Laz Alplerine yolculuk- Rize yaylaları
İlk kez geçen Eylül ayında yolum düşmüştü Rize yaylalarına. Daha önce görmediğime pişman olduğum ilk yer oldu Rize. Ormanının yeşiliyle, suyunun mavisiyle, yaylalarının beyazıyla her şeyiyle ülkemizin nefes kaynağı ve huzuru. Yediğiniz, içtiğiniz her şeyin tadı bir başka güzel. Hatta hava bile bir başka temiz.
Haberin Devamı
/

Yayla kültürünün ülkemizde hala eskisi gibi yaşadığı tek yer bile olabilir Rize. Hala korunan ve kendi içinde çok kapalı bir kültür olan yayla geleneği neredeyse binlerce yıldır süregeliyor. Yayla halkından başkası yayladan ev veya arsa sahibi olamıyor. Hatta başka yayladan biri kendi yaylası dışında bir yerden bile ev veya arsa sahibi olamıyor. Yaylaya çıkmak, yazın belirli zamanlarını, belirli yaylalarda geçirmek ve sonra aylar süren dönüş yolculuğuna geçmek yöre halkının vazgeçilmeziymiş bir zamanlar Hala yaz demek, Rize’de yayla demek. Sevinçler de yaylalarda yaşanıyor, hüzünler de. Yani Rize demek yayla demek. Kaçkar Dağlarının zirvelerine doğru giden yollarda 60’a yakın yayla var. Bazılarının isimlerini bile hiç duymadık henüz. Ama sosyal medyanın da etkisiyle ismi çok duyulmuş yaylalar var. Yayla halkı, bu doğallığın bozulmaması ve dışarıdan çok fazla insan gelmesini haklı olarak istemiyor. Bu yüzden ne yaylalara ne de Laz Alplerine ulaşmak o kadar kolay olmuyor. Yollar zor ve tehlikeli. Hatta bazı yaylalara, buzul göllerine ve onun ardından Kaçkarların zirvelerine ulaşabilmek için günler süren trans organizasyonlar gerekiyor. 3 günlük Rize yaylaları turumda 7 yayla görme şansım oldu. Bu yazıda özellikle ilk Rize yaylaları turuna çıkacak olanların mutlaka görmesi gereken yaylaları listeliyorum. Yaylalara çıkarken dikkat etmeniz gereken en önemli husus ise yollar. Belli bir yerden sonra normal bir yol beklememenizi öneririm. Yayla yolları toprak ve ciddi şekilde engebeli. 4 çeker araç kesinlikle şart. Ayrıca ciddi şekilde dar, bir tarafı uçurum ve çok keskin virajlı. Bu yaylalara bölgeyi iyi bilen bir rehber ve şoför eşliğinde çıkmanızı öneririm.
POKUT YAYLASI
/

Yaklaşık yüksekliği 2032 metre. Çamlıhemşin’den mesafesi yaklaşık 20 km. Gezdiklerim arasında bana göre yolu en kötü olan yayla Pokut. Ama bütün o zor yollara en çok değen de Pokut. Fırtına Deresi ve Hala Deresi arasında kalan vadide yer alıyor bu yayla. Yaylanın üst taraflarına çıktığınızda, aşağıya doğru bakan yamaçta sıra sıra dizili yayla evleriyle inanılmaz güzel bir silüet oluşturan bu yayla, gün batımında da harika manzaralar sunuyor. Geceyi eski bir ahşap yayla evinde, ev sahibi ailenin yanında geçirdik. Akşam bize parmaklarımızı yedirecek Karadeniz lezzetleri ile ziyafet çektirdi ev sahiplerimiz. Sabah horoz sesleriyle, inek çanlarıyla ve sıcacık çay ile güne erkenden uyandık. Ve sabahın ilk ışıklarında yaylada yürüyüşe çıktık. Kendine has mimarisiyle önümüzde sıralanmış yayla evlerini günün ilk ışıkları ile seyrettik. Yerel bir deneyim yaşamak istiyorsanız bu yaylada, ve eski yayla evlerinde konaklamanızı tavsiye ederim.
Haberin Devamı
BADARA YAYLASI
/

