Yukarıda anlattığım tüm yaylaların aksine ne yazık ki Ayder, gördüğü yoğun taleple doğru orantılı olarak bozguna uğramış. Bir dönem salıncaklar yüzünden ciddi görüntü kirliliği sorunu bile yaşadı biricik Ayder Yaylası. Diğer yaylaların doğallığı ve sadeliği karşısında Ayder biraz hayal kırıklığı ne yazık ki. Çünkü inanılmaz bir talep var Ayder’e karşı. Çok fazla konaklama, yeme-içme ve turistik aktivite bulabileceğiniz ama pek doğallık bulamayacağınız Ayder Yaylasını listeye alış sebebim ise buranın aslında tarihi süreçte önemli bir yer olması. Ayder aslında tarihi boyunca yakın bir geçmişe kadar yayla olarak kullanılmamış. Onun yerine yaylalara gidişteki dinlenme noktası olarak kullanılmış. Yaylalara çıkan yöre halkı, Yukarı Çeymakçur ve Aşağı Çeymakçur Yaylalarına çıkarken ve inerken, Ayder’de 1 aya yakın kalarak dinlenirmiş. Burada bulunan kaplıcalarda uzun bir süre dinlenen yöre halkı sonrasında yaylalara doğru yolculuklarına devam ederlermiş. Mayıs ayında Ayder’e varan yayla sakinleri, Haziran ayında Aşağı Çeymakçur, Temmuz ayında Yukarı Çeymakçur yaylasına varırmış. Ağustos ayında ise yeniden Aşağı Çeymakçura geçip, Eylülde Ayder’e, Ekim ayında ise köylerine geri dönermiş. Ayder Yaylası aslında yayla kültürünü anlayabilmek için gerçekten önemli bir yer. Rize yaylalarına gelmişken yolunuzu Palovit Şelalesi ve Zilkale’den geçirmeyi de unutmayın. Ayrıca Pokut-Şenyuva yolu üzerindeki Kendini Koruyan Mahalle’ye de kırmızı teleferik ile geçmeyi ve 2 dakikalık teleferik yolculuğunuzda 500 metre aşağınızdaki vadi manzarasının tadını çıkarmayı da unutmayın.