Oyuncu Seda Akman, hakkında merak edilenleri Hürriyetten Hakan Genceye anlattı...Gecenin Kraliçesinde sizden yaşça büyük bir halayı canlandırıyorsunuz... Kadın oyuncuların anne ya da teyze rollerine mesafeli durduğu bu dönemde siz nasıl ikna oldunuz?Bu işe ikna olmamın en önemli sebebi karakterin duruşu, derdi, var oluş sebebi. Çok köşeli bir karakter Hüma. Sürprizlerle dolu. İlerleyen bölümlerde bunu daha çok göreceğiz. Bu işe ikna olmamın diğer bir önemli sebebi de iyi yönetmenler, güçlü bir oyuncu kadrosuyla iyi bir yapım olması. Canlandırdığınız Hüma karakteri yüksek egolu, kibirli ve dominant... Bunun ne kadarı sizsiniz?Dizideki aile, ataerkil bir Karadeniz ailesi. Hüma, abisi Azizden sonra evdeki en baskın karakter... Ailenin tüm düzenini sağlayan, evi çekip çeviren kişi. Abisi Aziz, eşini genç yaşta kaybetmiş. Hüma da abisinin çocuklarına annelik etmiş. Kendini onlara adamış. Hüma ile kendimi karşılaştıracak olursam çok benzer yanımız yok diyebilirim. Hüma çok köşeli bir karakter. Hırsları ve hedefleri var. Karanlık bir tarafı var. Ben hırsları olan bir kadın değilim. Büyük hırslar insana zarar verir diye düşünüyorum. Benim yarışım kendimle.Karanlık taraftaki bir kadını canlandırmak daha mı zevkli?Kesinlikle. Her şeyden önce kendinden çok başka bir karaktere bürünebilmek zevkli bir şey ve beni heyecanlandırıyor. İşin karanlık demeyelim de kara tarafında olmak oyuncunun elindeki malzemeyi çoğaltıyor. Bu da oynadığınız rolden fazlasıyla keyif almanızı Gecenin Kraliçesinde sizden yaşça büyük bir halayı canlandırıyorsunuz... Kadın oyuncuların anne ya da teyze rollerine mesafeli durduğu bu dönemde siz nasıl ikna oldunuz?Bu işe ikna olmamın en önemli sebebi karakterin duruşu, derdi, var oluş sebebi. Çok köşeli bir karakter Hüma. Sürprizlerle dolu. İlerleyen bölümlerde bunu daha çok göreceğiz. Bu işe ikna olmamın diğer bir önemli sebebi de iyi yönetmenler, güçlü bir oyuncu kadrosuyla iyi bir yapım olması. Canlandırdığınız Hüma karakteri yüksek egolu, kibirli ve dominant... Bunun ne kadarı sizsiniz?Dizideki aile, ataerkil bir Karadeniz ailesi. Hüma, abisi Azizden sonra evdeki en baskın karakter... Ailenin tüm düzenini sağlayan, evi çekip çeviren kişi. Abisi Aziz, eşini genç yaşta kaybetmiş. Hüma da abisinin çocuklarına annelik etmiş. Kendini onlara adamış. Hüma ile kendimi karşılaştıracak olursam çok benzer yanımız yok diyebilirim. Hüma çok köşeli bir karakter. Hırsları ve hedefleri var. Karanlık bir tarafı var. Ben hırsları olan bir kadın değilim. Büyük hırslar insana zarar verir diye düşünüyorum. Benim yarışım kendimle.Karanlık taraftaki bir kadını canlandırmak daha mı zevkli?Kesinlikle. Her şeyden önce kendinden çok başka bir karaktere bürünebilmek zevkli bir şey ve beni heyecanlandırıyor. İşin karanlık demeyelim de kara tarafında olmak oyuncunun elindeki malzemeyi çoğaltıyor. Bu da oynadığınız rolden fazlasıyla keyif almanızı sağlıyor. Diziyi bir kenara bırakırsak. Kütahyada doğuyorsunuz... Babam işçi, annem ev hanımıydı. 