Yaklaşım yüksekliği 1850 metre. Çamlıhemşin’den mesafesi 30 km. Badara Yaylası yerel deneyimlerden ziyade daha butik bir yayla deneyimi yaşamak isteyenler için güzel bir yayla. Konaklama ve yeme-içme seçenekleri diğer yaylalara göre burada daha fazla. Yaylanın ortasındaki küçük gölet ile oluşturduğu şahane silueti, tepelere çıkıp saatlerce izleyebilirsiniz. Ya da sahipleri tarafından otlatılmaya bırakılmış inekler ile fotoğraf çektirebilirsiniz. Saatlerce yürüyüşler yapabilir ya da salıncak keyfi yapabilirsiniz. Badara yaylası diğer yaylalara göre rakımı biraz daha alçakta olan yaylalardan bir tanesi. Bu yüzden genelde sis altında kalıyor. Yani daha yüksekteki yaylaların bulut denizi olarak gördüğü şeyi, Badara Yaylasındakiler sis olarak görüyor. Badara Yaylası, sisli ve gizemli Doğu Karadeniz havasını en iyi yaşayabileceğiniz yaylalardan bir tanesi. Sis altında çok güzel fotoğraf karelerine kadraj oluyor. Açık bir havada Badara Yaylasından doğu yönüne baktığınız zaman Pokut ve Sal Yaylalarını, Huser Yaylasına çıkan yolu ve Avusor Yaylasını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Güney yönünde ise Gito yaylası çok rahatlıkla görülebiliyor. SAL YAYLASIPokut Yaylası ile ikiz yayla olan Sal Yaylasına yürüyerek ulaşabilirsiniz. Pokut Yaylasından başlayan ve ormanın içinden geçen bir patika yol sizi Sal Yaylasına ulaştıracak. Sal Yaylasından, sucuk ekmek ve sütlaç yemeden ayrılmamanızı ısrarla tavsiye ediyorum.
GİTO YAYLASI
/

Genellikle Gito da Badara yaylası gibi yağmur ve sis altında oluyor. Biz her ikisini de açık ve güneşli havada görecek kadar şanslıydık. Dik bir yamaçtan aşağı doğru sıralanmış, hiç biri bir diğerinin ışığını kesmeyen evleri ile harika bir yayla Gito yaylası. Bu yaylada hem yerel deneyimleri hem de butik deneyimleri bulma imkânınız var. Eğer vakit varsa en az 1 gece konaklanmasını tavsiye ettiğim bir diğer yayla Gito Yaylası.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
AVUSOR YAYLASI
/

Yaklaşık yüksekliği 2300 metre civarı. Çamlıhemşin’den Kavrun Yaylası yoluna çıktığınızda ilk sola saparak ulaşabiliyorsunuz. Kaçkarların en yüksek zirvelerinden Altıparmak Dağlarına, Avusor Geçidi ile bağlı olan Laz Yaylası. Alabildiğine yeşil çayırları ve her köşeden akan buz gibi dereleri ile Laz Alplerine açılan kapı. Yaylada sadece 80 tane hane var. Eğer kamp yapmayacaksanız konaklamak, için bir pansiyon mevcut. Bu yaylayı en çekici hale getiren şey ise 4 derecelik suyuyla Avusor Buzul Gölü. Etrafını çevreleyen yüksek dağların ortasında mavi bir göz gibi parlayan buzul gölü, yamaçlardan aşağı inen derelerin su kaynağı. Avusor Yaylasından göle çıkmak için sarp bir patika yoldan yaklaşık 1 saatlik bir tırmanış yapmanız gerekiyor.
HUSER YAYLASI
/

Gezdiklerim arasında favorilerimden biri olan Huser Yaylası yaklaşık 2400 metre rakımda. Rize yaylaları arasında en güzel bulut denizi manzarası sunan yayla da burası. Bunda en önemli faktör tabi ki diğer yaylalara göre çok daha yüksek oluşu. Hemşin yaylaları arasındaki en yüksek yaylalardan biri Huser Yaylası. Öyle ki açık havalarda Huser’den diğer tüm Hemşin yaylalarını görebiliyorsunuz. Huser, zor yollarına rağmen en çok tercih edilen yaylalardan biri. Çoğu insan bu zor yolları bulut denizi manzarası için göze alıyor. Değer mi derseniz, hayatımın en unutulmaz anlarından bazılarını bu yaylada bulut denizi izlerken yaşadığımı söyleyebilirim. Hele ki o bulut denizine ve batan güneşe karşı salıncak keyfi yapmak.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

