamayacağınız yerlerden biri olarak en güzel anılarınızda hatırlayacağınızdan eminim. Datçalıların dediği gibi Bir elim Egede, bir elim Akdenizde diyebileceğiniz tek yer Knidos Antik Kenti! Knidos Örenyeri saat 10.00 16.00 arasında ziyarete açık. 2021 yılı için giriş ücreti 17.5 TL. Müze kart geçiyor. Pandemi nedeniyle saat değişikliği olabilir. Gitmeden önce web sayfasından tekrar kontrol etmenizde fayda var. Knidos Antik Kentine giderken Yaka mahallesi sınırlarında ana yol üzerinde bulunan UKKSA Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisini de ziyaret etmenizi öneririm. Tesadüfen keşfettiğimiz sanat akademisinin 70 ülkede temsilciliklerinin olduğunu ve misafir sanatçı ağırlama programını Türkiyede uygulayan ilk kurum olarak her sene ulusal ve uluslararası sanatçıları ağırlayarak üretim yapabilecekleri ortamın sunulduğu bilgisine ulaştık.Plastik sanatlar, resim, heykel, seramik, cam, mozaik atölyelerinin yanı sıra dönem dönem dans, müzik, tiyatro, sinema alanlarında da çalışmalar düzenlenen çok yönlü bir sanat kompleksi burası. Programınız müsaitse workshop çalışmaları çok cezbedici, aklınızda olsun. Bu yaz planları arasında Datça olanlar için umarım bu bilgiler faydalı olmuştur. Şimdiden herkese iyi tatiller!