Yapılan araştırmalara göre; mutluluğumuzun sadece %50’si genetik faktörlere dayanmakta. Aynı yumurta ikizlerini inceleyen aynı genetik yapıya sahip insanlara bakıldığında araştırmacılar mutluluk düzeylerimizdeki farklılıkların sadece %50 oranında genlerden geldiğini tespit ettiler. Bunun dışında sahip olduğumuz iş, ne kadar maddi kazancımızın olduğu, sosyal statümüz, sağlığımız ise mutlu olma halimizi sadece %10 etkiliyorlar. Ayrıca araştırmalar göstermekte ki; dış referanslı (dışsal faktörler ile motive olan ) paraya, statüye, görüntüye önem veren ve sürekli birşeyler elde etmeye çalışan insanlar hayatta daha az tatminkar, daha az yaşam enerjisine sahip, daha depresif ve kaygılılar. Oysa, iç referanslı (içsel faktörler ile motive olan) gerçekte kim olduğu ile ilgili kendi benliklerinde araştırma yapan, sevdikleri ile güçlü ilişkileri olan, Dünyayı güzelleştirmek için çaba gösteren, toplumsal gelişmelere duyarlı ve birliktelik duygusuna sahip insanların yaşam enerjisi daha canlı, daha az depresif ve daha az kaygılılar. Mutlu hissetmemizi sağlayacak %40 oran ise bizim eylem seçimlerimiz sonucunda oluşuyor. Gördüğünüz gibi; mutlu olma hali öğrenebilen ve geliştirilebilen bir sanat.
“Mutlu olma halini deneyimlemek için hareket edin”
Eğer bir insan daha fazla mutlu olma halini deneyimlemek istiyorsa, yaptıkları şeyleri rutin hale getirmeyip bilinçli bir şekilde değiştirmesi çok önemli. Mesela günlük yürüyüşünüzü yaparken değişik bir yoldan gitmek , hergün aracınız ile iş yerinize giderken farklı bir yol haritası tercih etmek. Öğle yemeklerinizi farklı mekanlarda yemeyi tercih etmek. Kısa molalarda farklı insanlar ile sohbet ortamlarında var olmak. Günlük planınızda olmayan bir aktiviteyi günlük akışınıza aniden dahil etmek gibi küçük değişimler büyük sonuçlar doğuracaktır. Keyif ve zevk alarak yapacağınız her eylem beyninizdeki keyif ve mutluluktan sorumlu “dopamin” kimyasalının salınımını arttıracaktır. Araştırmalara göre; ergenlik döneminin ardından yaş aldıkça dopamin sinir hücrelerimizi ve sinir bağlamını yavaş yavaş kaybetmeye başlarız. Dolayısı ile beyinde “dopamin” salınımını arttıracak eylemlerde bulunmamız gerekir. Fiziksel aktivite, bedeni hareket ettirmek dopamin salınımı için idealdir.