18 yaşıma kadar Kütahyada yaşadım. Konservatuar sınavlarını kazanamayınca Ankarada okuyan ablamın yanına yerleştim. Bir yandan da çalışmaya başladım. Diksiyon ve tiyatro eğitimleri aldım. O yaşlarda isteğim sunuculuk yapmaktı. Müzik kanallarında sunuculuk yaptım. Sonra Nasılsa güzelim, hoşum, bir de oyunculuğu deneyeyim mi dediniz?Hiçbir şeye Ben güzelim diye başlamadım. Bunları söyleyebilecek yapıda biri de hiç olmadım. Her şeyin çalışarak olacağına inanıyorum. Güzellikle yaptığınız şey kısa sürer. Başka yetenekleriniz varsa, kendinize bir şey katabiliyorsanız ve donanımlıysanız kalıcı olursunuz. İstanbul Masalından beri farklı farklı ama hep aşık kadınları canlandırıyorsunuz. Bu kadınlar size aşk adına ne öğretti?Bence aşk, çok da öğrenilecek bir şey değil, başınıza gelir ve yaşarsınız.35 yaş sonrası hayatta neler değişti?İnsanın karakteri, yapısı değil tabii, sadece bakış açısı değişiyor. Zevkleri, beğenileri arklılaşıyor. Daha seçici ve deneyimliyim. Bir ortamda insanlara baktığımda daha iyi gözlemliyorum. Bu yaşlar aslında olgunluk ve hayatı daha güzel yaşama dönemi. Artık daha evcimenim. Mutfakla uğraşıyorum. Kendimle ilgileniyorum. Bol bol fotoğraf çekiyorum.Fotoğrafa nasıl merak sardınız?Eskiden beri çok severdim. Küçük bir fotoğraf makinem vardı. Tatillerde çekerdim. Sonra ilerletmek istedim. Bizim oyunculuktan gelen bir gözümüz var. Bir işi yüreğini koyarak yaptığında oluyor. Fon olarak nereleri kullanıyorsunuz? İlk profesyonel makinamı elime aldığımda İtalyaya gittik. Her gördüğümü fotoğraflıyordum. Bundan da büyük bir mutluluk duyuyordum. İkinci durağımız Güneydoğu Asyada Myanmar oldu. Fotoğraf için olağanüstü bir yer. Son durağımız Vietnam ve Kamboçya. Artık İstanbulu fotoğraflamak için hazırım! Hayata etkisi ne oldu bu hobinin?Dünyanın bakir kalmış yerlerine seyahat etmek, farklı bir hayat farklı bir zaman algısını görmek insana birçok şeyi sorgulatıyor. Ne gibi?Yarışmacı hayatımızı, kıskançlıklarımızı, yoksunluklarımızı... Fotoğraf buralardaki insanları zaman içinde unutulmayacak şekilde hayatına sokuyor. İnsanlara değmeni, anlamanı sağlıyor. Gözünün içine uzun uzun bakarak fotoğrafını çektiğin bir çocuk, yaşlı bir kadın ya da bir berduş, hayatına girmiş oluyor. O fotoğrafa bakıp, o kişinin yaşadığı hayatı, geçtiği yolları, içinde bulunduğu sosyal ortamı anlamaya çalışıp, kendi hayatınla karşılaştırıp, belki de daha önce farkında olmadığın şeylerle yüzleşebilirsin. Siz yüzleştiniz mi?Mesela Myanmarda Inle Lake diye bir göl var. Yakın zaman önce burada biraz vakit geçirdik, fotoğraf çektik. Tüm yaşantının suyun üzerinde kurulduğu, kuralı-kaidesi, insanı bambaşka, uzay gibi bir yer. Bu tarz bir yerden döndükten sonra hayata bakışında bir şeylerin değişmemesi imkansız! Ayrıca, fotoğrafın bir başka harika tarafı da, yaşadığın hayatın zamanla unutulacak taraflarına her zaman ışık tutacak olması. Yaşadığın tüm anları, gördüğün güzellikleri, hayatını değiştiren insanları, seni değiştiren olayları belgeliyorsun. Fotoğrafçının çektiği fotoğrafların bütünü, yaşadığı hayatın özeti. Çektiklerinizi kendinize mi saklıyorsunuz?Instagramda paylaşıyorum. Beğenen arkadaşlarıma hediye ediyorum. İleride ne olur, orasını bilemem. Fotoğraflar: Muhsin AKGÜN