Salıncak için uzun dakikalar kuyruk beklemeniz gerekiyor. Maalesef bu bekleyişe rağmen salıncakta sadece birkaç kare fotoğrafınızın çekilebileceği kadar zamanınız var. Ama o küçücük anlar gerçekten hayatımın en unutulmaz anlarıydı desem abartmış olmam. Resmen biri sizi bulutlara doğru itiyor. Kanatlarınız olmadan bulutlara doğru uçtuğunuzu hissediyorsunuz. Özgürlük hissini tarif et deseniz, Huser’de bulut denizine karşı sallanmak şeklinde tarif ederim. Salıncak konum olarak dik bir yamacın tepesinde. Yani sizi ittikleri zaman ayağınızın altında herhangi bir zemin olmuyor. Uçuyor hissi diye boşuna söylemiyorum. Zaten rakım olarak yüksektesiniz. Bir de yamacın bittiği yere doğru salıncakla yükseliyorsunuz. İlk başta yükseklikten dolayı baş dönmesi bile yaşıyorsunuz. Ama alışınca inmek istemiyor insan. Huser, bu yüksekliğin aksine sakin ve sessiz bir yayla değil. Yaylanın en yüksek yamaçlarından birinde bahsettiğim salıncak, seyir terası ve kafe mevcut. Bu kafeden aşağı inen yamacın düzlüğe ulaştığı yerde başka bir salıncak ve özel yapılmış bazı fotoğraf noktaları mevcut. Tulum sesi ve horon ise eksik olmuyor. Yani Huser, Karadeniz doğasının, Karadeniz usulü eğlence ile buluştuğu cıvıl cıvıl bir yayla. Huser’siz bir Rize yaylaları turu düşünemem. Gün batımında fevkalade bir bulut denizi manzarası görmeden kesinlikle Karadeniz turu yaptım demeyin.
AYDER YAYLASI
/

Yukarıda anlattığım tüm yaylaların aksine ne yazık ki Ayder, gördüğü yoğun taleple doğru orantılı olarak bozguna uğramış. Bir dönem salıncaklar yüzünden ciddi görüntü kirliliği sorunu bile yaşadı biricik Ayder Yaylası. Diğer yaylaların doğallığı ve sadeliği karşısında Ayder biraz hayal kırıklığı ne yazık ki. Çünkü inanılmaz bir talep var Ayder’e karşı. Çok fazla konaklama, yeme-içme ve turistik aktivite bulabileceğiniz ama pek doğallık bulamayacağınız Ayder Yaylasını listeye alış sebebim ise buranın aslında tarihi süreçte önemli bir yer olması. Ayder aslında tarihi boyunca yakın bir geçmişe kadar yayla olarak kullanılmamış. Onun yerine yaylalara gidişteki dinlenme noktası olarak kullanılmış. Yaylalara çıkan yöre halkı, Yukarı Çeymakçur ve Aşağı Çeymakçur Yaylalarına çıkarken ve inerken, Ayder’de 1 aya yakın kalarak dinlenirmiş. Burada bulunan kaplıcalarda uzun bir süre dinlenen yöre halkı sonrasında yaylalara doğru yolculuklarına devam ederlermiş. Mayıs ayında Ayder’e varan yayla sakinleri, Haziran ayında Aşağı Çeymakçur, Temmuz ayında Yukarı Çeymakçur yaylasına varırmış. Ağustos ayında ise yeniden Aşağı Çeymakçura geçip, Eylülde Ayder’e, Ekim ayında ise köylerine geri dönermiş. Ayder Yaylası aslında yayla kültürünü anlayabilmek için gerçekten önemli bir yer. Rize yaylalarına gelmişken yolunuzu Palovit Şelalesi ve Zilkale’den geçirmeyi de unutmayın. Ayrıca Pokut-Şenyuva yolu üzerindeki Kendini Koruyan Mahalle’ye de kırmızı teleferik ile geçmeyi ve 2 dakikalık teleferik yolculuğunuzda 500 metre aşağınızdaki vadi manzarasının tadını çıkarmayı da unutmayın.