“KARNE, ÖĞRENCİNİN SAHİP OLDUĞU ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARININ YÜZDE 100 GÖSTERGESİ OLAMAZ”
Meryem Demir Güdül, “Öğrencilerimiz yoğun bir dönemi tamamlamak üzereler ve tabi ki tatlı bir telaş içerisindeler. Bazı çocuklar için karne alış süreci daha pozitif ve olumlu duygulara işaret ediyorken bazı çocuklarımız için ne yazık ki kaygı ve ebeveynleriyle ilgili eleştirel bir sürecin habercisi olabiliyor. Karışık duygular yaşadıklarını tahmin ettiğim bir döneme giriyoruz. Aslında karne, öğrencilerin bir dönem boyunca sergilemiş oldukları akademik performansın bir göstergesi. Karne, öğrencinin tamamen yetenekleri ya da sahip olduğu çalışma alışkanlıklarının yüzde 100 göstergesi olamaz. Ebeveynlere de bu perspektiften bakmalarını tavsiye ediyorum. Bunu, öğrencinin başarı ya da başarısızlığının bir işareti gibi algılamak eksik olabilir. Bence buradaki en önemli mesele öğrencinin nasıl bir gelişim gösterdiği, kendi içerisindeki gelişimi ve aynı zamanda neye ihtiyaç duyduğunu keşfetmek. Yani ebeveynler değerlendirici eleştirel bir gözden ziyade çocukla birlikte keşfetmeli, çocuğu ve onun akademik yaşamını birlikte anlamalı” dedi.
“KIYASLADIĞIMIZ ZAMAN BAŞARI KONTROL EDİLEMEZ BİR HALE DÖNÜŞÜYOR”
Ebeveynlerin çocuklarını bir başka çocukla kıyaslamaması gerektiğini söyleyen Güdül, “Ebeveynlerin çocuklarını diğer çocuklarla kıyaslamaları ya da karne sonuçlarına göre onlara yönelik cezalandırıcı hatta ödüllendirici davranışları ne yazık ki çocuklar üzerinde olumsuz etkiler gösteriyor. Çünkü diğerleriyle kıyasladığımız zaman başarı kontrol edilemez bir hale dönüşüyor. Kontrol edemediğiniz bir şey üzerine çalışmakta çok anlamlı değil. O yüzden ebeveynler, çocukların kendi başarıları içerisinde ve kendi gelişimleri üzerine odaklanmalı. Böyle olduğu zaman çocuklar daha az kaygı yaşayıp süreçle ilgili daha fazla kontrol hissine sahip oldukları için çalışma motivasyonları artabilir” diye konuştu.
“EBEVEYNLER ÇOCUĞUN PERFORMANSINA İLİŞKİN OLUMLU GERİ BİLDİRİMLER VERMELİ”
Çocuklara ödül vermenin çok doğru bir yaklaşım olmadığını ifade eden Güdül, “Bazı ebeveynler bu karne sürecine bağlı olarak çocuklarını ödüllere boğabiliyor. Ne yazık ki çocukların başarılarına yönelik ödüllendirmelerde istediğimiz başarıyı ya da istediğimiz davranışın kalıcılığını yakalayamayabiliriz. Çünkü ödül vermek çocukların aslında doğal olarak yaptığı bir şeyi dıştan kontrol etmek anlamına gelir ve ödüller sürekli sürdürülemez. Ödüllerin her zaman çocuk için aynı değeri taşıması mümkün olmayabilir. Ebeveynler çocuğun performansına ilişkin olumlu geri bildirimler vermeye özen göstermeli. Buradaki anahtar nokta davranışlara ilişkindir, kişiliğine ilişkin değil. Mesela ‘çok zekisin’ gibi geri bildirim çocuğun kontrol edemeyeceği bir şey üzerine geri bildirimdir ve çocukta başarısız olduğunda ‘zeki değilim’ gibi bir algı yaratabilir. Bu da ne yazık ki çocukların daha çok kaygı yaşamasına ve çalışmaktan uzaklaşmasına yol açabilir. O yüzden ‘yeterince çaba harcadın, bu dönem çalışmakta çok ısrarcı oldun, zorlansan bile çalışmayı sürdürdün’ gibi davranışlarına yönelik geri bildirimler yapılmalı. Buna bağlı olarak da elbette ki ödüllendirme süreci olabilir. Bunu kendisinin istediği bir süreçte ve davranışıyla ilişkilendirmeden yaşadığı zor dönemin sonunda keyifli bir ara tatili gibi düşünmek işlevsel olacaktır. Bu arada cezalandırmak hiç iyi bir yöntem değil, çocuklarımıza ceza vermek onların bize daha çok öfkelenmesine ve sürece ilişkin olumsuz bir tutum geliştirmesine yol açabilir. Bu nedenle çocuklar okuldan uzaklaşabilir” diye konuştu.