Penguen yazarından duygusal veda: Bütün babalar ölür, bütün dergiler kapanır
Ünlü mizah dergisi Penguen yakın zamanda kapanacak. Derginin yazarlarından Ozan Önen, dergisi için duygusal bir veda yazısı kaleme aldı. 'Ben vedaları sevmem' başlıklı yazı şöyle.
Haberin Devamı
/

Bir derginin son sayısında söylenebilecek olanı şimdi söylemek istiyorum: Dergilerin kapanmasını hep üzücü bulurum... Kimi dergiler vardır, 'geçen yılların bir kelimelik özeti' gibidir okurun gönlünde: Kapandıklarında için cız eder, zamanında her sayısını alabilecekken bazı sayılarını alamamış olduğun için suçlu hissedersin kendini... Misal; ÖKÜZ kapanınca kalbime kocaman bir öküz oturmuştu. Hayalet Gemi isimli öykü dergisi kapanınca da öyle hissetmiştim... Bir dergiyle, yani o derginin içinde yazan-çizenlerle gönül bağı kurunca, o dergi kapanırken bir tür büyübozumu da yaşanıyor: Sanki en yakın arkadaşını kaybetmişsin gibi. Leonard Cohen, Everybody Knows şarkısında söylemiş bunu: "Herkeste bu buruk duygular: Sanki babaları ya da köpekleri ölmüş gibi." Küçüklüğünün en güzel ve göbekli bakkalı, dükkânı habersizce kapatıp mahalleden bi' anda çekip gitmiş gibi... Duydun mu? Penguen Dergisi de kapanıyormuş. Penguen kapanırken sanki Gezi Parkı'nın da gezegenden tamamen silindiğini hissediyorum. Abarttım mı? Hayır albayım: Çünkü hayatımın bir bölümünün tarihten silindiğini biliyorum.
/

Lise 1'deydim ve çok âşıktım. Sene 1999 olmalı, Aydın Fen Lisesi'nin öğrenci dergisi Günebakan'da yazıyordum: Okul zaten küçücük; toplasan 150 öğrenci ya varız, ya yokuz; yatılıyız. O zamanlar internet böyle değil. O zamanlar hiçbir şey böyle değil... Mizah dergileri, özellikle de biz yatılı okul öğrencileri için bambaşka bir gezegen demek: Çatır çatır muhalefet, lâfını hiç esirgemeyen zehir gibi beyinler... Oğuz Aral'ın Gırgır'ı bir zamanlar insanlar için neyse, LeMan ve L-Manyak da o sıralar bizim için öyle... Gün gelmiş, âşık olduğum insana bir şeyler söylemek istemişim ama küsüz: "Bunları okul dergisine yazsam okula rezil mi olurum?" derdi de içimde. Eh, aldım elime kalemi: Herkes zaten LeMan okuyorsa, âşık olduğum kız da kesin okur diye LeMan Dergisi'ne mektup yazdım... 15 yaşındaki bir çocuğun yazısını LeMan n'apsın? Ne mi yaptı? Yayınladı albayım... O yazı benim ilk yazımdır ulusal basında. İşte o zaman anladım: Bir mizah ve hiciv dergisinin bakış açısının, merkez medyanın bakışından tamamen farklı olduğunu... Ve mizahçıların, 15 yaşındaki bir çocuğun derdini de, içinden geçenleri de ciddiye alabildiğini.
Haberin Devamı
/

Hayatım nasıl mı değişti? LeMan yazdıklarıma yer verince, yazar olabileceğimi gördüm. Bir mizah dergisi hayatımı değiştirdi ve fen lisesinde okurken, üniversitede de felsefe okumayı tercih ettim: Sonra, ODTÜ'de Genç Yazarlar Topluluğu'nu kurduk üç-beş arkadaş... O zamanlar, belki de içsel bir teşekkür niyetine, 2004'te, ODTÜ Bahar Şenliği'nde LeMan Dergisi'ni ODTÜ'ye davet ettim... Mayıs başında, müthiş bir açıkhava söyleşisi yaptık çimler üstünde. LeMan'dan ayrılanlar Penguen Dergisi'ni kurdular ve LeMan'ın yanında bir de Penguen almaya başladık o günlerde... Penguen'in 2005 yılında ODTÜ Mimarlık Amfisi'ni tıklım tıklım doldurduğu günse, kuliste, LeMan'da da okuru olduğum Erdil Yaşaroğlu'nu ve Selçuk Erdem'i tanıdım... Yıllar geçti: Birçok dergide yazdım ama L-Manyak'ta ve sonrasında Penguen'de de köşem olunca on bin beş yüz kere gülümsedim... Okur olarak, benim için 'okul' sayılan dergilerin yazarı oldum çünkü: Hayranı olduğum ustalar, iş arkadaşım oldu: Yıllar çabucak geçti ve şaşkınım; halen lisede sanıyorum kendimi ve halen, beni adamdan sayıp da Penguen'de köşe veren Erdil'e ve Selçuk'a 15 yaşındaki o çocuk gibi hayranım: Burada sansür nedir görmedim; telif ücretinin geciktiğineyse asla şahit olmadım... Kayda geçsin.
/

Cemal Süreya'nın sorusunu sorayım: "Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü, kör oldum." Babalar ölür. Yıkılırsın. Babam öldü. Yıkılmıştım... O körlükte Penguen'de yazmaya başlayalı sadece 3 hafta olmuştu... Babamla son telefon konuşmamızda bile Penguen'den bahsediyorduk. Babam gidince Penguen de benim için hayata tutunma bahanesi oldu. Bir mizah dergisi yine hayatımı değiştirdi. Bu durumumu bilerek ya da bilmeyerek bir mizah dergisinde tüm melankolik hallerimi çeken bütün yazar, çizer, editör ve redaktör arkadaşlarıma, tüm okurlara ama en çok da Erdil'e ve Selçuk'a teşekkür ederim. Belki de bu derginin en uyumsuzunu içlerinde tuttukları için... Oğuz Atay'ın Tehlikeli Oyunlar'ıyla da son noktayı koymak isterim: "Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üzülürüm albayım, dayanamam. Gelmemek üzere gidenler çok sevdiklerim olur genelde. Bir de bir hikâye bırakır ki geride, noksanlığın daniskası içinde. Ölse, öldü dersin; ama ölmez onlar. Ölmesinler de. Ölürlerse bir kere daha üzülürüm; çünkü koklayamazlar bir daha çiçek. Yazık olur." Bütün babalar ölür. Bütün dergiler kapanır... Geriye, hayal etmekten hiç vazgeçmeyen çocuklar kalır. Selam olsun bir sözcükle bile hayatını yola koyanlara. Selam olsun dimdik, aydınlık, kalbi ve fikri hür Penguen okuruna.